19 Mayıs 2016 Perşembe

ÖLEN İŞÇİNİN MİRASÇILARINA BOŞTA GEÇEN SÜREYE AİT ÜCRETİN ÖDENMESİ DAVASI

Taraflar arasındaki "tazminat ve alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ...Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi sıfatı ile) davanın reddine dair verilen 30.09.2010 gün ve 2009/967 E. 2010/514 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22.Hukuk Dairesinin 02.11.2012 gün ve 2012/19138 E. 2012/24156 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili, müvekkillerinin murisi T...'nin Karaca...ey Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinde açmış olduğu işe iade davasının kabul edildiğini ve kararın Yargıtay'ca onandığını, dava süresi içerisinde davalı kurumun muris T...'yi işe başlatmadığını ve dava Yargıtay aşamasında murisin vefat ettiğini, murisin ölümü nedeniyle işe başlatılmasının fiili olarak mümkün olmaması nedeniyle bu davanın açılması gerektiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21. maddesi uyarınca dört aylık ücreti tutarında tazminat olarak 5.000,00 TL ve çalışamadığı dönemlere ilişkin dört aylık ve sair haklarının toplamı olarak 8.000,00 TL olmak üzere toplamda 13.000,00 TL tazminatın davalı kurumdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, ...Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi'nin 2005/45 esas, 2006/477 karar sayılı ilamının tespit hükmü içeren bir dava olduğunu, davacının Yargıtay tarafından onanan bu kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde işyerine başvurması gerektiğini ancak bu başvurunun yapılmaması nedeniyle iş kanunundan kaynaklanan hak düşürücü sürenin oluştuğunu, davanın kabul edilmesi durumunda ise talep edilen miktarın yüksek olduğunu, faizin dava tarihi ve kanuni faizin talep edilebileceğini belirtip davacıların bu taleplerinin de reddini savunmuştur.
Mahkemece, ...Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/45 esas, 2006/477 karar sayılı ilamı ile işe iadesine karar verilen davacılarının murisinin kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 25/12/2006 tarih ve 2006/27248 esas, 2006/33882 karar sayılı ilamı ile onanma tarihinden önce işçinin 07/12/2006 tarihinde vefat ettiği, işe iade tazminatı için mahkeme hükmü gereği verilen ve kanuni şart olan işe müracat ve red şartının oluşmadığı kanuni şartların oluşmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 599. maddesine göre kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar miras bırakanın alacaklarını doğrudan doğruya kazanırlar.
Davacı işçinin iş sözleşmesi 30.12.2004 tarihinde işyerinde yeniden yapılanma ve alt işveren uygulamasına gidilmesi nedeniyle feshedilmiştir. Davacının işe iadesine dair karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından 25.12.2006 tarihinde onanmıştır. Yargıtay ilamı davacı vekiline 21.02.2007 tarihinde tebliğ edilmiş ise de davacının 07.12.2006 tarihinde temyiz incelemesi sırasında vefat ettiği anlaşılmıştır.
Davacı davayı açmayla işe iade iradesini belirtmiştir. Amaç, işe iade edilmek ve edilmemesi halinde akçalı haklardan yararlanmaktır.
4857 sayılı Kanun'un 21. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen dört aya kadarki boşta geçen süreye ilişkin ücret ve diğer haklar işverenin işe başlatma veya başlatmamaya bağlı bir sonuç değildir.
Ölüm olgusu bir hukuki ilişkide aleyhe olarak yorumlanmamalıdır. İşçi ölmeseydi ne tür davranışına üstünlük tanınacak idiyse, öngörülen bu davranışa hukuki sonuç bağlanmalıdır. Öte yandan bir yasa yorumlanırken kanunun konuluş amacı dikkate alınmalıdır. Kanundaki işe iade hükümleri işçinin işe iadesini amaçlamıştır. Ölüm olaylarına nasıl bir sonuç bağlayacağı kanunda belirtilmediğine göre bu boşluğu doldurmak yargıcın görevidir (TMK m.l/II). Yargıç burada Kanun koyucu olarak davranmalıdır.
Davacı işe iade davasını açarken feshin geçerli bir nedene dayanmadığını iddia etmiştir. Geçersiz fesih var ise ölüm tarihine kadarki boşta geçen süre ücretine kanuni dört aylık sınırlama dikkate alınarak hükmetmelidir. Böyle bir sonuç genel olarak kanunun amacına da uygundur. Aksi halde işverenin haksız davranışı işçinin ölümü nedeniyle karşılıksız kalmaktadır. Bu durum da adalet duygusunu incitir.
Geçerli nedene dayanmayan feshin tespiti ile yetinilmesi, ölen işçinin mirasçıları yönünden hiçbir imkan sağlamayacaktır. Oysa konu, sosyal güvenlik haklarını da ilgilendirmektedir. Dört aya kadar ücret ve diğer haklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumuna pirim yatırılması ve ölen işçinin mirasçılarının buna göre sosyal güvenlik haklarından buna göre yararlanması gerekir.
Böyle olunca işçinin ölümü feshi izleyen dört ay geçtikten sonra gerçekleşmiş olmakla, ölen işçinin mirasçılarına dört aylık süre için boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların ödemesi gerekir. Mahkemece davanın boşta geçen süre ücreti bakımından davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...)
gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava lehine işe iade ve tazminat kararı verilen işçinin işe iade kararı kesinleşmeden ölmesi nedeniyle, işe iade davası ile hüküm altına alınan işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre alacaklarının mirasçılara ödenmesi talebine ilişkindir.
Davacılar, murisleri T...'nin ...Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinde açmış olduğu işe iade davasının kabul edildiğini ve kararın Yargıtayca onandığını, dava süresi içerisinde davalı kurumun muris T...yi işe başlatmadığını ve davanın Yargıtay aşamasında murisin vefat ettiğini, murisin ölümü nedeniyle işe başlatılmasının fiili olarak mümkün olmaması nedeniyle bu davanın açılması gerektiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla İş Yasası'nın 21. maddesi uyarınca 4 aylık ücreti tutarında tazminat olarak 5.000 TL ve çalışamadığı dönemlere ilişkin 4 aylık ve sair haklarının toplamı olarak 8.000 TL olmak üzere toplamda 13.000 TL tazminatın en yüksek faiz oranı ile birlikte davalı kurumdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, Karacabey Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin ilamının tespit hükmü içeren bir dava olduğunu, davacının Yargıtay tarafından onanan bu kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde iş yerine başvurması gerektiğini ancak bu başvurunun yapılmaması nedeniyle iş kanunundan kaynaklanan hak düşürücü sürenin oluştuğunu, davanın kabul edilmesi durumunda ise talep edilen miktarın yüksek olduğunu, faizin dava tarihi ve yasal faizin talep edilebileceğini belirtip davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; işe iade tazminatı için mahkeme hükmü gereği verilen ve yasal şart olan işe müracat ve red şartının oluşmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyizi üzerine; Özel Dairece yukarıda belirtilen gerekçelerle bozulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davacılar vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; işçinin ölümü feshi izleyen dört ay geçtikten sonra gerçekleşmiş olmakla, ölen işçinin mirasçılarına dört aylık süre için boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların ödemesinin gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, dava konusu uyuşmazlığın yasal dayanağı ve koşullarının irdelenmesinde yarar vardır:
4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesinde; ’’… İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.
Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler.
Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir.
İşçi işe başlatılırsa, peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem tazminatı, yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yapılacak ödemeden mahsup edilir. İşe başlatılmayan işçiye bildirim süresi verilmemiş veya bildirim süresine ait ücret peşin ödenmemişse, bu sürelere ait ücret tutarı ayrıca ödenir.
İşçi kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur.
Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri sözleşmeler ile hiçbir suretle değiştirilemez; aksi yönde sözleşme hükümleri geçersizdir…’’hükmü yer almaktadır.
Öte yandan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun(TMK) ‘’Hukukun uygulanması ve kaynakları’’ başlıklı 1.maddesi uyarınca,’… Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.
Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.
Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.’’
TMK'nun ‘’Kazanma‘’ (mirasçılar tarafından) başlıklı 599. maddesi ise; Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.
Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.’’ şeklindedir. Görüldüğü üzere, 4857 sayılı Kanun uyarınca işverence yapılan feshin geçersizliği ve işe iadenin geçerlilik kazanabilmesi için işçinin yasal süre içinde işe başlatılma isteğiyle işverene başvurması gerekir. Başvuru koşulu yerine geldiği takdirde fesih geçersiz hale gelir. Ancak işçinin işe başlaması için işverenin başvurudan itibaren bir ay içinde onu işe başlatması beklenir. İşveren işçiyi mutlak biçimde işe başlatmak zorunda değildir, kanun işverene seçimlik hak tanıyarak, işçiyi çalıştırma veya maktu bir tazminat ödeyerek sözleşmeyi sona erdirme imkanı tanımaktadır.
Belirtilmelidir ki, işçinin işe başlama yönündeki iradesinin samimi olması gerektiği gibi, işverenin işe davete dair beyanının da ciddi ve samimi olması gerekir. İşverenin işe başlatma amacı olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemez.
Öte yandan, işverenin işçiyi işe başlatması şarta bağlı tutulmamalıdır. İşveren işe başlatmayı şarta bağlı tutmuşsa, bu işe başlatma daveti usulüne uygun sayılamayacağından, işveren işe başlatmamanın hukuki sonuçlarından, diğer bir ifade ile 4857 sayılı Kanunun 21. maddesine göre feshin geçersizliği davasında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile çalıştırılmadığı en çok dört aylık süre ücreti ve feshe bağlı diğer haklarının ödenmesinden sorumlu olacaktır.
Somut olayın incelenmesinde; ...İş Mahkemesinde davacılar mirasbırakanının iş akdinin işveren tarafından 31.12.2004 tarihinde feshedildiğini, işverenin fesih nedeninin geçersiz olduğunu, İş Kanununun 22.05.2003 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 18.,19.,20. ve 21. maddeleri gereğince işverenin hizmet akdinin geçersizliğine ve bu karar gereği kendisini bir ay içerisinde işe başlatmasına ve mahkeme kararının kesinleşmesine kadar dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarının ödenmesine ve süresi içerisinde işe başlatılmadığı takdirde kendisine karar tarihindeki ücreti üzerinden sekiz aylık ücreti tutarındaki tazminatın işten çıkış tarihinden itibaren yasal faiziyle kendisine ödenmesine karar verilmesini talep ederek dava açtığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda 06.07.2006 tarihinde davanın kabulü ile iş akdinin feshinin geçersizliğine, işe iadesine, İş Yasasının 21.maddesi uyarınca davacının 1 ay içinde işe başlatılmaması durumunda 4 aylık ücreti tutarında tazminat ödenmesine, kararın kesinleşmesine kadar davacının çalışmadığı dönem için 4 aylık ücret ve diğer haklarının ödenmesine karar verildiği, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 25.12.2006 tarihinde onandığı, onama ilamının davacı vekiline 21.02.2007 tarihinde, davalı vekiline ise 26.02.2007 tarihinde tebliğ edildiği ayrıca 25.12.2006 tarihinde kararın kesinleştiğine dair şerh verildiği ve davacılar mirasbırakanının 07.12.2006 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan maddi ve hukuki açıklamalar doğrultusunda hemen belirtilmelidir ki; davacı işe iade davasını açarken feshin geçerli bir nedene dayanmadığını iddia etmiştir. Öyle ise, geçersiz fesih var ise ölüm tarihine kadarki boşta geçen süre ücretine kanuni dört aylık sınırlama dikkate alınarak hükmetmelidir. Böyle bir sonuç genel olarak kanunun amacına da uygundur.
Konunun sosyal güvenlik haklarını da ilgilendirdiği tartışmasızdır. Zira dört aya kadar ücret ve diğer haklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumuna prim yatırılması ve ölen işçinin mirasçılarının buna göre sosyal güvenlik haklarından yararlanması gerekeceğinde kuşku yoktur. Aksinin kabulü halinde geçerli nedene dayanmayan feshin tespiti ile yetinilmesi, ölen işçinin mirasçıları yönünden hiçbir imkan sağlamayacaktır.
Mahkemece izlenecek yolun, hakkaniyet ve adalet duygularının gereğine uygun olması gereklidir. Özellikle bu konuda hiçbir yükümlülüğü ve dahili bulunmayan taraflar yönünden hak kaybına yol açmamalıdır. Yasa hükmü yorumlanırken, Anayasanın hak arama özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesine uygun yorumla, adalet bir olup bittiye getirilmemeli, davaların süratle ve ekonomik yollarla çabuk bitirilmesi kuralı yanında, hakkaniyet ve davada esas olan adaletin gerçeğe en uygun sağlanması amacı hiç bir zaman ihmal ve gözardı edilmemeli, adaletin şekil hukukuna tercih edilmesi üstün görülmemelidir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında mahkeme gerekçeleri doğrultusunda direnme kararının onanması gerektiği ifade edilmiş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Bu durumda mahkemece, işçinin ölümü feshi izleyen dört ay geçtikten sonra gerçekleşmiş olmakla, ölen işçinin mirasçılarına dört aylık süre için boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların ödemesi gerekeceğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 
Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, iste
k halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 16.09.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Feshin geçersizliği davalarında üç aşama mevcuttur. Birincisi; mahkemenin feshin geçersizliğine karar vermesi, ikincisi; karar kesinleştikten sonra işçinin on işgünü içerisinde işe başlamak için işverene başvurması, üçüncüsü; işverenin işçiyi işe başlatma iradesini işçiye ulaştırmasıdır.(B.Kar,İş Güvencesi ve Uygulaması,s.809)
4857 sayılı İş Kanunu'nun 21.maddesine göre mahkemece feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işçi kesinleşen kararın tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvurmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur. Buna göre işçinin işe başlatmama tazminatı ile çalıştırılmadığı en çok dört aylık ücret ve diğer haklara hak kazanması için kesinleşen işe iade kararının tebliğinden itibaren on iş gün içinde işe başlamak için işverene başvurmak zorundadır. Aksi halde, işverence yapılmış olan fesih geçerli hale gelir.
Yüksek Yargıtay'ın son yıllarda kararlılık kazanmış görüş ve uygulamalarına göre, işçinin kesinleşen mahkeme kararından sonra işverene işe başlamak için başvurması tek başına yeterli görülmemektedir. İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. Başka bir anlatımla, işçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmektedir.
Somut olayda davacı işçi yargılama sırasında ölmüş olduğuna göre işe başlamak için işverene başvurması imkansız hale gelmiştir. İşe başlatılma talebi inşai bir hak olup mirasçılar tarafından kullanılması mümkün değildir. Yasal düzenleme ve Yargıtay'ın yukarıda açıklanmaya çalışılan uygulamaları göz önüne alındığında yargılama sırasında vefat eden işçinin, dava açmakla işe iade iradesini belirttiği amacın işe iade edilmek ve edilmemesi halinde akçalı haklardan yararlanmak olduğu gerekçesiyle, davaya devam eden mirasçılar yararına 4 aya kadar boşta geçen süre ücretine hükmedilmesi yukarıda açıklanan yasal düzenlemeye tamamen aykırı olmakla sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılamıyorum.
7. H.D.Başkanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder