30 Ekim 2016 Pazar

KEFİLİN İMZASI OLUPTA, BORÇLUNUN İMZASI YOK İSE KEFALET GECERSİZDİR



ÖZET : Ortada keşidecinin imzası bulunmayan ve dolayısıyla E.TTK. 688 (YENİ TTK 776 )ve onu izleyen maddelerindeki unsurları içermeyen bir senet bono niteliği taşımayıp şekil itibariyle geçersiz olduğundan, aval veren kimsenin de bu hususa dayanarak istirdat davası açması mümkündür. Alacaklı banka kredi sözleşmesine dayanarak varsa alacağını isteyebileceğinden, bu yöndeki iddia ve talepleri, istirdat davasını etkilemez.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 24.5.2000 tarih ve 1999/1125 - 2000/398 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ali Orhan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalı banka tarafından müvekkili aleyhine girişilen icra takibinin kesinleşerek borcun müvekkilinin maaşından haciz yapılmak suretiyle tahsil edildiğini, ancak, takibe dayanak yapılan senette asıl borçlu Ali Osman M.'ın imzasının olmadığını, bu nedenle de kefil sıfatıyla da müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek, haksız yere tahsil edilen 385.304.000.- TL. nın davalıdan istirdadına karar verilmesini istemiştir.

Davalı banka vekili, B.K.'nun 143 ncü maddesi gereğince davacının asıl borçlu ile ilgili itiraz hakkı bulunmadığını, yine aynı yasanın 487 nci maddesi gereğince, müşterek borçlu-müteselsil kefilin doğrudan alacaklıya karşı sorumluluğu bulunduğunu, kaldı ki kredinin senet borçlusuna ödendiğini, davacının kefil olarak değil, asıl borçlu olarak imzası olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, asıl borçlu Ali Osman'ın takip konusu bonoda imzası olmadığı, bu nedenle de kefil sıfatıyla davacının da sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve ortada keşidecinin imzası bulunmayan ve dolayısıyla TTK. nun 688 ve onu izleyen maddelerindeki unsurları içermeyen bir senedin bona niteliğinde sayılamayacağı ve şekil eksikliği nedeniyle geçersiz bir senede aynı Yasa'nın 614/2 nci maddesi uyarınca verilen avalin de hüküm ifade etmeyeceğinin hükme bağlanmış olması karşısında davacı aval veren kimsenin bu hususa dayanarak istirdat davası açması mümkün bulunması ve bankanın kredi sözleşmesine dayanılarak varsa alacağını isteyebileceğine göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın ( ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.

İLGİLİ YASAL KANUN MADDELERİ
6102 MADDE 702– (1) Aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur.(2) Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir.(3) Aval veren kişi, poliçe bedelini ödediği takdirde, poliçeden dolayı lehine taahhüt altına girmiş olduğu kişiye ve ona, poliçe gereğince sorumlu olan kişilere karşı poliçeden doğan haklarını iktisap eder.

6102 MADDE 776– (1) Bono veya emre yazılı senet;
a) Senet metninde “bono” veya “emre yazılı senet” kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,b) Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini,c) Vadeyi,d) Ödeme yerini,e) Kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını,f) Düzenlenme tarihini ve yerini,g) Düzenleyenin imzasını, içerir.
6098 MADDE 164
b. Borçluların savunmaları
Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilir.
Müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu olur.
6098 MADDE 586
2. Müteselsil kefalet
Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder