Limited Şirketler, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 573 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulmakta, esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşmaktadır. Limited şirkette ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.
Limited şirket ortağının sahip olduğu şirket hissesi, mali bir değer ifade ettiğinden, haczi kabil mal ve haklar arasında sayılmaktadır. Ortağın kişisel alacaklıları da, borçlu ortak aleyhine genel haciz yolu ile veya rehinin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine girişebilecekleri gibi, ortak iflasa tabi kişilerden ise iflas yolu ile de takip yapabilir ve bu suretle borçlunun bir şirketteki hissesinin haczi ile satışını talep edebilirler.
Şirket hissesinin haczini öngören, TTK’nın “Ortakların Kişisel Alacaklıları” başlıklı 133. maddesi şöyledir:
(1) Bir şahıs şirketi devam ettiği sürece ortaklardan birinin kişisel alacaklısı, hakkını şirketin bilançosu gereğince o ortağa düşen kâr payından ve şirket fes olunmuşsa tasfiye payından alabilir. Henüz bilanço düzenlenmemişse alacaklı bilançonun düzenlenmesi sonucunda borçluya düşecek kâr ve tasfiye payı üzerine haciz koydurabilir.
(2) Sermaye şirketlerinde alacaklılar, alacaklarını, o ortağa düşen kâr veya tasfiye payından almak yanında, borçlularına ait olan, senede bağlanmış veya bağlanmamış payların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun taşınırlara ilişkin hükümleri uyarınca haczedilmesini ve paraya çevrilmesini isteyebilirler. Haciz, istek üzerine, pay defterine işlenir.
(3) Bunun dışında, alacaklılar, tüm ticaret şirketlerinde alacaklarını, ortağın şirketten olan diğer alacaklarından da alabilme ve bunun için haciz yaptırabilme yetkisini de haizdir.
(4) Yukarıdaki hükümler borçlu ortakların şirket dışındaki mallarına alacaklıların başvurmalarına engel olmaz.
Kanunun gerekçesinde, ikinci fıkrada “sermaye şirketleri” ibaresi kullanılarak, madde kapsamının limitet şirketleri de kapsayacak tarzda düzenlendiği belirtilmiştir. Zira bu hüküm,6762 sayılı, yürürlükten kalmış bulunan Türk Ticaret Kanunu’ndan kaynaklanan şüpheleri gidermiş ve haczin ve paraya çevrilmenin hangi hükümlere göre yapılabileceğini açıklığa kavuşturmuştur. Ayrıca haczin talep halinde pay defterine işlenebileceği de belirtilmiştir.
Konuyla ilgili olarak Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin, 2013/7955 E. ve 2013/17423 K. sayılı kararı şöyledir:
“6762 sayılı TTK’nın 145.maddesine göre, limitet şirketlerde ortaklardan birinin kişisel alacaklısı, şirket devam ettiği sürece haklarını borçlu şirket ortağının şahsi mallarından, şirket bilançosu gereği o ortağa düşen kâr payından ve şirket fesholunmuş ise tasfiye payından alabilir. 6762 sayılı TTK’nın 522 ve 523. maddelerinde limitet şirketlerde cebri icraya dair koşullar düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler karşısında limitet şirketlerde ortağın şahsi borcundan dolayı, ortaklık payının doğrudan haczi mümkün olmayıp, sadece ortağın kâr payı, masraf ve avans alacağı veya tasfiye halinde, tasfiye bakiyesine katılma hakkı haczedilebilir. 6762 Sayılı TTK’nın 522. maddesinde alacaklıya tanınan borçlu ortağın limitet şirketteki hissesini haciz hakkı, satış isteme hakkından yoksundur. Zira, limited şirketlerde pay kural olarak bölünmez. Ancak, bunun istisnası devir veya miras yolu ile intikalde mümkün olup, pay önce bölünür, sonra devir veya intikal edilir. Ayrıca pay kavramı ortaklık hak ve yükümlülüklerinin tamamını ifade eder.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 133. maddesi 6762 sayılı TTK’nın 145. maddesinden farklı bir düzenlemeye yer vermiştir. Bu düzenlemeye göre, sermaye şirketlerinde alacaklılar, alacaklarını, o ortağa düşen kâr veya tasfiye payından almak yanında, borçlularına ait olan, senede bağlanmış veya bağlanmamış payların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun taşınırlara dair hükümleri uyarınca haczedilmesini ve paraya çevrilmesini isteyebilirler. Haciz, istek üzerine, pay defterine işlenir.
Bunun dışında, alacaklılar, tüm ticaret şirketlerinde alacaklarını, ortağın şirketten olan diğer alacaklarından da alabilme ve bunun için haciz yaptırabilme yetkisini de haizdir.
Yapılan bu değişiklik sonucu, sermaye şirketi olan limitet şirketlerde ortaklardan birinin kişisel alacaklısına, 6762 sayılı TTK’nın 145.maddesinin aksine, ortağın ortaklık payının haczini ve paraya çevrilmesini isteme hakkı tanınmıştır.
Söz konusu değişiklik madde gerekçesinde; “6762 Sayılı kanundaki sermayesi paylara bölünmüş şirketlerle anonim şirketlere ve hisse senetlerine özgülenmiş bulunan 2. fıkra “sermaye şirketleri” ibaresi kullanılarak limitet şirketleri ve senede bağlanmamış payları da kapsayacak tarzda genişletilmiştir. Haczedilecek ve paraya çevrilecek payın anonim, limited ve paylı komandit şirkete ait bulunması veya senede bağlanmış olup olmaması, herhangi bir hüküm farkı yaratmaz.” şeklinde açıklanmıştır.
Madde gerekçesinin devamında da belirtildiği üzere, hükmün diğer bir yeniliği, haczin ve paraya çevrilmenin hangi hükümlere göre yapılabileceğinin açıklığa kavuşturulmasıdır. 6102 sayılı TTK’nın 133/2.maddesi gereğince, limitet şirketlerde borçlu ortağın payı İcra İflas Kanununun taşınırlara dair hükümlerine göre haczedilecektir. Bu durumda, icra müdürlüğü, alacaklı tarafından borçlunun üçüncü kişi limitet şirketteki hissesinin haczi istendiğinde, borçlunun hisse hakları, şirkete haciz yazısı tebliğ olunarak haczedilebileceği gibi icra memuru mahalline (şirket merkezine) bizzat giderek, haczi şirkete tebliğ etmek ve pay defterine işlenmesini sağlamak suretiyle bu hususu tutanakla tespit ederek çıplak pay haczini yapabilir.
Burada üzerinde durulması gereken diğer bir husus da şudur:
6102 sayılı TTK’nın 593/2.maddesinde getirilen bir diğer yenilikle limitet şirketlerde, esas sermaye payının, ispat aracı olan bir senede veya nama yazılı senede bağlanabilmesine imkan tanınmıştır. Madde gerekçesinde, esas sermaye payını içeren nama yazılı senet çıkarılmasının, paya devir ve dolayısıyla dolaşım kolaylığı sağlamayacağı, 595 vd. hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiş ve bu olanağın, limitet şirket esas sermaye payını, anonim şirket payına dönüştürmeyeceği ve yaklaştırmayacağı, sadece ispatı ile gereğinde -limited şirkete dair hükümler çerçevesinde- payın devrinde bazı kolaylıklar sağlayabileceği belirtilmiştir.
O halde, limitet şirketlerde pay senetleri birer ispat vasıtası niteliğinde olup, pay senedinin teslimi ile ortaklık hakkı devir ve temlik edilemez ve yine aynı sebeple bu haklar üzerine rehin ve haciz konulamaz. Pay senetlerinin kazanılması ile sermaye payı devralınmış olmaz. Esas sermaye payının devredilebilmesi 6102 sayılı TTK’nın 595 ve 596.maddesi hükümleri şartlarında mümkündür.
Buna göre pay senedinin teslimi ortaklık hakkının devrini sağlamadığından, pay senedinin haczedilmesi borçlunun, limitet şirketteki ortaklık payının haczedildiği sonucunu doğurmaz. Yukarıda da belirtildiği üzere, ortaklık payı, limitet şirkete haciz yazısının tebliği ile haczedilebileceği gibi icra memurunun mahalline (şirket merkezine) bizzat giderek, haczi şirkete tebliğ etmek ve pay defterine işlenmesini sağlamak suretiyle bu hususu tutanakla tespit ederek pay haczini yapması mümkündür.
Yapılan bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olaya gelince;
Alacaklı tarafından 25.07.2012 tarihinde borçlunun ____ Ltd. Şti firmasındaki hisselerinin haczi için Adana Ticaret Sicil memurluğuna haciz müzekkeresi yazılması talep edilmiş, ticaret sicil memurluğu haczin sicil kayıtlarına tescil edildiğini bildirmiştir. Ayrıca üçüncü kişi şirkete 03.08.2012 tarihli 1. haciz ihbarnamesi ile 28.08.2012 tarihli haciz müzekkeresinin gönderildiği görülmektedir. Yukarıda açıklandığı üzere haciz tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 133/2.maddesi gereğince, borçlunun limitet şirketteki ortaklık payının haczi mümkün olup, mahkemece, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.”
Alacaklılar, haciz yolu ile takip yaptıktan sonra, takibin kesinleşmesinin ardından ortağın şirketteki payı dışında diğer mali haklarının da haczini talep edebilir. Bu mali haklara; ortağın kâr hakkını, masraf ve avans alacağını, tasfiye bakiyesine katılma hakkını örnek vermek mümkündür.
TTK’nın 596. maddesinin 1. fıkrası da, “esas sermaye payının, icra yoluyla el değiştirmesi halinde, tüm haklar ve borçların, genel kurulun onayına gerek kalmaksızın esas sermaye payını iktisap eden kişiye geçeceğini” belirtmektedir. Kanunun bu hükmü, payın hukuki bir işlemle değil, kanun veya karar gereği el değiştirmesi halini vurgulamaktadır.
TTK’nın hisse haczini öngören maddesi doğrudan İcra ve İflas Kanunu’na (“İİK”) gönderme yapmaktadır. Konuyla ilgili olarak İİK’nın 94. maddesine bakmak gerekmektedir. Kanunun ilgili maddesi şöyledir:
“Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf edilen bir mal hissesi haczedilirse icra dairesi, yerleşim yerleri bilinen ilgili üçüncü şahıslara keyfiyeti ihbar eder. Bu suretle borçlunun muayyen bir taşınmazdaki tasfiye sonundaki hissesi haczedilmiş olursa icra memuru haciz şerhinin taşınmazın kaydına işlenmesi için tapu sicil muhafızlığına tebligat yapar. Anonim şirketlerde paylar için pay senedi veya pay ilmühaberi çıkarılmamışsa, borçlunun şirketteki payı icra dairesi tarafından şirkete tebliğ olunarak haczedilir. Bu haczin şirket pay defterine işlenmesi zorunludur; ancak haciz, şirket pay defterine işlenmemiş olsa bile şirkete tebliğ tarihinde yapılmış sayılır. Haciz, icra dairesi tarafından tescil edilmek üzere Ticaret Siciline bildirilir. Bu durumda haczedilen payların devri, alacaklının haklarını ihlal ettiği oranda batıldır. Haczedilen payların satışı, taşınır malların satışı usulüne tabidir. Diğer taşınırlarda icra dairesi başkasına devre mani tedbirleri alır.
… Alacaklının bu sebeple yapacağı kanuni masraflar ayrıca takip ve hükme hacet kalmaksızın dairece borçludan tahsil olunur.”
Görüldüğü üzere hissenin haczi ve satışı, taşınır satışı hükümlerine tabi olmaktadır. Bu durumda, alacaklı tarafından borçlunun bir limitet şirketteki hissesinin haczi talep edildiğinde, icra müdürlüğü şirkete haciz müzekkeresi tebliğ ederek hissenin haczini bildirir. Ayrıca şirketin bağlı olduğu ticaret siciline de aynı şekilde bir haciz müzekkeresi ile hisselerin haczedildiği hususu bildirilir. Ayrıca icra memuru, şirket merkezinde, haczi şirkete tebliğ edip, şirket pay defterine haczin işlenmesini sağlayabilir. Haciz memuru bu işlemlerini bir tutanak vasıtasıyla kayıt altına alır.
Satış talebiyle birlikte, hisselerin gerçek değerinin tespiti için bilirkişi vasıtasıyla kıymet takdir işlemi gerçekleştirilir. Akabinde İİK’daki satış hükümleri uyarınca satış işlemleri tamamlanır.
kaynak:http://www.hukukihaber.net/gundem/limited-sirketlerde-hisse-haczi-ve-satisi-h67474.html
kaynak:http://www.hukukihaber.net/gundem/limited-sirketlerde-hisse-haczi-ve-satisi-h67474.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder