Sayfalar
- kanunlar
- güncel
- Şirketler
- anonim şti
- limidet şti
- BA/BS
- hisse devri
- tasfiye
- iflas/haciz
- çek
- kurumlar
- gelir vergisi-gerçek
- adi ortaklık
- Sirküler
- fatura
- vergi
- kdv
- ötv
- vuk
- ttk
- m.t.v
- inşaat
- serbest bölge
- özelge
- mesleki
- sgk
- SGK genelgeler
- bağkur
- emeklilik
- memur
- yabancı işçi
- işçi
- İŞKUR
- yurtdışı boçlanma
- gayrimenkul
- tebliğ
- Dernek/Vakıf
- kaçakçılık
- kat mülkiyeti
- Ticaret Odası
- Tacir
- GİB
- Teşvik-destek
- koskep
- AATUHK /6183
- Gümrük bakanlığı/ Dış Ticaret
- Bankalar
- Kefil-kefalet
- İhale
- kooparatif
- Ticari defter
- gider vergileri
- çalışma ve sosyal güvenlik
- ekonomi
- sanayi sicil
- Vergi Davaları Dilekçeler
- muhtasar
- uzlaştırma
- Arabuluculuk
30 Mart 2020 Pazartesi
İŞVEREN ÇALIŞANLARINA ZORUNLU ÜCRETSİZ İZİN YAPTIRABİLİRMİ /YARGITAY KARARLARI
Firmalar corona
virüsün etkilerinden ötürü ciro
kayıpları yaşamakta ve kayıpları en aza
indirebilmek için çalışanlarını Ücretsiz izne çıkarmaya yönelmektedirler
Her ne kadar 6098
borçlar kanunu ve 4857 sayılı iş kanununda ücretsiz izin müessesesi yoktur tek istisnası 4857sayılı kanunun 56 ve 74 maddelerindeki İSTİSNAİ durumdur. kaldı ki bu durumda sadece
hamile kadınlara veya evlat edinen eşe 6 aya kadar ücretsiz izin verilebileceği
belirtilmiştir.
İş ilişkisinde
Sözleşmeler kurulurken kişilerin hür iradeleri ile icab ve kabul beyanlarının
yapılmış olmasıdır.
Ücretsiz izinler YAZILI
yapılmak zorunda olup İŞÇİNİN kabul beyanı ve atacağı imza beyanı ile ile
geçerlilik kazanır. İşçinin İŞ BULAMAMA korkusu yüzünden atmış olduğu imzalar
hukuki geçerlilik kazanmaz ve bunu işçi mahkeme huzurunda çok rahat
ispatlayabilir.
Ülkemizi tehdit eden
corona virüs salgını sonucu işverenler işçinin sağlıklarıyla ilgili gerekli
önlemleri almakla yükümlüdürler.(6098s.k 417/1)
Bu yükümlülükleri yapabilmesi
için çalışanları zorla ücretsiz izne çıkaramaz. İşçilerin sağlığını düşünen
işveren bunu ancak 4857 sayılı kanunda 65 maddesinde belirtilen ve 4447 kanunun
Ek – 2'nci maddesine dayanılarak hazırlanan “Kısa Çalışma ve Kısa
Çalışma Ödeneğ ile İŞ KUR
vasıtasıyla yapabilir.
Çalışanlarını zorla
baskı ile imzalattırılan ücretsiz
izinlerin sonuçlarına bakarsak ;öncelikle ücretsiz izni iş bulamama korkusu yüzünden imzalayan işçi durum
normale döndüğünde kaç ay ücretsiz izne çıkarılmış ise bu ödenmeyen maaş ve sgk
primlerini işverenden mahkeme yolu ile talep edebilir.
Böle durumlarla
karşılaşmak istemeyen işverenlere süratle KISA ÇALIŞMA ödeneğinden faydalanmasını
tavsiye edebilirim.
Yazıma son vermeden
önce ücretsiz izinlerle alakalı Yargıtay kararlarınıda okumanızı önerebilirim. Yolu
sevgi ve rahmetten geçen iyi insanlarla buluşmak ümidi ile sevgiye kalın sağlıklı
günler dilerim.
Hikmet Yıldırım
KILINÇARSLAN
Yargıtay kararları
“…Davacının iş akdinin ücretsiz izin kullandırılmak
suretiyle işveren tarafından haksız olarak sona erdirildiği tüm dosya kapsamı
ile sabit olmakla, ücretsiz izne çıkarılmak suretiyle iş akdi feshedilen
işçinin ihbar tazminatı hakkının olacağı düşünülmeden ihbar tazminatı talebinin
kabulü yerine reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”
(9. HD. 2010/8683 E. 2012/16686 K. 14.05.2012)
“…Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının ücretsiz izne
çıkartıldığı, izin dönüşünde istifa dilekçesi alındığı anlaşılmaktadır.
Olayların gelişimine göre davacının ücretsiz izne çıkartılmasının işverenin tek taraflı iradesiyle gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca ücretsiz izin uygulaması işverenin hizmet sözleşmesini haksız feshi olup bundan sonra alman istifa dilekçesi herhangi bir hukuki değer taşımadığından davacının kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı isteklerinin kabulü gerekirken hukuki değer taşımayan istifa dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde anılan isteklerin reddi hatalı olmuştur.”
Olayların gelişimine göre davacının ücretsiz izne çıkartılmasının işverenin tek taraflı iradesiyle gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca ücretsiz izin uygulaması işverenin hizmet sözleşmesini haksız feshi olup bundan sonra alman istifa dilekçesi herhangi bir hukuki değer taşımadığından davacının kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı isteklerinin kabulü gerekirken hukuki değer taşımayan istifa dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde anılan isteklerin reddi hatalı olmuştur.”
(9. HD. 2008/35024 E. 2010/26686 K. 01.10.2010)
“…Somut olayda davacı 14 yıllık bir işçidir. İşveren
tarafından keyfi olarak ücretsiz izne çıkartılması davacı işçi yönünden haklı
fesih sebebidir. Davacının kıdem tazminatı isteğinin kabulü gerekirken reddi
hatalıdır.”
(9. HD. 2007/27250 E. 2008/25924 K. 07.10.2008)
“…Mahkemece ‘davacının en son çalıştığı S. Tour Hotel
yönetimi davacıyı istenmeyen personel ilan etmiş ve davalı şirketten bu
personeli değiştirmesini istemiştir. Bu nedenle davacının çalışacağı yer
kalmamıştır. Davalı işveren kendisine yeni çalışacak yer buluncaya kadar
davacıya yirmi gün ücretsiz izin teklifinde bulunmuş, davacı da bunu kabul
etmiştir. Hatta davalı işveren davacının iş akdini 10.4.2004 tarihine
kadar feshetmeyerek maaş ödemeye devam etmiştir.
Davalı işveren davacıyı zorunlu nedenle ücretsiz izne
çıkarmak zorunda kalmıştır. Önerilen yirmi günlük ücretsiz izin süresi de makul
bir süredir. Ancak davacı daha sonra başka bir şirkette iş bulduğundan vc
davalı işverenin bulduğu yeni işi kabul etmediğinden iş akdi sona ermiştir. İş
akdi işveren tarafından değil, davacı tarafından feshedilmiştir ‘gerekçesi ile
davacı isteklerinin reddine karar verilmiştir.
Taraflarca dosyaya sunulan deliller; iş yeri kayıtları,
tanık anlatımları, bilirkişi raporu vs.dir. Belirtilen deliller birlikte
değerlendirildiğinde; kökleşmiş içtihatlarımıza göre işverenin işçiye ücretsiz
izin vermesi fesih niteliğindedir. Ücretsiz izne çıkarılan davacı işçinin bir
başka yerde iş bulması bu somut hukuki olguyu değiştirmez.
Öte yandan, davalı şirketin davacı işçiye başka bir iş bulamamasının külfeti işçiye yüklenemez. Ücretli izin belgesinin işçi tarafından imzalanması, tebliğ niteliğindedir. Yoksa kabul anlamına gelmez.
Yukarıda açıklanan gerekçe ile davacının isteklerinin kabulü gerekirken reddi hatalıdır.”
Öte yandan, davalı şirketin davacı işçiye başka bir iş bulamamasının külfeti işçiye yüklenemez. Ücretli izin belgesinin işçi tarafından imzalanması, tebliğ niteliğindedir. Yoksa kabul anlamına gelmez.
Yukarıda açıklanan gerekçe ile davacının isteklerinin kabulü gerekirken reddi hatalıdır.”
(9. HD. 2007/31333 E. 2008/33412 K. 04/12/2008)
“…Taraflar arasında fesih tarihi ve feshin hangi tarafça
gerçekleştirildiği çekişmelidir. Yazılı belge ile 30.09.2002 tarihine kadar iş
akdinin askıya alındığı ihtilafsızdır. Davacı tanıkları ücretsiz izin bitiminde
davacının işbaşı yapmak üzere işyerine geldiğini, ancak işbaşı yaptırılmadığını
beyan etmişlerdir. Davacı çektiği ihtarnamede de ücretsiz izin bitiminde işe
başlatılmadığını belirtmiştir.
Tanık anlatımları ücretsiz izin uygulamasıyla birlikte
değerlendirildiğinde hizmet sözleşmesinin işveren tarafından haklı bir nedene
dayanmadan feshedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının ihbar tazminatı
talebinin de kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddi hatalı olup bozmayı
gerektirmiştir.”
(9.HD. 2007/16633 E. 2008/10752 K. 29.04.2008)
“…Davacı işçi, sözleşmesinin sona ermesine bağlı haklar
bakımından, davasını işverenliğin ücretsiz izin uygulamasına değil 27.6.2003
tarihinde tebliğ edilen fesih bildirimine dayandırmıştır. İşyerinin kriz
nedeniyle, üretimde olmadığı süre ile sınırlı tutulan ücretsiz izin
uygulamasında, çalışılmayan süre boyunca işveren tarafından belli bir oranda
ücret ödenmiş olması ve davacının da çekincesiz olarak kısmi ödemeyi banka
hesabından alınış olması karşısında iş sözleşmesinin her iki tarafın uygun
bulması ile askıya alındığının kabulü gerekir.
“…Kural olarak, iradi askı halinde ücretsiz izin boyunca
işverenin ücret ödeme borcu, işçinin de iş görme borcu yoktur. Somut olayda
ücretsiz izin uygulamasında taahhüt edilen bir oranda yapılan ödemeler
çekincesiz olarak kabul edilmiştir. Nisan 2001-Haziran 2003 dönemi iş
sözleşmesi askıda bulunan ve fiilen çalışmayan davacının, ücret ve sosyal hak
alacağı talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi
hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”
(9. HD. 2007/11809 E. 2008/4608 K. 11.03.2008)
Davacı kendisine ücretsiz izin verildiğini kanıtlayabilmiş
değildir. Davacının işe devamsızlığı tartışmasızdır. Devamsızlık olgusu
taraftarca kabul edilmektedir. Bu konuda ayrıca devamsızlık tutanağının
sunulmaması davanın kabulüne gerekçe sayılması doğru değildir.
Davacı haklı neden bulunmadığı halde ücretsiz izinli olduğu
dönemde iş akdinin haksız olarak fesih edildiğini iddia ederek ihbar ve kıdem
tazminatı istemiştir.
Davalı ise davacıya ücretsiz izin verilmediğini buna rağmen
işe devamsızlık yaptığını ve işyerini terk ettiğini, bu sebeple ihbar ve kıdem
tazminatı isteyemeyeceğini savunmuştur.
Burada dava konusu olup çözümlenmesi gereken husus davacıya
ücretsiz izin verilip verilmediği, başka bir anlatımla davacının işyerinden
izinli olarak ayrılıp ayrılmadığıdır.
İzne ayrıldığının ispat külfeti davacı işçiye aittir.
Davacının 10.6.2004 tarihli iki ay ücretsiz izin verilmesine
dair işverene dilekçe verdiği anlaşılmakta ise de, işverenin davacının bu
isteğini kabul ettiğine dair yazılı bir belge bulunmadığı gibi tanıklarda bu
hususla yeterli bilgi vermemişlerdir.
Davacı kendisine ücretsiz izin verildiğini kanıtlayabilmiş
değildir. Davacının işe devamsızlığı tartışmasızdır. İzin talebi dışında haklı bir
nedenle işe devam edemediğini iddia edip kanıtlayabilmiş değildir.
Açıklanan nedenlerde davacının izinsiz ve mazeretsiz olarak
işyerini terk ettiği anlaşıldığından ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin
reddi gerekir.
Devamsızlık olgusu taraflarca kabul edilmektedir.
Bu konuda ayrıca devamsızlık tutanağının sunulmaması davanın
kabulüne gerekçe sayılması doğru değildir.”
(9.HD. 2006/12406 E. 2006/33449 K. 19.12.2006)
“…Davacının 12.1.2004 tarihli ücretli izin talebi üzerine
kurumca 8.4.2004 tarihine kadar izin verildiği ancak bu izin süresi içerisinde
Belediye Başkanlığı seçimine aday olması üzerine 6.3.2004 tarihinden itibaren
ücretsiz izinli sayıldığı davacının 28.3.2003 tarihinde de Belediye
Başkanı seçildiği anlaşılmaktadır.
Davacının 6.3.2004 tarihinden itibaren ücretsiz izinli
sayılması, seçim faaliyetine katılması amacına yöneliktir.
Fesih niteliğinde olmayan bu izini kullanan davacı, 29.3.2004 tarihinde belediye başkam seçilmek suretiyle iş sözleşmesini feshettiğinden ihbar ve kıdem tazminatı isteyemez.
Fesih niteliğinde olmayan bu izini kullanan davacı, 29.3.2004 tarihinde belediye başkam seçilmek suretiyle iş sözleşmesini feshettiğinden ihbar ve kıdem tazminatı isteyemez.
Mahkemece ihbar ve kıdem tazminatı taleplerinin reddi
gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır.”
(9. HD. 2006/11886 E. 2006/31021 K. 27.11.2006)
“…Davacının hizmet akdinin feshinden önce ücretsiz izinli
olduğu dönemler bulunduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Çalışılmayan süreler ihbar ve kıdem tazminatına esas hizmet süresinin hesabında nazara alınamaz.
Buna göre, davacının ücretsiz izinli olduğu süreler kesin olarak saptanıp, hizmet süresinden indirildikten sonra kıdem ve ihbar tazminatı hesaplanmak ve hüküm altına alınmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir.”
Çalışılmayan süreler ihbar ve kıdem tazminatına esas hizmet süresinin hesabında nazara alınamaz.
Buna göre, davacının ücretsiz izinli olduğu süreler kesin olarak saptanıp, hizmet süresinden indirildikten sonra kıdem ve ihbar tazminatı hesaplanmak ve hüküm altına alınmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir.”
(9. HD. 2006/4983 E. 2006/25960 K. 05.10.2006)
“…Davacı. 20.05.2008 tarihinde işverence ücretsiz izne
gönderildiğini ve ücretsiz iznin bittiği tarihte işe başlatılmadığın ileri
sürerek 20.05.2008 tarihinden sonra iş yerinde fiilen çalışmadığını açıkça
kabul etmiştir.
İşçinin iş sözleşmesinin askıda olduğu süreler de, kıdem süresinden sayılmaz. Ücretsiz izinde geçen süreler kıdem tazminatına esas süre bakımından dikkate alınmaz ve işçi bu döneme ilişkin ücret alacağına hak kazanamaz.
Davacının hizmet süresinin, ücretsiz izinli olduğu 20.05.2008-16.06.2008 tarihleri arasındaki dönem dahil edilerek belirlenmesi hatalıdır.
Kabulüne karar verilen kıdem tazminatı, fazla çalışına ve ulusal bayram genel tatil günleri çalışma karşılığı ücret alacaklarının hatalı belirlenen bu hizmet süresine göre hesaplanması ve 20.05.2008 tarihinden sonraki döneme ilişkin ücret alacağına hükmedilmesi isabetsizdir.”
İşçinin iş sözleşmesinin askıda olduğu süreler de, kıdem süresinden sayılmaz. Ücretsiz izinde geçen süreler kıdem tazminatına esas süre bakımından dikkate alınmaz ve işçi bu döneme ilişkin ücret alacağına hak kazanamaz.
Davacının hizmet süresinin, ücretsiz izinli olduğu 20.05.2008-16.06.2008 tarihleri arasındaki dönem dahil edilerek belirlenmesi hatalıdır.
Kabulüne karar verilen kıdem tazminatı, fazla çalışına ve ulusal bayram genel tatil günleri çalışma karşılığı ücret alacaklarının hatalı belirlenen bu hizmet süresine göre hesaplanması ve 20.05.2008 tarihinden sonraki döneme ilişkin ücret alacağına hükmedilmesi isabetsizdir.”
(9. HD. 2010/1982 E. 2012/9363 K. 21.03.2012)
“…Taraflar arasında davacı işçinin işveren tarafından
ücretsiz izne ayrılması üzerine çalışılmayan döneme ilişkin ücretin tazminat
olarak talep edilemeyeceği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda davacının işyerinde sendika disiplin kurulu üyesi olarak çalıştığı, davalı işveren tarafından 01.04.2010 tarihinde ücretsiz izne çıkarıldığı, bu tarihten 18.01.2010 tarihine kadar ücretsiz izinde olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık; akdedilen Toplu İş Sözleşmesinde yer alan işyeri sendika temsilcisi olma teminatına bağlı olarak bu işçilerin ücretsiz izne çıkarılamayacakları kuralına aykırı olarak işverence ücretsiz izne çıkarılması halinde işçinin buna bağlı olarak ücret veya bu süreye ait ücreti tazminat olarak talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Davacı işçinin üye olduğu Koop-İş Sendikası ile davalı işveren arasında akdedilen toplu iş sözleşmesinin 13 maddesinin başlığı “Sendika yönetici ve işyeri temsilcilerinin teminatı” olarak tanzim edilmiştir.
Somut olayda davacının işyerinde sendika disiplin kurulu üyesi olarak çalıştığı, davalı işveren tarafından 01.04.2010 tarihinde ücretsiz izne çıkarıldığı, bu tarihten 18.01.2010 tarihine kadar ücretsiz izinde olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık; akdedilen Toplu İş Sözleşmesinde yer alan işyeri sendika temsilcisi olma teminatına bağlı olarak bu işçilerin ücretsiz izne çıkarılamayacakları kuralına aykırı olarak işverence ücretsiz izne çıkarılması halinde işçinin buna bağlı olarak ücret veya bu süreye ait ücreti tazminat olarak talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Davacı işçinin üye olduğu Koop-İş Sendikası ile davalı işveren arasında akdedilen toplu iş sözleşmesinin 13 maddesinin başlığı “Sendika yönetici ve işyeri temsilcilerinin teminatı” olarak tanzim edilmiştir.
Adı geçen madde “Sendika temsilcileri bu sıfatlarından
dolayı Yasa ve Toplu İş Sözleşmesi hükümleri çerçevesinde faaliyetleri
nedeniyle, hizmet akitleri feshedilemez ve cezalandırılamaz, kadrolu olarak
çalışan sendika yönetici ve temsilcileri ücretsiz izne çıkarılamaz.” hükmünü
amirdir. Bu madde ile işyeri sendika temsilcilerinin sendikal faaliyetleri
nedeni ile ücretsiz izne çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm
işverenin sendikal faaliyetler nedeni sendika temsilcisi işçileri ücretsiz izne
ayırmamasına yönelik bir temenni hükmü olarak değerlendirilebilir. Toplu İş
Sözleşmesine bakıldığında bu kurala uymamanın yaptırımı düzenlenmiş değildir.
Bu nedenle davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup
bozmayı gerektirmiştir.”
(9.HD. 2012/24137 E. 2014/19808 K. 17.06.2014)
“…Taraflar arasında davacı işçinin işveren tarafından
ücretsiz izne ayrılması üzerine çalışılmayan döneme ilişkin ücretin tazminat
olarak talep edilemeyeceği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda davacının işyerinde sendika baş temsilcisi olarak çalıştığı, davalı işveren tarafından 10.02.2010 tarihinde ücretsiz izne çıkarıldığı, bu tarihten davacının istifa ederek iş akdini feshettiği 12.07.2010 tarihine kadar ücretsiz izinde olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık; akdedilen toplu iş sözleşmesinde yer alan işyeri sendika temsilcisi olma teminatına bağlı olarak bu işçilerin ücretsiz izne çıkarılamayacakları kuralına aykırı olarak işverence ücretsiz izne çıkarılması halinde işçinin buna bağlı olarak ücret veya bu süreye ait ücreti tazminat olarak talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Davacı işçinin tiyeolduğu Koop-İş Sendikası iledavalı işveren arasında akdedilen toplu iş sözleşmesinin 13. maddesinin başlığı “Sendika yönetici ve işyeri temsilcilerinin teminatı” olarak tanzim edilmiştir. Adı geçen madde “Sendika temsilcileri bu sıfatlarından dolayı Yasa ve Toplu İş Sözleşmesi hükümleri çerçevesinde faaliyetleri nedeniyle, hizmet akitleri feshedilemez ve cezalandırılamaz, kadrolu olarak çalışan sendika yönetici ve temsilcileri ücretsiz izne çıkarılamaz.” Hükmünü amirdir. Bu madde ile işyeri sendika temsilcilerinin sendikal faaliyetleri nedeni ile ücretsiz izne çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm işverenin sendikal faaliyetler nedeni sendika temsilcisi işçileri ücretsiz izne ayırmamasına yönelik bir temenni hükmü olarak değerlendirilebilir. Toplu iş sözleşmesine bakıldığında bu kurala uymamanın yaptırımı düzenlenmemiştir. Bu nedenle davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”
Somut olayda davacının işyerinde sendika baş temsilcisi olarak çalıştığı, davalı işveren tarafından 10.02.2010 tarihinde ücretsiz izne çıkarıldığı, bu tarihten davacının istifa ederek iş akdini feshettiği 12.07.2010 tarihine kadar ücretsiz izinde olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık; akdedilen toplu iş sözleşmesinde yer alan işyeri sendika temsilcisi olma teminatına bağlı olarak bu işçilerin ücretsiz izne çıkarılamayacakları kuralına aykırı olarak işverence ücretsiz izne çıkarılması halinde işçinin buna bağlı olarak ücret veya bu süreye ait ücreti tazminat olarak talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Davacı işçinin tiyeolduğu Koop-İş Sendikası iledavalı işveren arasında akdedilen toplu iş sözleşmesinin 13. maddesinin başlığı “Sendika yönetici ve işyeri temsilcilerinin teminatı” olarak tanzim edilmiştir. Adı geçen madde “Sendika temsilcileri bu sıfatlarından dolayı Yasa ve Toplu İş Sözleşmesi hükümleri çerçevesinde faaliyetleri nedeniyle, hizmet akitleri feshedilemez ve cezalandırılamaz, kadrolu olarak çalışan sendika yönetici ve temsilcileri ücretsiz izne çıkarılamaz.” Hükmünü amirdir. Bu madde ile işyeri sendika temsilcilerinin sendikal faaliyetleri nedeni ile ücretsiz izne çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm işverenin sendikal faaliyetler nedeni sendika temsilcisi işçileri ücretsiz izne ayırmamasına yönelik bir temenni hükmü olarak değerlendirilebilir. Toplu iş sözleşmesine bakıldığında bu kurala uymamanın yaptırımı düzenlenmemiştir. Bu nedenle davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”
(9.HD. 2011/54299 E. 2014/3693 K. 10.02.2014)
“…Davacının çalıştığı işyerinin ekonomik darboğaza girmesi,
fabrika faaliyetlerinin geçici olarak durması üzerine toplu iş sözleşmesinin
20/c maddesi gereğince işçi sendikası yetkilileri ile işveren arasında 7.7.2006
tarihli protokol yapıldığı, bu protokol gereği ücretsiz izini kabul etmeyen
işçilerin dava açarak fesih iradelerini ortaya koydukları, bu sebeple kıdem
tazminatı isteğinin hüküm altına alınması yerinde ise de akdi haklı olarak
fesheden tarafın ihbar tazminatı talep edemeyeceği sonucuna varıldığından ihbar
tazminatı isteğinin reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı
gerektirmiştir.”
(9. HD. 2007/16060 E. 2008/9034 K. 17.04.2008)
“…Davanın hukuksal dayanağını oluşturan
01.08.2009-01.07.2011 tarihleri arası yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinin
Sendika Yöneticisi ve İşyeri Temsilcilerinin Teminatı başlıklı 13. maddesinde”…
Sendika Yönetici ve Temsilcileri bu sıfatlarından dolayı yasa ve toplu iş
sözleşmesi hükümleri çerçevesinde faaliyetleri nedeniyle hizmet akidleri
feshedilemez ve cezalandırılamaz, kadrolu olarak çalışan sendikal yönetici ve
temsilcileri ücretsiz izne çıkarılamaz” hükmünün yer aldığı görülmüştür.
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 9. maddesinde Denetleme Kurulununda sendikanın zorunlu organlarından olduğu belirtilmiş olup sendikalar organları tarafından yönetildiğine göre davacının işyerinde örgütlü sendikanın denetleme kurulu üyesi olduğu dönemde sendika yöneticisi kapsamında bulunduğu açıktır. Bu itibarla mahkemece davacının sendika yöneticisi olduğunun kabulü yerindedir. Ne var ki, iddianın dayanağı toplu iş sözleşmesinin 13. maddesinde yöneticilerin sendikal faaliyetleri sebebiyle ücretsiz izne çıkarılamayacakları düzenlenmiş, ancak sendikal faaliyetleri dışında bir sebeple ücretsiz izne çıkarılamayacaklarına dair bir hükme yer verilmemiştir. Buna göre; gerekli şartların varlığı halinde tüm işçileri kapsamına alan ücretsiz izin uygulaması yapılması halinde davacının ücretsiz izne çıkarılamayacağının kabulü mümkün değildir. Davacının ücretsiz izne çıkarılamayacağı gerekçesiyle ücretsiz izne çıkarıldığı dönem olarak kabul edilen süreye yönelik olarak mahrum kalınan ücret bakımından tazminat hesaplaması yapılmış ve bu hesaplama mahkemece de değerlendirilerek davanın bilirkişi raporu doğrultusunda kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; davacının ücretsiz izne çıkarılma sebebi duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmadan sonuca gidilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece davacının izne çıkartılması sebebi ve kısa çalışma uygulamaları ile ücretsiz izinlerin hangi tarihler arası olduğu duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıklığa kavuşturulmalı, ücretsiz izne çıkarılma sebebi tespit edilmeli, genel bir uygulama sebebiyle olduğunun belirlenmesi halinde davanın reddine, sendikal sebeple çıkarıldığının belirlenmesi halinde ise davanın şimdiki gibi kabulüne karar verilmelidir. Eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 9. maddesinde Denetleme Kurulununda sendikanın zorunlu organlarından olduğu belirtilmiş olup sendikalar organları tarafından yönetildiğine göre davacının işyerinde örgütlü sendikanın denetleme kurulu üyesi olduğu dönemde sendika yöneticisi kapsamında bulunduğu açıktır. Bu itibarla mahkemece davacının sendika yöneticisi olduğunun kabulü yerindedir. Ne var ki, iddianın dayanağı toplu iş sözleşmesinin 13. maddesinde yöneticilerin sendikal faaliyetleri sebebiyle ücretsiz izne çıkarılamayacakları düzenlenmiş, ancak sendikal faaliyetleri dışında bir sebeple ücretsiz izne çıkarılamayacaklarına dair bir hükme yer verilmemiştir. Buna göre; gerekli şartların varlığı halinde tüm işçileri kapsamına alan ücretsiz izin uygulaması yapılması halinde davacının ücretsiz izne çıkarılamayacağının kabulü mümkün değildir. Davacının ücretsiz izne çıkarılamayacağı gerekçesiyle ücretsiz izne çıkarıldığı dönem olarak kabul edilen süreye yönelik olarak mahrum kalınan ücret bakımından tazminat hesaplaması yapılmış ve bu hesaplama mahkemece de değerlendirilerek davanın bilirkişi raporu doğrultusunda kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; davacının ücretsiz izne çıkarılma sebebi duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmadan sonuca gidilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece davacının izne çıkartılması sebebi ve kısa çalışma uygulamaları ile ücretsiz izinlerin hangi tarihler arası olduğu duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıklığa kavuşturulmalı, ücretsiz izne çıkarılma sebebi tespit edilmeli, genel bir uygulama sebebiyle olduğunun belirlenmesi halinde davanın reddine, sendikal sebeple çıkarıldığının belirlenmesi halinde ise davanın şimdiki gibi kabulüne karar verilmelidir. Eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”
(22. HD. 2013/1774 E. 2014/201 K. 14.01.2014)
27 Mart 2020 Cuma
BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN Kanun No. 7226
26 Mart 2020 PERŞEMBE
|
Resmî Gazete
|
Sayı : 31080 (Mükerrer)
|
KANUN
| ||
BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
Kanun No. 7226 Kabul Tarihi: 25/3/2020
MADDE 1 – 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 2 – Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından;
a) Afet ve acil durum hallerinde arama, kurtarma ve müdahale faaliyetleri kapsamında, afetten veya acil durumdan etkilenen kişiler ile sınırlı olmak üzere Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının veya ilgili valiliğin,
b) 112 acil çağrı merkezlerine yapılan çağrılar kapsamında, arayan kişilere ulaşılması amacıyla arama zamanıyla sınırlı olmak üzere 112 acil çağrı merkezlerinin veya ilgili valiliğin,
ihtiyaç duyduğu telefon abone ve konum bilgileri gecikmeksizin karşılanır. Bu kapsamda ilgili Bakanlık ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun birlikte belirleyeceği usul ve esaslar dâhilinde erişim sistemi kurulabilir.
Bu madde uyarınca elde edilen veriler başka amaçlar için kullanılamaz.”
MADDE 2 – 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 13 – 1 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen afetler nedeniyle afet yaşanılan yerlerde elektrik ve/veya doğal gaz tüketim bedellerinin tahakkuk ve/veya tahsilatlarının süresinin ve kapsamının belirlenerek 1 yıla kadar ertelenmesi ile elektrik ve/veya doğal gaz dağıtım ve/veya tedarik şirketlerinin söz konusu ertelemeden kaynaklanan anapara haricindeki tüketicilerden tahsil edilmeyen bedellere ilişkin finansman maliyetinin, gecikme zammı tutarını geçmemek üzere Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesinden karşılanmasına Cumhurbaşkanınca karar verilebilir.
Finansman maliyeti kapsamına girecek maliyet unsurları da dâhil olmak üzere bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.”
MADDE 3 – 18/11/1960 tarihli ve 132 sayılı Türk Standardları Enstitüsü ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunun 10/A maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Enstitü, belirli süreli, geçici nitelikte ve özel bilgi ve uzmanlık gerektiren işlerde yurt içinde ve yurt dışında iş akdiyle Enstitü dışından inceleme elemanı çalıştırabilir. Bunların günlük inceleme ücreti, asgari ücretin aylık brüt tutarının %25’ini aşmamak üzere Yönetim Kurulu tarafından belirlenir.
22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında istihdam edilenler haricindeki Enstitü personeline uygulanacak disiplin cezaları ile ceza gerektiren fiil ve haller hususunda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125 inci maddesi uygulanır. Ancak aynı maddede yer alan aylıktan kesme cezası brüt ücretten 1/30-1/8 arasında kesinti yapılması; Devlet memurluğundan çıkarma cezası Enstitüye bir daha atanmamak üzere işten çıkarma şeklinde uygulanır. Enstitü personelinin disiplin ile ilgili işlemlerini yürütmek üzere merkezde disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulu kurulur. Bu personelin disiplin işlemlerine ilişkin diğer hususlarda bu Kanunda yer alan hükümler dışında, Enstitünün teşkilat yapısı ve personelinin statüsü göz önüne alınarak, 657 sayılı Kanunun Dördüncü Kısmının “Disiplin” başlıklı Yedinci Bölümünde yer alan hükümler uygulanır.”
MADDE 4 – 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Yabancı para cinsinden yapılan katkı payı ödemelerinin yatırıldığı yabancı para cinsinden kurulan emeklilik yatırım fonlarından elde edilen irat tutarının tespitinde kur farkı dikkate alınmaz.”
MADDE 5 – 26/6/1973 tarihli ve 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanununun 6 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Bu bildirimler sorumlu işleticiler tarafından, yukarıda belirtilen süre içerisinde genel kolluk kuvvetlerine elektronik ortamda da yapılabilir. Bildirimlerin elektronik ortamda yapılması durumunda üçüncü fıkra hükmü uygulanmaz. Bu fıkra kapsamında elektronik ortamda yapılan bildirimler, genel kolluk tarafından köy ve mahalle muhtarları ile paylaşılır.”
MADDE 6 – 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ancak, bu kapsamdakiler aylık bağlandığı tarihten sonra geçen çalışmaları esas alındığında en az 20 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 5000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla talepleri halinde ayrıca yaşlılık aylığından yararlanırlar.”
MADDE 7 – 11/9/1981 tarihli ve 2521 sayılı Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Kanunun 11 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İzinsiz ya da izin belgesine aykırı üretim, satış ve reklam yasağına ilişkin cezalar:
MADDE 11 – 4 üncü maddede belirtilen kuruluş iznini veya 5 inci maddede belirtilen faaliyet iznini almadan veya faaliyet izin belgesine aykırı olarak bu Kanun kapsamına giren yivsiz tüfek, spor ve nişan tüfek ve tabancaları imal eden fabrika veya imalathane kuranlar veya işletenler veya iş yerleri ya da ikametgâhlarında söz konusu silahları imal edenler veya 6 ncı maddede belirtilen esaslara aykırı olarak yapanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş yüz günden beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Birinci fıkra kapsamında üretilen veya yapılan yivsiz tüfek, spor ve nişan tüfek ve tabancaları satanlar, satışına aracılık edenler ile satış amaçlı taşıyanlar, nakledenler veya bulunduranlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yüz günden beş yüz güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Satıcılık belgesi olmadan satış yapanlar ikinci fıkra uyarınca cezalandırılır.
Yivsiz tüfek satın alma belgesi olmayan kişiye satış yapan veya ihraç kayıtlı tüfeği yurt içine satanlar ikinci fıkra uyarınca cezalandırılır.
Bu Kanun kapsamında yer alan yivsiz tüfek, spor ve nişan tüfek ve tabancalarının herhangi bir mecrada yazılı, görsel, işitsel ve benzeri yollarla ticari reklamı veya tanıtımı yapılamaz, bu silahların kullanılmasını özendiren veya teşvik eden kampanyalar düzenlenemez. Buna aykırı hareket edenlere 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 77 nci maddesinin onikinci fıkrasında belirtilen idari para cezaları mahalli mülki amir tarafından uygulanır. İdari işleme konu ihlalin bir yıl içinde tekrar edilmesi hâlinde idari para cezaları üç katı olarak uygulanır. Faaliyet izin belgesi sahiplerine ait kurumsal internet siteleri ve sosyal medya hesapları, fuarlara katılım için hazırlanan materyaller ile avcılık ve atıcılık üzerine tematik yayın yapan televizyon kuruluşları ve süreli yayınlarda yapılan reklam veya tanıtım bu yasağın kapsamı dışındadır.”
MADDE 8 – 2521 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 9 – 2521 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “, satışına aracılık eden, taşıyan veya nakleden” ibaresi “veya taşıyan” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 10 – 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 8 inci maddesinin (I) fıkrasının birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Bakanlık tarafından tahsisi iptal edilen taşınmazların üzerinde yatırımcılar lehine tesis edilen irtifak haklarına ilişkin terkin davalarında basit yargılama usulü uygulanır. Tahsisi iptal edilen ve irtifak hakları terkin edilen veya tahsis süreleri sona eren taşınmazlar üzerinde bulunan yapı, tesis ve müştemilatlar bedelsiz olarak Hazineye intikal eder. Yatırımcı, bunlar için herhangi bir hak ve bedel talep edemez.”
“N. Bakanlığın tasarrufuna geçen taşınmazlar üzerinde irtifak hakkı tesis edilmesi ve tahsisi iptal edilen taşınmazların üzerinde yatırımcılar lehine tesis edilen irtifak haklarının terkin edilmesi işlemleri Bakanlığın onayı ile yapılır.”
MADDE 11 – 2634 sayılı Kanunun 37 nci maddesinin (C) fıkrasına (2) numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent eklenmiş ve diğer bent buna göre teselsül ettirilmiştir.
“(3) Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezleri içinde imar planları ile turizme ayrılan yerlerdeki taşınmazların üzerinde yer alan Bakanlıktan belgeli turizm tesislerinin yüksek nitelikli ve çevreye duyarlı hale getirilmesi için bu tesislerin plan, fen, sağlık ve sürdürülebilir çevre şartlarına uygun yapı ve yapılaşma koşulları ile projelendirilmelerine ilişkin hususlar,”
MADDE 12 – 2634 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 10 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde mesleğe özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle girilen ve belirli bir yetişme programı sonrası yeterlik sınavına tabi tutularak müfettiş, denetçi ve kontrolör kadrolarında yardımcılık veya stajyerlikte geçen süreler dâhil en az beş yıl görev yapmış olanlar ile aynı sürede görev yapmış olmak kaydıyla daha önce bu unvanları ihraz etmiş olanlar arasından, yapılacak yazılı ve/veya sözlü sınav sonucunda başarılı olanlar, Bakan tarafından 31/12/2020 tarihine kadar durumlarına uygun müfettiş veya başmüfettiş kadrolarına naklen atanabilirler. Bu şekilde atananların sayısı yirmiyi geçemez.
Bu maddeye göre atananların yardımcılık veya stajyerlik kadrolarında geçirdikleri süreler, Kültür ve Turizm Bakanlığı müfettiş yardımcısı kadrolarında; müfettiş, denetçi ve kontrolör unvanlı kadrolarda geçirdikleri süreler Kültür ve Turizm Bakanlığı müfettişi kadrolarında geçirilmiş sayılır.”
MADDE 13 – 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununun ek 196 ncı maddesinin başlığında ve birinci fıkrasında yer alan “Semerkand Bilim ve Medeniyet Üniversitesi” ibareleri “İstanbul Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 14 – 2809 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 202 – Mevzuatta Semerkand Bilim ve Medeniyet Üniversitesine yapılan atıflar İstanbul Sağlık ve Teknoloji Üniversitesine yapılmış sayılır.”
MADDE 15 – 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 19 – Mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması hâlinde Bakanlık tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak bu Kanun kapsamındaki mali yükümlülüklerin ve/veya beyanların ertelenmesi ile mali yükümlülüklerin taksitlendirilmesine karar verilebilir. Bu takdirde mali yükümlülüklere ilişkin zamanaşımı durur ve hak düşürücü süreler erteleme süresince işlemez.
Bu hükmün uygulanması için mücbir sebebin malum olması veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi gerekir.
Bakanlık, mücbir sebep sayılan hâller nedeniyle; bölge, il, ilçe, mahal veya afete maruz kalanlar itibarıyla mücbir sebep hâli ilan etmeye ve bu sürede bu Kanunda belirlenen mali yükümlülüklerden yerine getirilemeyecek olanları tespit etmeye yetkilidir.”
MADDE 16 – 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “31/12/2019” ibaresi “31/12/2021” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 17 – 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 22 – Ek 6 ncı madde hükümleri ile 5510 sayılı Kanundaki Esnaf Ahilik Sandığına ilişkin hükümler 1/1/2021 tarihine kadar uygulanmaz.”
MADDE 18 – 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Türkiye’de kanuni yerleşim yeri bulunmayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve 29/5/2009 tarihli ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesi kapsamındaki kişiler tarafından yabancı para cinsinden katkı payı ödenebilir.”
MADDE 19 – 4632 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Cumhurbaşkanı, yabancı para cinsinden yapılan katkı payı ödemeleri için bu oranı yüzde ona kadar indirmeye yetkilidir.”
MADDE 20 – 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun geçici 20 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “firmalara” ibaresi “gerçek ve tüzel kişiler ile ticari işletmelere” şeklinde ve “25” ibareleri “50” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 21 – 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 23 üncü maddesinin başlığında yer alan “seçilenlerin” ibaresi “seçilenler ile üyelerin” şeklinde değiştirilmiş, birinci fıkrasına “üyeleri” ibaresinden sonra gelmek üzere “, üyeliğe kabul edilenler ile üyeliği sona erenlerin adını, soyadını, doğum tarihini ve kimlik numarasını kabul edilme ve sona erme tarihinden itibaren kırk beş gün içinde” ibaresi eklenmiş, fıkrada yer alan “mülkî idare amirliğine” ibaresi “merkezinin bulunduğu dernekler birimine” şeklinde ve “bildiriminin” ibaresi “bildirimi ile üyeliğe ilişkin bildirimlerin” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 22 – 5253 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinde yer alan “, 23” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.
“s) 23 üncü maddede belirtilen bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen dernek yöneticilerine beş yüz Türk lirası idarî para cezası verilir.”
MADDE 23 – 5253 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“İşlemlerin elektronik ortamda yapılması
EK MADDE 2 – Bu Kanun ve 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununa göre derneklerle ilgili her türlü kayıt ile iş ve işlem elektronik ortamda da yapılabilir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”
MADDE 24 – 5253 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Üyeliği devam edenlerin bildirilmesi
GEÇİCİ MADDE 1 – Dernekler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, üyeliği devam edenlerin adını, soyadını, doğum tarihini ve kimlik numarasını merkezinin bulunduğu dernekler birimine bildirirler. Bu bildirimi yerine getirmeyen dernek yöneticileri hakkında, 32 nci maddenin birinci fıkrasının (s) bendi hükmü uygulanır.”
MADDE 25 – 5/5/2005 tarihli ve 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığı ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunun mülga 33 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“Atıflar ve yetkiler
MADDE 33 – Diğer mevzuatta Gelirler Genel Müdürlüğüne yapılmış olan atıflar Gelir İdaresi Başkanlığına; Gelirler Genel Müdürüne yapılmış atıflar Gelir İdaresi Başkanına; Başkanlığın görev alanına giren konularda mülki idare amirlerine, mahallin en büyük memuruna, ilin en büyük malmemuruna, defterdara ve defterdarlığa yapılmış atıflar ilgisine göre vergi dairesi başkanı ve başkanlığına, vergi dairesi başkanlığı bulunmayan yerlerde vergi dairesi müdürü veya müdürlüğüne; gelir müdürlüğüne, takdir komisyonu başkanı veya başkanlığına, tahsil dairesine, mal müdürü ve müdürlüğüne yapılmış atıflar ilgisine göre vergi dairesi başkanı ve başkanlığına veya ilgili müdür veya müdürlüğüne yapılmış sayılır.”
MADDE 26 – 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 4 – Bakanlık, yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması, bu alanların ve bağlantı kapasitelerinin yatırımcılara tahsisiyle yatırımların hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla kamu ve Hazine taşınmazları ile özel mülkiyete konu taşınmazlarda ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak yer seçimi yapmak suretiyle yenilenebilir enerji kaynak alanları oluşturur. Bu husus tapu kütüğüne şerh edilir. Şerh tarihinden itibaren üç yıl içinde 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesine göre kamulaştırma bedelinin tespitiyle Hazine adına tescili isteğinde bulunulduğuna dair mahkemeden alınacak belge tapu idaresine ibraz edilmediği takdirde, bu şerh tapu idaresince resen sicilden silinir. Yenilenebilir enerji kaynak alanlarının kullanımını ve verimliliğini etkileyici imar planları düzenlenemez. Belirlenen yenilenebilir enerji kaynak alanları imar planlarına resen işlenmek üzere Bakanlık tarafından ilgili mercilere bildirilir.
Elektrik enerjisi üretimine yönelik yenilenebilir enerji kaynak alanlarının ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak belirlenmesi, derecelendirilmesi, korunması, kullanılması, bu alanları kullanacak tüzel kişilerde aranacak koşulların belirlenmesi, TEİAŞ ve/veya ilgili dağıtım şirketi tarafından bağlantı ve sistem kullanımı hakkında görüş verilmesi ve kapasite tahsisi yapılması, yapılacak yarışma, yenilenebilir enerji kaynak alanı tahsisi, teminat alınması, yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde teminatın irat kaydedilmesi, yerli malı kullanım şartlı aksamın özellikleri ile uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir. Yenilenebilir enerji kaynak alanlarında kurulacak üretim tesisleri için Bakanlık tarafından Türk lirası olarak belirlenecek tavan fiyat üzerinden teklif edilecek en düşük fiyat, söz konusu yenilenebilir enerji kaynak alanı için yarışma şartlarında belirlenecek süre boyunca YEK Destekleme Mekanizması kapsamında uygulanır. Yarışma sonucunda oluşacak fiyatın yarışma şartlarında belirlenecek süre içerisinde güncellenmesine ilişkin usul ve esaslar ilgili yarışma şartnamesinde Bakanlık tarafından belirlenir. Bu madde kapsamında kurulacak üretim tesisleri için ön lisans ve lisans verme koşulları, iptali ve tadili ile ilgili hususlar EPDK tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
Özel mülkiyete konu taşınmazların yenilenebilir enerji kaynak alanı olarak belirlenmesi hâlinde, söz konusu alanlar üzerinde 2942 sayılı Kanunun 27 nci maddesi uyarınca acele kamulaştırma yapılabilir. 9/1/2002 tarihli ve 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu kapsamında belirlenen bölgelerin aynı zamanda bu Kanuna göre yenilenebilir enerji kaynak alanı olarak da belirlenmesi hâlinde, bu alanların tahsis edileceği tüzel kişilerin belirlenmesi dışındaki diğer gerekli işlemler 4737 sayılı Kanuna göre yürütülür. Ancak bu alanları kullanacak tüzel kişiler, bu madde hükümleri kapsamında Bakanlık tarafından belirlenir.”
MADDE 27 – 5346 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretiminin desteklenmesi amacıyla uygulanan tarifeler ile YEK Destekleme Mekanizması kapsamındaki diğer gelirlerin değerlendirilmesine ilişkin usul ve esaslar EPDK tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 28 – 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 27/A maddesinin birinci fıkrasına “birlikte” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya taraflardan birinin ölmüş ya da yabancı olması halinde Türk vatandaşı olan diğer taraf veya vekilinin tek başına” ibaresi eklenmiştir
MADDE 29 – 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 80 – 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında haklarında uzun vadeli sigorta kolları hükümleri uygulanan sigortalıları çalıştıran işverenlerce;
a) 2019 yılının aynı ayına ilişkin Kuruma verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinde prime esas günlük kazancı 128 Türk lirası ve altında bildirilen sigortalıların toplam prim ödeme gün sayısını geçmemek üzere, 2020 yılında cari aya ilişkin verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinde bildirilen sigortalılara ilişkin toplam prim ödeme gün sayısının,
b) 2020 yılı içinde ilk defa bu Kanun kapsamına alınan iş yerlerinden bildirilen sigortalılara ilişkin toplam prim ödeme gün sayısının,
2020 yılı Ocak ila Aralık ayları/dönemi için günlük 2,50 Türk lirası ile çarpımı sonucu bulunacak tutar, bu işverenlerin Kuruma ödeyecekleri sigorta primlerinden mahsup edilir ve bu tutar İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır. Ancak (a) bendinde belirtilen prime esas günlük kazanç tutarı 6356 sayılı Kanun hükümleri uyarınca toplu iş sözleşmesine tabi özel sektör işverenlerine ait iş yerleri için 256 Türk lirası olarak esas alınır.
Bu madde kapsamında destekten yararlanılacak ayda/dönemde, 2019 yılı Ocak ila Kasım ayları/döneminde aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında uzun vadeli sigorta kollarından en az sigortalı bildirimi yapılan aydaki/dönemdeki sigortalı sayısının altında bildirimde bulunulması halinde bu madde hükümleri uygulanmaz.
Mevcut bir işletmenin kapatılarak değişik bir ad ve unvan altında ya da bir iş birimi olarak açılması veya yönetim ve kontrolü elinde bulunduracak şekilde doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında istihdamın kaydırılması, şahıs işletmelerinde işletme sahipliğinin değiştirilmesi gibi İşsizlik Sigortası Fonu katkısından yararlanmak amacıyla muvazaalı işlem tesis ettiği anlaşılan veya sigortalıların prime esas kazançlarını 2020 yılı Ocak ila Aralık ayları/dönemi için eksik bildirdiği tespit edilen iş yerlerinden İşsizlik Sigortası Fonunca karşılanan tutar, gecikme cezası ve gecikme zammıyla birlikte geri alınır ve bu iş yerleri hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz.
İşverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili 2020 yılı Ocak ila Aralık aylarına/dönemine ait aylık prim ve hizmet belgelerini veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerini yasal süresi içerisinde vermediğinin, sigorta primlerini yasal süresinde ödemediğinin, denetim ve kontrolle görevli memurlarca yapılan soruşturma ve incelemelerde çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediğinin veya bildirilen sigortalının fiilen çalışmadığının tespit edilmesi, Kuruma prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunması hâllerinde birinci fıkranın (b) bendine ilişkin hükümler uygulanmaz. Ancak Kuruma olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ettiren ve taksitlendiren işverenler bu tecil ve taksitlendirme devam ettiği sürece anılan fıkra hükmünden yararlandırılır. Bu maddenin uygulanmasında ek 14 üncü madde hükümleri uygulanmaz.
Birinci fıkranın (a) bendinin uygulanmasında, bir önceki yılın aynı ayına ilişkin olarak aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi verilmemiş olması halinde bildirim yapılmış takip eden ilk aya ilişkin aylık prim ve hizmet belgesindeki veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesindeki bildirimler esas alınır. 2019 yılından önce bu Kanun kapsamına alınmış ancak 2019 yılında sigortalı çalıştırmamış iş yerleri hakkında birinci fıkranın (b) bendi hükümleri uygulanır.
Sigortalı ve işveren hisselerine ait sigorta primlerinin Devlet tarafından karşılandığı durumlarda işverenin ödeyeceği sigorta priminin İşsizlik Sigortası Fonunca karşılanacak tutardan az olması hâlinde sadece sigorta prim borcu kadar mahsup işlemi yapılır.
3213 sayılı Kanunun ek 9 uncu maddesi uyarınca ücretleri asgari ücretin iki katından az olamayacağı hükme bağlanan “Linyit” ve “Taşkömürü” çıkarılan iş yerlerinde yer altında çalışan sigortalılar için birinci fıkranın uygulanmasında (a) bendi uyarınca belirlenecek günlük kazanç 341 Türk lirası olarak ve 2019 yılının aynı ayına ilişkin Kuruma verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinde bildirilen prim ödeme gün sayısının yüzde 50’sini geçmemek üzere, 2020 yılında cari aya ilişkin verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinde bildirilen sigortalılara ilişkin toplam prim ödeme gün sayısı dikkate alınır.
Bu madde hükümleri, 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde sayılan kamu idarelerine ait kadro ve pozisyonlarda 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalışan sigortalılar için uygulanmaz.
4734 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde sayılan idareler tarafından ilgili mevzuatı uyarınca yapılan ve sözleşmesinde fiyat farkı ödeneceği öngörülen hizmet alımlarında, ihale dokümanında personel sayısının belirlendiği ve haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanılmasının öngörüldüğü işçilikler için birinci fıkra uyarınca İşsizlik Sigortası Fonu tarafından karşılanacak tutarlar bu idarelerce işverenlerin hak edişinden kesilir.
2020 yılı Ocak ila Aralık aylarına/dönemine ilişkin yasal süresi dışında Kuruma verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde veya Hazine ve Maliye Bakanlığına verilecek muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinde kayıtlı sigortalılar için bu madde hükümleri uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Türkiye İş Kurumunun görüşleri alınmak suretiyle Kurum tarafından belirlenir.”
MADDE 30 – 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 81 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 2330 sayılı Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre aylık bağlanan malûller ile 5434 sayılı Kanunun 56 ncı ve mülga 64 üncü maddesi kapsamında aylık bağlanan vazife ve harp malûllerinden, 2330 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı cümlelerine aykırı olacak şekilde yaşlılık veya malûllük aylığı bağlanmış olanlardan, tahsis talep tarihi itibarıyla ilgili kanunlarında öngörülen aylık bağlama koşullarından prim ödeme gün sayısı veya sigortalılık süresi şartının sigortalıların kasıtlı veya kusurlu davranışlarından kaynaklanmayan nedenlerle sağlanmadığı daha sonra anlaşılanların, aylık aldıkları süre herhangi bir şekilde prim talep edilmeksizin prim ödeme gün sayısı olarak dikkate alınır. Ancak;
a) Aylık aldıkları süre, eksik hizmet süresinden fazla olanlar için, yalnızca eksik hizmet süresinin tamamlanacağı tarihe kadarki süre kullanılır. Bu kapsamda olanlar için yeni bir aylık hesabı yapılmaksızın, maddenin yürürlük tarihini takip eden ay başından itibaren kesilmiş olan aylıkları, aylıklara uygulanan artış oranları kadar artırılarak yeniden bağlanır.
b) Aylık aldıkları süre, eksik hizmet süresinden az olanların, aylık başlangıç tarihi ile aylıklarının kesildiği tarih arasında prim ödeme gün sayısı olarak dikkate alınan süre aylıklarının hesabında dikkate alınmaz.
Birinci fıkra kapsamında bulunan vazife ve harp malûllerinden, bu maddeyi ihdas eden Kanunla 2330 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde yapılan değişiklik ve bu madde esasları dâhilinde yeniden aylığa hak kazanamayanlar hakkında, 3713 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesindeki istihdama ilişkin hükümler ayrıca uygulanır.”
MADDE 31 – 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine “Vergi Müfettişleri,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Başkanlıkta istihdam edilen Hazine ve Maliye Uzmanları,” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 32 – 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiş ve dördüncü fıkrasında yer alan “(6) numaralı alt bentlerinde” ibaresi “(6) ve (7) numaralı alt bentlerinde ve (c) bendinde” şeklinde değiştirilmiştir.
“c) 29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunda yer alan suçlar.”
MADDE 33 – 20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 20 nci maddesinin başlığı “Kiralama” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait taşınmazların onarım veya inşa karşılığı kiralamalarında sözleşmenin başlangıç tarihinde, işletme süresine ait ilk yılın altı aylık kira bedeli ayrıca teminat olarak alınır ve bankalarda nemalandırılır. Alınan teminat sözleşmenin sona ermesiyle, dördüncü fıkra hükmü saklı kalmak şartıyla, varsa taşınmazda meydana gelen zarara mahsup edilir ve kalan kısım kiracıya iade edilir.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait taşınmazların kiralamalarında, sözleşme süresi içinde üç aylık kira bedelinin ödenmediği tarihten itibaren on beş gün içinde Genel Müdürlükçe, kiracıya bir ihtarname tebliğ ettirilmek suretiyle kira bedelinin tamamının tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde ödenmesi gerektiği, aksi hâlde taşınmazdan hiçbir hüküm ve karara bağlı olmaksızın mülki amirlikçe tahliye edileceği bildirilir. Verilen sürede borcun tamamını ödemeyen kiracının sözleşmesi feshedilmiş sayılır. Bu durum Genel Müdürlük tarafından mülki amirliğe derhal bildirilir ve taşınmaz mülki amirlikçe en geç on beş gün içinde tahliye ve teslim edilir. Alınan altı aylık teminat; kira alacağı, tahliye masrafları ve varsa taşınmazda meydana gelen zararlara mahsup edilir ve kalan kısım kiracıya iade edilir.”
MADDE 34 – 5737 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 14 – 20 nci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait taşınmazların devam eden kiralamalarında da uygulanır. Ancak bu kiralamalarda altı aylık teminat alınmaz.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait taşınmazların devam eden kiralamalarında birikmiş üç aylık veya daha fazla kira borcu olanların bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde borcunu tamamen ödememesi halinde kira sözleşmeleri feshedilmiş sayılır. Bu durum Genel Müdürlük tarafından mülki amirliğe derhal bildirilir ve taşınmaz mülki amirlikçe en geç on beş gün içinde tahliye ve teslim edilir.”
MADDE 35 – 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 5 inci maddesinin onikinci ve onüçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 36 – 6446 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesine “grupları” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi amacıyla ayrı tarifeler” ibaresi ve fıkraya üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Tüketiciler talep etmeleri halinde yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi amacıyla belirlenen tarifelerden faydalanabilir.”
MADDE 37 – 6446 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 27 – (1) 5 inci maddenin bu maddeyi ihdas eden Kanunla yürürlükten kaldırılan onikinci ve onüçüncü fıkralarına yapılmış atıflar, 5346 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine yapılmış sayılır.
(2) 5 inci maddenin bu maddeyi ihdas eden Kanunla yürürlükten kaldırılan onikinci ve onüçüncü fıkraları kapsamında yapılmış yenilenebilir enerji kaynak alanları yarışmaları sonucunda imzalanmış sözleşmeler için mezkûr fıkraların hükümleri uygulanmaya devam edilir.”
MADDE 38 – 25/6/2019 tarihli ve 7179 sayılı Askeralma Kanununun 39 uncu maddesinin ikinci fıkrasına “çok vatandaşlık hakkına sahip olanlar” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile yurt dışında doğup yurt dışında ikamet eden ve süresiz ikamet iznine sahip olanlar” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 39 – 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun 42 nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin üçüncü cümlesi yürürlükten kaldırılmış ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.
“ç) Bu fıkra uyarınca idari para cezası verilmesini gerektiren aykırılığa konu alan ile bu alanın bulunduğu arsa veya arazinin emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin çarpımı ile bulunan bedel kadar idari para cezası yukarıdaki bentlere göre verilen para cezalarına ayrıca ilave edilir. Bu fıkraya göre verilen idari para cezasının ilgilisine tebliğinden itibaren bir ay içinde aykırılığın giderilmesi ve yapının mevzuata uygun hale getirilmesi halinde bu bent uyarınca ilave edilen para cezası tahsil edilmez.”
MADDE 40 – 3194 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 23 – 14/2/2020 tarihli ve 7221 sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla değiştirilen 42 nci maddenin ikinci fıkrası hükümlerine dayanılarak uygulanan idari para cezaları, bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilen 42 nci maddenin ikinci fıkrasındaki usul uyarınca hesaplanan tutarlarda tahsil edilir.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 7221 sayılı Kanunla değiştirilen 42 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca verilen idari para cezalarına ilişkin yapılan ödemelerden, bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilen 42 nci maddenin ikinci fıkrasındaki usul uyarınca hesaplanan tutarlardan fazla tahsil edilmiş olanları, 1/6/2020 tarihine kadar ilgilisi tarafından talep edilmesi halinde, talep tarihinden itibaren bir ay içinde iade edilir.”
MADDE 41 – 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 23 – 30/6/2020 tarihine kadar geçerli olmak üzere, yeni koronavirüs (Covid-19) kaynaklı zorlayıcı sebep gerekçesiyle yapılan kısa çalışma başvuruları için, ek 2 nci maddenin üçüncü fıkrasında işçinin kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için öngörülen hizmet akdinin feshi hariç işsizlik sigortası hak etme koşullarını yerine getirmesi hükmü, kısa çalışma başlama tarihinden önceki son 60 gün hizmet akdine tabi olanlardan son üç yıl içinde 450 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödenmiş olması şeklinde uygulanır. Bu koşulu taşımayanlar, kısa çalışma süresini geçmemek üzere son işsizlik ödeneği hak sahipliğinden kalan süre kadar kısa çalışma ödeneğinden yararlanmaya devam eder.
Bu madde kapsamında kısa çalışma uygulamasından yararlanabilmek için, iş yerinde kısa çalışma uygulanan dönemde 4857 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde yer alan sebepler hariç olmak kaydıyla işveren tarafından işçi çıkarılmaması gerekir. Bu madde kapsamında yapılan başvurular, başvuru tarihinden itibaren 60 gün içinde sonuçlandırılır.
Bu madde kapsamında yapılan başvuru tarihini 31/12/2020 tarihine kadar uzatmaya ve birinci fıkrada belirlenen günleri farklılaştırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.”
MADDE 42 – 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 25 – Kanunları uyarınca ilgili bakanlıklar tarafından üzerinde turizm tesisleri yapılmak üzere adlarına kamu arazisi tahsis edilen Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli yatırımcılar ve işletmecilerden; irtifak hakkı tesis edilip edilmediğine veya kullanma izni verilip verilmediğine bakılmaksızın 1/4/2020 tarihi ile 30/6/2020 tarihi arasındaki dönemde tahsil edilmesi gereken kira, kesin izin, kesin tahsis, irtifak hakkı, kullanma izni, yararlanma, ilave yararlanma bedelleri ve hasılat payları ile Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli turizm tesislerinin yatırımcıları ve işletmecilerinden bu faaliyetleri dolayısıyla Hazine taşınmazlarını izinsiz kullanımlarından dolayı aynı dönemde tahsil edilmesi gereken ecrimisillerin ödeme süreleri, başvuru şartı aranmaksızın altı ay ertelenir ve bu alacaklar ertelenen süre sonuna kadar herhangi bir zam veya faiz uygulanmadan tahsil edilir.
Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilidir.”
MADDE 43 – 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 64 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “iki” ibaresi “dört” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Cumhurbaşkanı bu süreyi iki katına kadar artırmaya yetkilidir.”
MADDE 44 – 5510 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “alanlar ve bu Kanunun ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına tabi olarak çalışanlardan” ibaresi “alanlardan” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 45 – 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “çalışanlar,” ibaresi “çalışanlar ile” şeklinde, “alanlar” ibaresi “alanlardan” şeklinde, “yirmi” ibaresi “sekiz” şeklinde değiştirilmiş ve “ile bu Kanunun ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına tabi olanlardan” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 46 – 5510 sayılı Kanunun ek 18 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ödemenin yapılacağı tarihte” ibaresi “bayramın içinde bulunduğu ayda” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 47 – 5510 sayılı Kanunun ek 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “1.000” ibaresi “1.500” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 48 – 22/1/2009 tarihli ve 5834 sayılı Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Anapara ve/veya taksit ödeme tarihi 24/3/2020 tarihinden önce olup da; kullandığı nakdî ve gayrî nakdî kredilerinin anapara, faiz ve/veya ferilerine ilişkin ödemelerini aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticari faaliyette bulunan ve bulunmayan gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin 5411 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi hükmü uyarınca kurulan Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulan kayıtları, söz konusu borçların ödenmesi geciken kısmının 31/12/2020 tarihine kadar tamamının ödenmesi veya yeniden yapılandırılması halinde, bu kişilerle yapılan finansal işlemlerde kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmaz.
(2) Kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların birinci fıkra hükmü uyarınca mevcut kredileri yeniden yapılandırması veya yeni kredi kullandırması, bu kuruluşlara hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.”
MADDE 49 – 14/12/2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 5 – (1) 5 inci maddede tanımlanan ve 24/3/2020 tarihine kadar işlenen suçtan dolayı mahkûm olanların cezalarının infazı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla durdurulur. Hükümlü tahliye tarihinden itibaren en geç üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birini alacaklıya ödemek zorundadır. Kalan kısmını üç aylık sürenin bitiminden itibaren ikişer ay arayla on beş eşit taksitle ödemesi durumunda mahkemece, ceza mahkumiyetinin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir. İnfazın durdurulduğu tarihten itibaren en geç üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birinin ödenmediği takdirde alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir. Hükümlü taksitlerden birini süresi içinde ilk defa ödemediği takdirde ödemediği bu taksit, sürenin sonuna bir taksit olarak eklenir. Kalan taksitlerden birini daha ödemediği takdirde alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir.
(2) Hükmün infazının durdurulması hâlinde ceza zamanaşımı işlemez.
(3) Bu madde uyarınca infazı durdurulan kişi hakkında mahkemece Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adlî kontrol tedbirine karar verilebilir.
(4) Bu madde uyarınca verilecek kararlarda, hükmü veren icra ceza mahkemesi yetkilidir. Mahkemece bu madde uyarınca verilecek tüm kararlar alacaklıya tebliğ edilir.
(5) Bu madde uyarınca verilecek kararlara karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir. İtirazın incelenmesinde İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirlenen itiraz usulü uygulanır.
(6) Bu madde hükümleri her bir suç için ancak bir kez uygulanabilir.”
MADDE 50 – 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 26 ncı maddesinin onuncu fıkrasında yer alan “yüzde yirmi beşini” ibaresi “yüzde otuz beşini” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 51 – 5/12/2019 tarihli ve 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “1/4/2020” ibaresi “1/1/2021” şeklinde değiştirilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,
b) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,
itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır.
(2) Aşağıdaki süreler bu maddenin kapsamı dışındadır:
a) Suç ve ceza, kabahat ve idari yaptırım ile disiplin hapsi ve tazyik hapsi için kanunlarda düzenlenen zamanaşımı süreleri.
b) 5271 sayılı Kanunda düzenlenen koruma tedbirlerine ilişkin süreler.
c) 6100 sayılı Kanunda düzenlenen ihtiyati tedbiri tamamlayan işlemlere ilişkin süreler.
(3) 2004 sayılı Kanun ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlar kapsamında;
a) İcra ve iflas daireleri tarafından mal veya haklara ilişkin olarak ilan edilmiş olan satış gününün durma süresi içinde kalması halinde, bu mal veya haklar için durma süresinden sonra yeni bir talep aranmaksızın icra ve iflas dairelerince satış günü verilir. Bu durumda satış ilanı sadece elektronik ortamda yapılır ve ilan için ücret alınmaz,
b) Durma süresi içinde rızaen yapılan ödemeler kabul edilir ve taraflardan biri, diğer tarafın lehine olan işlemlerin yapılmasını talep edebilir,
c) Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder,
ç) İcra ve iflas hizmetlerinin aksamaması için gerekli olan diğer tedbirler alınır.
(4) Durma süresince duruşmaların ve müzakerelerin ertelenmesi de dâhil olmak üzere alınması gereken diğer tüm tedbirler ile buna ilişkin usul ve esasları;
a) Yargıtay ve Danıştay bakımından ilgili Başkanlar Kurulu,
b) İlk derece adli ve idari yargı mercileri ile bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri bakımından Hâkimler ve Savcılar Kurulu,
c) Adalet hizmetleri bakımından Adalet Bakanlığı,
belirler.”
GEÇİCİ MADDE 2 – (1) 1/3/2020 tarihinden 30/6/2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz.
MADDE 52 – (1) Bu Kanunun;
a) 2 nci, 15 inci ve 29 uncu maddeleri 1/1/2020 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
b) 16 ncı ve 17 nci maddeleri 31/12/2019 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
c) 33 üncü ve 34 üncü maddeleri 1/1/2021 tarihinde,
ç) 41 inci maddesi 29/2/2020 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
d) 44 üncü ve 45 inci maddeleri yayımı tarihini takip eden ayın başında,
e) 47 nci maddesi 2020 yılı Nisan ayı ödeme döneminden itibaren uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
f) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
MADDE 53 – (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
26/3/2020
|
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)