31 Mart 2016 Perşembe

HİZMET TESPİTİ DAVALARINDA FİİLİ ÇALIŞMANIN NASIL İSPAT EDİLMESİ GEREKTİĞİ HAKKINDA


Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava; davacının davalı işyerinde 2005/Ocak – 15.06.2010 tarihleri arasında geçen çalışmalarının ve prime esas kazançlarının tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalıya ait büfede garson olarak çalıştığını beyan eden davacı adına davalı tarafından düzenlenen işe giriş bildirgesi veya bildirilen çalışma bulunmadığı, davacı tanıkları davacının çalışmalarını doğrularken davalı tanıklarının davacının davalı yanında geçen çalışması bulunmadığını beyan ettikleri, dönem bordrolarının dosya arasına alınmadığı ve bordro tanığı da dinlenilmediği, komşu işyeri tanıklarının tespiti için zabıtaya yazılan yazıya ise etrafta davacıyı tanıyan bilen bulunmadığını bildiren müzekkere ile cevap verildiği, davacı tarafından delil olarak sunulan fotoğraflarda üzerinde lacivert renkli işyeri üniforması olduğu anlaşılan kıyafet ile bir büfe önünde durduğu anlaşılmıştır.

Uyuşmazlık; somut olayda fiili çalışma olgusunun ispatı konusunda, mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması salt bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması koşuluyla, bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527,30.6.1999 gün 1999/21-549-555,5.2.2003 gün 2003/21-35-64,15.10.2003 gün 2003/21-634-572,3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 10.11.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.

Somut olayda; davalı işyerinin dönem bordroları dosya arasına alınmadan, varsa bordro tanıkları dinlenilmeden ve zabıta tarafından komşu işyeri tanıklarının tespiti için yazılan yazının yetersiz olduğu, komşu işyeri tanıklarını tespit etmediği, zabıta tarafından komşu işyeri tanıkları tespit edildikten sonra tanıkların mahkemece dinlenilmesi gerektiği göz ardı edilerek sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.

Mahkemece yapılacak iş; davalı işyerinin talep edilen döneme ait bordrolarını getirterek re'sen tespit edilecek bordro tanıklarını dinlemek, davalının tanık olarak dinlettiği ve davacının 20.03.2012 tarihli dilekçesinde belirttiği E... Han'daki Turkcell işyeri sahibi ile Hasan isimli kişiler haricinde, davalı işyerine komşu işyeri sahipleri ile çalışanları tespit edip bu kişilerin de beyanlarına başvurmak, komşu işyeri sahipleri dinlenilirken davacının delil olarak sunduğu fotoğrafları da göstererek fotoğraflardaki büfenin davalıya ait işyeri olup olmadığını, davacının giydiği kıyafetin işyeri kıyafeti olup olmadığını sormak, davalıdan da bu fotoğraflar sorularak davacının giydiği kıyafetin işyerine ait olup olmadığını açıklatmak, davalı işyerinin 506 sayılı Yasa kapsamında olup olmadığını ve vergi kaydını araştırmak, zabıta marifeti ile işyerinin handaki diğer işyerlerine servis yapıp yapmadığını, yapıyorsa servisin kim tarafından yapıldığını, ayrıca büfede yiyecekleri kimin hazırladığını araştırmak, yine davalıdan da bu hususları sorarak zabıta tarafından düzenlenecek tutanak ile beyan arasında çelişki varsa gidermek, davacıdan da davalı işyerinde başka çalışan olup olmadığı sormak ve başka çalışan olduğu beyan edilir ise bu kişi/kişileri dinlemek, davalı tarafından davacının evsiz olduğu iddia edildiğinden davacının nerede yaşadığını ve davalı büfede çalışmıyor ise geçimini nasıl sağladığını yine zabıta marifeti ile tespit etmek, davalının işyerinin bağlı bulunduğu karakoldan işçilik alacaklarına ilişkin dosyada davalının belirttiği şekilde hırsızlık olduğuna dair kayıt bulunup bulunmadığını sormak ve böylece toplanan deliller ışığında varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 20/01/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

30 Mart 2016 Çarşamba

BANKA ÖZEN YÜKÜMLÜLÜĞÜNE AYKIRI HAREKETİ NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT ÖDER...

ÖZET....
Davacı, DAVALI BANKA görevlilerinin görevlerini İHMAL ederek, kimlik bilgilerini kullanarak hesap açtıran kişiye ÇEK KARNESİ verdiklerini ve bu çek karnesi nedeni ile KARŞILIKSIZ ÇEK keşide etmek suçlarından ceza mahkemesinde yargılandığını, 50 gün cezaevinde yatmak zorunda kaldığını, yargılamanın iadesi sonucu beraat ettiğini belirterek uğramış olduğu maddi ve manevi zararın tazminini istemiş alt mahkeme hapishanede geçen 50 günlük maddi zararın bankaca karşılanmasını karar vermiş davacı manevi tazminat talebine ise red kararı vermiş temyizde ise alt mahkemenin vermiş olduğu red kararının bozulması gerektiği bildirilmiştir.


Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı .... aleyhine 26/04/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 23/12/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Dava, haksız fiil nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir kısmı kabul edilmiş, karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, DAVALI BANKA görevlilerinin görevlerini İHMAL ederek, kimlik bilgilerini kullanarak hesap açtıran kişiye ÇEK KARNESİ verdiklerini ve bu çek karnesi nedeni ile KARŞILIKSIZ ÇEK keşide etmek suçlarından ceza mahkemesinde yargılandığını, 50 gün cezaevinde yatmak zorunda kaldığını, yargılamanın iadesi sonucu beraat ettiğini belirterek uğramış olduğu maddi ve manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davalı bankanın davacının kimlik bilgilerini kullanan kişiye çek karnesi verirken özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle kusurlu olduğu, davacıya karşılıksız çek kullanma suçlarından verilen mahkumiyet kararlarının yargılamanın iadesi sonucu kaldırıldığı ve bu süreçte cezaevinde kaldığı gerekçesiyle davacının cezaevinde kaldığı 75 gün için hesap edilen maddi tazminat ile davacının manevi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir.

6100 sayılı ..'nın 26. maddesinde "..." düzenlemesine yer verilmiştir.

Davacı, dava dilekçesinde haksız olarak cezaevinde kaldığı 50 gün için maddi tazminat isteminde bulunduğuna göre; mahkemece davacının istemi gözetilerek değerlendirme yapılması ve hüküm kurulması gerekirken, talep aşılarak 75 gün için hesaplanan maddi tazminata hümedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmemiş; kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

BİR OKURA CEVAP,MEMUR SINAVINI KAZANAN İŞÇİ TAZMİNAT ALABİLİR Mİ?

Mrb efendim hayırlı günler hayırlı işler internetten işçi hakları ile yazmış olduğunuz makaleyi okudum ve bir konuda sizden yardımci olmanizi rica ediyorum ben özel bir şirkette yaklaşık 4 yıldır çalışmaktayım Ama suan Askeriye sınavını kazandım ve uzman çavuş olmayı hak kazandım işten ayrılmak istiyorum ama patron hiç bir şekilde tazminat alamayacigimi söyledi bu konuda bana bilgi verebilir misiniz
İBRAHİM K....
Sayın okurum ibrahim bey...
işçilikten MEMURİYETE kendi iradesi ile geçen işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz.Kıdem tazminatı hak kazanma şartı 1475 sayılı kanun maddesinin 14 maddesinde şartlar var ise kıdem tazminatını alabilirler .
FAKAT ...
İşten HAKLI bir neden göstererek İSTİFA etmek süretiylede tazminat alabilirsiniz
bunlar;
1.İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkanı bulunmaktadır. (Yargıtay 9. HD. 16.7.2008 gün 2007/22062 E, 2008/16398 )
2.İşçinin SSK primleri gerçek ücretten ödenmiyorsa (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi Esas: 2010/13886 Karar: 2012/19879 Karar Tarihi: 07.06.2012) işten istifa ederek tazminat alma hakkı vardır.
3.İşçinin sigortası işverence geç ve eksik bildirilmişse” (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi Esas: 2010/7060 Karar: 2012/24858 Karar Tarihi: 28.06.2012) işçi istifa ederek tazminat alabilir.
4.İşçi “1 Mayıs, 23 Nisan,19 Mayıs gibi resmi tatillerde çalıştırıldığı halde ücreti kendisine ödenmiyorsa” “izin tam olarak kullandırılmıyor ise” istifa ederek tazminat hakkına sahiptir.
5.“İşçinin haberi olmadan SGK’da giriş-çıkış yapılıyorsa “ işçinin istifa ederek tazminat alma hakkı vardır.
6.İşçi işyerinden istifaya zorlanıyor, tazminatsız çıkarılmak isteniyorsa (mobbing) işçinin bu durumu BELGELEMEK kaydı ile istifa ederek tazminat alma hakkı vardır
7.işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı bozulursa (iş kazası,meslek hastalığı vs.) işçi istifa ederek tazminata hak kazanır.
8.Erkek çalışan askere gitmek için işyerinden ayrılırsa kıdem tazminatına hak kazanır.
9.08/09/1999 tarihinden önce çalışmaya başlayanlar için aylığa hak kazanma koşullarından yaş dışında en az 15 yıllık sigortalılık süresi ve 3600 prim ödeme gün sayısı koşullarını, 08/09/1999 tarihinden sonra çalışmaya başlayanlar için ise 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaş koşulu dışında kalan sigortalılık süresi ile prim ödeme gün sayısı koşullarını en erken yerine getirdikleri tarihte, kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle
10.Kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi rızası ile iş sözleşmesini sona erdirmesi durumunda
11.İşçinin ölümü sebebiyle iş sözleşmesinin son bulması halinde VARİSLERİNE yapılan ödeme
13.son olarak işçinin emekliliği hak kazanması şartı ile kıdem tazminatına hak kazanırlar...
saygılarımla
Hikmet Yıldırım KILINÇARSLAN
SMMM

28 Mart 2016 Pazartesi

SAHTE FATURA EKSİK ARAŞTIRMA İLE HÜKÜM KURULMASI

1- 213 sayılı VUK' un 359/b-1 maddesinde düzenlenen sahte fatura düzenlemek ve aynı Yasanın 359/a-2. maddesinde düzenlenen muhteviyatı itibariyle sahte fatura düzenlemek suçlarının birbirinden bağımsız ayrı suçları oluşturduğu, mal ve hizmet alımı olmadığı halde düzenlenen belgelerin sahte fatura düzenleme suçu kapsamında kalacağı, gerçek muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamale ve durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı yansıtan belgenin düzenlenmesi halinde ise muhteviyatı itibariyle sahte belge düzenleme suçunun oluşacağı, bu kapsamda; sanığın düzenlediği faturaların karşılığı olduğu bildirilen 25.370 TL ve 45.000 TL tutarlı çeklerin sanık tarafından tahsil edilip edilmediği araştırılarak, sanığın verdiği faturaları kullanan mükellef yönünden kamu davası açılıp açılmadığının tespiti ile dava açılmış olması durumunda dosyaların celp edilip incelenerek, özetleri duruşma tutanağına geçirilip, bu dava ile birleştirilememesi halinde, davayı ilgilendiren ve sahteliği belirleyen delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım satım karşılığı olup olmadığının, mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri, bedellerinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan geçerli ödeme belgeleri ve satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti ile faturaları düzenleyen mükellefin yeterli üretimi, mal girişi ya da stoğu olup olmadığı da araştırılarak toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma sonucu yine hükümde sanığın düzenlediği belgelerin muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğunun sabit olduğu belirtilmesine rağmen eylemin VUK'nun 359/b-1. maddesi kapsamında kaldığının kabul edilerek hüküm tarihinde de cezanın alt sınırının 3 yıldan az olamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle hükmün karıştırılması,
Kabule göre de;

2- Adli sicilde sabıka kaydı bulunmayan ve bir daha suç işlemeyeceği kanaati ile cezası ertelenen sanık hakkında, kamu zararının giderilip giderilmediği vergi dairesinden sorulmadan, zarar giderilmediğinden ve kişilik özellikleri olumsuz değerlendirilerek ertelemeye çelişkili olacak şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Yasaya aykırı; sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 09.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

27 Mart 2016 Pazar

İŞ KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI, İHTİYATİ TEDBİR / HACİZ KONULABİLİR

Davalılar, davacılar tarafından açılan maddi ve manevi tazminat davasında yerel mahkemenin tensip kararı gereğince verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına ilişkin itirazlarının kabulü ile tüm hak ve alacakları üzerine konulan tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan Ermenek C... Linyit Kömür İşletmeleri Ltd. Şti. vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1.Temyize konu karar, yerel mahkemenin 15.12.2014 tarihli niteliği itibariyle ihtiyati haciz kararıdır.
6100 sayılı HMK'nın 389. maddesine göre uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün olup somut olayda mahkemece "...davalı şirketlerin menkul ve gayrimenkul malları ile 3213 sayılı yasanın 40 ve 41. Maddeleri çerçevesinde doğmuş hak edişlerin tamamı ile doğacak hak edişlerin %75'i ile sınırlı olmak kaydıyla ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, doğacak hakedişlerinin 555.000,00-TL ile sınırlı olmak kaydıyla davalı şirketlerin TKİ Genel Müdürlüğü bünyesindeki hak ediş ve alacaklarına ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir konulmasına, 555.000,00-TL'nin Ermenek Ziraat Bankası Şubesine dava dosyası üzerinden açılacak üçer aylık vadeli hesaba depo edilmesine,, ..." karar verilmiş olup; yazılı karar niteliği itibariyle ihtiyati haciz kararıdır.
İhtiyati haciz kararına karşı davalıların itirazı üzerine mahkemece 11/02/2015 tarihli duruşmada verilen karar ile; "...İhtiyati tedbir kararlarına karşı davalı tarafın itirazlarının kısmen kabulüne,
Dava nedeniyle davalıların teminat mektubuna konulmuş olunan ihtiyati haciz niteliğindeki ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına, teminat mektupları dışında dava değeri ile sınırlı olmak üzere davalıların menkul ve gayrimenkul malları üzerindeki ihtiyati tedbir kararının aynen devamına,
3. Şahıslar özel kişi, şirket, kurum nezdinde dava tarihi itibariyle davalıların doğmuş ve doğacak hak edişleri üzerindeki ihtiyati tedbir kararlarının dava değerinin %50 si ile sınırlı olmak üzere devamına,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,.." karar verilmiş, itiraz talebinin incelenmesine lişikin mezkur kararın davalı Ermenek C... Kömür İşletmeleri vekilince temyiz edilmesi üzerine, mahkemece 05.03.2015 tarihli ek karar ile Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu 'nun 21/02/2014 tarih 2013/1 E. 2014/1 K. sayılı ilamıyla ihtiyati tedbir talebiyle ilgili olarak temyiz yoluna gidilemeyeceği gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, 15.12.2014 tarihli "niteliği itibariyle ihtiyati haciz" kararına yanlış anlam verilmek suretiyle ihtiyati tedbir olarak nitelendirilmesi sonucunda temyiz isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup mahkemenin 05.03.2015 tarihli ek kararının kaldırılarak işin esasına girilmesi gerekir.
2. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Ermenek C... Linyit Kömür İşletmeleri Ltd. Şti. aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
3. Davacıların murisinin davalılardan Ermenek C... Linyit Kömür İşletmeleri Ltd. Şti. ile H... Madencilik Enerji Nak. İnş. San. Tic. Ltd.Şti'ne ait maden işletmesinde 28.10.2014 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat ettiği anlaşılmaktadır.
İİK'nun 257/1 maddesinde rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu nedeniyle ihtiyati haciz istenebileceği açıklanmış iken 2. bentte vadesi gelmemiş borçtan dolayı hangi hallerde ihtiyati haciz istenebileceği açıklanmıştır.
Somut olayda, haksız bir fiile dayalı olarak bir zararın meydana geldiği açıktır. Sadece maluliyet oranı ve kusur durumu çekişmelidir. Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında tazmin yükümlülüğü olay tarihi itibariyle muaccel hale gelir. Bu durumda geçici hukuki koruma yollarından biri olan ihtiyati hacizde yakın ispat koşulu gerçekleşmiş olup, mahkemece davacının ihtiyati haciz isteminin hangi alacaklara ve taşınmaz veya taşınmazlara ilişkin olduğu somut olarak açıklatıldıktan sonra, davacının tazminat talebi ile orantılı ve davalı şirketin ticari hayatını etkilemeyecek biçimde "tedbirde ölçülülük" ilkesine uygun bir ihtiyati hacize karar verilmesi gerekirken, bu ilkelere uygun düşmeyecek biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılardan Ermenek C...Linyit Kömür İşletmeleri Ltd. Şti. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Mahkemenin 05.03.2015 tarihli ek kararının kaldırılarak işin esasına girilmesine,
2-Yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılalardan Ermenek C... Linyit Kömür İşletmeleri Ltd. İadesine, 15.09.2015gününde oybirliğiyle karar verildi.

25 Mart 2016 Cuma

NAYLON FATURA DA SATIŞ ÜRETİM KASA VE BELGELERİN ASILLARI



1- 213 sayılı VUK' un 359/b-1 maddesinde düzenlenen sahte fatura düzenlemek ve aynı Yasanın 359/a-2. maddesinde düzenlenen muhteviyatı itibariyle sahte fatura düzenlemek suçlarının birbirinden bağımsız ayrı suçları oluşturduğu, mal ve hizmet alımı olmadığı halde düzenlenen belgelerin sahte fatura düzenleme suçu kapsamında kalacağı, gerçek muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamale ve durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı yansıtan belgenin düzenlenmesi halinde ise muhteviyatı itibariyle sahte belge düzenleme suçunun oluşacağı, 

bu kapsamda; sanığın düzenlediği faturaların karşılığı olduğu bildirilen 25.370 TL ve 45.000 TL tutarlı çeklerin sanık tarafından tahsil edilip edilmediği araştırılarak, sanığın verdiği faturaları kullanan mükellef yönünden kamu davası açılıp açılmadığının tespiti ile dava açılmış olması durumunda dosyaların celp edilip incelenerek, özetleri duruşma tutanağına geçirilip, bu dava ile birleştirilememesi halinde, davayı ilgilendiren ve sahteliği belirleyen delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım satım karşılığı olup olmadığının, mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri, bedellerinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan geçerli ödeme belgeleri ve satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti ile faturaları düzenleyen mükellefin yeterli üretimi, mal girişi ya da stoğu olup olmadığı da araştırılarak toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma sonucu yine hükümde sanığın düzenlediği belgelerin muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğunun sabit olduğu belirtilmesine rağmen eylemin VUK'nun 359/b-1. maddesi kapsamında kaldığının kabul edilerek hüküm tarihinde de cezanın alt sınırının 3 yıldan az olamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle hükmün karıştırılması,
Kabule göre de;

2- Adli sicilde sabıka kaydı bulunmayan ve bir daha suç işlemeyeceği kanaati ile cezası ertelenen sanık hakkında, kamu zararının giderilip giderilmediği vergi dairesinden sorulmadan, zarar giderilmediğinden ve kişilik özellikleri olumsuz değerlendirilerek ertelemeye çelişkili olacak şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Yasaya aykırı; sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 09.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

ÜNVAN KULLANMADAN YAPILAN MUHASEBECİLİK FAALİYETİNDEN DOLAYI CEZA VERİLEMEZ



Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;

1-Sanıkların B. Ajans Promosyon ve Reklam Bürosu adı altında İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odasına kayıtlı olmadıkları halde muhasebecilik mesleğini icra ettikleri iddiasıyla 3568 Sayılı Yasa'nın 3.maddesi yollamasıyla yanı yasanın 49. maddesi uyarınca cezalandırılmaları talebiyle dava açılmış olup,

Hükme dayanak yapılan anılan yasanın 3. maddesinde meslek ün-vanlarının haksız kullanılması yasaklanmış, 49. maddesinde bu düzenlemeye aykırı davrananlara cezalar öngörülmüştür.

Dosya kapsamına göre sanıkların üç mükellef adına defter tuttuğu belirlenmiş ise de, bu işlemler sırasında 3. maddede belirtildiği şekilde “Serbest Mali Müşavir, Yeminli Mali Müşavir ünvanlarını veya kavramlara karışacak veya onlara benzer her türlü unvan, ibare veya remizleri” kullanmadıklarına dair delillerin nelerden ibaret olduğu karar yerinde gösterilmeden yazılı şekilde ceza tayini,

2-Suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve yargılamaya katılma hakkı bulunmayan İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odasının müdahilliğine karar verilerek lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,

Yasaya aykırı sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 21.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.


maden işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hakkında yönetmenlik

Maden İşyerlerinde yapılan ilk yardım tatbikatları, ferdi kurtarıcı
değişim istasyonları, hayat hattı, personel takip ve izleme sistemi ve sığınma odaları ile ilgili konularda değişiklikler yapılmıştır.
Yönetmelik ile yapılan değişiklikler aşağıdaki gibidir...
1.Maden işyerlerinde en geç 6 ayda bir olmak üzere düzenli olarak ilk yardım tatbikatları yapılacaktır. (Değişiklikten önce tatbikatlar yılda bir kez yapılmaktaydı.)
2.Maden işyerlerinde, faaliyet alanları ile yeryüzüne çıkış ağzı arasında oksijenli ferdi kurtarıcı değişim veya dolum istasyonları kurmak zorunluluğu bulunmaktayken yapılan değişiklik ile “dolum istasyonu” alternatifi kaldırılmış ve sadece ferdi kurtarıcı
değişim istasyonu kurma zorunluluğu getirilmiştir.
3.İşveren, ferdi kurtarıcı değişim istasyonlarda bulunacak donanım sayısı ve ekipmanını, acil durumlarda o istasyondan yararlanması beklenen çalışan sayısının en az %10 fazlası olacak şekilde belirleyecektir.
4.Yönetmelik Ek-1’de 1.1.6 ncı bendinde düzenlenen “personel takip ve izleme sistemi” ile Ek-3’ün 18 inci bendinde düzenlenen “hayat hattı”uygulamaları 1/1/2017 tarihinde yürürlüğe girecektir.
5.Sığınma odası bulunan yeraltı maden işyerlerinde hayat hattının sığınma odalarının veya yeryüzüne çıkışın bulunduğu güzergâhta yer alması esastır. Sığınma odalarının bulunduğu yerler 50 mm x 200 mm ölçülerinde ve en az 2,5 metre boyunca devam eden yanmaz ve dayanıklı spiral bukle ile gösterilir.
6.19. Kömür ve türevleri hariç olmak üzere yeraltı maden işyerlerinde, acil durumlarda kullanılmak amacıyla sığınma odaları kurulur. Sığınma odalarının teknik özelliklerine dair usul ve esaslar Bakanlıkça altı ay içerisinde çıkarılacak tebliğle belirlenir. Ancak henüz hazırlık aşamasında olan ve üretim aşamasına geçmemiş yer altı maden işyerleri, sığınma odalarını üretim aşamasına geçtiklerinde kurar.
Saygılarımızla…

mesleki yeterlilik kurumu MESLEKİ YETERLİLİK BELGESİ zorunluluğu getirilen meslekler hakkında

24 mart 2016 perşembe günü resmi gazetede yayınlanan MESLEKİ YETERLİLİK BELGESİ zorunluluğu getirilen mesleklerle ilgili ÖZETİ meslektaşlarıma ve kamuoyunun hizmetine sunarım...
ÖZET:
Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerden olup, çalışanlar için Mesleki Yeterlilik Kurumu Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunluluğu getirilen meslekleri belirlemek amacıyla söz konusu tebliğ yayımlanmıştır.
Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerden olup, Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından standardı yayımlanan ve tebliğ ekinde yer alan sekiz meslekte, Mesleki Yeterlilik Kurumu Mesleki Yeterlilik Belgesine sahip olmayan kişiler 24/03/2016 tarihinden itibaren on iki ay sonra çalıştırılamayacaktır.
bu meslekler :
1. Asansör Bakım ve Onarımcısı / seviye 3
2. Asansör Bakım ve Onarımcısı/ seviye 4
3. Asansör Montajcısı /seviye 3
4. Asansör Montajcısı /seviye 4
5. CNC programcısı /seviye 4
6. CNC programcısı /seviye 5
7. Metal saç işlemecisi /seviye 3
8. Metal saç işlemecisi /seviye 4
5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununa göre ustalık belgesi almış olanlar ile Milli Eğitim Bakanlığına bağlı mesleki ve teknik eğitim okullarından ve üniversitelerin mesleki ve teknik eğitim veren okul ve bölümlerinden mezun olup, diplomalarında veya ustalık belgelerinde belirtilen bölüm, alan ve dallarda çalıştırılanlar için bu belge şartı aranmayacaktır.
Meslekî Yeterlilik Belgesine ilişkin denetimler iş müfettişlerince yapılır. Tebliğ hükümlerine aykırı davranan işveren veya işveren vekillerine Çalışma ve İş Kurumu il müdürü tarafından her bir çalışan için 500 TL idari para cezası verilir. Tebliğ hükümlerine göre verilen idari para cezaları tebligattan itibaren bir ay içinde ödenir.
saygılarımla
hikmet yıldırım kılınçarslan
24 Mart 2016 PERŞEMBE
Resmî Gazete
Sayı : 29663
TEBLİĞ
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
MESLEKÎ YETERLİLİK KURUMU MESLEKÎ YETERLİLİK BELGESİ
ZORUNLULUĞU GETİRİLEN MESLEKLERE İLİŞKİN TEBLİĞ
(SIRA NO: 2016/1)
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, tehlikeli ve çok tehlikeli işlerden olup, çalışanlar için Meslekî Yeterlilik Kurumu Meslekî Yeterlilik Belgesi zorunluluğu getirilen meslekleri belirlemek ve yayımını sağlamaktır.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 21/9/2006 tarihli ve 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanununun Ek 1 inci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Belge zorunluluğu
MADDE 3 – (1) Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerden olup, Meslekî Yeterlilik Kurumu tarafından standardı yayımlanan ve ekteki listede belirtilen mesleklerde, Meslekî Yeterlilik Kurumu Meslekî Yeterlilik Belgesine sahip olmayan kişiler işbu Tebliğin yayım tarihinden itibaren on iki ay sonra çalıştırılamazlar.
(2) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununa göre ustalık belgesi almış olanlar ile Millî Eğitim Bakanlığına bağlı meslekî ve teknik eğitim okullarından ve üniversitelerin meslekî ve teknik eğitim veren okul ve bölümlerinden mezun olup, diplomalarında veya ustalık belgelerinde belirtilen bölüm, alan ve dallarda çalıştırılanlar için birinci fıkradaki belge şartı aranmaz.
İdari yaptırım
MADDE 4 – (1) Bu Tebliğin 3 üncü maddesine ilişkin denetimler iş müfettişlerince yapılır. Bu Tebliğ hükümlerine aykırı davranan işveren veya işveren vekillerine Çalışma ve İş Kurumu il müdürü tarafından her bir çalışan için beş yüz Türk lirası idari para cezası verilir. Bu Tebliğ hükümlerine göre verilen idari para cezaları tebligattan itibaren bir ay içinde ödenir.
Yürürlük
MADDE 5 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.

19 Mart 2016 Cumartesi

KDVK M.11 İLE İLGİLİ ÖRNEK DANIŞTAY KARARLARI ÖZETLERİ

(Danıştay 7. Daire: 07.11.2002 Tarih- Karar No: 3486- Esas No: 5601)

- Davacı Şirket tarafından 1997 yılının Ekim döneminde yapıldığı belirtilen ihracat teslimleri nedeniyle haksız katma değer vergisi iadesine sebebiyet verildiğinden bahisle, gecikme faizi hesaplanmasına ilişkin işlemi; olayda ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış bir vergi tarhı bulunmadığından, gecikme faizi hesaplanmasında hukuka uyarlık olmadığı gerekçesiyle iptal eden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı VUKnun 112'nci maddesinde, kesinleşen vergilere normal vade tarihinden tahakkuk tarihine kadar geçen süreler için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanacağı hükmü yer almış, olup; aynı Kanunun 29'uncu maddesinde; her ne şekilde olursa olsun, bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye müteallik olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesi, "ikmalen vergi tarhı" olarak belirtilerek, 341'inci maddesinde de, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi vergi zıyaı olarak tanımlandıktan sonra, şahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle verginin noksan tahakkuk ettirilmesi veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet verilmesinin de vergi zıyaı hükmünde olduğu vurgulanmıştır. Olayda, davalı Vergi Dairesi Müdürlüğünce davacı Şirket tarafından alınan katma değer vergisi iadesinin haksızlığının defter, kayıt ve belgelere dayanılarak tespit etmiş olması karşısında, bu tespite dayanılarak haksız alınmak suretiyle ziyaına neden olunan vergi miktarının düzeltme fişi ile hesaplanması işleminin ikmalen yapılmış tarhiyat olarak kabulü, açıklanan yasa hükmü gereğidir. Bu bakımdan, ikmalen tarh olunan katma değer vergisi üzerinden 213 sayılı VUKnun yukarıda açıklanan 112'nci maddesi uyarınca gecikme faizi hesaplanmasında hukuka aykırılık bulunmadığından; Mahkemece, yazılı gerekçeyle verilen iptal kararında isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenle; temyiz isteminin kabulüne, mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleride hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 7.11.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.

(Danıştay 11.Daire: 12.10.1998 Tarih- Karar No: 3348- Esas No:3344 )

Olayda, ihraç konusu malların yükümlü şirkete ait üç fabrikada üretildiği, iade olarak alınan KDV’lerinin ise, fabrikalardaki üretimin birlikte değerlendirilmesi suretiyle yüklenilen KDV oranlarının ortalaması ile ihraç edilen mal maliyetleri toplamının çarpılması suretiyle hesaplandığı, inceleme elamanı tarafından ise, yükümlü şirketin hesaplama yöntemi ve hesaplamada kullandığı veriler esas alınmakla birlikte, yüklenilen KDV’nin her fabrika için ayrı ayrı bulunduğu, bu hesaplama sonucunda yükümlü şirketin fazladan KDV iadesi aldığının saptanması üzerine yapılan cezalı tarhiyatın vergi mahkemesince kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Yüklenilen KDV hesaplanırken üç fabrika ortalamasının esas alınmasının iade edilecek KDV tutarını etkilememesi ve bu hesaplama yönteminin doğru sonuç verebilmesi için ya üç fabrikadan ihraç edilen mal miktarlarının ya da her üç fabrikada üretilen mallara ilişkin yüklenilen KDV oranlarının eşit olması gerekir. Bu durumda her fabrikadan değişik miktarlarda mal ihraç edildiğine ve yüklenilen KDV oranları farklı olduğuna göre, ihraç edilen mallar nedeniyle fazladan KDV iadesi aldığı saptanan yükümlü şirket adına yapılan tarhiyatın onanması gerekirken, terkin yolunda verilen kararda yasal isabet görülmemiştir.

(Danıştay 9. Daire: 10.04.1997 Tarih- Karar No:1287- Esas No:3142)

İhraç edilen mallara ait katma değer vergileri malın yurtdışı edildiği vergilendirme döneminde değil faturanın düzenlendiği vergilendirme döneminde beyan edilmesine rağmen mahsup yoluyla iade talebi ihracatın gerçekleşmesinden ve belgelerin tamamlanmasından sonra yapıldığından ve vergi dairesince düzeltme fişi ile iade işleminin gerçekleştirildiği anlaşıldığından, fiili ihraç tarihinden önceki bir dönemde bir iadeden ve hazinenin vergi kaybından söz edilemeyeceği, beyan fiili ihraç tarihi yerine fatura tarihinde yapılmış olsa bile fiili ihraç tarihinden sonraki bir dönemde mahsup talebinde bulunulduğundan, şirket adına tarh olunan vergi ve cezalarda yasal isabet görülmediği…
(Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu: 24.09.1999 Tarih: Kara No:408- Esas No:31)
14.02.1992 günlü ve 21142 sayılı Resmi Gazetemde yayımlana 92/2644 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli İhracatın Düzenlenmesi ve Desteklenmesine İlişkin Kararın 3. Maddesinin “1” işaretli fıkrasında, ihracatçı şirketlere dış ticaret sermaye şirketi veya ihracat modellerine uygun çeşitli unvanlar vermeye, geri almaya ve bunların yetki hak ve sorumluluklarını tespit etmeye, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık yetkili kılınmış, bu yetkiye dayanılarak Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından 03.10.1994 günlü ve 22070 sayılı Resmi Gazetemde yayımlanan Sektörel Dış Ticaret Şirketlerine İlişkin 94/10 Sayılı İhracat Tebliği ile “Sektörel Dış Ticaret Şirketi” statüsü verilmesi, geri alınması ve bu şirketlerin sorumlulukları belirlenmiştir. Söz konusu Tebliğin 6. maddesiyle sektörel dış ticaret şirketleri, kendi adlarına yaptıkları ve adlarına fatura kesilen ve kendilerine teslimatı yapılan malların ihracında ihracat, kambiyo ve ilgili sair mevzuat yönünden münhasıran sorumlu tutulmuşlardır. İmalatçı veya tedarikçi firmaların sorumlulukları ise sadece ihracata konu malın üretimi veya temini konusunda düzenlene belgelerle sınırlı tutulmuşlardır. Bu düzenleme karşısında; imalatçı veya tedarikçiden sağlanan ürünlerin ihracına aracılık yapan yükümlü, gümrük çıkış beyannamelerinde ve faturalarda yapılan tahrifatın sonuçlarından sorumlu olacağından haksız iade edilen vergiler matraha alınarak salınan katma değer vergisi ve kaçakçılık cezasının kaldırılması yolundaki kararda Yasa’ya uygunluk görülmemiştir.

(Danıştay 9. Daire: 26.09.2000 Tarih - Karar No: 2596 - Esas No: 2430)
Yükümlünün imal ettiği etiketleri ihraç kaydıyla ihracatçı şirketlere teslim ettiği, ihracatçı şirketlerin de bu etiketleri konserve kavanoz ve kutularına yapıştırmak suretiyle ihraç ettiğinin ihtilafsız olduğu,söz konusu etiketlerin başlı başına alınıp satılabilen, ayrıca ekonomik bir değere haiz eşya olması karşısında ihraç mallarının tüm özelliğini taşıyan etiketlerin ihraç olunan mal olarak değerlendirilmesi ve istisnadan yararlandırılması icabettiği gerekçesiyle kabul ederek ödeme emrini iptal eden ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve ... sayılı kararının; onanmasına…

(Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu: 16.05.2003- Karar No: 313- Esas No:489)

İhraç kaydıyla mal teslim eden yükümlüler bu teslim sırasında katma değer vergisi tahsil etmeyecek, ancak tahsil edilmeyen bu vergi ilgili dönem beyannamesinde beyan edilen "hesaplanan katma değer vergisi" içinde yer alacaktır. İndirim mekanizması sonucu ödenmesi gereken verginin çıkması halinde, bu miktardan, ihracatçıya teslim edilen mallara isabet eden kısmı tecil olunacak, malın teslim tarihini takip eden aybaşından itibaren 3 ay içerisinde ihraç edilmesi halinde de tecil edilen vergi terkin edilecektir. Olayda, imalatçı konumundaki davacı şirket tarafından ihraç kaydıyla ihracatçıya teslim edilen mal bedeli üzerinden hesaplanıp tahsil edilmemekle birlikte ilgili dönemde beyan edilen katma değer vergisi tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil işlemine tabii tutulmuş,doğan iade hakkına karşın iade alınmayarak sonraki döneme devreden katma değer vergisi olarak gösterilmiş, ancak emtianın geri gelmesi üzerine ihracatın gerçekleşmediğinden bahisle, cezalı tarhiyat yapıldığı anlaşılmıştır. İhracat istisnasından yararlanarak ihraç edilen emtianın Gümrük Kanununun 132 nci maddesinde belirtildiği şekilde yurda geri gelişi sırasında ihracatçı tarafından gümrük idaresine ödenmesi gereken katma değer vergisi ödenmemiş ve ödenmeyen bu vergi imalatçı tarafından haksız olarak indirim konusu yapılmıştır. Oysa, katma değer vergisinin terkin ve iade işlemlerinin yerine getirilebilmesi için, Yasanın ve tebliğin yukarıda açıklanan hükümleri uyarınca, söz konusu verginin ihracatçı tarafından gümrüğe ödendiği veya aynı miktarda teminat gösterildiğinin ihraç kaydıyla mal teslim eden tarafından tevsik edilmesi gerekmektedir. Bu durumda, geri gelen eşyaya ilişkin olarak gümrük idaresine ödenmediği halde imalatçı tarafından indirim konusu yapılması nedeniyle tarhiyata konu olan verginin kaldırılması yolundaki ısrar kararı hukuka uygun bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, ...Vergi Mahkemesinin ... günlü ve ... sayılı ısrar karanın bozulmasına…

( Danıştay 4. Daire: 20.09.2005 Tarih- Karar No: 1552- Esas No: 706)

Davacı şirket adına, 2004 Nisan ayına ilişkin gelir stopaj vergisinin tahsili için ödeme emri düzenlenip tebliğ edilmiştir. (…) Vergi Mahkemesinin kararıyla; dosyanın incelenmesinden davacının dahilde işleme rejimi kapsamında …. firmasına ihraç kaydı ile katma değer vergisi hesaplamadan mal sattığı, davacının sattığı malların sözü edilen şirket tarafından imal edilen ürünlerde kullanılarak ihraç edildiği, ancak ihracatçı firma tarafından üç ay içersinde ihracatın tevsikine ilişkin olarak düzenlenmesi gereken yeminli mali müşavir tasdik raporunun bu süre geçtikten sonra düzenlenerek davacıya gönderildiği, davacı tarafından da bu satışlar nedeniyle yüklenilen ve indirim suretiyle giderilemeyen iadesi gereken katma değer vergisinin 2000 Nisan ayı gelir (stopaj) vergisine mahsubunun istendiği, ihracatçı şirket tarafından düzenlettirilmesi gereken yeminli mali müşavir tasdik raporunun süresinde düzenlettirilmemesi nedeniyle mahsup talebinin kabul edilmediği ve ödenmeyen gelir (stopaj) vergisinin tahsili için ödeme emri düzenlenip, tebliğ edildiğinin anlaşıldığı; olayda davacı tarafından dahilde işleme rejimi kapsamında katma değer vergisi hesaplanıp tahsil edilmeden satılan malların üç aylık süre içersinde ihraç edildiğinin ihtilafsız olduğu, salt söz konusu ihracatın süresinde yapılıp yapılmadığının tevsiki için gerekli olan yeminli mali müşavir raporunun bu süre içersinde düzenlettirilmemiş olması, ihracatın şartlara uygun olarak gerçekleştirilmediği sonucunu doğurmayacağından bu teslimler nedeniyle davacıya iadesi gereken katma değer vergisinin stopaj gelir vergisi borcuna mahsup talebi yerine getirilmeyerek düzenlenen ödeme emrinde isabet görülmediği gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir. Davalı idare, yeminli mali müşavir tasdik raporunun süresinde ibraz edilmemesi sonucu yapılan işlemin yasaya uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir. Bu nedenle, temyiz isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.

(Danıştay 9. Daire: 26.06.2003- Karar No:4044- Esas No: 5340)
İstemin Özeti :Davacı şirketin Mayıs/1997 döneminde ihraç kaydıyla teslim ettiği malların yanması üzerine daha önce tecil edilen katma değer vergisinin terkin edilmesi yolundaki düzeltme ve şikayet başvurusunun reddine ilişkin Maliye Bakanlığının 17.3.1999 tarih ve 10651 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı; 3065 sayılı Kanunun 11/1-c maddesinde ihraç konusu malların ihracatçıya teslim tarihini takip eden ay başından itibaren 3 ay içinde ihraç edilmesi halinde tecil edilen verginin terkin olunacağı, ihracatın Kanunda sayılan koşullara uygun olarak gerçekleştirilmemesi halinde tecil olunan verginin 6183 sayılı Yasa uyarınca tahsil olunacağının hükme bağlandığı, olayda ise ihraç mallarının tesliminden sonra ihracatçının uhdesinde iken yanmış olması nedeniyle ihraç edilemediğinin anlaşıldığı, bu durumda ihraç kaydıyla satışı yapılan mal ile ilgili olarak tecil edilen katma değer vergisinin malın tesliminden sonra ortaya çıkan mücbir sebep hali nedeniyle ihracatının yapılamaması üzerine 6183 sayılı Kanunun 48. maddesi gereğince tahsil edileceği yolunda tesis olunan işlemde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddeden İstanbul 1. Vergi Mahkemesinin 8.9.1999 tarih ve 1999/1013 sayılı kararının; ihraç konusu malların yanmış olmasıyla vergiyi doğuran olayın ortadan kalktığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar, sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına…

(Danıştay 9. Daire: 19.12.2002 Tarih –Karar No:5241- Esas No:3350)

İstemin Özeti :Taze ve dondurulmuş sebze ve ambalajlama ve şoklama işi ile uğraşan yükümlü şirket adına düzenlenen 5.1.2000 tarih ve 52 sayılı düzeltme fişinin iptali istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden yükümlü şirketin 1997/Temmuz döneminde yaptığı ihraç kayıtla teslimler nedeniyle iadesini istediği 2.224.754.258.-lira katma değer vergisinin sanayi sicil belgesinde yazılı olmayan malların tesliminden dolayı bu kısma isabet eden 2.087.079.000.-liralık tutarın kabul edilmeyip kalan 137.675.000.-liranın dava konusu düzeltme fişi ile diğer vergi borçlarına mahsubu yolunda işlem tesis edildiğinin anlaşıldığı, olayda her ne kadar bazı sebze ve meyvelerin şirkete ait kapasite raporunda belirtilmediği ihtilafsız ise de, söz konusu emtianın üretimi için gerekli araç ve ekipmanın bulunmadığı, bunların ihracatçıya teslim edilmediği, ihracın yapılmayıp dövizin yurtiçine getirilmediği hususlarında bir tespit bulunmadığı, bu durumda iade isteminin tamamının kabul edilmemesinde 3065 sayılı Kanunun 11/1-c maddesine göre isabet görülmediği gerekçesiyle kabul eden İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 19.6.2000 tarih ve 2000/490 sayılı kararının; yükümlü şirketin sanayi sicil raporunda belirtilmeyen emtiayı ihraç kayıtlı olarak teslim ettiği, dolayısıyla 27 seri nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği uyarınca bunlara ilişkin katma değer vergisinin iadesinin reddinde isabetsizlik bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar, sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına…

(Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu: 18.11.2005 Tarih-Karar No: 259-Esas No:112)

Tekstil işi ile uğraşan yükümlü şirketin 1999/Nisan döneminde ihraç kaydı ile mal satışından dolayı tahakkuk eden katma değer vergisi için yaptığı tecil talebinin reddine dair işlem ile bu işleme dayalı olarak düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davayı kabul eden vergi mahkemesi ısrar kararı vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir. Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin 1 inci fıkrasına 3297 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle eklenen (c) bendinde; ihraç edilmek şartıyla imalatçılar tarafından kendilerine teslim edilen mallara ait katma değer vergisinin ihracatçılar tarafından ödenmeyeceği, mükelleflerce tahsil edilmeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek olan bu verginin vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil olunacağı, sözkonusu malların ihracatçıya teslim tarihini takip eden ay başından itibaren 3 ay içinde ihraç edilmesi halinde tecil edilen verginin terkin olunacağı, ihracatın yukarıdaki şartlara uygun olarak gerçekleştirilmemesi halinde tecil olunan verginin tahakkuk ettirildiği tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesine göre belirlenen gecikme zammıyla birlikte tahsil olunacağı hükmü yer almaktadır. 5.3.1988 tarih ve 19745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 27 No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin Tecil-Terkin İşlemlerinin İhraç Edilen Nihai Ürünün İmalatçısına Uygulanması başlıklı (7). bölümünde de, imalatçının ihraç kaydıyla satışını yaptığı malın, ihraç edilen nihai mamul olması gerektiği, imalatçının ihraç kaydıyla da olsa satışını yaptığı mal aynen ihraç edilen nihai mamul değilse, bu teslimlerde tecil-terkin işleminin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Olayda yükümlü şirket tarafından ihraç kaydı ile viskon kumaş satıldığı halde ihracata konu malların viskon dokuma bayan bluzu olduğu dosyanın incelenmesinden anlaşıldığından, yukarıda açıklanan yasa ve tebliğ hükümleri uyarınca ihracatçı firmaya teslim edilen malların ihracat istisnasından yararlanması mümkün değildir. Bu durumda yükümlü şirketin tecil talebinin reddine dair işlem ile bu işleme dayalı olarak düzenlenen ödeme emrini iptal eden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.Bu nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, …. Vergi Mahkemesinin …… günlü ve ……….. sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 18.11.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi
(Danıştay 9. Daire: 24.11.2005 Tarih-Karar No: 3536- Esas No: 4119)  
Uyuşmazlık, ihraç kaydıyla yapılan teslimler nedeniyle haksız yere vergi iadesi alındığı gerekçesiyle yükümlü adına düzenlenen ödeme emrinden doğmuştur.3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun ihracat istisnaları başlıklı 11/c maddesinde; "ihraç edilmek şartıyla imalatçılar tarafından kendilerine teslim edilen mallara ait katma değer vergisi, ihracatçılar tarafından ödenmez. Mükelleflerce tahsil edilmeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek olan bu vergi, vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil olunur.Söz konusu malların, ihracatçıya teslim tarihini takip eden ay başından itibaren 3 ay içinde ihraç edilmesi halinde, tecil edilen vergi terkin olunur.İhracatın yukarıdaki şartlara uygun gerçekleştirilmemesi halinde, tecil olunan vergi tahakkuk ettirildiği tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesine göre belirlenen gecikme zammının %50 fazlasıyla birlikte tahsil olunur. Ancak, ihraç edilmek şartıyla teslim edilen malların VUKnda belirtilen mücbir sebepler nedeniyle ihraç edilmemesi halinde, tecil edilen vergi tecil edildiği tarihten itibaren 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48. maddesine göre ilgili dönemler için geçerli tecil faizi ile birlikte tahsil edilir." hükmü yer almaktadır.Yukarıda anılan kanun hükmü gereği ihraç kaydıyla yapılan teslimlerde mükelleflerce tahsil edilemeyen ancak ilgili dönem beyan edilen vergi vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil edilmiştir. Dolayısıyla artık tahakkuk eden bir verginin ihracat yasal şartlara uygun gerçekleşmediği takdirde tahsilinin 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca takip edileceği muhakkaktır.Bu nedenle, davacı adına düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın esasının incelenerek hüküm verilmesi gerekirken, ihbarname düzenlenmediği gerekçesiyle ödeme emrini iptal eden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne
…….. Vergi Mahkemesinin …. tarih ve ……. sayılı kararının bozulmasına …

(Danıştay 7. Daire: 26.04.2004 Tarih-Kara No: 1139-Esas No: 5042)

Sanayi sicil belgesine ve faaliyet konusunda yeterli düzeyde kapasite raporuna sahip olan davacı şirketin, ihraç konusu ürün imal etmediğine, imal edilen makinalar dolayısıyla yüklenilen katma değer vergisine ilişkin belgelerin gerçek olmadığına ve ihracat işleminin gerçekleşmediğine ilişkin herhangi bir tespit yapılmaksızın, yalnızca, istihdam edilen işçi sayısının beş kişiden az olduğundan bahisle tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğu…

(Danıştay 9. Dairesi: 20.05.2004 Tarih- Karar No: 3435- Esas No: 3226) 
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun "Mal ve Hizmet İhracatı" başlıklı 11. maddesinde, ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin vergiden müstesna olduğu, aynı Kanunun "İhracat Teslimi ve Yurt Dışındaki Müşteriler İçin Yapılan Hizmetler" başlıklı 12. maddesinin 2. fıkrasında da, bir hizmetin yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için, hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılması ve hizmetten yurt dışında faydalanılması gerektiğinin hükme bağlandığı, bu durumda yukarıda anılan madde hükümleriyle getirilen genel kurala göre, hizmetin Türkiye'de yapılması, değerlendirilmesi veya hizmetten Türkiye'de faydalanılabilmesi hallerinde vergi yükümlülüğünün meydana geleceği, dosyanın incelenmesinden, yükümlü şirketin yurt dışındaki firmanın Türkiye'ye ihraç edeceği mallara Türkiye'de müşteri belirlenmesi, bağlantının kurulması gibi yükümlü şirketin yurt dışındaki firma için yaptığı aracılık mahiyetindeki hizmetlerden yurt içinde faydalanıldığı ve böylece yukarıda anılan Kanunun 12. maddesinin 2-b bendinde öngörülen koşulun gerçekleşmediği anlaşıldığından, ihracat istisnasından yararlanılamayacağı gerekçesiyle reddeden ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve ... sayılı kararı, Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar, sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına… 
(Danıştay 9. Daire: 18.06.2003 Tarih- Karar No:3790- Esas No:5534)  
Yurt dışında bulunan bir firmanın Türkiye mümessilliğini yapan yükümlü şirketin, yaptığı bu hizmetin, hizmet ihracı mahiyetinde olduğu, bu nedenle katma değer vergisinden istisna olması gerektiği yönündeki iddiasının kabul edilmemesi üzerine 1999/Ocak dönemine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verdiği beyannameye göre tahakkuk ettirilip tahsil edilen katma değer vergisinin ret ve iadesi istemiyle açılan davayı; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun "Mal ve Hizmet İhracatı" başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin vergiden müstesna olduğu, aynı Kanunun 12. maddesinde ise; bir teslimin ihracat teslimi sayılabilmesi için teslimin yurt dışındaki bir müşteriye yapılması gerektiğinin hükme bağlandığı, olayda, yurt dışında yabancı dil öğrenmek amacıyla buralardaki kurslara katılan öğrencilerin formlarını alıp yurt dışındaki firmaya gönderen yükümlü şirketin, bu işi yurt dışında hizmet veren müşterisi için yerine getirdiğinin ihtilafsız olduğu, yapılan bu hizmetler karşılığında elde edilen gelirin (komisyonun) 3065 sayılı Kanunun 12. maddesi hükmü gereğince hizmet ihracı olarak sayılması icap ettiğinden, katma değer vergisine tabi olamayacağı, her ne kadar davalı idare savunmasında, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun uygulanmasıyla ilgili olarak yayımlanan 26 seri no'lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin "K" bölümünde belirtilen şartların yükümlü şirket tarafından yerine getirilmediğini iddia etmekte ise de, hizmetin yurt dışında gerçekleşmiş olması nedeniyle elde edilen komisyonun katma değer vergisine tabi olmayacağının açık olduğu gerekçesiyle kabul eden ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve ... sayılı kararı Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar, sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına…

 (Danıştay 7. Daire: 08.11.1990 Tarih-Karar No: 3458- Esas No: 626) 
Uyuşmazlığın yurtdışındaki müşterilere sınai mülkiyet haklarının (marka ve patent) yurtiçinde tescili şeklinde verilen hizmetin ihracat istisnası kapsamına girip girmediği ve tahsil edilen katma değer vergisinin iade edilip edilmeyeceğinden doğduğu anlaşılmaktadır. Yurtdışındaki müşterilere ait marka ve patentlerin yurtiçinde yetkili makamlara tescili ile bu şirketlere ait sınai mülkiyet hakları, alameti faika ve ihtira beratına ilişkin mevzuat gereğince Türkiye’de koruma altına alındığı ve yapılan hizmetten yurtdışında faydalanılmayıp, yurtiçinde faydalanıldığı gerekçesiyle reddeden vergi mahkemesi kararı aynı gerekçe ile dairemizce de uygun görülmüştür.