Özet:
ÖNCESİNDE ÜZERİNDE DAVACIYA AİT İNTİFA HAKKI TESCİL
EDİLMİŞKEN, KAT İRTİFAKI KURULMASI AŞAMASINDA DAVA KONUSU BAĞIMSIZ BÖLÜM
KAYDINA İNTİFA HAKKININ GEÇİRİLİP, TESCİL EDİLMEMESİ, KAYITLARA GÖRE TAŞINMAZIN
ÖNCE CEBRİ SATIŞ, ARDINDAN DA SATIŞ YOLUYLA DAVALI TARAFINDAN DEVRALINMASI
AŞAMASINDA SİCİL KAYDINDA İNTİFA HAKKININ YER ALMAMASI KARŞISINDA, DAVALI İYİ
NİYETLE TAŞINMAZI SATIN ALAN VE KULLANAN ÜÇÜNCÜ KİŞİ KONUMUNDA OLUP; HAKSIZ
ŞAGİL SAYILAMAYACAĞINDAN DAVACININ ECRİMİSİL İSTEMİNİN REDDİ GEREKİR.
DAVA:Taraflar arasındaki ecrimisil davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair
verilen 29.4.2009 gün ve 2008/334 E., 2009/759 K. sayılı kararın incelenmesinin
davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26.01.2010 gün ve 2009/21291
E., 2010/870 K. sayılı ilamı ile;Davacı vekili; müvekkillerinin eşi M. T.
F.’nun Antalya Sinan Mah. 12 parselde 1/3 hisse sahibi iken ölümü dolayısı ile
intifa hakkını seçmesinden dolayı 1/6 oranında kanuni intifa hakkı sahibi
olduğunu, davalının aynı taşınmazda 17 nolu bağımsız bölümün maliki olduğunu ve
bugüne kadar müvekkile intifa hakkına dair hiç bir ödeme yapmadığını, bu
nedenle 2004-2008 dönemi için toplam 4000 YTL ecrimisil tutarının yasal faizi
ile birlikte tahsiline talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap vermemiş, ancak vekili; 1987 tarihinde davacı
lehine bahçe olarak kayıtlı taşınmaz üzerine intifa hakkı kurulmuş ise de,
arsaya yüklenici tarafından kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşaat
yapıldığını, intifa hakkının ise bazı bölümler üzerine nakledildiğini, davalıya
ait bağımsız bölüm üzerinde intifa hakkı şerhi bulunmadığını, beyanla davanın
reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı
vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tapu kaydı incelendiğinde; şerh bölümünde davacı N. K. F.
lehine 2.6.1987 tarihinde bahçe vasfında iken intifa hakkı işlendiği, ancak
taşınmaz üzerine bina yapılmakla 14.12.1994 tarihinde kat irtifakı kurulduğu,
davalıya ait 17 nolu bağımsız bölümü 14.12.1994 tarihinde cebri satış ile dava
dışı M. A.’ın satın aldığı, davalının ise ondan 16.10.1998 tarihinde satın
aldığı anlaşılmıştır. İntifa hakkının 7-8-12-14 nolu bağımsız bölümler üzerinde
devam ettiği, Tapu sicil müdürlüğü tarafından düzenlenen resmi senede ve tapu
kaydına göre davalı taşınmazı satın alırken intifa hakkından bahsedilmediği ve
bu şekilde intifa hakkı bulunmaksızın satın aldığı anlaşılmaktadır.
O halde, kat irtifakı kurulurken intifa hakkı davalıya ait
bağımsız bölüm üzerinde devam ettirilmediği gibi, taşınmazın intifa hakkı ile
birlikte satıldığı ispat edilmeden, davalı iyi niyetle taşınmazı satın alan ve
kullanan 3. cü kişi konumunda olmakla, davanın kabulü doğru görülmemiştir…>
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,
yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının
süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra
gereği görüşüldü:
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI
Dava, ecrimisil istemine ilişkindir.
Özel Dairece; yukarıda metni aynen yazılı gerekçe ile hüküm
bozulmuş; yerel mahkemece, önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı lehine
kurulan intifa hakkının dava konusu bağımsız bölüm üzerinde devam edip
etmediği; bağımsız bölümleri satın alan davalının iyiniyetli üçüncü kişi kabul
edilip edilemeyeceği, varılacak sonuca göre ecrimisil istenip istenemeyeceği,
noktalarında toplanmaktadır.
İlkin, konuya ilişkin genel açıklamalar yapılmasında ve
yasal düzenlemeler üzerinde durulmasında yarar vardır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 779. ve devamı
maddelerinde irtifak türleri; taşınmaz lehine irtifak hakkı, intifa hakkı,
oturma hakkı, üst hakkı, kaynak hakkı ve diğer irtifaklar olarak belirlenmiş;
mülkiyetten farklı olarak irtifaklar için kanun, genel hüküm koymamıştır. Buna
karşılık, eşyaya bağlı irtifaklara ilişkin hükümlerin (TMK. m. 779-793), diğer
kişisel irtifaklarda da uygulanacağı Türk Medeni Kanunu’nun 838/son maddesinde
belirtilmiştir.
İntifa hakkı, menkul ve gayrimenkuller ile haklar ve bir
mamelek üzerine tesis olunabilir. Hilafına sarahat bulunmadıkça sahibine,
üzerine tesis olunduğu şeyden tamamıyla istifade etme hakkını bahşeyler.
Daha açık ifadeyle; Türk Medeni Kanununa göre intifa hakkı,
sahibine bu hakkının konusu üzerinde istimal (kullanma) ve istifade (yararlanma)
yetkileri veren, başkasına temlik edilemeyen ve hakiki veya tüzel kişiye ait
olabilen bir ayni haktır. İntifa hakkı sahibi, intifanın konusu bulunan mal
veya hakkın sağlayabileceği bütün menfaatlerden (gelir ve semeresinden)
yararlanmak ve kullanmak yetkisine sahiptir.
Dolayısıyla, intifa hakkı buna kaynak olan hukuk ilişkisinin
düzenlenmesi sırasında taraflarca aykırı bir şart kararlaştırılmış olmadıkça,
hakkın konusu olan şeyden tam ve sınırsız bir faydalanma hakkı sağlar.
İntifa hakkının kurulması ile mülkiyet hakkına konu olan mal
üzerinde çıplak mülkiyet sahibinin yararlanma ve kullanma yetkisini kaldırır.
İntifa hakkı, üzerine yüklendiği mülkiyet hakkını içi boşalmış bir hak durumuna
sokar. İntifa hakkı varken bir mülkiyet hakkının sahibine verdiği mutat
kullanma yetkilerinden mülkiyet hakkı sahibi mahrum kalmış olur. Kuru mülkiyet
hakkı sahibinin sadece bu mülkiyet hakkını başkasına devretme yetkisi vardır.
Bilindiği üzere; <Ayni haklar, kütüğe tescil ile doğar,
sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır> (TMK. m.1022/1). <Kurulması
kanunen tescile tabi ayni haklar, tescil edilmedikçe varlık kazanamaz> (TMK.
m. 1021/1). Değinilen yasa hükümlerinde öngörüldüğü üzere, hukukumuzda ayni
hakkın doğumu veya ortadan kaldırılması tescil işleminin yapılmış olmasına
bağlıdır. Başka bir deyişle bir hak tescil edilmedikçe ayni hak niteliğini
kazanamaz.
İntifa hakkının sonsuz kurulamayacağı yolundaki hüküm Medeni
Kanunun emredici hükümlerindendir. Gerçek kişiler için bu süre intifa hakkı
sahibinin ömrüyle sınırlanmışken; tüzel kişilerde TMK’nun 797. maddesi
gereğince intifa hakkı süresi 100 seneyi aşamaz.
TMK’nun 795. maddesinin birinci cümlesinde; menkullerin,
gayrimenkullerin ve hakların, intifa hakkına konu olabileceği belirtilmiştir.
İntifa hakkı bir ayni hak olarak sahibine mal üzerinde fiili hakimiyet sağlar.
Bu hakkın sağladığı zilyetlik sayesinde intifa hakkı sahibi malı kullanabilir.
Böylece zilyede tanınmış bulunan dava haklarını intifa hakkı sahibinin
kullanmaya hakkı bulunduğu gibi mülkiyet hakkı sahibine tanınmış bulunan dava
haklarından da intifa hakkı sahibi yararlanır.
İntifa hakkı; taşınırlarda zilyetliğin devri, alacaklarda
alacağın devri, taşınmazlarda tapu kütüğüne tescil ile kurulur. (TMK. m.795/1)
TMK’nun 796. maddesinin, birinci fıkrasının, birinci
cümlesinde; ister menkul ister gayrimenkul olsun, malın yok olması ile intifa
hakkının son bulacağı belirtilmiştir. Malın yok olması ile üzerindeki mülkiyet
hakkı ile birlikte konusu kalmayan intifa hakkı da ortadan kalkar.
Gayrimenkul sahibinin iradesi ile kurulan bir intifa
hakkının TMK’nun 795.maddesine göre ayni hak olarak varlık kazanabilmesi için
sicile kaydedilmesi gerektiğine göre hak sahiplerinin iradesi ile intifa
hakkına son verilmek istenirse o halde sicile düşülmüş bulunan kaydın
silinmesiyle, ancak ayni hakkın kalkması sağlanabilir. Birinci fıkrasının
ikinci cümlesindeki, hükme dayanılarak intifa hakkına son verilmek istenirse
sicildeki kaydın silinmesinin tesisi (kurucu) bir değeri vardır; bu halde
kaydın silinmesi esas hak bakımından bir değişiklik meydana getirir var olan
bir ayni hakkı ortadan kaldırır.
Sicilden kaydın silinebilmesi için de muteber bir hukuki
sebebin bulunması gerekir.
İntifa hakkının kurulmasını sağlayan hukuki sebepte
(anlaşma, vasiyetname) bu hak için bir süre gösterilmişse o sürenin bitmesi ve
herhalde hak sahibi gerçek kişi ise TMK’nun 796. maddesine göre intifa hakkı
sahibinin ölümü, intifa hakkı sahibi tüzel kişilik ise infisahı veya hakkın
kurulmasının üstünden 100 yıl geçmesi, mahkemeden verilmiş intifa hakkını sona
erdiren bir kararın bulunması intifa hakkını son bulduran diğer sebeplerdir.
İntifa hakkına dair kayıt, tapudan haklı bir sebebe
dayanmadan silinmişse, intifa hakkı sahibi TMK’nun 1025. maddesine dayanarak
meydana gelen yanlışlığın düzeltilmesini sağlayabilir. Gayrimenkulün el
değiştirmesi sonunda iyi niyet sahibi alıcı bakımından intifa hakkının TMK’nun
1023. maddesine göre ortadan kalkmasını önlemek için TMK’nun 1011/1. maddesine
dayanarak tapuya intifa hakkı sahibi kayıt düşürtebilir (Dr Suat Bertan, Ayni
Haklar, Ank.1976, s.1346-1376).
Diğer taraftan, <tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle
dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan kişinin bu kazanımı
korunur> (TMK m.1023). Yasada öngörülen ve dayanağını Medeni Kanunun 2.
maddesinden alan iyi niyetin aynı zamanda bu iddiada bulunana bir özen ve itina
borcu yüklediği de kuşkusuzdur. Ancak, bu özen ve dikkatin sicile yönelik
olması gerektiği tartışmasızdır. Sicile güvenen kişinin, sicilin dayanağını
oluşturan kayıt ve belgeleri inceleme yükümlülüğü yoktur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Dava konusu edilen kat irtifakı kurulmuş 17 nolu bağımsız
bölüm niteliğindeki taşınmazın, üzerinde bulunduğu arzın öncesinde tapuda bahçe
niteliğinde kayıtlı olduğu, davacının eşi muris M. T. F. ile dava dışı A. C. F.
ve N. F.’nun 1/3’er oranında paydaş oldukları, murisin 04.03.1985 tarihinde
ölümü ile eşi olan davacı N. K. F.’nun 02.06.1987 tarihinde intifa hakkını
seçmesi nedeniyle 1/6 payı oranında olmak üzere davacı lehine taşınmaz üzerinde
intifa hakkı tesis edildiği ve bu hakkın tapunun <İntifa Hakları ve
Gayrimenkul Mükellefiyetleri> hanesine şerh edildiği, ancak taşınmaz üzerine
bina yapılmakla davacı ve diğer taşınmaz paydaşlarının 26.05.1987 tarihinde M.
İ. adlı kişiye verdikleri vekaletnameye dayanılarak, taşınmazda 14.12.1994
tarihinde kat irtifakı kurulduğu, kat irtifakı kurulurken, davacı lehine olan
intifa hakkının 7, 8, 12 ve 14 nolu bağımsız bölümler üzerinde devam
ettirildiği, davaya konu edilen 17 nolu bağımsız bölüm üzerinde intifa hakkı
bulunduğuna dair tapuya herhangi bir tescilin yapılmadığı, dava konusu bağımsız
bölümü 14.12.1994 tarihinde cebri satış ile dava dışı M. A.’ın satın aldığı,
davalının ise ondan 16.10.1998 tarihinde satın aldığı, davalı bağımsız bölümü
satın alırken kayıtta intifa hakkı yeralmadığı, tüm tapu kayıtları ve dosya
kapsamından açıkça anlaşılmaktadır.
Yukarıda da değinildiği gibi, intifa hakkının kurulabilmesi
ve herkese karşı ileri sürülebilmesi için TMK’nun 795. maddesi gereğince tapu
kütüğüne tescil edilmesi gerekmektedir. Oysaki, ecrimisil talep edilen 17 nolu
bağımsız bölüm üzerinde davacı lehine tescil edilmiş intifa hakkı
bulunmamaktadır.
Öte yandan, eğer davacı 17 nolu bağımsız bölüm üzerindeki
intifa hakkına dair kaydın haklı bir nedene dayanmadan silindiği iddiasında
ise, bu durumda da TMK’nun 1025. maddesi gereğince tapu kütüğündeki yanlışlığın
düzeltilmesini isteyebilecektir. Ancak davacının böyle istemi ve girişimi de olmamıştır.
Davacının eski kayıtta yeralan intifa hakkının kat irtifakı kurulduğu aşamada
17 nolu bağımsız bölüme geçirilmemesi yönündeki işlemin ve bu şekildeki eksik
kaydın düzeltilmesini sağlamadığından, taşınmazı iyiniyetle edinen üçüncü
kişiden bu hakka dayanarak talepte bulunma olanağı yoktur.
Kural olarak; ecrimisil tazminatı kötü niyetli şagilin
ödemesi gereken bir tazminat türüdür.
Bununla birlikte, TMK’nun 1023. maddesine göre, tapu
kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak bir ayni hak kazanan kişinin bu
kazanımı korunacaktır. Sicile güvenen kişinin, sicilin dayanağını oluşturan
kayıt ve belgeleri inceleme yükümlülüğü dahi bulunmamaktadır. Bu durumda,
davalının taşınmazı iyiniyetle kazandığı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, öncesinde üzerinde davacıya ait intifa
hakkı tescil edilmişken, kat irtifakı kurulması aşamasında dava konusu bağımsız
bölüm kaydına intifa hakkının geçirilip, tescil edilmemesi, kayıtlara göre
taşınmazın önce cebri satış, ardından da satış yoluyla davalı tarafından
devralınması aşamasında sicil kaydında intifa hakkının yer almaması karşısında
davalı iyi niyetle taşınmazı satın alan ve kullanan üçüncü kişi konumunda olup;
haksız şagil sayılamayacağından davacının ecrimisil isteminin reddi gerekir.
Bu nedenle: aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca
da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı gerekçe
ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozulması gerekir.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,
direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden
dolayı BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder