25 Mayıs 2016 Çarşamba

SAHTE ÇEK,RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU, ALDATMA YETENEĞİNİN ARAŞTIRILMASI


Sanık A.. E..’in resmi belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı TCK’nun 204/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis; nitelikli dolandırıcılık suçundan aynı kanunun 158/1-f, 62, 52 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 21.660 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.09.2008 gün ve 262-271 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 03.05.2013 gün ve 23483-8238 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.06.2014 gün ve 210746 sayı ile;

“…Belgede sahtecilik suçlarında, aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayini hâkime ait olup, suça konu çek aslının duruşmaya getirtilip incelenmek suretiyle özelliklerinin duruşma tutanağına yazılarak gerekçeli kararda aldatma niteliğini taşıyıp taşımadığı tartışılması gerektiği halde; mahkemece suçu konu çek aslı duruşmada incelenmeden ve çekteki sahteciliğin aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı da gerekçeli kararda tartışılmadan, ‘resmi belgede sahtecilik’ suçundan dolayı mahkûmiyet kararı verilmiş olmasının yasaya aykırı olduğu düşünülmektedir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Dairesince 25.06.2014 gün ve 14050-12912 sayı ile; suça konu çek aslı dosya içersine konulmuş olup yapılan incelemede iğfal kabiliyeti bulunduğunun anlaşılması karşısından itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan eksik araştırma ve yetersiz gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
09.05.2006 günü saat 15.00 sıralarında Vakıfbank İnegöl Şubesinden bir memurun polisi arayarak M...adlı şahsın Z.. Y.. adına 13.000 Lira bedelli sahte çeki tahsil etmek istediğini ihbar ettiği,
Çek hesabının bulunduğu Vakıfbank B.....Şubesince İ..... Şubesine gönderilen 09.05.2006 tarihli faks cevabında; İ...Şubesinden arayan P.....isimli görevlinin çekin fotokopiye benzediğini ve imzaların tutmadığını söylediği, yapılan araştırmada aynı çek seri numarasının daha önce 08.02.2006 tarihinde ödendiği bilgilerine yer verildiği,
Çekin ibraz edildiği Vakıfbank İnegöl Şubesince düzenlenen tarihsiz tutanakta; gerekçeleri gösterilmemekle birlikte yapılan inceleme sonucu çekin sahte olduğunun anlaşıldığının belirtildiği,
Çek fotokopisinin dosya içinde, aslının ise emanette bulunduğu, Özel Dairece hükmün onanmasından sonra çek aslının emanetten alınıp dosya arasına konulduğu, incelenmesinde tüm unsurlarına havi olduğunun ve çekteki ilk ve tek cironun sanık A.. E..’e ait olduğunun görüldüğü,
Yerel mahkemece çek aslı getirtilip duruşmada incelenmediği, gerekçeli kararda ise sadece çekin unsurlarına ilişkin açıklamalara yer verilip aldatma yeteneğine ilişkin herhangi bir değerlendirilmede bulunulmadığı,
Dosya içerisinde suça konu çekteki sahteciliğin aldatma kabiliyeti bulunup bulunmadığı ile ilgili herhangi bir bilirkişi raporunun bulunmadığı, mevcut tek raporun çekteki keşideci imzasının hesap sahibi katılan Z.. Y..’ya ait olmadığına ilişkin Bursa Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce düzenlenen 04.11.2006 tarihli ekspertiz raporu olduğu,
Katılan M.. A..’ın; tarihten 1 ay kadar önce çeki sanıktan sattığı araç bedeli olarak aldığını, durumunu bankaya sorduğunu, hesabın sağlam olduğunun söylendiğini, çeki borcuna karşılık ciro etmeden Mehmet Yıldırım’a verdiğini, çekten şüphelendiği için ciro yapmadığını beyan ettiği,
Katılan Z.. Y..’nın; çekin sahte olduğunu, keşideci imzasının kendisine ait olmadığını, bu şekilde hesap bilgilerini içeren çok sayıda sahte çek düzenlendiğini, sanığı tanımadığını ifade ettiği,
Tanık M....; çeki 1 ay kadar önce borcuna karşılık dünürü katılan M.. A..'dan aldığını, çekin sahte olduğunu bilmediğini belirttiği,
Tanık P... Vakıfbank İnegöl şubesinde çalıştığını, ibraz edilen çeki kontrol ettiğinde normal olmadığını fark ettiğini, çeki mavi ışıktan geçirdiğinde sahte olduğunu anladığını, hesabın bulunduğu B.... Şubesine faks çektiğini söylediği,
Sanığın ise; çeki hayvan sattığı kendisini Z.. Y.. olarak tanıtan kişiden aldığını ve aldığı araba karşılığı katılan M.. A..’a ciro edip verdiğini, çekin sahte olduğunu bilmediğini, bilseydi cirolamayacağını, Z.. Y..’nın fotoğrafı gösterildiğinde kendisine çeki veren kişinin başka bir kişi olduğunu savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK'nun "Resmî belge hükmünde belgeler" başlıklı 210. maddesininin birinci fıkrası " (1) Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması hâlinde, resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır" şeklindedir.
Buna göre kambiyo senetlerinden olan çeklerde yapılan sahteciliklerde resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır. Burada söz konusu olan, sadece resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin cezanın uygulanması değildir. Resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin bütün olarak uygulanmasıdır.
Resmi belgede sahtecilik suçu ise 5237 sayılı TCK’nun 204. maddesinde;
“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Söz konusu suç, maddenin birinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup, resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkaları aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise, suçun konusunu oluşturan resmi belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması halinde cezanın yarı oranında artırılması hüküm altına alınmıştır.
Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.
Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmi belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte olup olmadığı ve beş duyuyla ilk bakışta anlaşılabilir olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.
Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı kararında, aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği belirtilmiştir. Bu noktada sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup, hakim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.
Görüldüğü gibi, mahkemece, suçun konusunu oluşturan belge aslı getirtilerek resmi belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür gibi zorunlu öğelerin incelenmesi, nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığının saptanması, duraksama halinde ise; mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından konusunda uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmasında zorunluluk vardır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın satın aldığı araç bedeli olarak katılan M.. Y... 13.000 Lira bedelli sahte çek verdiği, aşamalarda çekin sahte olduğunu bilmediğini savunduğu, katılan M..'nın çekten şüphelendiğini beyan ettiği, çekin ibraz edildiği banka görevlisince fotokopiye benzediği görülerek imza karşılaştırması yapıldığı ve mavi ışığa tutulduğunda sahte olduğunun anlaşıldığı somut olayda, sahteliğin aldatma yeteneğinin olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesi amacıyla adli emanette bulunan suça konu çek aslının getirtilip duruşmada incelenmesi, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının öncelikle mahkemece değerlendirilmesi, duraksama halinde bu yönde uzman bilirkişiden rapor alınması, aldatma yeteneği ile ilgili değerlendirmenin gerekçeli karara yansıtılması gerekirken, sahte çek aslı getirtilip duruşmada incelenmeden ve aldatma yeteneği ile ilgili gerekçeli kararda hiçbir değerlendirme yapılmadan eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin olarak kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün resmi belgede sahtecilik suçu yönünden eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına, sanığın resmi belgede sahtecilik suçundan verilen cezasının infazının durdurulmasına, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için yazı yazılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Genel Kurul Üyesi; "itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşıoy kullanmışlardır.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 03.05.2013 gün ve 23483-8238 sayılı onama kararının resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin olarak KALDIRILMASINA,
3- Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.09.2008 gün ve 262-271 sayılı hükmünün resmi belgede sahtecilik suçu yönünden eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Sanığın resmi belgede sahtecilik suçundan verilen cezasının İNFAZININ DURDURULMASINA, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.06.2015 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder