22 Nisan 2017 Cumartesi

İŞ YERİ YÖNETİCİLERİNİN HANGİLERİ İŞ GÜVENCESİNDEN YARARLANAMAZ

KARAR 

Davacı vekili, ekonomik koşulların değişmesi nedeni ile kuruluş kadrosunun yeniden yapılandırılması gerekçe gösterilerek müvekkilinin iş sözleşmesinin feshedildiğini beyanla haksız feshin geçersizliğine, müvekkilinin işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı şirket vekili, davacının genel müdür yardımcısı olup işletmenin bütününü sevk ve idare yetkisinin bulunduğunu, işveren vekili olduğunu, feshin geçerli nedene dayandığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.


Mahkemece, davacının işyerinin bütününü sevk ve idare etmesinin yanında işçi alma ve çıkartma yetkisinin bulunmadığı, tanık beyanlarına göre işyerini de yalnız başına sevk ve idare etmediği, alınan kararları genel müdüre sunduğu işveren vekili olmadığı ve feshin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, feshin geçersizliğine karar verilmiştir.


Karar süresi içerisinde davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Gerekçe: 

4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir. 
İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri herşeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir.

İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin ikinci grubu ise, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. Buna göre, işletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de işyerinin bütününü sevk ve idare edenlerin 18. madde anlamında işveren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartı aranır. İşyerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aranır. Bu işyeri işletmeye bağlı bir işyeri de olabilir. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, işyerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa 4857 sayılı Kanun’un 18. maddesi anlamında işveren vekili sayılmaz. İş güvencesinden yararlanır. Aynı şekilde, işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan insan kaynakları müdürü ile personel müdürü, işyerinin tümünü yönetmediğinden iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir. Ancak işletmeye bağlı bir işyerinde, bu işyerinin tümünü sevk ve idare eden, ayrıca işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan işçi, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz.

Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta davacının genel müdür yardımcısı olarak çalıştığı ve Şirket Yönetim Kurulunun 31.03.2015 tarihli kararında şirketin tüm faaliyet konuları ile ilgili çift imza ile temsil yetkisine sahip olduğu kararlaştırılarak 18.05.2015 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilan edildiği, 01.06.2015 tarihinde imza sirküleri çıkartıldığı, davacının işletmenin bütünün sevk ve idare eden işveren vekili yardımcısı görevini yerine getirdiği, işgüvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı anlaşılmaktadır.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir. 


SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 

1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, 
2-Davanın REDDİNE, 
3-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli olan 31,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 2,20 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 45,80 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.980,00 TL ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından varsa kullanılmayan bakiyelerinin ilgili tarafa iadesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak 16.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder