ÖZET : TTK.nun 381.maddesi gereğince toplantıya yöntemince
çağrılmayan şirket ortağı toplantı tarihinden itibaren üç ay içinde yasaya ana
sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olan genel kurul kararlarının
iptalini şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinden isteyebilir. Genel
kurallara göre batıl ve yok hükmünde olan genel kurul kararlarının süreye bağlı
olmaksızın iptali istemi her zaman dava konusu yapılabilir. Çağrı merasimine
aykırılık nedeniyle açılacak dava üç aylık hak düşürücü süreye tabidir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara 3.Asliye
Ticaret Mahkemesi'nce verilen 8.6.2000 tarih ve 1999-147 - 2000-376 sayılı
kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalılar vekili tarafından
istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 19.12.2000 günde davacı avukatı Elif
K... ile davalıavukatı Atilla E... gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde
verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları
dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü
işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için
Tetkik Hakimi Yaşar Arslan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine
dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler
okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin % 5
ortağı bulunduğu davalı
şirketin 18.6.1998 tarihinde toplanan genel kuruluna
çağrılmadığını, genel kurulda müvekkilinin % 25 paydaşı olduğu dava dışı
M.A.R.S. AŞ. ne ait davalının % 80 payının Anasözleşmeyle öngörülen onalım
hakkı kullandırılmadan bir başkasına devredildiğini, bu işlemin iptali için
ayrıca dava açıldığını ileri sürerek, anılan gene! kurulda alınan kararların
iptalini ve kayyım atanmasını talep ve dava etmiştir. Davalışirket yönetim kurulu üyelerince atanan
vekil, yönetim kurulu üyelerine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın üç aylık
hak düşürücü süreden sonra açıldığını, davacıya tebliğ işleminin sonuçsuz
kaldığını, davanın onalım hakkını süresinde kullanmadığım savunmuştur. Mahkemece, sunulan ve toplanan kanıtlara
dayanılarak, dava 3 aylık hak düşürücü süreden sonra açılmışise de
davalı şirketin hisselerinin nama yazılı olduğu ve hisseleri temsil eden geçici
ilmühaber çıkarıldığı, bu nedenle TTK.nün 368 nci maddesinde öngörülen biçimde
toplantıdan en az iki hafta önce ticaret sicili gazetesinde ilan edilip nama
yazılı hisse sahibi ortaklara da hisse senetlerini şirkete tevdi etmesi için
taahhütlü mektup gönderilerek toplantı gününün bildirilmesi gerekirken
toplantıya çağrı merasimine uyulmadığı, bu nedenle toplantıda alınan kararların
yoklukla malul olduğu ve TTK.nun 381 nci maddesindeki koşulların aranmasının
gerekmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile genel kurulda alman kararların
iptaline karar verilmiştir. Kararı,
davalı vekil temyiz etmiştir. Dava,
davacının % 5 paydaşı bulunduğu davalı şirketin 18.6.1998 tarihinde yapılan
olağan genel kurul toplantısının iptali istemine ilişkin olup mahkemece,
şirketin nama vazıh pay sahibi davacıya TTK.nun 368 nci maddesinde öngörülen
biçimde çağrı yapmadığından aynı Yasa'nın 381 nci maddesinde belirtilen koşullar
aranmaksızın genel kurulda alınan kararların yoklukla malül olduğu sonucuna
varılarak anılan genel kurul kararlarının iptaline karar verilmiştir. TTK.nun 381 nci maddesinin ilk fıkrası hükmü
uyarınca toplantıya yöntemince çağrılmayan şirket ortağı,toplantı tarihinden
itibaren üç ay içinde yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olan
genel kurul kararlarının iptalini şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesine
başvurarak isteyebilir. Ayrıca, genel kurallara göre batıl ve yok hükmünde olan
genel kurul kararlarının ise süreye bağlı olmaksızın iptali istemi her zaman
dava konusu yapılabilir. Davacı taraf,
davacıya toplantı çağrısına ilişkin tebligat yapılmadığına ve daha önce
davalı şirketin % 80 paydaşı olan dava dışı M.A.R.S. AŞ.deki % 25 davacı payının
usulsüz olarak Suat A... adlı kişiye devredilerek bu kişinin toplantıya da gerçek
pay oranının üzerinde bir payla katılarak oy kullandığına dayanmıştır. Usulsüz
pay devri savı, derdest olan bir başka davada İncelenmekte olup, bu husus henüz
çözüme kavuşturulmamıştır. Bu durumda, davacının sadece çağrı merasimine uyulma
haline dayandığının kabulü zorunludur. Davacı taraf, kururların butlanını
gerektirici herhangi bir olgu ve nedene dayanmadığına göre, toplantıdan
itibaren üç aylık hak düşürücü sürede açacağı davada, somut olarak alınan genel
kurul kararlarınca yasaya ana,sözleşmeye veya iyiniyet kurallarına aykırı
olduğunu iddia ve ispat ederek iptalini talep edebilecek iken, salt çağrı
merasimine aykırılık nedenine dayalı olarak yasal hakdüşürücü süreden sonra
15.3.1999 tarihinde dava açtığından, davanın süre yönünden reddi gerekirken,
davanın dayandırıldığı olgulara uygun düşmeyen biçimde yazılı olduğu gibi karar
verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin
temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalıyararına BOZULMASINA,
100.000.000.- lira duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya
verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine,
19.12.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder