Taraflar
arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Eskişehir 1. İş
Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.07.2014 gün ve 2013/1326
E., 2014/393 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı Sosyal Güvenlik
Kurumu Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk
Dairesinin 23.06.2015 gün ve 2014/19330 E., 2015/14400 K. sayılı kararı ile;
“…Dava;
davacıların sosyal güvenlik destek prim borcunun bulunmadığının tespiti ile,
emeklilik maaşlarında yapılan kesinti işleminin iptali ile yapılan kesintilerin
iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece,
davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki
kayıt ve belgelerden; davacılardan …’in 15/08/1998 tarihinden itibaren Emekli
Sandığı’ndan yaşlılık aylığı almakta olduğu, davacı …’in ise 01/09/1998
tarihinden itibaren 506 sayılı yasa kapsamında yaşlılık aylığı almakta olduğu,
dava dışı … İletişim İnşaat Temizlik San. Tic. Ltd. Şti.’nin
17/01/2001-13/11/2013 tarihleri arasında ticaret siciline kayıtlı olduğu,
davacıların şirket ortağı olarak 17/01/2001-13/11/2013 tarihleri arasında
ticaret sicilinde kayıtlarının bulunduğu, davacılara ait şirket ortaklığından
dolayı vergi mükellefiyet kaydının 17/01/2002-13/06/2005 tarihleri arasında
bulunduğu, tarihinde kurulduğu, şirket vergi kaydının 18.07.2001-31.12.2007
tarihleri arasında olduğu, davalı Kurum tarafından her iki davacının şirket
ortaklığından dolayı 28/01/2004 tarihinde sosyal güvenlik destek prim tescil
kaydının gerçekleştirildiği, 28/01/2004- 31/05/2013 tarihleri arası SGDP prim
borcunun çıkartıldığı ve buna göre davacıların maaşından SGDP kesintisi
yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın
yasal dayanağını 5510 sayılı yasanın 9/b-3.bendi oluşturmaktadır.Madde hükmünde
“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıların; …iflas
veya tasfiye durumu ile münfesih duruma düşen şirketler için ortağın talep
etmesi halinde, mahkeme kararı ile iflasın, tasfiyenin açılmasına karar
verildiği tarihten itibaren sona erer.” denilmektedir.
Somut
olayda, şirket ortağı olan davacıların Bağ-Kur sigortalılığı 5510 sayılı
Yasa’nın 9/b-3.bendi uyarınca şirketin ticaret sicilinde kaydının devam ettiği
13/11/2013 tarihinde sona ereceğinden yapılan Kurum işlemi yerinde olup
Mahkemece bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya
aykırı olup bozma nedenidir.
O halde
davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve
hüküm bozulmalıdır…”
gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda;
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL
KURULU KARARI
Hukuk Genel
Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan
ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Kurum
tarafından davacıların emekli aylığı üzerinde yapılan sosyal güvenlik destek
primi kesintilerinin iptali istemine ilişkindir.
Davacılar
vekili müvekkillerinin davalı Kurumdan yaşlılık aylığı aldığını ve … İletişim
İnşaat Temizlik Ticaret Limited Şirketinin ortakları olduğunu, ancak bir süre
sonra şirketin aktif olarak faaliyet göstermediğini ve 13.06.2005 tarihinde
vergi kaydının silindiğini, Kurumun 1479 sayılı Kanunun Ek 20’nci maddesine
dayanarak her iki müvekkilinin de emekli aylığından kesinti yapmaya
başladığını, kesintinin gerekçesi olarak şirket kaydının sona erdiğine dair
ticaret sicil memurluğundan belge getirilmemesini öne sürdüğünü, ayrıca
şirketin 29.01.2008 tarihinde ticaret sicil kaydının resen terk edildiğini,
vergi kaydı sonlanan bir şirketin faal olamayacağını ileri sürerek
müvekkillerinin emekli aylıkları üzerinde yapılan sosyal güvenlik destek
priminin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı Kurum
vekili davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp, her iki
davacının beraber olarak açtığı davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesi
gerektiği, işin esasın girilecek olursa davacıların … İletişim İnşaat Temizlik
Ticaret Limited Şirketi ortaklığının 17.01.2002 tarihinde başladığının ve
13.11.2013 tarihine kadar devam ettiğinin tespit edilmesi üzerine 1479 sayılı
Kanunun Ek 20’nci maddesinde yapılan değişiklik ile limited şirket
ortaklarından da sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapılacağı belirtilmiş
olduğundan davacıların şirket ortaklığına binaen 28.01.2004 tarihinden geçerli
olmak üzere maaşlarında kesinti yapılmaya başlandığını, Kurum işleminin doğru
olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece
davacıların şirket ortaklıklarının 13.11.2013 tarihine kadar devam ettiği,
şirketin ticaret sicil kaydı devam etse bile vergi kaydının silindiği
13.06.2005 tarihi göz önüne alındığında maaşı üzerinde vergi kaydının sona
erdiği tarih itibariyle sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapılamayacağı
gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı
vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle
bozulmuştur.
Yerel
Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı
verilmiştir.
Direnme
hükmü, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme
yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacıların emekli aylığı üzerinde
yapılan sosyal güvenlik destek primi (SGDP) kesintilerinin yerinde olup
olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın
çözümünde öncelikle konuya ilişkin yasal mevzuatın belirlenmesi ve
incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bilindiği
üzere, her uyuşmazlığın yürürlükte bulunduğu mevzuat hükümlerine göre çözülmesi
gerektiği kuralı gereğince Mülga 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun 24’üncü maddesinin
incelenmesi gerekir. Söz konusu madde;
“Kanunun
amacı, sigortalı sayılanlar ve sayılmayanlar:
Madde 24 –
(Değişik: 14/3/1985 – 3165/6 md.)
Aşağıda
sayılan sigortalılar hakkında malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde bu Kanunda
yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımları sağlanır.
I – Sigortalı
sayılanlar:
Kanunla ve
Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları
kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın
kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan;
a) (Değişik
: 24/8/2000 -KHK- 619/13 md.; İptal: Ana.Mah.nin 26/10/2000 tarih ve
E.:2000/61, K.:2000/34 sayılı Kararı ile; Değişik:24/7/2003-4956/14 md.) Esnaf
ve sanatkârlar ile diğer bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest
meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi
olanlar ile gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile
birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar,
b) Kollektif
şirketlerin ortakları,
c) Adi
Komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları,
d) Limited
şirketlerin ortakları,
e) Sermayesi
paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları,
f) Donatma
iştirakleri ortakları,
g) Anonim
şirketlerin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi olan ortakları,
Bu Kanuna göre
sigortalı sayılırlar.
II –
Sigortalı sayılmayanlar:
Bu Kanunun
uygulanmasında;
a) 18 yaşını
doldurmamış olanlar,
b) (Mülga :
24/8/2000 -KHK- 619/13 md.; Mülga: 24/7/2003-4956/14 md.)
c) Kanunla
veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşlarına
prim veya kesenek ödeyenlerle bu tür kuruluşlardan malullük veya yaşlılık
aylığı ile daimi tam işgöremezlik geliri almakta olanlar, aylık veya gelir
bağlanması için talepte bulunmuş olanlar (Dul ve yetim aylığı veya Sosyal
Sigortalar Kurumundan geçici veya sürekli kısmi işgöremezlik geliri alanlar
hariç),
d) Tarım işi
yapanlar (Tarım sanatlarına ait işleri yapanlar hariç),
Sigortalı
sayılmazlar.”
şeklinde
düzenlenmiştir.
Görüleceği
üzere 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesinde açık bir şekilde limited şirket
ortaklarının Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.
Uyuşmazlık
konusunu teşkil eden sosyal güvenlik destek primi (SGDP) yaşlılık aylığı
kesilmeksizin yeniden çalışmaya başlayabilmek için ödenmesi gereken primdir.
Mülga 1479 sayılı
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu’na 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunla eklenen ve 08.09.1999 tarihi
itibarîyle yürürlüğe giren “Sosyal Güvenlik Destek Primi” başlığını taşıyan Ek
20’nci maddesi:
“…Bu Kanuna
göre yaşlılık aylığı bağlananlardan, 24 üncü maddenin (l) numaralı bendinde
belirtilen çalışmalarına devam edenlerin veya daha sonra çalışmaya
başlayanların, sosyal yardım zammı dahil tahakkuk eden aylıklarından, aylığın
bağlandığı veya tekrar çalışmaya başlanıldığı tarihi takip eden aybaşından
itibaren, çalışmalarının sona erdiği ay dahil % 10 oranında sosyal güvenlik
destek primi kesilir.
Birinci
fıkra hükmüne göre aylıklarından sosyal güvenlik destek primi kesilmesi
gerekenlerden, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce aylık bağlananlar Kanunun
yayımını, daha sonra tekrar çalışmaya başlayanlar ise çalışmaya başladıkları
tarihi takip eden aybaşından itibaren üç ay içinde Kuruma yazılı bildirimde
bulunmak zorundadırlar. Bu süre içinde Kuruma yazılı bildirimde
bulunmayanlardan sosyal güvenlik destek primi, gecikmeli bildirimde bulunulan
veya Kurumca tespit edilen tarihe kadar 53’üncü maddeye göre hesaplanacak
gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir. Birikmiş sosyal güvenlik destek primi
ve gecikme zamlarının ödenmemesi hâlinde aylıklardan yapılacak kesintiler aylık
tutarının % 25’ini geçemez.
(Ek üçüncü
fıkra: 24/7/2003-4956/44 md.) (Değişik birinci cümle: 22/1/2004-5073/15 md.)
Diğer sosyal güvenlik kanunlarına göre yaşlılık ve malullük aylığı bağlananlardan,
24’üncü maddenin (I) numaralı bendinde belirtilen kapsamda çalışmaya
başlayanlar, çalışmaya başladıkları ayı takip eden ay başından itibaren,
çalışmalarının sona erdiği ay dahil, bu Kanunun 50’inci maddesine göre
belirlenen onikinci gelir basamağının %10’u oranında sosyal güvenlik destek
primi öderler. Sosyal güvenlik destek primi ödemesi gerekenlerden bu Kanunun
yayım tarihinden önce aylık bağlananlar Kanunun yayımını, daha sonra tekrar
gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar ise mükellefiyetin
başladığı tarihi takip eden aybaşından itibaren üç ay içinde Kuruma yazılı
bildirimde bulunmak zorundadırlar. Bu süre içinde Kuruma yazılı bildirimde
bulunmayanlar ile Kurumca tespit edilemeyenlerden sosyal güvenlik destek primi,
53’üncü maddeye göre hesaplanarak tahsil edilir.
Sosyal
güvenlik destek primi ödenmiş süreler, bu Kanuna göre sigortalılık süresi
olarak değerlendirilmez, ödenen primler 39’uncu madde hükmüne göre toptan ödeme
olarak iade edilmez ve bu sürelerle ilgili olarak 24.5.1983 tarihli ve 2829
sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin
Birleştirilmesi Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz…”
şeklinde
düzenlenmiştir.
Anılan
maddenin üçüncü fıkrası, Emekli Sandığı ya da Sosyal Sigortalar Kurumundan
emekli olan ya da bu kurumlardan yaşlılık veya malullük aylığı alan kişilerin,
1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24’üncü maddesinin (I) numaralı bendinde
belirtilen kapsamda çalışmaya başlamaları, diğer bir ifadeyle, bağımsız olarak,
kendi ad ve hesaplarına bir ticari faaliyet ya da serbest meslek faaliyetinde
bulunmaları hâlinde Bağ-Kur’a belirli bir oranda sosyal güvenlik destek primi
ödemelerine ilişkindir.
Görüldüğü
üzere 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önceki dönemde, diğer sosyal
güvenlik kanunlarına tabi olanlara yaşlılık aylığı bağlanmış olup da, daha
sonra 1479 sayılı Kanun kapsamında örneğin, gelir vergisi mükellefi olarak
çalışmaya başlayanlardan veya limited şirket ortaklığı bulunanlardan da sosyal
güvenlik destek primi kesilmektedir.
Öte yandan,
5510 sayılı Kanunun Geçici 14’üncü maddesinde:
“…Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçi veya sigortalı olanlar, vazife
malullüğü, malullük ve yaşlılık veya emekli aylığı bağlananlar ve bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmaya devam
edenler hakkında sosyal güvenlik destek primine tabi olma bakımından bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.
Ancak;
a) Bu
Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalışanlar
için sosyal güvenlik destek primi oranı 80’inci maddeye göre tespit edilen
prime esas kazançlar üzerinden 81’inci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde
belirtilen prim oranına yüzde 30 oranının eklenmesi suretiyle bulunan toplamdır.
Yüzde 30 oranının dörtte biri sigortalı, dörtte üçü işveren hissesidir. Bu
kapsamda sayılan kişilerden sosyal güvenlik destek primine tabi olanların prim
ödeme yükümlüsü bunların işverenleridir. Bunlar hakkında sadece iş kazası ve
meslek hastalığı sigortası hükümleri uygulanır.
b) Bu
Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı
sayılanlardan, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından alınacak belgelerle
doğrulamak kaydıyla faaliyette bulunulmadığına ilişkin süreler hariç olmak üzere,
çalışılan süreleri için, sosyal güvenlik destek primi oranı olarak bu Kanunun
30’uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde belirtilen hükümler
uygulanır. Bu oran, bu maddenin yürürlüğe girdiği yılda % 12 olarak, takip eden
her yılın Ocak ayında bir puan artırılarak uygulanır. Ancak bu oran % 15’i
geçemez…”
hükmü yer
almaktadır.
Ancak 5510
sayılı Kanun’un Geçici 14’üncü maddesinde 29.01.2016 tarihinde yapılan
değişikle (b) bendi yürürlükten kaldırılarak, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce iştirakçi veya sigortalı olanlar, vazife malullüğü, malullük ve
yaşlılık veya emekli aylığı bağlananlar ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmaya devam edenler hakkında; bu
Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaya
başlayanlar hariç olmak üzere sosyal güvenlik destek primine tabi olma
bakımından bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerinin
uygulanmasına devam edilir. Ancak;
a) Bu
Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalışanlar
için sosyal güvenlik destek primi oranı 80’inci maddeye göre tespit edilen
prime esas kazançlar üzerinden 81’inci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde
belirtilen prim oranına yüzde 30 oranının eklenmesi suretiyle bulunan
toplamdır. Yüzde 30 oranının dörtte biri sigortalı, dörtte üçü işveren
hissesidir. Bu kapsamda sayılan kişilerden sosyal güvenlik destek primine tabi
olanların prim ödeme yükümlüsü bunların işverenleridir. Bunlar hakkında sadece
iş kazası ve meslek hastalığı sigortası hükümleri uygulanır.
b) (Mülga:
29/1/2016-6663/31 md.)” şeklinde tekrar düzenlenmiştir.
6663 sayılı
Kanunun 31’inci maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında
çalışmaya başlayanların 01.03.2016 tarihinden itibaren sosyal güvenlik destek
priminden muaf tutulacağı düzenlenmiş ise de, davaya konu uyuşmazlık yönünden
davacıların limited şirket ortağı olduğu tarihler göz önüne alındığında yasal
mevzuat bakımından 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında veya 1479 sayılı
Kanun kapsamında bulunan sigortalıların sosyal güvenlik destek primi yükümlüsü
olduğu kabul edilerek değerlendirme yapılması gerekmektedir.
5510 sayılı
Kanundan önce sigortalı olup, yine 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce
emekli olan sigortalılar, Kanundan önce çalışmaya başladıklarında bu sefer,
1479 sayılı Kanunun Ek 20’inci maddesine göre sosyal güvenlik destek primi
ödeme yükümü altındadırlar. Anılan madde, Emekli Sandığı ya da Sosyal
Sigortalar Kurumundan emekli olan ya da bu kurumlardan malullük aylığı alan
kişilerin Bağ-Kur Kanununun 24’üncü maddesinin (I) numaralı bendinde belirtilen
kapsamda çalışmaya başlamaları, diğer bir ifadeyle, bağımsız olarak, kendi ad
ve hesaplarına bir ticari faaliyet ya da serbest meslek faaliyetinde bulunmaları
hâlinde Bağ-Kur’a belli bir oranda sosyal güvenlik destek primi ödemelerine
ilişkindir.
5510 sayılı
Kanunu sigortalılığın sona ermesi durumunu düzenleyen 9’ncu maddesi
“Sigortalılığın
sona ermesi
Madde 9-
Kısa ve uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık;
a) 4’üncü
maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların, hizmet
akdinin sona erdiği tarihten,
b) 4’üncü
maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıların;
1) Gelir
vergisi mükellefi olanlar için, mükellefiyetlerini gerektiren faaliyetlerine
son verdikleri tarihten,
2) Gelir
vergisinden muaf olanlar için, esnaf ve sanatkâr sicili kaydının silindiği veya
6’ncı maddenin birinci fıkrasının (k) bendi kapsamına girdiği tarihten,
3) 4’üncü
maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı alt bendi kapsamına girenlerden, şahıs
şirketlerinden kolektif, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer
ortakları ve donatma iştiraki ortaklarının vergi mükellefiyetlerinin sona
erdiği tarihten, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite
ortaklarının, şirketin ticaret sicil memurluğundan kaydının silindiği tarihten,
limited şirket ortaklarından hisselerinin tamamını devreden sigortalıların,
hisse devrinin yapılmasına ortaklar kurulunca karar verildiği tarihten, anonim şirketlerin
yönetim kurulu üyesi olan ortaklarının yönetim kurulu üyeliklerinin sona erdiği
tarihten, iflas veya tasfiye durumu ile münfesih duruma düşen şirketler için
ortağın talep etmesi halinde, mahkeme kararı ile iflasın, tasfiyenin
açılmasına, ortaklar kurulu kararı ile tasfiyenin başlamasına veya şirketin
münfesih duruma düşmesine karar verildiği, ortakların talepte bulunmaması
halinde, mahkemece iflasın kapatılmasına karar verildiği, tasfiyesi sonuçlanan
şirketlerin ortaklıklarının ise tasfiye kurulu kararının ticaret sicili
memurluğunca tescil edildiği tarihten…itibaren sona erer… şeklinde,
25’inci
maddesi:
“Sigortalılığın
başlangıç ve bitiş tarihi
Madde 25 –
(Değişik: 24/7/2003-4956/15 md.)
Bu Kanunun
24’üncü maddesine göre sigortalı sayılanlardan gelir vergisi mükellefi
olanların sigortalılıkları, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir
vergisinden muaf olanların sigortalılıkları ise Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile
birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmak şartıyla talep
tarihinden itibaren başlatılır.
Bu suretle
sigortalı olanların hak ve yükümlülükleri sigortalı sayıldıkları tarihte
başlar.
Bu Kanuna
tabi sigortalılık;
a) Gelir
vergisi mükellefi olanların, mükellefiyetlerini gerektiren faaliyetlerine son
verdikleri,
b) Gelir vergisinden
muaf olanların, Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek
kuruluşlarındaki üye kayıtlarının silindiği,
c)
Şirketlerle ilgisi kalmayanların, çalışmalarına son verdikleri veya ilgilerinin
kesildiği, Tarihten itibaren,
d) Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığına tabi olarak çalışmaya başlayanların, emekli
keseneği kesilmeye başladığı,
e) İflâsına
karar verilmiş olan tasfiye halindeki özel işletmeler ile şirket ortaklarının,
özel işletmenin veya şirketin mahkemece tasfiyesine karar verildiği, iflasına
karar verilmiş olan veya tasfiye halindeki özel işletmeler ile şirket
ortaklarından hizmet akdi ile çalışanların çalışmaya başladığı,
f) 2108
sayılı Kanuna göre 1479 sayılı Kanun kapsamına giren köy ve mahalle
muhtarlarından; kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasından dolayı gelir
vergisi mükellefiyeti bulunanlar hariç, aynı zamanda hizmet akdi ile
çalışanların çalışmaya başladığı,
g) Gelir
vergisinden muaf olan, ancak Esnaf ve Sanatkârlar Sicili ile birlikte kanunla
kurulu meslek kuruluşlarındaki kayıtlara istinaden Bağ-Kur sigortalısı
olanlardan bu sigortalılıklarının devamı sırasında, hizmet akdi ile
çalışanların çalışmaya başladığı,
Tarihten bir
gün önce, Sona erer.
Sigortalılığı
sona erenler sigortalılıklarının sona erdiği tarihten itibaren üç ay içinde
Kuruma başvurarak kayıtlarını sildirmek zorundadırlar.”
şeklinde
düzenlenmiştir.
Diğer bir
ifade ile, vergi kaydının sonlanmasının limited şirket ortağı olan sigortalının
sigortası üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır, limited şirket
ortaklığının devam etmesi Bağ-Kur kapsamında sigortalılığının devam etmesi için
yeterli olduğundan sosyal güvenlik destek priminin kesilmesi gerekmektedir.
Vergi Usul
Kanununun 160’ıncı maddesinin;
“…Aynı
mükellefin bir başka adreste faaliyette bulunması durumunda bu takdirde
mükellefiyet kaydı yeni adreste devam ettirilecektir.
Yaşanan
uygulamalarda, daha çok sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge
düzenleyen mükellefler konusundan vergi daireleri bu durumu önlemek amacıyla
bir dizi yetkiler almış bulunmaktadır. Şu hâlde 213 sayılı VUK’nın 160’ıncı
maddesine 5228 sayılı Kanun ile eklenen hüküm gereğince;
a) Sahte
belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet kaydı açtıran mükelleflerle ilgili vergi
daireleri resen bu mükellefiyeti sonlandırabilmeleri için mutlak surette bir
vergi inceleme raporu ile bu mükellefiyet kaydını ancak terkin
edebileceklerdir.
b) Yine
adresinde bulunmayan veya bir başka adrese nakil olduğu halde bu durumu vergi
dairesine bildirmeyen mükelleflerle ilgili resen terk işlemi yapılabilir.
c) Anonim
veya limited şirketlerde şirket tüzel kişiliğinin adresinde bulunmaması
durumunda veyahut da şirket ortak veya müdürlerine ulaşılmaması halinde bu
şirketler vergi daireleri tarafından mükellefiyet kayıtları resen silinebilir…”
şeklindeki düzenlemesi de gayrifaal ve adresinde bulunamayan şirketlerin geçici
olarak mükellefiyet kayıtları kapatılabileceğini, bu mükelleflerin herhangi bir
şekilde ortaya çıkması hâlinde düzenlenecek yoklama fişleri ile tekrar
mükellefiyet kayıtları açılacağını göstermektedir.
Kaldı ki,
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 636’ncı maddesinde sona erme sebepleri ve
sona ermenin sonuçları gösterilmiş olup, bunlar;
“(1) Limited
şirket aşağıdaki hâllerde sona erer: a) Şirket sözleşmesinde öngörülen sona
erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle, b) Genel kurul kararı ile, c)
İflasın açılması ile, d) Kanunda öngörülen diğer sona erme hâllerinde, (2) Uzun
süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya
genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin
şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye
ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu kanuna uygun hâle
getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin
feshine karar verir, (3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden
şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının
gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya
duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir, (4) Fesih
davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri
alabilir, (5) Sona ermenin sonuçlarına anonim şirketlere ilişkin hükümler
uygulanır.”
şeklinde
düzenlenmiştir. Söz konusu limited şirketin sona erme hâlleri arasında vergi
kaydının kapanmasına dair bir ifade bulunmamaktadır. Türk Ticaret Kanunundaki
düzenlemeden vergi dairesinden alınan vergi kaydının kapandığına dair belgenin
limited şirketin mevcudiyeti üzerinde etkili olmayacağı, sadece vergi
mükellefiyetinin devam etmediğini belirten bir uygulama olarak kabul
edilebileceği, ancak Türk Ticaret Kanununun 636’ncı maddesinde belirtilen
hâllerden birinin varlığı hâlinde şirketin sona ereceği ve 637’nci maddesi
uyarınca ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi ile şirketin sona ereceği
anlaşılmaktadır.
Hâl böyle
olunca, davacıların emekli olmasına rağmen mevcut limited şirket ortaklığından
dolayı 1479 sayılı Kanunun Ek 20’nci maddesinde belirtilen oranlar dâhilinde
sosyal güvenlik destek primi kesilmesine dair Kurum işleminde isabetsizlik
bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hukuk Genel
Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, vergi kaydı kapanan limited şirketin
faaliyette bulunamayacağı ve bu durumda şirket ortaklarının gerçek çalışmasının
söz konusu olamayacağı, gerçek çalışma olmadan limited şirket ortaklarının
emekli aylığı üzerinde yapılan sosyal güvenlik destek primi kesintilerinin
Kanunun amacına aykırı olduğu, bu nedenlerle kararın onanması gerektiği görüşü
ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Buna göre
tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara,
bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da
benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda
direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle
direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U
Ç: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma
kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı
olmak üzere 28.03.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava,
davacıların emekli aylıklarından yapılan SGDP kesintilerinin iadesine ilişkindir.
Davacıların
aylıklarından yapılan kesintilerin nedeni, limited şirket ortağı olmalarına
iliş-kindir. Zaman itibari ile uygulanması gereken 6762 sayılı Kanun’un 549/son
maddesi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 160 ila 162. maddeleri, işi
bırakmanın ilgili vergi dairesi tarafından re’sen şirketin kayıtlı bulunduğu
ticaret siciline bildirilmiş olması, buna ve şirketin gayrifaal hale gelmiş
olmasına bağlı olarak davacıların ortağı oldukları limited şirketin münfesih
hale geldiğinin ve sonrasında da bu nedenle 6102 sayılı Kanun’un Geçici 7.
maddesi uyarınca re’sen sicilden terkin edilmiş olduğunun anlaşılması, her ne
kadar davacıların şirket ortaklıkları şirketin sicilden terkin edildiği tarih
itibariyle sona ermiş ise de, 1479 sayılı Kanun’un Ek 20. maddesi ile şirket
ortaklığına dayalı tesis olunan sigortalılığın sona ermesi hakkındaki anılan
kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi suretiyle, yerel mahkemenin
direnme kararının onanması görüşündeyim.
Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu
E: 2016/441 K: 2018/565
K.T.: 28.03.2018