Özet:
2004 s. İcra ve İflas Kanunu’nun “Hukuku amme borçları”
başlıklı 47. maddesinde, para cezasiyle diğer hukuku amme borçlarının takibi
hakkındaki kanunlar hükmünün mahfuz olduğu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 1. maddesinde “Devlete, vilayet hususi
idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine
ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz
gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız
iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit
olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun
hükümleri tatbik olunur” denilse de bu hükümler seçimlik hakkı bulunan
davacının genel hükümler uyarınca takip ve dava yoluna başvurmasına engel
değildir. Bu nedenle davacının genel hükümler çerçevesinde takip ve dava yoluna
başvurmasında hukuki yararı bulunduğunun kabul edilmesi gereklidir.
Taraflar arasındaki “ itirazın iptali” davasından dolayı
yapılan sonunda; Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın hukuki yarar
bulunmaması nedeni ile reddine dair verilen 26.11.2013 gün ve 2013/137 E.,
2013/588 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi
üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19.03.2014 gün ve 2014/3131 E., 2014/4718
K. sayılı ilamı ile, “Dava, hal rusum cezası bedelinin ödetilmesi amacıyla
başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, idari para cezasının 6183 sayılı Yasa’ya göre
alınması gerekirken genel haciz yolu ile takip yapılamayacağı gerekçesiyle
istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı idarenin,
5957 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca idari para cezası tahakkuk ettirdiği
ve yapılan bildirime rağmen ödenmeyen idari para cezasının tahsili amacıyla
genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Kamu alacağının
genel haciz yolu ile takip edilemeyeceğine ilişkin bir yasal düzenleme
bulunmamaktadır. Bu konuda seçimlik hakkı bulunan davacı, genel hükümler
uyarınca takip ve dava yoluna başvurabilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02/06/2004 gün ve 2004/1293319;
06/10/2004 gün ve 2004/1433483 ve 02/03/2005 gün ve 2005/1116135 sayılı
kararları da bu yönde olup, uygulama kararlılık kazanmıştır. Alacaklı, 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasa uyarınca tahsil yoluna
başvurabileceği gibi genel haciz yolu ile takip yoluna da başvurabilir.
Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, işin esası incelenip oluşacak sonuca
göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı biçimde
karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması
gerekmiştir” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden
yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. T
EMYİZ EDEN: Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk
Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü; Dava;
itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı İdare vekili, 5957 sayılı Kanun'un
8. maddesi uyarınca tayin edilen hal rusum idari para cezasının ödenmemesi
üzerine tahsili amacıyla genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını,
yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu iddia ederek, itirazın iptaline karar
verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece istem “takibe konu alacağın 5957
sayılı Yasadan kaynaklı idarece tahakkuk ettirilen bir kamu alacağı olduğu,
özel hukuk hükümlerine tabi bulunmadığı, İcra İflas Kanunu hükümleri
doğrultusunda takip ve tahsile konulamayacağı, 6183 sayılı Yasa hükümlerine
göre takip ve tahsil edilmesi gerektiği, dolayısıyla davacı idarenin İcra İflas
Kanunu kapsamında takip ve takibe yapılan itirazın iptali davası açılmasında
hukuki yararının bulunmadığı” gerekçesi ile reddedilmiş, davacı vekilinin
temyiz istemi üzerine, yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulmuştur. Bozma
kararına karşı mahkemece “kamu alacağının sözleşme veya haksız fiilden kaynaklı
olmadığı, bu sebeple de genel haciz yolu ile takibinin mümkün olmayacağı, amme
alacaklarının tahsili usulü hakkındaki tahsil yolu ile takibinin zorunlu
bulunduğu, davacının genel haciz yolu ile takipte bir hukuki yararının
bulunmadığı” gerekçesi ile önceki kararında direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunun
önüne gelen uyuşmazlık; 6183 sayılı Kanun hükümlerine tabi eldeki alacağın
genel hükümler çerçevesinde dava konusu yapılmasında hukuki yararın bulunup
bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. 2004
s. İcra ve İflas Kanunu’nun “Hukuku amme borçları” başlıklı 47. maddesinde,
para cezasiyle diğer hukuku amme borçlarının takibi hakkındaki kanunlar
hükmünün mahfuz olduğu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında
Kanun’un 1. maddesinde “Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait
vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi
cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları
ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında
kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile;
bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur” denilse de
bu hükümler seçimlik hakkı bulunan davacının genel hükümler uyarınca takip ve
dava yoluna başvurmasına engel değildir. Bu nedenle davacının genel
hükümler çerçevesinde takip ve dava yoluna başvurmasında hukuki yararı
bulunduğunun kabul edilmesi gereklidir. Görüşmeler sırasında azınlıkta kalan
üyeler tarafından, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında
Kanun’un 1. maddesinin lafzına ve ruhuna bakıldığında maddede sayılan alacaklar
yönünden 6183 sayılı Kanun’un uygulanmasının zorunlu olduğu, bu zorunluluğun 1.
madde de “tatbik olunur” denilerek düzenleme altına alındığı ve İİK 47
maddesinde de bu hususun tekrar edildiği, 6183 sayılı Kanun’un gerek alacaklıya
ve gerekse borçluya özel haklar getirdiği, uyuşmazlığın örneğin 6183 sayılı
Kanun’un 1. maddesinde sayılan alacak türlerinden olan vergi alacağı gibi vergi
mahkemelerini ilgilendiren özel bir konuda olduğunun varsayılması halinde
uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesindeki itirazın iptali davasında nasıl
sonuçlandıracağının cevap verilmesi gereken önemli bir sorun olduğu savunulmuş
ise de bu görüş çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir. Hal böyle olunca;
mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da, benimsenen Özel Daire bozma kararına
uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu
nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,
direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı
BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
16.09.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY Yerel Mahkeme ile Özel
Daire arasındaki uyuşmazlık bir kamu alacağının 6183 sayılı Kanun hükümlerinin
yanında ayrıca genel hükümler çerçevesinde dava konusu yapılıp yapılamayacağı,
bu konuda idarenin bir seçimlik hakkının bulunup bulunmadığı, noktasındadır.
Tartışmasız olduğu üzere; dâva konusu alacak, belediyenin rüsum alacağı olduğundan
ve uyuşmazlık 5957 sayılı Sebze Ve Meyveler ile Eterli Arz ve Talep Derinliği
Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun 10.maddesi
kapsamında üreticiler ile meslek mensupları arasında veya meslek mensuplarının
kendi aralarında bu kanundan kaynaklanan bir uyuşmazlık niteliğinde
bulunmadığından, alacak bir kamu alacağıdır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 1. maddesi aynen aşağıdaki gibidir:
"Devlete, vilâyet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim,
harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı vergi cezası, para cezası
gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i âmme alacakları ve aynı idarelerin
akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme
hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip
masrafları hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur." Maddenin ilgili
bölümlerini alacak olursak " Devlete….ait… âmme alacakları… hakkında bu
Kanun hükümleri tatbik olunur." Dikkat edileceği üzere madde metninde
"de" bağlacı yoktur. Yani kanun maddesi "bu kanun hükümleri de
tatbik olunur." dememekte, emredici olarak kamu alacakları hakkında sadece
6183 sayılı kanun hükümlerinin uygulanacağını belirtmektedir. Burada kanun idareye
bozma ilamında ve Genel Kurulun Sayın Çoğunluğunun kabulünde olduğu gibi bir
seçimlik hak vermemiştir. Ayrıca, 6183 sayılı kanun kamu alacaklarının tahsili
usulünü düzenlediğinden özel hukuk alacaklarının tahsili usulünü düzenleyen
İcra İflas Kanununa göre özel kanun niteliğindedir. (Bkz İcra ve İflas Hukuku
Pekcanıtez/Atalay/Özkan/Özekes Yetkin Yayınları 11.Bası s.596) 2004 sayılı İcra
ve İflas Kanunun 47.maddesinde de "amme borçlarının takibi hakkındaki
kanunlar hükmü mahfuzdur." denilmek suretiyle 6183 sayılı kanunun özel bir
düzenleme olduğu ve kamu alacakları hakkında özel düzenlemeye ilişkin
hükümlerin uygulanacağını belirtilmek istenmiştir. İİK'nın 47.maddesinin
2.cümlesi bu görüşü daha da kuvvetlendirmekte olup bu cümlede 6183 sayılı
kanunun 1.maddesinde de açıkça kamu alacağı niteliğinde olmadığı belirtilen
"Devletin bir akittin ve haksız fiilden doğan alacakları" hakkında
İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin uygulanacağı açıklanmıştır. Bilindiği üzere
bir konu hakkında özel bir kanun var ise öncelikle özel kanun hükümleri
uygulanır. Genel hükümler uygulanmaz. Özel kanunda bir boşluk olması durumunda
genel kanun hükümleri uygulanır. Kaldı ki, 6183 sayılı kanunda bir boşluk
olması durumunda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin özel bir atıf
yok ise uygulanıp uygulanmayacağı hususu dahi doktrinde tartışmalıdır.(Bkz.
age s.596) Aksine bir uygulama bir vergi alacağının İcra Müdürlükleri
vasıtasıyla takibinin yapılması ve Adli Yargıda sonuçlandırılması gibi bir
sonuca yol açar ki bu da kanaatimce, bu merciiler işin uzmanı olmadığından,
istenilir bir durum değildir. Özel Dairenin, bozma kararında idarenin seçimlik
hakkının olduğuna ilişkin istikrar kazandığı belirtilen Hukuk Genel Kurul
Kararlarına örnek olarak belirttiği kararlarına (2004/483 Karar; 2005/135 Karar)
konu uyuşmalıklar ise somut olayımızla örtüşür nitelikte olmadığından emsal
olarak da değerlendirilemez. Zira söz konusu kararlarda uyuşmazlıklar Hazinenin
ecrimisil alacağına ilişkin olup, Hukuk Genel Kurulu kararlarında da
belirtildiği gibi " Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak
nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi" olduğundan haksız fiilden
kaynaklanmakta olup ve 6183 sayılı kanunun 1.maddesi uyarınca da "haksız
fiilden kaynaklanan" alacaklar kamu alacağı niteliğinde bulunmadığından
doğrudan (yani herhangi bir atıf bulunmaz ise) 6183 sayılı kanun hükümleri
uyarınca zaten takip edilemezler. Emsal olduğu belirtilen kararlardaki seçimlik
hak Hazinenin ecrimisili Devlet İhale Kanunun 75.maddesi uyarınca komisyon
kurarak belirlemesi ve bu doğrultuda işlem yapması ya da 75.madde uygulamasına
yönelmeden doğrudan genel mahkemelerde dâva açmasına ilişkin olup bizim somut
olayımızdaki gibi bizatihi kamu alacağı niteliğinde olan rüsum alacağının 6183
sayılı kanun hükümleri uyarınca mı yoksa genel hükümler uyarınca mı takibi
yapılacağına dair bir seçimlik hakka ilişkin değildir. Nitekim Yargıtay'ın 2004
sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerini en çok uygulayan 12. Hukuk Dairesinin
yerleşik uygulaması da bu yöndedir.( 12.HD 5.4.2002 tarih 2002/5965 E 2002/7180
K; 8.7.2013 tarih 2013/17965 E 2013/25621 K) Netice olarak, yukarıda
açıkladığımız gerekçelerle, bir kamu alacağı olan belediyenin rüsum alacağında
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü hakkındaki kanun hükümlerinin
uygulanması zorunlu olduğundan ve idarenin bir seçimlik hakkı da
bulunmadığından genel hükümler uyarınca takibi yapılamayacağı ve yerinde olan
yerel mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği kanaatinde bulunduğumdan aksi
yöndeki Sayın Çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz.
KARŞI OY YAZISI 6183 sayılı Kanun'un 1. maddesi, “Devlete,
vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik
ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli,
gecikme zammı, faiz gibi feri amme alacakları ve aynı idarelerin akitten,
haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri
tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile bunların takip masrafları
hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.” hükmünü içermektedir. İİK'nun 47.
maddesi, “Hukuku amme borçları” başlığını taşımakta olup, madde, “ Para
cezasıyla diğer hukuku amme borçlarının takibi hakkındaki kanunlar hükmü
mahfuzdur. Şu kadar ki devletin bir akitten veya haksız bir fiilden doğan
alacakları hakkında bu kanun'un hükümleri cereyan eder.” hükmünü taşımaktadır.
Davaya konu alacağın bir haksız fiil ya da bir akitten kaynaklanmadığı, 6183
sayılı Kanun'a tabi bir alacak olduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Danıştay 10. Dairesi, 6183 sayılı Yasa kapsamında olan idarenin kamu
alacaklarının 6183 sayılı yasa hükümlerine göre tahsil edileceğinin tartışmasız
olduğunu 12.12.1992 tarih 1989/864439 sayılı kararında belirtmiştir. Yargıtay
3. Hukuk Dairesi, 27.01.2003 tarih, 767/441 sayılı kararında, kamu alacağı için
tahsil dairesi yerine icra dairesinde takip yapılması halinde geçerli bir
takipten söz edilemeyeceği, alacağın amme alacağı olduğu, idarenin söz konusu
alacaklarında icra dairelerinin görevli olmadığı, ortada geçerli bir icra
takibinin bulunmadığı, bu durumda itirazın iptali davasının dava şartı yokluğu
nedeniyle reddi gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 07.06.2001
tarih 1846/5997 sayılı kararında, belediyelerin vergi, resim, harç ve para
cezaları ile ilgili takiplerinin 6183 sayılı Kanun'a göre yapılacağı
belirtilmiştir. 12. Hukuk Dairesi, 17.03.2003 tarih, 2241/5507 sayılı,
05.04.2002 tarih 5965/7180 sayılı, 07.02.2002 tarih 1598/20431 sayılı,
18.01.2002 tarih 2001/21986699 sayılı, 04.07.1995 tarih 10125/10089 sayılı
kararlarında, 6183 sayılı kanuna tabi alacakların anılan yasa gereğince
tahsilinin gerekeceği, bu konuya ilişkin şikayetin süresiz olduğu, icra
dairelerinin 6183 sayılı Kanun'a tabi alacakların tahsilinde görevli olmadığı,
konunun kamu düzenine ilişkin olduğu belirtilmiştir. 6183 sayılı Kanun, İcra
İflas Kanunu'na göre özel bir yasadır. Kanun'un kapsamına ilişkin 6183 sayılı
Kanun'un 1. maddesi amir bir hüküm olup, kamu alacaklısına takdir hakkı
tanımamaktadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un
1. maddesi ve İcra İflas Kanunu'nun 47. maddesi hükümleri gereğince kamu
alacağının tahsilinde 6183 sayılı Kanun'un uygulanma zorunluluğu bulunduğu, bu
nedenle direnme hükmünün onanması gerektiği kanaatinde olduğumdan, sayın
çoğunluğun bozmaya yönelik görüşlerine katılmıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder