|
Yazımın ana konusu olarak
ortakların kendi şirketlerinde HİSSELERİNİ devrettikten sonra ki durumlarını ve
şirkette sembolik hissesi olan ve şirketi temsil imkânı olmayan ortak da
sorumlu olacak mıdır sorularına YARGITAY KARARLARI İle ele alacağım ,
Şirket ortaklıkları tek kişi veya birden fazla ortaklıkla
kurulabileceği gibi şahıs firmalarında gerçek kişiler tarafından
kurulabilmektedir. Kurulan bu ortaklıklarda, hissedarlar mali tablolardan
birinci derecede sorumludurlar. . Vergi alacağı esas olarak, asıl vergi
borçlusundan alınmaktadır. Vergi alacakları şahıs işletmelerinde bir faaliyet
döneminde elde ettikleri gelirden gelir vergisi kanunun md/103 diliminde
gösterilen vergi oranları üzerinden tüzel firmalar ise kurumlar vergisi i
oranından vergi ödemektedirler. Asıl vergi borçlusu, vergi kanunlarına göre
kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişidir. Fakat bazı durumlarda
vergi alacağının güvence altına alınması amacıyla, asıl vergi borçlusu ile
birlikte birden fazla kişi ya da kurumun muhatap tutulduğu durumlar da söz
konusu olabilmektedir
1.ORTAKLARIN SORUMLULUĞU
Ortağın şirketteki sermaye hissesini devretmesi halinde,
hisseyi devreden ve devralan şahıslar, devir öncesine ait ve vadesi devir
tarihi itibarıyla geçmiş olan amme alacakların, ödenmesinden müteselsilsen
sorumlu tutulur.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay
sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının
ödenmesinden, müteselsilsen sorumlu tutulur.(a.a.tuk 35)
Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve
cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen
veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme
alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare
edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki
mümessilleri hakkında da uygulanır.
Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş
olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait
sorumluluklarını kaldırmaz.
Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu
madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.
(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Amme alacağının doğduğu ve
ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin
farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden
müteselsilen sorumlu tutulur.
(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Kanuni temsilcilerin
sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu
maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz. (a.a.t.uk mük md/35)
Bu hükme göre, limitet şirket ortakları şirketten tahsil
imkânı bulunmayan amme alacaklarından sermaye hisseleri oranında doğrudan
doğruya sorumlu olacaklardır. Örneğin; 100 bin TL vergi borcu bulunan bir
limitet şirketin ortağı, söz konusu şirkete %10 ortak ise vergi borcunun 10bin
TL’lik kısmından sorumlu olacaktır
2.HİSSELERİ DEVRETMEDE BELGELENDİRME:
Limited şirket ortaklarının hisselerinin devri için bu
işlemin ticaret sicilinde TESCİL ve İLANI esas olmakla birlikte, tescil ve
ilanın yapılmaması halinde, hisse devrine ilişkin NOTER DEVİR sözleşmesinin ve
bu hisse devrinin ortaklar kurulu kararıyla uygun bulunduğunun PAY defterine
kaydedilmiş olması halinde de hisse devredilebilmektedir.
Hisse devirleri,
a) ortaklar kurulu
kararının ibrazı
b) noter satış sözleşmesi
ile
c) ticaret sicili
gazetesi ile
belgelendirilir.
KONUYLA İLGİLİ YARGITAY KARARLARI:
T.C.DANIŞTAY 4. DAİREE. 2004/1614 K. 2005/216T. 15.2.2005
LİMİTED ŞİRKETTEKİ HİSSELERİNİ DEVREDEN ORTAK ( Dava Konusu
Vergi Borçlarının Döneminde Şirketin Ortağı Ya da Müdürü Olmadığı -
Sorumluluğunun Bulunmadığı )
ŞİRKET ORTAĞININ SORUMLULUĞU ( Hisselerini Devrettiği
Tarihten Sonraki Vergi Borçlarından Sorumluluğunun Bulunmadığı - Ödeme Emrinin
İptali Gereği )
VERGİ BORCUNDAN SORUMLULUK ( Limited Şirket Ortağı/Hisselerini
Devrettiği Tarihten Sonraki Vergi Borçlarından Sorumluluğunun Bulunmadığı -
Ödeme Emrinin İptali Gereği )
6183/m. 35
213/m. 10
ÖZET : Davacı hisse devir sözleşmesiyle borçlu şirketteki
hisselerini bir başka şahsa devretmiştir. Dava konusu borçların dönemi olan
1995-1996 yıllarında anılan şirketin ortağı ya da müdürü olmadığı dolayısıyla
dava konusu borçlardan dolayı bir sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle ödeme
emirlerinin iptali doğrudur.
İstemin Özeti : ABC Gümrükleme İthalat, İhracat ve Ticaret
Limited Şirketinin vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına ödeme
emirleri düzenlenip, tebliğ edilmiştir. İstanbul 1. Vergi Mahkemesi,
5.3.2004 günlü ve E:2003/2049,K:2004/544 sayılı kararıyla; davacının 19.3.1990
günlü hisse devir sözleşmesiyle borçlu şirketteki hisselerini bir başka şahsa
devrettiği, dava konusu borçların dönemi olan 1995-1996 yıllarında anılan
şirketin ortağı ya da müdürü olmadığı dolayısıyla dava konusu borçlardan dolayı
bir sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emirlerini iptal etmiştir.
Davalı İdare, yapılan takibin uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını
istemektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği
yolundadır.
Tetkik Hakimi Mustafa Bahtiyar'ın Düşüncesi : Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını
sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı İbrahim Erdoğdu'nun Düşüncesi : İdare ve
vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi
için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci
fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede
yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, isteminin reddi ile temyiz edilen
Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
KARAR : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar,
bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın
bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
KARAR : Bu nedenle, temyiz isteminin reddine 15.2.2005
gününde oyçokluğuyla karar verildi.
AZLIK OYU :
Davacı, 19.3.1990 tarihinde şirketteki hissesini Beyhan C.
isimli şahsa devretmiş ve diğer ortağın 18.9.1990 tarihinden itibaren de tek
imza ile şirketi temsile yetkili kılındığı yolunda karar alınmış olup, Türk
Ticaret Kanunu uyarınca Ticaret Sicili Gazetesinde tescil ve ilan edilmeyen bu
hususların üçüncü kişi durumundaki vergi dairesini bağlamayacağı, dolayısıyla
davacının şirket ortağı ve kanuni temsilci kimliğinin ve bundan dolayı da
şirket borçlarından sorumluluğunun devam ettiği açık olduğundan, üçüncü
şahıslara karşı bir hüküm ifade etmeyen hisse devri işlemleri nedeniyle
davacının şirket borçlarından sorumlu tutulamayacağından söz edilerek ödeme
emirlerini iptal eden mahkeme kararının bozulması gerekeceği oyu ile karara karşıyız.
DANIŞTAY 7. DAİRE E. 2001/3306 K. 2005/396T. 16.3.2005
LİMİTED ŞİRKETİN TAHSİL OLANAĞI KALMAYAN AMME BORÇLARI (
Ortaklar İçin Öngörülen Sorumluluğun Ortak Sıfatına ve Ortaklık Payına Bağlı
Olduğu - Hisselerini Devreden Davacıdan İstenilmesinde Hukuka Uyarlık
Bulunmadığı )
LİMİTED ŞİRKETTEKİ HİSSELERİNİ DEVREDEN ORTAK ( Amme
Boçlarının Hisselerini Devreden Davacıdan İstenilmesinde Hukuka Uyarlık
Bulunmadığı - Ortaklar İçin Öngörülen Sorumluluğun Ortak Sıfatına ve Ortaklık
Payına Bağlı Olduğu )
AMME ALACAĞI ( Davacı Şirket Müdürü Olarak Beş Yıllığına
Yetkili Kılınmışsa da Şirketteki Hissesini Devrettiği - Hisselerini Devreden
Davacıdan İstenilmesinde Hukuka Uyarlık Bulunmadığı )
TAHSİL OLANAĞI KALMAYAN AMME BORÇLARI ( Ortaklar İçin
Öngörülen Sorumluluğun Ortak Sıfatına ve Ortaklık Payına Bağlı Olduğu -
Hisselerini Devreden Davacıdan İstenilmesinde Hukuka Uyarlık
Bulunmadığı/Limited Şirket )
6183/m. 35
6762/m. 532
ÖZET : Limited şirketin tahsil olanağı kalmayan amme
borçlarından dolayı ortaklar için öngörülen sorumluluk, ortak sıfatına ve
ortaklık payına bağlı olduğundan, olayda, asıl borçlu şirketin vergi
borçlarının, şirketteki hisselerini devreden davacıdan istenilmesinde hukuka
uyarlık bulunmamaktadır.
İstemin Özeti : ... Limited Şirketinin ödenmeyen vergi
borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen
ödeme emrini; davacı 1.9.1997 tarihinde şirket müdürü olarak beş yıllığına
yetkili kılınmışsa da, şirketteki hissesini 16.2.1999 tarihinde devrettiğinden,
kanuni temsilci sıfatı bu tarihte sona eren davacı adına ödeme emri
düzenlenmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden Adana İkinci Vergi
Mahkemesinin 29.3.2001 gün ve E:2000/1176; K:2001/343 sayılı kararının; şirket
tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen amme alacağının tahsili amacıyla şirket
ortağı adına düzenlenen ödeme emrinin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması
istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi Kurtuluş Beyribey'in Düşüncesi: Temyiz
dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49'uncu maddesinin
1'inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi
reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Bilgin Arısan'ın Düşüncesi: Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının
49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine
uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler
karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi
mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği
görüşüldü:
KARAR : Temyiz başvurusu; İnterteks Kimyevi Gübre Limited
Şirketinin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla, şirket ortağı
sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrini iptal eden mahkeme kararının
bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10'uncu maddesinde, tüzel kişilerle
küçüklerin ve kısıtlıların, vakıfların ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan
teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen
ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı
olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi
sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı
alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı;
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35'inci maddesinde
de, limited ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme
borçlarından dolayı ortakların vaz ettikleri veya vaz'ını taahhüt ettikleri
sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu Kanun hükümleri gereğince
takibata tabi tutulacakları; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun
"Ortakların Mesuliyeti" başlıklı 532'nci maddesinde ise, limited
şirket ortaklarının sermaye borçlarını yerine getirdikleri nispette
mesuliyetten kurtulacakları hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; asıl borçlu şirketin ödenmeyen
vergi borçlarının tahsili amacıyla "ortak" sıfatıyla davacı adına
düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada, Mahkemece,
"kanuni temsilci"lerin sorumluluğuna ilişkin düzenlemelere dayanılmak
suretiyle ödeme emrinin iptaline karar verilmişse de; yukarıda anılan yasa
hükümlerine göre; limited şirketin tahsil olanağı kalmayan amme borçlarından
dolayı ortaklar için öngörülen sorumluluk, ortak sıfatına ve ortaklık payına
bağlı olduğundan, olayda, asıl borçlu şirketin vergi borçlarının, şirketteki
hisselerini devreden davacıdan istenilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından,
mahkeme kararı sonucu itibarıyla yerinde görülmüştür.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine,
16.3.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C. DANIŞTAY 4. DAİRE E. 1999/2991 K. 2000/3877 T.
28.9.2000
ORTAKLIKTAN AYRILAN LİMİTED ŞİRKET ORTAĞI ( Şirketin Vergi
Borçlarından Sorumluluğu - Haczin Kaldırılması Talebinde Bulunmamış Olması -
Ödediği Vergi Borçlarını Borçlar Kanunu Hükümlerine Göre Rücu Edebileceği )
VERGİ BORÇLARINDAN SORUMLULUK ( Limited Şirket Ortaklığından
Ayrılan Ortağın Sorumluluğu - Hissesini Devreden Ortaktan Takip Yapılamaması -
Yapılan Takibe İtiraz )
LİMİTED ŞİRKETİ ORTAKLIĞINDAN AYRILAN ORTAK ( Vergi
Borçlarından Esasen Yeni Ortakların Sorumlu Olduğu - Taşınmazına Konulan Hacze
İtiraz Etmemiş Olması - Şirket Adına Ödenen Vergi Borçlarını Ancak Borçlar
Kanunu Hükümlerine Göre Rücu Edebileceği )
6183/m.35
2577/m.49
ÖZET : Paydaşı olduğu limited şirketin vergi borçları
nedeniyle taşınmazı haczedilen ortağın, borçların ödendiği ve haczin
kaldırılması için ödediği meblağın iadesi talebiyle açtığı davanın Borçlar
Kanunu hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.
İstemin Özeti : Ortağı olduğu limited şirketin 1997 yılına
ilişkin vergi borçlarının vadesinde ödenmediği belirtilerek davacının
gayrımenkulleri üzerine uygulanan haczin kaldırılması için ihtirazî kayıtla
yatırılan paraların iadesi istemiyle dava açılmıştır. ( ... )Vergi Mahkemesi,
8.4.1999 günlü ve E:1998/800, K:1999/274 sayılı kararıyla; limited şirketin
1997 yılına ilişkin ödenmeyen amme borçlarından dolayı borcun 1/2 sinin ortak
sıfatıyla davacıdan tahsil edildiği, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun'un olay tarihinde yürürlükte bulunan 35.maddesinde,
limited şirket ortaklarının ödenmeyen ve tahsil imkânı bulunmayan amme
borçlarından dolayı ortakların vaz ettikleri veya vaz'ını taahhüt eyledikleri
sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu kanun hükümleri gereğince
takibata tâbi tutulacaklarının belirtildiği, bu maddeye göre ortağın takibi
için vergi borcunun şirketten tahsil imkânı bulunmadığının tesbiti anında ortak
sıfatının taşınması gerektiği, olayda 13.8.1997 tarihinde şirketteki payını
devredip, bu hususu ticaret siciline 5.12.1997 tarihinde tescil ettiren
davacının, 1998 yılının 11 inci ayında şirketten tahsil imkânı bulunmadığı
anlaşılan borç nedeniyle takibinin mümkün olmadığı gerekçesiyle ödenen
paraların davacıya red ve iadesine karar vermiştir. Davalı İdare, yapılan
işlemin yasal olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince
gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, ortağı olduğu limited şirketin 1997 yılına
ilişkin vergi borçlarının vadesinde ödenmemesi üzerine davacının gayrımenkulüne
uygulanan haczin kaldırılması için ödenen paraların iadesi istemiyle açılan
davayı kabul ederek bu meblağın ret ve iadesine ait vergi mahkemesi kararının
bozulmasına ilişkindir.
Olayda, vergi borçlusu şirketin ortaklığından 1997 yılında
ayrılan davacının gayrımenkulüne şirket borçlarının tahsili amacıyla haciz
uygulandığı, haczin kaldırılması için şirketçe ödenmeyen borçların davacı
tarafından ihtirazî kayıtla ödendiği ve ödenen bu paraların iadesi istemiyle
dava açıldığı, ancak bu davada haczin iptali yolunda bir istemde bulunulmadığı
anlaşılmaktadır. Davacının, hakkında uygulanan haczin iptalini istemeden,
haczin kaldırılması için rızası ile ödediği meblağın kendisine iadesi gerektiği
yolundaki isteminin ancak şirketle kendisi arasında Borçlar Kanunu hükümlerine
göre açılacak bir rücu davasına konu edilmesi mümkün olabilir. Kesinleşen kamu
alacağının tahsili amacıyla ve konulan bir haczin kaldırılması için yapılan
ödeme nedeniyle şart konması söz konusu olamayacağından, ödenen paraların
iadesi istemi ile İdarî yargıda açılan davanın reddi gerekirken bu meblağın ret
ve iadesine karar veren Mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, ( ... )Vergi Mahkemesinin 8.4.1999
günlü ve E:1998/800, K:1999/274 sayılı kararının 2577 sayılı İdarî Yargılama
Usulü Kanunu'nun 49/1-b maddesi uyarınca bozulmasına, 28.9.2000 gününde oy
birliğiyle karar verildi.
Ortaklıktan ayrılan ortağın kendi ortaklık dönemindeki kamu
borçlarına karşı bütün mal varlığı ile ve
ortaklık sermaye miktarı ile sınırlı olmaksızın ancak
borcun, ortaklık payı oranındaki miktarı kadar
sorumluluğu o kamu alacağının zamanaşımı süresince devam
eder; kendi dönemindeki borçlar için ortaklıktan ayrılmakla sorumluluğu sona
ermez. Ortaklıktan ayrıldığı tarihten itibaren oluşacak yeni kamu
alacaklarından sorumlu tutulmaz. Ortaklıktan ayrılma işlemi tescil ve ilan
edilmedikçe ortağın sorumluluğu devam eder. Noterlikten yapılan hisse devirleri
(sadece hisse alan ve satan tarafları bağlar; üçüncü kişilere karşı ve tabii ki
Vergi Dairesine karşı hüküm ifade etmez ) ortağın sorumluluğunu ortadan
kaldırmaz.
DANIŞTAY 3. DAİRE E. 2002/662 K. 2004/411 T. 20.2.2004
LİMİTED ŞİRKETİN VERGİ BORCU ( Hissesinin Tamamını İhtiyati
Hacizden Çok Önce Noterde Onaylı Sözleşme İle Devreden Ortak/Karar Defterine de
Kaydedildiği - Ticaret Sicil Gazetesinde İlan Edilmedikçe Hukuki Sonuç
Doğurmayacağı )
ORTAĞIN VERGİ BORCUNDAN SORUMLULUĞU ( Hissesinin Tamamını
Noterde Onaylı Sözleşme İle Devreden Ortak/Ticaret Sicil Gazetesinde İlan
Edilmedikçe Hukuki Sonuç Doğurmayacağı - Ltd. Şti.'in Vergi Borcu )
İHTİYATİ HACİZ ( Hissesinin Tamamını İhtiyati Hacizden Çok
Önce Noterde Onaylı Sözleşme İle Devreden Ltd. Şti. Ortağı - Ev Eşyaları
Üzerine Şirketteki Payı Gözönüne Alınarak Uygulanmasının Hukuka Uygunluğu )
HİSSE DEVRİ ( Tamamını İhtiyati Hacizden Çok Önce Noterde
Onaylı Sözleşme İle Devreden Ltd. Şti. Ortağı - Ticaret Sicil Gazetesinde İlan
Edilmedikçe Hukuki Sonuç Doğurmayacağı )
TİCARET SİCİL GAZETESİNDE İLAN EDİLMEYEN HİSSE DEVRİ (
Noterde Onaylı Sözleşme İle Devreden Ltd. Şti. Ortağı/Karar Defterine de
Kaydedildiği - Hukuki Sonuç Doğurmayacağı/Amme Alacağından Sorumlu Tutulacağı )
AMME ALACAĞI ( Hissesinin Tamamını İhtiyati Hacizden Çok
Önce Noterde Onaylı Sözleşme İle Devreden Ltd. Şti. Ortağı/Hukuki Sonuç
Doğurmayacağı - Ev Eşyaları Üzerine Şirketteki Payı Gözönüne Alınarak İhtiyati
Haciz Uygulanmasının Hukuka Uygunluğu )
6183/m.13, 35
6762/m. 33, 38, 39, 511, 520
ÖZET : 6183 sayılı Kanunun 35'inci maddesine göre limited
şirket ortaklarının sorumlu tutulabileceği koşullar bulunduğunda kişisel
varlıklarının ihtiyaten haczedilebileceği açıktır. Dosyadaki belgelerden,
hakkında alınan ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk kararları üzerine yapılan
araştırma sonucu malvarlığı olmadığı sonucuna ulaşılan ve adına düzenlenen
vergi ve ceza ihbarnamelerinin şirket müdürüne elden tebliğ edildiği anlaşılan
Limited Şirketin % 10 paylı ortağı olan davacının ev eşyaları üzerine
şirketteki payı gözönüne alınarak uygulanan ihtiyati haczi, pay devir
sözleşmesiyle yapılan devrin karar defterine kaydını yeterli görerek ve kamu
alacağının şirket malvarlığından tahsili yollarının tüketilmediği gerekçesiyle
iptal eden kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.
Vergi dairesi müdürlüğüne bildirilmemiş hisse devrinin,
tescil edilip Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmedikçe üçüncü kişiler
yönünden hukuki sonuç doğurması mümkün olmadığından şirketin alacaklısı
konumunda bulunan vergi dairesi başkanlığı tarafından davacının şirketin ortağı
kabul edilmesinde ve 2000 takvim yılına ilişkin beyanname ve eklerinde ortak
olarak gösterilmesi nedeniyle şirketin vergi borçlarından bu sıfatla sorumlu
tutulmasında bu yönden hukuka aykırılık görülmemiştir.
İstemin Özeti : Paylarını 21.5.1996 tarihli ve 12089 sayılı
hisse devir sözleşmesiyle devrederek, ortaklığından ayrıldığı limited şirketin
1996, 1997 ve 1998 yıllarına ait vergi borçlarının şirketin varlığından tahsil
imkanı kalmadığının anlaşılması üzerine, amme alacağının güvence altına
alınması amacıyla valilik oluruna istinaden davacının 1.030.000.000.- lira
tutarındaki ev eşyasına uygulanan ihtiyati haczi; 6183 sayılı Kanunun 13'üncü
ve 35'inci maddeleri uyarınca, amme alacağının sermaye hisseleri oranında
ortakların mal varlığından tahsili yoluna gidilebilmesi için öncelikle şirket
mal varlığından ve kanuni temsilcilerden aranması gerektiği, her ne kadar hisse
devri Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilan edilmemişse de, Türk Ticaret
Kanununun 520'inci maddesine uygun olarak limited şirketteki hissesinin
tamamını ihtiyati hacizden çok önce noterde onaylı hisse devir sözleşmesi ile
...'e devrettiği ve bu devrin karar defterine kaydedildiği anlaşılan davacının,
ortak sıfatını kaybettiği için şirketle hiçbir hukuki bağı kalmadığından ve
hisse devrinden sonraki dönemlere ait vergi borçlarından sorumlu tutulması
mümkün olmadığından malları üzerine konulan ihtiyati hacizde yasaya uygunluk
görülmediği, amme alacağının bir kısmı davacının şirket ortağı olduğu 1996
takvim yılına ilişkin bulunmakta ise de davacının hisse devrinde muvazaa
bulunduğu ve sadece vergi borçlarından kurtulmak amacıyla yapıldığı veya devir
mukavelesinde, devirden önceki şirket borçlarından davacının sorumlu olacağı
yönünde bir kayıt bulunduğu iddia ve ispat edilmediğinden, davacının malları
üzerine ihtiyati haciz konulmasında bu yönden de hukuka uygunluk bulunmadığı
gerekçesiyle iptal eden ... Vergi Mahkemesinin 15.11.2001 gün ve E: 2001/ 807,
K: 2001/1238 sayılı kararının; Türk Ticaret Kanununun 511'inci maddesi uyarınca
ortaklardaki değişikliğin şirket mukavelesi değişikliğini de gerektirdiği, aynı
Kanunun 515'inci maddesinde de limited şirketlerin mukavele değişikliklerinin
tescil ve ilan edilmesinin zorunlu kılındığı ve mukavelenin değiştirilmesi
hakkındaki kararların üçüncü şahıslar hakkında ancak tescil
tarihinden itibaren hüküm ifade edeceği kurala bağlandığından, tescil ve ilan
edilmeyen ortak değişikliği kararının idareyi bağlamayacağı, kaldı ki 2000 yılı
Kurumlar Vergisi Beyannamesinde davacının halen ortak olduğunun bildirildiği
ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmuştur.
Tetkik Hakimi: ...
Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi
Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz
isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Savcı: ...
Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen
nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı
hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir
nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi
kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
2575 sayılı Danıştay Kanununa 3619 sayılı Kanunla eklenen Ek
1'inci madde uyarınca hüküm veren Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Dairelerince oluşturulan
müşterek kurulca işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 6183 sayılı Kanunun 35'inci maddesi uyarınca limited
ortaklıkların ödenmeyen ve şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından
dolayı koydukları veya koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarında sorumlu
tutulan limited şirket ortaklarının, bu maddede 4369 sayılı Kanunun 21'inci
maddesiyle yapılan değişiklik sonucu 29.7.1998 tarihinden itibaren, sermaye
hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince
cebren takip edilecekleri kurala bağlanmıştır.
Türk Ticaret Kanununun 511'inci maddesinde, ortaklar ve
müdürlerin ad, soyad, ikametgah ve tabiiyetleri ile ortakların koymayı taahhüt
ettikleri sermaye miktarları tescil ve ilan olunacak hususlar arasında
sayılmıştır. Aynı Kanunun ticaret sicili ve tescili düzenleyen ikinci faslında
yer alan 33'üncü maddede, tescil edilmiş hususlarda vuku bulacak her türlü
değişikliğin de tescil olunacağı, 38 ve 39'uncu maddelerinde ise ticaret sicili
kayıtlarının üçüncü kişiler hakkında ancak kaydın ilana mahsus gazetede ilan
edilmesinden sonra hüküm ifade edeceği, tescili lazım geldiği halde tescil
edilmemiş veya tescil edilip de ilanı gerekirken ilan edilmemiş olan bir
hususun, ancak bunu bildikleri ispat edilmek şartıyla üçüncü şahıslara karşı
ileri sürülebileceği hüküm altına alınmıştır. Aynı Yasanın 520'nci maddesinin
son ve ilk fıkralarında ise belirtilen genel düzenlemeden ayrı olarak; limited
şirkete ait bir payın devri veya devir vaadi hakkındaki sözleşme yazılı şekilde
yapılmak ve imzası notere onaylatılmış olmadıkça ilgililer arasında dahi hüküm
ifade etmeyeceği; pay devrinin şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay
defterine kaydedilmek koşuluyla hüküm ifade edeceği; ikinci fıkrasında da
devrin pay defterine kaydedilebilmesi için esas sermayenin en az dörtte üçünü
temsil eden paya da sahip olmaları koşuluyla ortakların
dörtte üçünün pay devrine muvafakat etmesi aranmıştır.
Davacının, şirketteki hissesini 21.5.1996 tarihinde noterde
düzenlenen pay devri sözleşmesiyle devrettiği ve bu durumun karar defterine
aynı tarihte kaydedildiği, dolayısıyla şirketin vergi borçlarından davacının
sorumlu tutulamayacağı ileri sürülerek dava açılmışsa da dosyada bulunan
30.10.2001 tarih ve ... sayılı ... Ticaret Sicili Memurluğu yazısında,
davacının şirketin kurucu ortağı olduğu ve kuruluş tarihinden bu yana yapılmış
herhangi bir devir işleminin tescil edilmediğinin bildirildiği, 2000 takvim
yılına ait kurumlar vergisi beyannamesinde de davacının şirket ortağı olarak
bildirildiği anlaşılmaktadır.
Değinilen yasa hükümleri uyarınca vergi dairesi müdürlüğüne
bildirilmemiş hisse devrinin, tescil edilip Ticaret Sicil Gazetesinde ilan
edilmedikçe üçüncü kişiler yönünden hukuki sonuç doğurması mümkün olmadığından
şirketin alacaklısı konumunda bulunan vergi dairesi başkanlığı tarafından
davacının şirketin ortağı kabul edilmesinde ve 2000 takvim yılına ilişkin
beyanname ve eklerinde ortak olarak gösterilmesi nedeniyle şirketin vergi
borçlarından bu sıfatla sorumlu tutulmasında bu yönden hukuka aykırılık
görülmemiştir.
Kamu alacağının güvenceye bağlanması amacıyla 6183 sayılı
Kanunun 13'üncü ve izleyen maddelerinde öngörülen ihtiyati haciz için Vergi
Usul Kanununun 344'üncü maddesinde sayılan nedenlerle bir kamu alacağının
salınması yolunda gereken işlemlere başlanması yeterli görülmüş ve hakların da
ihtiyati haciz uygulananların ancak, bu haczin nedenine ve miktarına itiraz
edebilecekleri kurala bağlanmıştır. 6183 sayılı Kanunun 35'inci maddesine göre
limited şirket ortaklarının sorumlu tutulabileceği koşullar bulunduğunda
kişisel varlıklarının ihtiyaten haczedilebileceği açıktır. Dosyadaki
belgelerden, hakkında alınan ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk kararları
üzerine yapılan araştırma sonucu malvarlığı olmadığı sonucuna ulaşılan ve adına
düzenlenen vergi ve ceza ihbarnamelerinin şirket müdürüne elden tebliğ edildiği
anlaşılan ... Limited Şirketinin % 10 paylı ortağı olan davacının ev eşyaları
üzerine şirketteki payı gözönüne alınarak uygulanan ihtiyati haczi, pay devir
sözleşmesiyle yapılan devrin karar defterine kaydını yeterli görerek ve kamu
alacağının şirket malvarlığından tahsili yollarının tüketilmediği gerekçesiyle
iptal eden kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.
ÜÇÜNCÜ DAİRE YIL:1992 K.NO:3382 E:1992 E.N:721 12/11/1992
KARAR METNİ
Davacının ortağı bulunduğu Bil-Tek Eğitim Ticaret ve Sanayi
Limited Şirketinin 1989 takvim yılına ait vergi borçlarının vadesinde
ödenmemesi nedeniyle uygulanan gecikme faizinin tahsili amacıyla 6183 sayılı
Yasanın 35.maddesi uyarınca adına düzenlenen ödeme emrine karşı açılan
davayı; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 35.maddesinde, Limited ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkanı
bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vaz'ını
taahhüt eyledikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mes'ul ve bu Kanun
hükümleri gereğince takibata tabi tutulacaklarının hükme bağlandığı, bu hükme
göre Limited Şirketin borçlarından dolayı ortak adına,koyduğu veya koymayı
taahhüt ettiği sermaye miktarından fazlası için ödeme emri ile takibat
yapılmasının mümkün olmadığı, öte yandan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun
520.maddesinde, bir payın devrinin şirket hakkında ancak ŞİRKETE BİLDİRMEK
vePAY DEFTERİNE kaydedilmek şartıyla hüküm ifade edeceği, devir hususunun
pay defterine kaydedilebilmesi için ortaklardan en az dörtte üçünün devre
muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması
gerektiğinin kurala bağlandığı, buna göre bir hisseyi devralan ortağın
devraldığı hissenin borçlu mu, alacaklı mı olduğunu ve şirketin mali durumunu
bildiğinin kabulü gerektiği, başka bir deyişle, Limited şirkette diğer bir
paydaşın hissesini devralan ortağın, o hissedarın devir anına kadar mevcut
şirket borçlarından yükümlü bulunduğunu bilmesinin en az ticari muamelelerde
bir tüccarın göstermesi gereken basiret ve müdebbir davranışlardan sayılması
gerektiği, böyle bir basireti göstermemiş olan ortağın bu davranışının
sonuçlarına katlanmak zorunda olduğu, bu bakımdan Limited Şirketteki payını
devreden ortağın devirden önceki dönemle ilgili şirket borçlarından dolayı
sorumlu tutulabilmesi için, pay devrinin Kanuna karşı bir hile olarak, sadece
vergi borcundan kurtulmak amacıyla yapıldığı ve devir mukavelesinde devreden
ortağın, devirden önceki şirket borçlarından mesul olacağı hususunda bir kayıt
bulunduğunun ispat edilmesi gerektiği, olayda Bil-Tek Eğitim ticaret ve Sanayi
Limited Şirketinin ortağı olması nedeniyle ödeme emriyle istenen amme
alacağının, Davacının adı geçen şirkete koyduğu sermaye miktarından çok fazla
olduğu gibi, ödeme emrinin düzenlendiği 24.7.1991 tarihinden önce 24.8.1989
tarihinde Davacının şirketteki payını Hasan Ünsal ve Ayşe Ünsal'a devrettiği
tartışmasız olduğu halde,davalı Vergi Dairesince bu devir işleminin Kanuna
karşı bir hile olarak sadece vergi borcundan kurtulmak amacıyla yapıldığı veya
devir mukavelesinde devirden önceki şirket borçlarından davacının sorumlu
olacağı hakkında bir kayıt bulunduğu iddia ve ispat edilmediğinden,Limited
Şirketin vergi borçlarından dolayı hissesini devreden Davacı hakkında takibat
yapılamayacağı gerekçesiyle kabul ederek ödeme emrini iptal eden Vergi
Mahkemesi kararının bozulması istemidir.
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda
açıklanan Balıkesir Vergi Mahkemesinin 20.11.1991 gün ve 1991/669 sayılı
kararı,
aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup
temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın
bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz
isteminin reddi-ne ve kararın onanmasına karar verildi.
TERS BİR KARAR DAHA……
Danıştay Yedinci Daire Tarih: 05.11.2001 Esas No: 2000/6064
Karar No: 2001/3393
Limited şirketin kamu borçlarından ortaklık payını devralan
ortak sorumludur.
6183 sayılı Kanun'un 35. maddesinde, limited şirketin tahsil
olanağı kalmayan kamu borçlarından dolayı ortaklar için öngörülen sorumluluk,
ortak sıfatına ve ortaklık payına bağlı bir sorumluluk olup, hisse devri
halinde hisseyi devralan ortağın, şirketin mali durumunu, bir başka deyişle,
hissenin borçlu veya alacaklı olup olmadığını bildiği kabul edildiğinden, devir
tarihinden önceki ve sonraki dönemlere ilişkin vergi borçlarınınortaklık
payını devralan ortaktan aranılması gerekmektedir.
İstemin Özeti: Asıl borçlu (...) Ticaret Limited Şirketinden
tahsil edilemeyen katma değer vergisi ve cezaların gecikme faizi ile birlikte
ortak sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla düzenlenip tepliğ edilen ödeme
emrini; davacının şirketdeki hissesini 09.11.1992 tarihinde devrettiğinin ve
devir bedelinin nakden ve peşinen alındığının anlaşıldığı; bu durumda,
davacının bu tarihten itibaren şirkette hiçbir hak ve hissesinin bulunmadığı
sonucuna varıldığından, ortaklıkdan ayrıldığı tarihten sonraki dönemlere ait
şirket borçlarından dolayı takip edilemeyeceği gerekçesiyle iptal eden (...)
Vergi Mahkemesi Kararının; şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağı kalmayan
kamu alacağının, şirketin ortağı durumundaki davacıdan istenilmesin hukuka
aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Karar:6183 sayılı Kanun'un 35. maddesinin olay tarihinde
yürürlükte bulunan şeklinde, limited ortakların ödenmeyen ve tahsil imkanı
bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vaz'ını
taahhüt ettikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu kanun
hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları hükme bağlanmış olup; bu madde
hülmüne göre, limited şirket ortağının açıklanan miktarla sınırlı olarak
şirketin amme borcunun ödenmesinden sorumlu olacağı tabidir. Dosyanın
incelenmesinden; 1991 takvim yılına ilişkin katma değer vergisi beyannamelerin
verilmediğinden bahisle takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden
hesaplanan katma değer vergisi ve kesilen cezalarının asıl borçlu şirketten
tahsil edilemediğinden bahisle, vergi borcunun, şirket ortağı olan davacıdan
şirketteki hissesine isabet eden kısmının tahsili amacıyla, 6183 sayılı
Kanun'un 35. maddesine göre ödeme emri düzenlendiği; ödeme emrinin tanzim ve
tebliğ olunduğu tarihten önce de davacının ortaklık payını devrederek,
ortaklıktan ayrıldığı anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Kanun'un 35. maddesinde, limited şirketin tahsil
olanağı kalmayan kamu borçlarından dolayı ortaklar için öngörülen sorumluluk,
ortak sıfatına ve ortaklık payına bağlı bir sorumluluk olup, hisse devri
halinde hisseyi devralan ortağın, şirketin mali durumunu, bir başka deyişle,
hissenin borçlu veya alacaklı olup olmadığını bildiği kabul edildiğinden, devir
tarihinden önceki ve sonraki dönemlere ilişkin vergi borçlarının ortaklık
payını devralan ortaktan aranılması gerekmektedir.
Bu itibarla, (...) tarih ve (...) sayılı noter satış
senediyle hissesini devreden ve şirketle artık bir ilgisi kalmayan davacı adına
düzenlenen ödeme emrinin iptali yolundaki mahkeme kararında isabetsizlik
görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine, mahkeme
kararının onanmasına oybirliği ile karar verildi.
ŞİRKETTE SEMBOLİK HİSSESİ OLAN VE ŞİRKETİ TEMSİL İMKANI
OLMAYAN ORTAKDA SORUMLU OLACAKMIDIR HAKKINDA İLGİLİ DANIŞTAY KARARI
T.C.YARGITAY 11Hukuk Dairesi E: 2000/3471 K: 2000/5609 T:
22.05.2000
Taraflar arasındaki davanın İzmir 9.Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 9.11.1999 tarih ve 1999/74-1999/820 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Ulus
Taraflar arasındaki davanın İzmir 9.Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 9.11.1999 tarih ve 1999/74-1999/820 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Ulus
tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya
içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup,
incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirketteki ortaklık
paylarını 4.3.1997 tarihinde devretmelerine ve şirkete herhangi bir BORÇLARININ
olmamasına rağmen, SSK. Tarafından icra yoluyla davalıdan tahsil edilen
meblağın müvekkillerinden tahsili için icra takibi başlatıldığını ileri
sürerek, müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava
etmiştir.
Davalı vekili, SSK. Prim borcunun davacıların ortak
olduğu zamandan kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davalı şirketin şahıs şirketi olması nedeniyle davacıların önceki borçlardan sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davalı şirketin şahıs şirketi olması nedeniyle davacıların önceki borçlardan sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
SSK. 011046191.35 sicil sayılı, sigortalısı M. Tasarım M.
Aks Dekorasyon Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. hakkında 1995/11 ile 1998/8 dönemi
prim borcu ve 1997/8 ile 1998/8 dönemi için prim borcu gecikme cezası olan
toplam 691.062.286 lira için yukarıda ismi anılan sigortalı işyeri hakkında
takip yapmış ve davalı şirket bu borcu SSK.na ödemiş ve ödediği bu bedellerin
davacı şirket ortaklarından tahsili için İzmir 7.İcra Müdürlüğünün 1998/9075
sayılı dosyası ile takip yapmıştır.
Davacılar açtıkları bu dava ile, şirket tarafından SSK. Ödenen prim borçlarından sorumlu
olmadıklarını, bu borcun yükümlüsünün davalı şirket bulunduğu ileri sürüp işbu menfi tesbit davasını açmışlardır.
Davacılar açtıkları bu dava ile, şirket tarafından SSK. Ödenen prim borçlarından sorumlu
olmadıklarını, bu borcun yükümlüsünün davalı şirket bulunduğu ileri sürüp işbu menfi tesbit davasını açmışlardır.
SSK. tarafından istenen prim borcu ve gecikme cezası, davalı
şirket tarafından çalıştırılan işletmede istihdam edilen işçilerin ilke olarak
%33,5 oranındaki prim borcu olup, bu borcun mükellefinin işyerini çalıştıran
davalı şirket olduğu açıktır. Limited şirket ortakları işçi statüsünde
bulunmadıkları için bunların prim borcunun mükellefleri olduğu ileri sürülemez.
Bilindiği gibi, limited şirket, iki veya daha fazla gerçek ve tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, iktisadi konularda faaliyet gösteren, ortaklık borçlarından sadece ortaklığın malvarlığı ile sınırlı olarak sorumlu bulunduğu, esas sermayesi muayyen ve bu sermaye ortakların sermaye paylarının toplamına eşit olan ortaklıktır. Ortakların sorumluluğu sadece ortaklığa karşıdır ve esas sermaye payı ile sınırlıdır. Mahkemenin kabulünün aksine şahıs ortaklığı değil sermaye ortaklığıdır. Ticaret Kanunu limited Şirket ortaklarının sorumluluğunu sınırlı sorumluluk olarak benimsemiştir.
İlke olarak kanun, ortaklarla limited şirket alacaklıları arasında bir ilişki kurmamış, alacaklılara gereğinde ortaklara başvurma imkanını tanımamıştır. Bu ilkenin üç istisnası vardır. Birincisi, TTK. 532/f.3 deki açığı kapama yükümü, ikincisi selef sıfatıyla sorumluluk (TTK.529, 530 ve 531 maddeleri) ve üçüncüsü ise Kamu borçlarından ortakların sorumluluğudur.
6183 sayılı yasanın 35 maddesine göre, ortak, limited şirketin ödenmiyen veya tahsil imkanı
bulunmayan kamu borçlarından dolayı, limited şirkete koyduğu veya koymayı üstlendiği sermayeden ayrı olarak, ayni miktar üzerinden alacaklı Kamu İdaresine karşı sorumludur. Ortağın sermaye borcunu ödemiş olması onu bu sorumluluktan kurtarmaz.
Bilindiği gibi, limited şirket, iki veya daha fazla gerçek ve tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, iktisadi konularda faaliyet gösteren, ortaklık borçlarından sadece ortaklığın malvarlığı ile sınırlı olarak sorumlu bulunduğu, esas sermayesi muayyen ve bu sermaye ortakların sermaye paylarının toplamına eşit olan ortaklıktır. Ortakların sorumluluğu sadece ortaklığa karşıdır ve esas sermaye payı ile sınırlıdır. Mahkemenin kabulünün aksine şahıs ortaklığı değil sermaye ortaklığıdır. Ticaret Kanunu limited Şirket ortaklarının sorumluluğunu sınırlı sorumluluk olarak benimsemiştir.
İlke olarak kanun, ortaklarla limited şirket alacaklıları arasında bir ilişki kurmamış, alacaklılara gereğinde ortaklara başvurma imkanını tanımamıştır. Bu ilkenin üç istisnası vardır. Birincisi, TTK. 532/f.3 deki açığı kapama yükümü, ikincisi selef sıfatıyla sorumluluk (TTK.529, 530 ve 531 maddeleri) ve üçüncüsü ise Kamu borçlarından ortakların sorumluluğudur.
6183 sayılı yasanın 35 maddesine göre, ortak, limited şirketin ödenmiyen veya tahsil imkanı
bulunmayan kamu borçlarından dolayı, limited şirkete koyduğu veya koymayı üstlendiği sermayeden ayrı olarak, ayni miktar üzerinden alacaklı Kamu İdaresine karşı sorumludur. Ortağın sermaye borcunu ödemiş olması onu bu sorumluluktan kurtarmaz.
Somut olayda, SSK. Prim borcu ve gecikme zammından işyeri
sahibi davalı şirket sorumlu olup, bu borcun davacıların kusuru ile ödenmediği
ileri sürülmediğine ve yukarıda anılan özel durumların da mevcut olmamasına, bu
kamu alacağının mükellefi davalı şirket olup, şirket tarafından SSK. Ödenen
borcun davacı ortaklardan talep edilmesi kanunen mümkün olmamasına göre davanın
kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda yazılı gerekçelere göre davacılar vekilinin
temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği
temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.5.2000 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
"şirkette sembolik hissesi olan ve şirketi temsil
imkânı olmayan ortak da sorumlu olacak mıdır "
KAMU ALACAKLARI BAKIMINDAN :
Şirket ortağının sembolik de olsa 6183 sayılı AATUHK 35 Maddesi hükmüne göre şirketin kamu borcuna karşı sorumluluğu vardır.
Şirket ortaklarının sorumluluğu :
4369 sayılı kanunla 6183 saylı kanunun 35 maddesindeki değişiklik öncesi ( 22.7.1998 ) kamu alacaklarına karşı sorumlulukları şirketteki sermayeleri miktarı, 22.7.1998 tarihinden sonra doğan kamu alacakları için ise şirkette mevcut sermaye hisselerin oranında sorumlulukları vardır, ancak şirket ortaklarına gidilebilmesi için öncelikle
1- şirket mal varlığının kamu alacağını kısmen ya da tamamen karşılayamadığı, şirketin faaliyetinin adreslerinin tespit edilemediği, ya da kamu alacağının şirketten tahsil olanağının kalmamış ve aciz durumunun kanıtlanmış olması
2- kanuni temsilcileri hakkında yapılan takiplerin karşılıksız, mal varlıklarının kamu alacağını kısmen ya da tamamen karışlamadığı ve aciz durumda olduklarının kanıtlanması Hallerinde kamu alacağının tahakkuk ettiği dönemde şirket ortaklarının şirketteki mevcut durumları, sermaye oranları göz önünde tutularak usulüne uygun tebligat yapılması şartıyla takip edilebilmektedirler.
KAMU ALACAKLARI BAKIMINDAN :
Şirket ortağının sembolik de olsa 6183 sayılı AATUHK 35 Maddesi hükmüne göre şirketin kamu borcuna karşı sorumluluğu vardır.
Şirket ortaklarının sorumluluğu :
4369 sayılı kanunla 6183 saylı kanunun 35 maddesindeki değişiklik öncesi ( 22.7.1998 ) kamu alacaklarına karşı sorumlulukları şirketteki sermayeleri miktarı, 22.7.1998 tarihinden sonra doğan kamu alacakları için ise şirkette mevcut sermaye hisselerin oranında sorumlulukları vardır, ancak şirket ortaklarına gidilebilmesi için öncelikle
1- şirket mal varlığının kamu alacağını kısmen ya da tamamen karşılayamadığı, şirketin faaliyetinin adreslerinin tespit edilemediği, ya da kamu alacağının şirketten tahsil olanağının kalmamış ve aciz durumunun kanıtlanmış olması
2- kanuni temsilcileri hakkında yapılan takiplerin karşılıksız, mal varlıklarının kamu alacağını kısmen ya da tamamen karışlamadığı ve aciz durumda olduklarının kanıtlanması Hallerinde kamu alacağının tahakkuk ettiği dönemde şirket ortaklarının şirketteki mevcut durumları, sermaye oranları göz önünde tutularak usulüne uygun tebligat yapılması şartıyla takip edilebilmektedirler.
SONUÇ:
Şirket kanuni temsilcilerinin görev süreleri dolmuş ve yerine yeniden kanuni temsilci seçilmemiş ise şayet, TTK 623 maddesi hükmü uyarınca bütün ortaklar birlikte şirketi temsil ve ilzam edeceklerinin kabulü gerekliliğinden hareketle kamu idaresi bütün ortakları kanuni temsilci sıfatıyla VUK 10 Maddesi hükümlerine göre sorumlu addedip kamu alacağının tamamından sorumlu tutabilmektedir. Ortaklık hissesi devredilmemiş ise şayet sorumluluk bu iki noktada önem arz etmektedir, hisse devri yapılıp şirket ortaklığından ayrılan eski ortağın kamu alacağına karşı sorumlu tutulamayacağına ilişkin Danıştay kararları sıklıkla verilmektedir.
Şirket kanuni temsilcilerinin görev süreleri dolmuş ve yerine yeniden kanuni temsilci seçilmemiş ise şayet, TTK 623 maddesi hükmü uyarınca bütün ortaklar birlikte şirketi temsil ve ilzam edeceklerinin kabulü gerekliliğinden hareketle kamu idaresi bütün ortakları kanuni temsilci sıfatıyla VUK 10 Maddesi hükümlerine göre sorumlu addedip kamu alacağının tamamından sorumlu tutabilmektedir. Ortaklık hissesi devredilmemiş ise şayet sorumluluk bu iki noktada önem arz etmektedir, hisse devri yapılıp şirket ortaklığından ayrılan eski ortağın kamu alacağına karşı sorumlu tutulamayacağına ilişkin Danıştay kararları sıklıkla verilmektedir.
-KISSADAN
HİSSE-
Mademki kendinde bir dert veya pişmanlık hissediyorsun; bu,
Allah’ın sana olan yardımının ve sevgisinin bir delilidir.
Hz Mevlana...
Hz Mevlana...
KILINÇARSLAN Hikmet Yıldırım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder