28 Ağustos 2016 Pazar

YETKİ SÖZLEŞMESİ, BORÇLULARDAN BİRİNİN İKAMETGAHI

Alacaklının keşideci-borçlu aleyhine başlattığı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borçlu vekilinin, borca ve yetkiye itirazlarını bildirerek takibin iptaline karar verilmesi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece itirazın reddine karar verildiği, karar hakkında borçlu tarafından temyiz ve karar düzeltme isteminde bulunulduğu anlaşılmaktadır.


Alacaklı vekili tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, örnek 10 no’lu ödeme emrinin 17.01.2015 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, adı geçen vekilinin ise İ.İ.K.’nun 168/5. maddesinde öngörülen yasal 5 günlük sürede 22.01.2015 tarihinde harcını da yatırarak borca ve yetki itirazına ait dilekçesini 2015/97 muhabere numarası ile İstanbul İcra Mahkemesi aracılığıyla İzmir İcra Mahkemesine gönderdiği anlaşılmaktadır.


06.02.1984 tarih ve 7/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre, harca tabi davalarda; dava, harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır. Bu durumda harcın yatırıldığı 22.01.2015 tarihinin itiraz tarihi olarak kabulü gerektiğinden, itiraz, İ.İ.K.’nun 168/5. maddesinde belirtilen yasal 5 günlük sürededir. Ne var ki, temyiz incelemesi sırasında harcın yatırıldığı tarih yerine itiraz dilekçesinin Uyap sistemine kaydedildiği tarih esas alınarak Dairemizin 25/01/2016 tarih, 2015/24389- 2016/1967 sayılı ilamı ile istemin süreden reddi gerektiği belirtilerek ret kararının sonucu itibarı ile doğru olduğu gerekçesi ile mahkeme kararının onandığı anlaşılmıştır.

İİK.nun 50. maddesi ve HMK'nun 447/2. maddesinin göndermesiyle,uygulanması gereken 6100 sayılı HK'Mnun 6. maddesinin 1. cümlesi gereğince bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde, bonoda öngörülen ödeme yerinde ancak, 6102 sayılı TTK.777/3. maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, tanzim yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden, bononun tanzim yerinde icra takibi yapılabilir.

HMK'nun 7. maddesine göre ise; "Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir."Anılan hükümler çerçevesinde birden fazla borçlu varsa bunlardan birinin ikametgahında takip başlatılabilir ve bu durumda diğer borçlular yetki itirazında bulunamazlar. Ancak, anılan hüküm, borçlulardan birinin ikametgahındaki (onun için genel yetkili) icra dairesinde takip yapılması hali içindir.


6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17.maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir.

Sözkonusu düzenleme ile yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olması aranmıştır. Diğer bir anlatımla,6100 s.k  yetki sözleşmesini düzenleyen 17  maddedeki tacirden anlaşılması gereken, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir.

Somut olayda, takip dayanağı bonoda alacaklı konumunda olan lehtar U. gerçek kişi olup, dosyada tacir olduğuna ilişkin belge bulunmadığına göre Nazilli (icra dairelerinin) mahkemelerinin yetkili kılındığına dair yetki kaydı geçersizdir. Ancak bonoda tanzim yeri "Nazilli" olup, ödeme emrinin de borçluya ait Nazilli adresinde tebliğ edildiği görülmekle "Nazilli" icra dairesinin yetkili olduğu anlaşılmaktadır. Muteriz borçlu N. Derneği'ne ödeme emrinin 17.01.2015 tarihinde tebliğ edildiği, takibin diğer borçlusu S.'e ödeme emrinin 20.01.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu U.'e ise herhangi bir tebligat yapılmadığı anlaşılmakla diğer borçlu S.yönünden işbu yetki itirazı tarihi olan 22.01.2015 tarihi itibarı ile İİK'nun 168/5. maddesinde öngörülen 5 günlük itiraz süresi geçmediğinden borçlu S. yönünden itiraz tarihi itibarı ile İzmir İcra Dairesinin yetkisinin kesinleştiğinden sözedilemez. Bunun gibi borçlu U. yönünden de henüz ödeme emri tebliğ edilmediğinden takibin ve İzmir İcra Dairesinin yetkisinin adı geçen bu borçlu yönünden de kesinleşmediği açıktır.


O halde mahkemece, sair itirazlar incelenmeksizin Nazilli İcra Müdürlüğüyetkili olduğundan borçlunun yetki itirazının kabulüne karar vermek gerekirken takibin diğer borçlu yönünden kesinleştiğinden söz edilerek yetki itirazının reddine karar verilmesi isabetsiz olup mahkeme kararının bu gerekçelerle bozulması gerekirken Dairemizce onandığı anlaşılmakla borçlunun karar düzeltme isteminin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.


SONUÇ : Borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 25/01/2016 tarih ve 2015/24389 Esas, 2016/1967 Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 02/06/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder