21 Kasım 2017 Salı

VERGİLEMEDE TARHİYAT AŞAMASI, KANIT YÜKÜ, GELİR VERGİSİ

Özet
".DAVACININ ORTAĞI OLDUĞU ŞİRKETİN ORTAKLIK YAPISI VE ŞİRKET ADINA, KURUM HASILATININ BİR KISMININ GİZLENDİĞİNDEN BAHİSLE YAPILAN TARHİYATIN KESİNLEŞMİŞ OLMASI DİKKATE ALINDIĞINDA, MENKUL SERMAYE İRADININ NAKDEN VE HESABEN ELDE EDİLMEDİĞİNİ KANITLAMA YÜKÜNÜN MÜKELLEFE DÜŞECEĞİ HAKKINDA.


İçtihat Metni

... Anonim Şirketi'nin 1997 yılına ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucu bulunan matrah farkı nedeniyle şirketin ortağı olan davacının bu farktan payına düşen menkul sermaye iradını beyan etmemesi neden gösterilerek adına 1998 takvim yılı için re'sen ağır kusur cezalı gelir vergisi salınmış ve fon payı hesaplanmıştır.

Bursa Vergi Mahkemesinin 17.6.2003 gün ve E:2002/1274, K:2003/2356 sayılı kararıyla; menkul sermaye iradının beyanının, iradı sağlayanlar tarafından, iradın hak sahibine ödenmesine bağlı olduğu, elde etmenin, hukuki ve ekonomik tasarruf imkanının doğduğu anda gerçekleşeceği, hukuki tasarrufun gelir sahibinin talepte bulunma hakkını, ekonomik tasarrufun ise gelirin sahibinin emrine amade kılınmasını ifade ettiği, anonim şirket genel kurulunun ya da genel kurulun verdiği yetkiye dayanılarak yönetim kurulunun 1997 yılı kazancından kâr payı dağıtımı yaptığı yolunda hukuken kabul edilebilir tespitlerle menkul sermaye iradı elde ettiği saptanmayan davacı adına yapılan tarhiyatta yasaya uygunluk görülmediği gerekçesiyle cezalı tarhiyatı kaldırmıştır.

Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesinin 15.12.2004 gün ve E:2003/1959, K:2004/3194 sayılı kararıyla; davacının ... Anonim Şirketi'nin sermayesinin %99'una sahip olduğu ve diğer beş ortağın sahip oldukları hisse senetleri toplamının, şirketin sermayesinin sadece %1'ini temsil ettiği, şirketin 1997 vergilendirme döneminde, aktifinde kayıtlı fabrika binasını yaklaşık 7 trilyon liraya sattığı; ancak, hasılatını, kurum hasılatının ve bu satıştan sağlanan kârı da, kurum kazancının dışında bıraktığının saptandığı ve bu nedenle salınan kurumlar vergisine karşı açılan davanın reddedildiği, bu durumda anonim şirketin kayıt ve beyan dışı bıraktığı kurum kazancının şirket tüzel kişiliği tarafından tasarruf edildiğini kanıtlama yükünün davacıya düştüğü, davacının hisse senetlerinin ve sermayesinin neredeyse tamamına yakınına sahip olduğu anonim şirketin kayıtlarında, kurum kazancının ve dağıtılabilir kâr payının aynı düzeyde yükselmesi sonucu yaratacak olan satış hasılatından doğan ve gizlenen kurum kazancının, hesaben ödenmiş olduğunun kabulünü gerektiren muamele aranmasının gereksiz olduğu, bu tür bir kazancın dağıtılabilir hale gelmesi için dağıtım kararı alınmayacağının da açık olduğu, öte yandan, şirket adına yapılan tarhiyata karşı açılan davanın reddine ilişkin karar, Dairenin 15.12.2004 gün ve E:2004/2094 ve K:2004/3193 sayılı kararıyla bozulduğundan, bozma kararı üzerine verilecek kararın sonucu da dikkate alınarak yeniden karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Bozma kararına uymayan Bursa Vergi Mahkemesi 12.6.2006 günlü ve E:2006/926, K:2006/1002 sayılı kararıyla tarhiyatın kaldırılması yolundaki kararında ısrar etmiştir.

Israr kararı vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş, vergi inceleme raporuna dayalı tarhiyatta yasal düzenlemeye aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti :Savunmada bulunulmamıştır.

Danıştay Tetkik Hakimi Gülsen BÎŞKİN'in Düşüncesi:Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Nurten KAR AÇ AY'in Düşüncesi:Danıştay Üçüncü Dairesinin 15.12.2006 gün ve K:2004/3194 sayılı bozma kararında yer alan esaslar doğrultusunda temyiz isteminin kabulü ile temyize konu ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MÎLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

... Anonim Şirketinin %99 hisseli ortağı olan ve menkul sermaye iradı dolayısıyla vergi mükellefiyet kaydı bulunmayan davacı adına, sözü edilen anonim şirketin 1997 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak, 1998 yılı için re'sen salınan, ağır kusur cezalı gelir vergisi ile hesaplanan fon payını kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı, vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmektedir.

... Anonim Şirketi adına kurum kazancını gizlemesi nedeniyle salınan cezalı kurumlar vergisine karşı açılan davanın reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararına yönelik yükümlü temyiz istemi, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 30.3.2007 günlü ve E:2006/345, K:2007/118 sayılı kararıyla reddedildiğinden, anonim şirketin 1997 yılında fabrika binası ile arazisinin satışından sağlanan kârı, kurum kazancı içinde beyan etmediği hususu karara bağlanmış durumdadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3 üncü maddesinin (B) bendinde yer alan, vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, iktisadi, ticari ve teknik raporlara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat yükünün, bu iddiayı ileri süren tarafa ait olacağı yolundaki kural gereğince, kurumun hesap ve işlemlerinin, kurum kazancının doğru olarak saptandığını gösterecek şekilde düzenlendiği hallerde, bu kazanan dağıtıldığını kanıtlama yükü vergi dairesine ait olmakla birlikte, davacı şirketin, fabrika binası ve arazisinin satışına ilişkin faturayı kayıtlarına yansıtmayarak kurum kazancını gizlediği olayda, kayıt dışı bırakılan bu kazancın dağıtılmayarak şirket tüzel kişiliği bünyesinde tutulduğunu kanıtlama yükünün vergi dairesine değil, davacıya düştüğü açıktır.

Bu durumda, davacıdan kurum tarafından kâr dağıtımı yapılmadığı yolundaki iddiasını kanıtlaması istendikten ve sunulan kanıtlar incelendikten sonra karar verilmesi gerekirken, bu hususlar araştırılmadan verilen, menkul sermaye iradının nakden veya hesaben ödendiği kanıtlanmadıkça vergiyi doğuran olayın gerçekleşmiş sayılamayacağı, yolundaki vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Bursa Vergi Mahkemesinin 12.6.2006 günlü ve E:2006/926, K:2006/1002 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda hüküm altına alınacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 30.3.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar vergi mahkemesi ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında istemin kabulünü gerektirecek nitelikte görülmediğinden, temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.

(DANIŞTAY Vergi Dava Daireleri Kur. 2006/348 E.N , 2007/119 K.N.)


13 Kasım 2017 Pazartesi

YAŞLILIK AYLIĞININ SAHTE ODA KAYDI NEDENİ İLE AYLIĞIN İPTALİNE DAİR KURUM İŞLEMİNİN GEÇERSİZLİĞİ.

ÖZET : Dava, sahte oda kaydı sebebiyle aylığın iptaline dair Kurum işleminin geçersizliği, yaşlılık aylığının yeniden bağlanması ve ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.


506 Sayılı Kanun'un geçici 81. madde kapsamında davacıya bağlanan yaşlılık aylığının, 1479 Sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığa esas oda kaydının sahte olduğundan bahisle iptali üzerine işbu dava açılmış olup; Mahkemece, dava devam ederken yürürlüğe giren 6552 Sayılı Yasayla 5510 Sayılı Yasaya eklenen geçici 54.maddesi uyarınca davacının davalı Kuruma yaptığı başvuru sonucu beklenilmeksizin, geçici 54. madde kapsamından yararlanabileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Anılan yasal düzenlemeyle getirilen lehe uygulamanın, sahte sigortalılıkta uygulanması mümkün değil ise de; Mahkemece öncelikle, sigortalının anılan yasal düzenlemeden yararlandırılıp yararlandırılmayacağı, yararlandırma hususunun kurumun kabulünde olup olmadığı konusunda davacının Kuruma yaptığı başvuru sonucu beklenilerek, varılacak sonuca göre değerlendirme yapılmalıdır. Şayet kurum, sigortalıyı anılan yasal düzenlemeden yararlandırmak suretiyle sigortalılığa geçerlilik veriyorsa bağlanan yaşlılık aylığının aynen geçerliliğini koruyacağı gözetilmelidir.

Şayet sigortalı anılan yasal düzenlemeden kurumca yararlandırılmaz ise, bu halde sigortalının kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının olup olmadığı, geçerli bir Bağ-Kur sigortalılığın bulunup bulunmadığı hususları usulünce yapılacak araştırmayla belirlenmelidir.

Yapılan araştırma neticesinde, sahtelik sabitse yapılan ödemelerin karşılık geldiği süre kurumdan sorulmalı, itiraz halinde bilirkişi incelemesi yapılarak ileriye doğru isteğe bağlı sigortalı hususu değerlendirilerek karar verilmelidir.

DAVA : Dava, sahte oda kaydı sebebiyle aylığın iptaline dair Kurum işleminin geçersizliği, yaşlılık aylığının yeniden bağlanması ve ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : (01.07.1969-30.0.1977) ve (01.01.1998-15.05.2000) arası 1738 gün SSK (20.04.1982-30.09.1984) ve (22.03.1985-31.12.1995) tarihleri arası 4759 gün Bağ-Kur sigortalılığı olmak üzerinden 506 Sayılı Kanun'un geçici 81. madde kapsamında 1.6.2000 tarihi itibarıyla davacıya bağlanan yaşlılık aylığı, 1479 Sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığa esas oda kaydının sahte olduğundan bahisle iptali üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Mahkemece, dava devam ederken yürürlüğe giren 6552 Sayılı Yasayla 5510 Sayılı Yasaya eklenen geçici 54.maddesi uyarınca davalı Kuruma yaptığı başvuru sonucu beklenilmeksizin, geçici 54. madde kapsamından yararlanabileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkemenin hükmü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.

1-) 6552 Sayılı Kanun'un 58. Maddesi ile 5510 Sayılı Yasaya eklenen Geçici 54. Madde “Mülga 4355 Sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsaları Kanunu, mülga 5373 Sayılı Esnaf Dernekleri ve Esnaf Dernekleri Birlikleri Kanunu ve mülga 507 Sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanununa göre; esnaf ve sanatkâr siciline veya odasına ya da her ikisine birden kayıtları bulunmakla birlikte üye kayıtlarının mevzuata uygun olarak yapılmadığının tespit edilmesi üzerine, Kuruma kayıt ve tescili yapılmakla birlikte, 4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılık süreleri geçersiz sayılarak iptal edilen sigortalılardan 22/3/1985 tarihinden sonraki sürelere ait prim, gecikme zammı ve gecikme cezalarının 31/12/2013 tarihine kadar ödenmiş olması şartıyla 4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılıkları başlangıç tarihinden itibaren geçerli sayılır" hükmünü içermekte olup; anılan yasal düzenlemeyle getirilen lehe uygulamanın, sahte sigortalılıkta uygulanması mümkün değil ise de; Mahkemece öncelikle, sigortalının anılan yasal düzenlemeden yararlandırılıp- yararlandırılmayacağı, yararlandırma hususunun kurumun kabulünde olup olmadığı konusunda davacının Kuruma yaptığı 13.1.2015 tarihli başvuru sonucu beklenilerek, varılacak sonuca göre değerlendirme yapılmalıdır. Şayet kurum, sigortalıyı anılan yasal düzenlemeden yararlandırmak suretiyle sigortalılığa geçerlilik veriyorsa 1.6.2000 tarihi itibarıyla bağlanan yaşlılık aylığının aynen geçerliliğini koruyacağı gözetilmelidir.

Şayet sigortalı anılan yasal düzenlemeden kurumca yararlandırılmaz ise, bu halde sigortalının kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının olup olmadığı, geçerli bir Bağ-Kur sigortalılığın bulunup bulunmadığı hususları usulünce yapılacak araştırmayla belirlenmelidir.

2-) Yapılan araştırma neticesinde, sahtelik sabitse yapılan ödemelerin karşılık geldiği süre kurumdan sorulmalı, itiraz halinde bilirkişi incelemesi yapılarak ileriye doğru isteğe bağlı sigortalı hususu değerlendirilerek karar verilmelidir.

Mahkemenin yukarda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 08.06.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

(Yargıtay 10 H.K , 2016/7915 E, 2017/4890 K, 8.6.2017 tarihli)

11 Kasım 2017 Cumartesi

GENEL SAĞLIK SİGORTASI TESCİL, PRİM VE MÜSTEHAKLIK İŞLEMLERİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK


MADDE 1 – 18/4/2014 tarihli ve 28976 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası Tescil, Prim ve Müstehaklık İşlemleri Yönetmeliğinin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı bendin (3) numaralı alt bendinde yer alan “aynı fıkranın (g) bendi” ibaresinden önce gelmek üzere “başvuru tarihinde veya daha önceki bir tarihte” ibaresi eklenmiştir.
“Bakmakla yükümlü olduğu kişi: 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile 60 ıncımaddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1), (2) ve (7) numaralı alt bentleri ile yedinci, sekizinci, on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü fıkraları ile ek 13 üncü maddesi dışında kalan genel sağlık sigortalısının, sigortalı sayılmayan veya isteğe bağlı sigortalı olmayan, kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olan;”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
a) İkinci fıkrasında yer alan “(10) numaralı bendi” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile üçüncü fıkrası” ibaresi eklenmiştir.
b) On birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(11) Genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişiler, talep etmeleri halinde talep tarihini takip eden gün itibarıyla gelir testi başvuru şartı aranmaksızın Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar. Bu kişilerin daha sonra gelir testi yaptırmaları halinde genel sağlık sigortalılıkları gelir durumlarına göre güncellenir.”
c) On ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Bu kişilerden öğrenciliği devam edenler talep etmeleri halinde Kanunun 60 ıncı maddesinin yedinci fıkrası kapsamında genel sağlık sigortalısı olurlar.”
ç) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(19) Ana veya babası üzerinden bakmakla yükümlü olunan kişi sayılmayanlardan; lise ve dengi öğrenimden mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanlar ise 25 yaşını geçmemek ve bakmakla yükümlü olunan kişi ya da Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde sayılanlar hariç genel sağlık sigortalısı olmamak şartıyla mezun oldukları tarihi izleyen günden itibaren iki yıl süreyle gelir tespiti yapılmaksızın Kanunun 60 ıncımaddesinin birinci fıkranın (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar.
(20) 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen menfur darbe teşebbüsü ve terör eylemi ile bu eylemin devamı niteliğindeki eylemler sebebiyle malul olan sivillerden, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi kapsamında aylık bağlananlar ile yaralanma derecesine bakılmaksızın gazilik unvanı verilenler Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (8) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar.
(21) Türkiye’de ikamet eden Türk vatandaşlarının Türkiye’de ikamet etmeyen ve 28/7/2016 tarihli ve 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen ana, baba, eş ve çocukları ile aynı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilenlerden aynı Kanunun 13 üncü maddesi kapsamında olanlar ile bunların Türk soylu ana, baba, eş ve çocukları, talep etmeleri halinde, talep tarihini takip eden günden itibaren Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında ikamet şartı aranmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılırlar.”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(6) 4857 sayılı Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışıp, çalıştığı saat karşılığında ücret alanlar ve Kanunun ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına tabi olarak çalışanlardan ay içerisinde otuz günden eksik prim ödeme gün sayısı bulunanlar, sigortalı çalışmama şartı hariç Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer verilen diğer şartları haiz olmaları kaydıyla otuz günden eksik günleri için genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılır.”
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
a) Birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
b) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(5) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrası gereğince genel sağlık sigortalısı sayılanların eş, çocuk, ana ve babası genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılmaz.
(6) Kanunun ek 13 üncü maddesinin (a) ve (b) bentleri kapsamında sayılan kişilerden talepte bulunarak genel sağlık sigortalısı sayılanların eş, çocuk, ana ve babası genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılmaz.”
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
a) Dördüncü fıkrasının (ç) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
b) Beşinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “genel sağlık sigortalılığı işsizlik” ibaresinden sonra gelmek üzere “, Esnaf Ahilik Sandığı” ibaresi eklenmiştir.
c) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(16) 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen menfur darbe teşebbüsü ve terör eylemi ile bu eylemin devamı niteliğindeki eylemler sebebiyle malul olan sivillere 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi kapsamında aylık bağlandığı tarihten itibaren; yaralanma derecesine bakılmaksızın gazilik unvanı verilenlerin ise gazilik unvanı verildiği tarihten itibaren genel sağlık sigortalılığı başlatılır.
(17) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrası kapsamındaki er ve erbaşlar ile yedek subay öğrencileri ve adaylarının genel sağlık sigortası bildirimi, askerlik şubesinden sevk tarihi, askeri öğrenci adayları ile Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi öğrenci adaylarının genel sağlık sigortası bildirimi, intibak başlangıç eğitimine başladıkları tarih itibarıyla; Kanunun 60 ıncı maddesinin on üçüncü ve on dördüncü fıkraları kapsamında sayılanların bildirimi, personelin eğitim ve öğretime başladığı tarih itibariyle ilgili kamu idaresi tarafından yapılır.
(18) Türkiye’de ikamet eden Türk vatandaşlarının Türkiye’de ikamet etmeyen ve 28/7/2016 tarihli ve 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen ana, baba, eş ve çocukları ile aynı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilenlerden aynı Kanunun 13 üncü maddesi kapsamında olanlar ile bunların Türk soylu ana, baba, eş ve çocuklarının talep etmeleri halinde, talep tarihini takip eden günden itibaren gelir testi yapılmaksızın Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalılıkları başlatılır.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
a) İkinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Kurumdan ilgili kanunları gereği gelir/aylık alanların ölümü halinde bakmakla yükümlü olduğu eşlerinin ölüm aylığı bağlanacağı tarihe kadar, diğer bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ise ölüm tarihini takip eden ay sonuna kadar bu sıfatları devam eder. Zorunlu sigortalıların ölümü halinde ise bakmakla yükümlü olduğu kişiler hakkında bu Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre işlem yapılır.”
b) Üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(3) Lise veya dengi öğrenimden mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanlar ise 25 yaşını geçmemek ve bakmakla yükümlü olunan kişi ya da Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde sayılanlar hariç genel sağlık sigortalısı olmamak şartıyla mezun oldukları tarihi izleyen günden itibaren iki yıl süreyle, prim borçlarına bakılmaksızın bakmakla yükümlü olunan veya hak sahibi kişi sayılmak suretiyle sağlık hizmetinden faydalandırılır. İki yıl süre içerisinde lise mezunu olanların 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanların 25 yaşını doldurmaları halinde bu hakları sona erer.”
c) Altıncı fıkrasının (d) bendi yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkranın (ğ) bendinde yer alan “kişi sayıldıkları;” ibaresinden sonra gelmek üzere “Kanunun ek 13 üncü maddesinde sayılanlar hariç olmak üzere” ibaresi eklenmiştir.
ç) Yedinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“b) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrası kapsamında olup,  Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi veya isteğe bağlı sigorta kapsamında sigortalılığı devam edenler, 60 ıncı maddede sayılan gelir/aylık/ödenek almaya devam edenler ve Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olanlardan askerlik görevi nedeniyle aylıksız izinli sayılanların yedek subay okulu öğrencilik süreleri de dâhil olmak üzere bu sürelerde bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bu sıfatları devam eder. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılardan askerlik nedeniyle sigortalılıkları sona erenlerin bakmakla yükümlü olduğu kişiler hakkında bu Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre işlem yapılır.”
d) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(15) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü fıkraları kapsamında sayılanlardan;
a) Askerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapmakta olanların terhis tarihinde; yedek subay öğrencileri ve adaylarının yedek subay nasip tarihinde; askeri öğrenci adayları ile Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi öğrenci adaylarının ise yemin ettikleri tarihte,
b) Uluslararası Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşmaları kapsamında Türkiye’de eğitim ve öğretim gören yabancı uyruklu misafir askeri personel ile bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri ve Uluslararası Eğitim İşbirliği Anlaşmaları kapsamında Türkiye’de Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığında eğitim ve öğretim gören yabancı uyruklu misafir personel ile bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin ise eğitimin sona erdiği tarihte,
bu kapsamdaki genel sağlık sigortalılığı sona erer.
(16) Kanunun ek 13 üncü maddesinde sayılan kişilerden Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortası tescili yapılan kişilerin başka kapsamda genel sağlık sigortalısı ya da genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi statüsüne girmeleri, ayrıca ek 13 üncü maddesinin (b) bendinde belirtilenlerin çalışma izin muafiyetinin sona erdiği tarihte bu kapsamdaki genel sağlık sigortalılıkları sona erer.
(17) Herhangi bir sosyal güvencesi olmaması nedeniyle gelir testi sonucuna göre Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında tescili yapılanların aynı maddenin diğer bentleri kapsamında genel sağlık sigortalısı olmaları halinde 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamındaki genel sağlık sigortalılığı sona erdirilir.”
MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
a) Beşinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ancak Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (9) numaralı alt bendi kapsamındaki genel sağlık sigortalısının aynı zamanda prim ödeme yükümlüsü kendisi olan bir kapsamda genel sağlık sigortalısı olması ve bu kapsamlardan borcu nedeniyle sağlık hizmetlerinden yararlanamaması halinde,  60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (9) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar.”
b) Yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(7) Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girenler hariç olmak üzere; 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olmakla birlikte, 4857 sayılı Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışıp, çalıştığı saat karşılığında ücret alanlar ile Kanunun ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına tabi olanlardan ay içerisinde yirmi gün ve daha az çalışanlar 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar.”
c) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(15) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrası kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanlar bu kapsamda genel sağlık sigortalısı sayıldıkları sürece bu maddenin diğer fıkraları kapsamında genel sağlık sigortalısı ve genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılmazlar.
(16) Kanunun ek 13 üncü maddesinde sayılan kişilerden talep ederek 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı olanlar gelir testine tabi tutulmazlar.
(17) Geliri asgari ücretin üçte birinin altında olması sebebiyle 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanlar, talep etmeleri halinde talep tarihi itibariyle 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar. Bu kişiler talep tarihinden itibaren 6 ay süreyle 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılmazlar.”
MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
a) (a) bendinde yer alan “(c)” ibaresinden sonra gelen “bendinde” ibaresi “bendi ile on ikinci, on üçüncü, on dördüncü fıkralarında” olarak değiştirilmiştir.
b) (c) bendinde yer alan “işsizlik” ibaresinden sonra gelmek üzere “,Esnaf Ahilik Sandığı” ibaresi eklenmiştir.
c) (d) bendinin son cümlesi ile alt bentleri yürürlükten kaldırılmıştır.
ç) (e) bendinde yer alan  “tutarının iki katıdır” ibaresi “tutarıdır” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 13 üncü maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
a) Üçüncü fıkrasında yer alan “ (c), (d), (e) ve (g)” ibaresi “(c), (d) ve (e)” olarak değiştirilmiş ve aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ancak, aynı maddenin birinci fıkrasının (g) bendine tabi olanlar için bu oran %3’ü olup, bu oranı %12’ye kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.”
b) Yedinci fıkrasında yer alan “12,5” ibaresi “4,5” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan “bendinde” ibaresi “bendi ile on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü fıkralarında” ibaresi olarak değiştirilmiştir.
MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin 15 inci maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
a) Üçüncü fıkrasının ilk cümlesinde yer alan “Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olmakla birlikte, 4857 sayılı Kanunun 13 ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar ile Kanuna göre ev hizmetlerinde ay içinde 30 günden az çalışan sigortalılar” ibaresi “Sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişi statüsünde bulunmayan ve prim ödeme gün sayısı ay içerisinde yirmi gün ve daha az olan “06- Kısmi istihdam”, “7- Puantaj” veya “17- Ev hizmetlerinde 30 günden eksik çalışma” eksik gün seçeneği ile bildirilen ve ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 gün ve daha fazla olanlar” olarak değiştirilmiştir.
b) Dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(4) Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile aynı maddenin on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü fıkraları kapsamına girenler için prim ödeme yükümlülerinin ödeyecekleri genel sağlık sigortası primi; primin tahakkuk ettirileceği ay itibarıyla anılan maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri ve on ikinci fıkrası ile bakmakla yükümlü oldukları kişiler dahil olmak üzere on üçüncü ve on dördüncü fıkralarında sayılan kişi sayısının üçe bölünmesi suretiyle bulunacak kişi sayısı, aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (3) ila (10) numaralı alt bentlerinde sayılan kişiler için ise kişi sayısı esas alınarak hesaplanır. Ancak Kanunun 60 ıncımaddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki kişilerden aynı zamanda anılan fıkranın diğer bentleri kapsamına girerek genel sağlık sigortalısı sayılanlar, bu fıkraya göre tespit edilecek kişi sayısı hesabına dahil edilmez. Ayrıca Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrasındaki genel sağlık sigortalılığı kapsamında başlayan tedavilerin Kanunun 67 nci maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen süreyi aşması halinde, bir yıla kadar genel sağlık sigortası primleri, Kanunun 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi gereği ilgili kamu idaresi tarafından ödenir.”
“(5) Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine göre genel sağlık sigortalısı sayılanlardan tescil tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde gelir testi talebinde bulunanlardan gelir testi sonucuna göre aile içindeki gelirleri brüt asgari ücretin üçte birinin altında tespit edilenlerin bu sürelerde yaptıkları ödemeler herhangi bir faiz uygulanmaksızın iade veya mahsup edilir.”
c) Maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(10) Bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinin yedinci fıkrası gereği sonlandırılması gereken tescil kayıtları için ilgili kamu idarelerinden sehven tahsil edilen genel sağlık sigortası primleri herhangi bir faiz uygulanmaksızın iade veya mahsup edilir.”
MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin 16 ncı maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
a) Birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “(c) ve (f) bentleri” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile aynı maddenin on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü fıkraları” ibaresi eklenmiştir.
b) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(13) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrası kapsamındaki genel sağlık sigortalılığı sona erenler, terhis tarihinden itibaren 30 gün süreyle sağlık hizmetlerinden yararlanırlar.
(14) Kanunun ek 13 üncü maddesinde sayılan kişilerden talep ederek genel sağlık sigortalısı olanların sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri için sağlık hizmet sunucusuna başvurdukları tarihte 28/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendirerek tecil ve taksitlendirmeleri devam edenler hariç prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması şarttır.
(15) Kanunun ek 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilenler için Kanunun 67 ncimaddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen 30 gün prim ödeme şartı 120 gün olarak uygulanır.”
MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici 2 nci madde eklenmiştir.
“Genel sağlık sigortası uygulamasında 6824 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemeler
GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Kanuna eklenen geçici 73 üncü madde gereği; Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortası tescili yapılmış olup da gelir testine hiç başvurmayanlardan 1/4/2017 tarihinden itibaren on iki ay içinde gelir testine başvuran kişilerin genel sağlık sigortası primleri yapılan gelir testi sonucuna göre tescil başlangıç tarihinden itibaren tahakkuk ettirilir.
(2) Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki sigortalılık statüsünden kaynaklanan prim borçlarına, 1/4/2017 öncesi döneme ilişkin olarak tahakkuk ettirilen veya ettirilecek gecikme cezası ve gecikme zammı gibi ferî alacaklardan ödenmemiş olanların tamamının tahsilinden vazgeçilir.
(3) 1/4/2017 tarihinden önce Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında tahakkuk ettirilmiş olup ödenmemiş olan aylık prim borcu aslının ait olduğu aya ilişkin tutarının; 1/4/2017 tarihinde geçerli olan prime esas kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının %3’üne eşit veya fazla olması halinde 1/4/2017 tarihinde geçerli olan prime esas kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının %3’ü üzerinden, %3’ünden az olması halinde ise tahakkuk eden borç tutarı üzerinden prim borcu yeniden hesaplanır. Hesaplanan yeni borcun 1/5/2017 tarihinden itibaren onikiay içinde peşin veya taksitle ödenmesi hâlinde, bu tutara bu maddenin 1/4/2017 tarihinden ödeme tarihine kadar geçen süre için herhangi bir faiz uygulanmaz. 1/4/2017 tarihinden önce 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki sigortalılık statüsünden kaynaklanan prim borcu bulunanlar 67 nci maddede belirtilen şartları taşımaları halinde, bu maddenin yürürlük tarihinden önceki döneme ait prim borçları dikkate alınmaksızın 1/4/2017 tarihinden itibaren oniki aylık sürenin sonuna kadar sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlandırılır.
(4) 1/4/2017 tarihine kadar Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında ödenmiş olan genel sağlık sigortası primleri ile gecikme cezası ve gecikme zammı tutarları iade ve mahsup edilmez.”
MADDE 14 – Bu Yönetmeliğin;
a) 2 nci maddesinin (c) bendi 1/3/2011,
b) 9 uncu maddesinin (b) bendi 4/4/2015,
c) 2 nci maddesinin (ç) bendi ile 6 ncı maddeye eklenen on dokuzuncu fıkra ve 6 ncı maddesinin (b) bendi 10/2/2016,
ç) 2 nci maddesinin (a) bendi, 3 üncü maddesi, 7 nci maddesinin (b) bendi ve 11 inci maddesinin (a) bendi 1/10/2016,
d) 2 nci maddesinin (ç) bendi ile 6 ncı maddeye eklenen yirminci fıkra ve 5 inci maddesinin (c) bendi ile 9 uncu maddeye eklenen on altıncı fıkra 29/10/2016,
e) 4 üncü maddesinin (a) bendi ve (b) bendi ile 8 inci maddeye eklenen beşinci fıkra, 5 inci maddesinin (c) bendi ile 9 uncu maddeye eklenen on yedinci fıkra, 6 ncı maddesinin (d) bendi ile 10 uncu maddeye eklenen on beşinci fıkra, 7 nci maddesinin (c) bendi ile 11 inci maddeye eklenen on beşinci fıkra, 8 inci maddesinin (a) bendi, 10 uncu maddesi, 11 inci maddesinin (b) bendi ile değiştirilen 15 inci maddesinin dördüncü fıkrası ve 12 nci maddesinin (a) bendi ve (b) bendi ile 16 ncı maddeye eklenen on üçüncü fıkra 1/3/2017,
f) 2 nci maddesinin (ç) bendi ile 6 ncı maddeye eklenen yirmi birinci fıkra, 4 üncü maddesinin (b) bendi ile 8 inci maddeye eklenen altıncı fıkra, 5 inci maddesinin (c) bendi ile 9 uncu maddeye eklenen on sekizinci fıkra, 6 ncımaddesinin (c) bendi, (d) bendi ile 10 uncu maddeye eklenen on altıncı fıkra, 7 nci maddesinin (c) bendi ile 11 inci maddeye eklenen on altıncı ve on yedinci fıkra, 8 inci maddesinin (c) bendi, 9 uncu maddesinin (a) bendi, 11 inci maddesinin (b) bendi ile 15 inci maddesinin değiştirilen beşinci fıkrası, 12 nci maddesinin (b) bendi ile 16 ncımaddeye eklenen on dördüncü ve on beşinci fıkralar ve 13 üncü maddesi 1/4/2017,
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
g) 5 inci maddesinin (b) bendi ve 8 inci maddesinin (b) bendi 1/1/2018 tarihinde,
ğ) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
MADDE 15 – Bu Yönetmelik hükümlerini Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı yürütür.

8 Kasım 2017 Çarşamba

EMEKLİ SANDIĞINA HİZMET SÜRESİ YETERLİ OLANA EMEKLİ İKRAMİYESİ ÖDENECEĞİ HAKKINDA

Emekli olmak için hizmet birleştirmesi yapmak zorunda olmayan davacıya, 5434 sayılı Kanun’un 89. maddesinin 1. fıkrası uyarınca emekli ikramiyesi ödenmesi gerekirken, anılan maddenin 2. fıkrası kapsamında değerlendirilerek emekli ikramiyesi ödenmesi isteminin reddi yolunda tesis edilen işlemde ve bu işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen kararda hukuka uygunluk görülmediğinden, Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MÎLLETÎ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından, yürütmenin durdurulması hakkında karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

Dava, Karabük İcra Müdür Yardımcısı olarak görev yapmakta iken 21.12.2012 tarihli işlem ile Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile tecziye edilen ve aynı tarihli başvurusu kabul edilerek emekliye sevk edilen davacının, emekli ikramiyesi ödenmesi isteğiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile mahrum kaldığı parasal haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince; davacının muhtelif tarihlerde sigortalı olarak çalıştığı hizmet sürelerini saydırmak suretiyle emekli olduğu dikkate alındığında, hizmet birleştirilmesi yoluyla emekliliği düzenleyen 5434 sayılı Kanun’un 89. maddesi hükümlerine tabi olduğu; 6270 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeye göre; son defa Ekmekli Sandığına tâbi görevde bulunmakta iken emekliye ayrılma koşulu kaldırılmış ise de, Emeldi Sandığına tâbi görevden ayrılan herkese değil, eşitlik ilkesine uygun olarak sadece 1475 sayılı Kanun’a göre kıdem tazminatına hak kazandıracak şekilde görevden ayrılanlara ikramiye ödenmesi imkânının getirildiği; 1475 sayılı Kanun’un sözü edilen hükümlerine bakıldığında, kıdem tazminatının hak edilebilmesi için ortada işçinin haklı fesih nedenlerinin gerçekleşmiş olması veyahut sözleşmenin işverence haksız olarak feshedilmiş olması gerektiği, çalışanın iş akdinin işverence haklı bir nedenle feshedilmiş olması durumunda çalışanların kıdem tazminatından yararlanamayacağı, Sandık iştirakçilerinin emekli ikramiyesinden yararlanma şartlarına ilişkin olarak belirtilen düzenlemelere atıf yapılmış olması nedeniyle, anılan yasal düzenlemeler kıyasen uygulandığında; Emekli Sandığına tabi görevde çalışmakta iken, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu veya ilgili diğer Kanunlar gereği Devlet memurluğundan çıkarma cezası alanlara 5434 sayılı Kanuna ve/veya 5510 sayılı Kanun’un Geçici 4. maddesi kapsamında geçen hizmet süreleri için emekli ikramiyesi ödenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı tarafından, Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmekte ve temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun “Aylığı Bağlayacak Kurum” başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasında, “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.”; “Emekli İkramiyesi” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasında ise “Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve kendilerine bu Kanunun 8’inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlananlara, T.C. Emekli Sandığına tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda prim veya kesenek ödemek suretiyle geçen sürelerinin toplamı üzerinden, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyesi ödenir.” kuralı yer almakta iken, Anayasa Mahkemesinin 05.02.2009 tarihli ve E:2005/40, K:2009/17 sayılı kararıyla, “2829 sayılı Yasa’da benimsenen sistemle, farklı sosyal güvenlik kuruluşlarındaki hizmet süreleri birleştirilerek emekli olanlara yaşlılık aylığı bağlandığı halde, itiraz konusu ibareyle son defa bağlı olunan sosyal güvenlik kurumuna göre ayırım yapılarak Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılmayanlara, 5434 sayılı Yasa’ya tabi çalışma süreleri için emeldi ikramiyesi ödenmemesinin, Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi, adil sonuçlar doğurmadığından 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine de ayları olduğu gerekçesiyle, 2829 sayılı Kanun’un 12. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve …” ibaresinin iptaline karar verilmiştir.

19.06.2010 tarihli ve 27616 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5997 sayılı Kanun ile değişik 5434 sayılı T.C Emekli Sandığı Kanununun 89. maddesinin 1. fıkrasında; “Hizmet sürelerinin tamamı bu Kanun ve/veya 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 4. maddesi kapsamında geçenlerden emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker ve sivil tüm iştirakçilere, her tam hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarların bir aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir. Son defa bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunu’nun geçici 4. maddesi hükümlerinin uygulanmasını gerektiren görevlerde çalışmakta iken emekliye ayrılan ve kendilerine mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunu’nun 8. maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlananlara ise, bu Kanuna tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda prim veya kesenek ödemek suretiyle geçen hizmet sürelerinin toplamı üzerinden bu madde hükümlerine göre emekli ikramiyesi ödenir.” kuralı getirilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin 09.07.2011 tarihli ve 27989 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 12.05.2011 tarihli ve E: 2010/81, K: 2011/78 sayılı kararıyla, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 89. maddesinin, 5997 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen, birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Son defa bu Kanun veya 5510 sayılı Kanun’un geçici 4’iincü maddesi hükümlerinin uygulanmasını gerektiren görevlerde çalışmakta iken emekliye ayrılan ve …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.

Nihayet, 26.01.2012 tarih ve 28185 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6270 sayılı Yasa ile 5434 sayılı Kanun’un 89. maddesinde değişiklik yapılmış ve ilgili Yasa maddesi, “Hizmet sürelerinin tamamı bu Kanun ve/veya 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4’üncü maddesi kapsamında geçenlerden emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker ve sivil tüm iştirakçilere, her tam fiili hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarın bir aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir.

Birinci fıkra kapsamına girmemekle birlikte, bu Kanun ve/veya 5510 sayılı Kanun’un geçici 4’üncü maddesi kapsamında hizmeti bulunanlardan mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kuramlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 8’inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden emeklilik yaşlılık ya da malullük aylığı bağlananlara ise; bu Kanun veya 5510 sayılı Kanun’un geçici 4 üncü maddesi hükümlerine tabi olarak bu Kanuna tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda geçen çalışmalarının, 25.08.1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14’üncü maddesinde belirtilen kıdem tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak sona ermiş olması şartıyla emekli ikramiyesi ödenir.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

Öte yandan, 6270 sayılı Kanun’un atıfta bulunduğu mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun hâlen yürürlükte bulunan 14’üncü maddesinde ise, kıdem tazminatının ödeneceği haller ve ödenecek kıdem tazminatı miktarının hesabına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

Buna göre, Emekli Sandığına tabi bir görevde bulunduktan sonra bu görevinden ayrılarak başka bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak çalıştıktan sonra yaşlılık / emekli aylığı bağlananlara Emekli Sandığına tabi olarak geçen hizmet süresi için emekli ikramiyesi ödenmesine yasal engel bulunmakta iken, ilgili Yasa hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş, bu kez 5434 sayılı Kanun’un 89. maddesiyle yeni bir düzenleme yapılmış ise de, bu kuralın da Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmiş, son olarak aynı maddede yapılan düzenleme ile hizmet sürelerinin tamamı 5434 sayılı Kanun ve/veya 5510 sayılı Kanun’un Geçici 4. maddesi kapsamında geçenlerden emeldi, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan iştirakçilere, emekli ikramiyesi ödeneceği,

Onbirinci Daire

buna karşılık 2829 sayılı Kanunun 8’inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden emeklilik, yaşlılık ya da malullük aylığı bağlananlara ise; 5434 sayılı Kanun veya 5510 sayılı Kanun’un geçici 4’üncü maddesi hükümlerine tabi olarak bu Kanuna tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda geçen çalışmalarının, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesinde belirtilen kıdem tazminatına hak kazanma şardarına uygun olarak sona ermiş olması şartıyla emekli ikramiyesi ödenebileceği kuralı getirilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının bir süre Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak görev yaptıktan sonra 20.10.1981 tarihinde zabıt kâtibi kadrosunda Emekli Sandığına tabi olarak göreve başladığı ve bu görevine Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 21.12.2012 tarihli ve 346 sayılı kararı ile Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırıldığı tarihe kadar devam ettiği, aynı tarih itibarıyla emeklilik talebinde bulunduğu, Adalet Bakanlığınca söz konusu talebi 31.12.2012 tarihli ve 2264 sayılı onay ile uygun bulunarak 31 yıl, 11 ay, 14 günlük Emekli Sandığı, 1 yıl 9 ay 4 gün sigortalı hizmet süresi ve borçlandığı 1 yıl 8 aylık askerlik hizmet süresi üzerinden 15.01.2013 tarihinden itibaren emekliye sevk edildiği, davacının emekli ikramiyesi ödenmesi isteğiyle yaptığı başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Hizmetlerinin tamamı 5434 sayılı Kanun’a veya 5510 sayılı Kanun’un Geçici 4. maddesi kapsamında geçenlere, başka bir deyişle hizmet birleştirmesi yapmaksızın emekliye ayrılanlara 5434 sayılı Kanun’un 89. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, herhangi bir şart aranmaksızın emekli ikramiyesi ödenmesi; buna karşılık hizmet birleştirmesi yapmak suretiyle emekli olabileceklere ise, anılan maddenin 2. fıkrasında yer alan şartlar dâhilinde emekli ikramiyesi ödenmesi gerekmektedir.

Uyuşmazlıkta, davacının Emekli Sandığına tabi hizmet süresinin emekli aylığı bağlanması için yeterli olduğu, sigortalı çalıştığı döneme ilişkin hizmet birleştirmesi yoluna gidilerek aylık bağlandığı görülmektedir.

Bu durumda, Emekli Sandığına tabi hizmet süresi emeldi aylığı bağlanması için yeterli olan davacıya, 5434 sayılı Kanun’un 89. Maddesinin 1. fıkrası uyarınca emekli ikramiyesi ödenmesi gerekirken, anılan maddenin 2. fıkrası kapsamında değerlendirilerek emekli ikramiyesi ödenmesi isteminin reddi yolunda tesis edilen işlemde ve bu işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına; dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere

Mahkemeye gönderilmesine, yürütmenin durdurulması hakkında karar verilmediğinden 41,50 TL harç tutarının istemi halinde davacıya iadesine; kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde Danıştay’da karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.11.2015 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

(Danıştay 11 D.B 2014/3451 Esas no 2015/5301 Karar no 11.11.2015 Karar Tarihli)

6 Kasım 2017 Pazartesi

TEMİNAT SENEDİ ÜZERİNDE HANGİ İLİŞKİNİN OLDUĞUNUN YAZMASI GEREKİR


Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun, tanzim yerinin sonradan eklendiği dayanak senedin teminat senedi olduğu, teminata konu olayın yerine getirilip getirilmediğinin yargılamayı gerektirdiği kambiyo vasfında olmadığını ileri sürerek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, itirazın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir (HGK’nun 14.03.2001 tarih, 2001/12-233 E., 2001/257 K. sayılı ve yine HGK’nun 20.06.2001 tarih, 2001/12-496 E. sayılı kararları).

Somut olayda, takip konusu senedin arka yüzünde, “Ev yapımı için verilmiştir. Dükkanı boşalttığım zaman ödenecektir.” ibarelerinin yazılarak keşideci tarafından imzalandığı ve bu hali ile takip yapan alacaklının senedi elinde bulundurduğu görülmektedir. Bu durumda, senet arkasında yer alan bu beyan ve kayıtlardan senedin teminat senedi olduğundan alacağın varlık ve miktarı ile tahsilinin gerekip gerekmediği yargılamayı gerektirmektedir.

O halde, mahkemece, senetten doğan alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği dikkate alınarak İİK'nun 170/a maddesi uyarınca takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karardüzeltme yolu açık olmak üzere, 13/09/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.
(Yargıtay 12 Hukuk Dairesi E.no: 2016/18678 K.no: 2017/10641 K.T: 13/09/2017)

İŞVERENLERE ÖNEMLE DUYURULUR

5510 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesi kapsamında fiili hizmet süresi zammına tabi olan işyerlerinde çalışan sigortalıların çalışılan ayın bazı günlerinde kapsam dışı işlerde geçen süreleri ile kapsamda olan işlerde fiilen çalışmayarak risklerine maruz kalmadıkları 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda belirtilen tatil günleri ile yıllık izin, ücretsiz izin, ücretli izin, sıhhi izin ve eğitim kurs süreleri 5510 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesi kapsamında değerlendirilmemektedir.

Bu çerçevede, 5510 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesi kapsamındaki işyerlerinden Kurumumuza aylık prim ve hizmet belgesiyle yapılan fiili hizmet süresi zammı kapsamındaki bildirimler için 5510 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan tablonun (10) numaralı sırasında olanlar hariç olmak üzere yukarıda açıklandığı şekilde tatil, izin, kurs veya iş öncesi veya sonrası hazırlık süreleri hariç tutularak e-bildirge programında her ay için azami 26 gün kontrolü konulmuş olup, aynı işyerinden farklı belge türleri ile toplamda 30 günden fazla hizmet bildirilmemesi gerekmektedir (örneğin; (01) nolu belge türü ile 4 gün, (32) nolu belge türü ile 26 gün gibi).

Sigortalıların sosyal güvenlik haklarını sorunsuz bir şekilde elde etmeleri bakımından işverenlerimizin 5510 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesi kapsamında değerlendirilmemesi gereken sürelerini doğru belge türleri ile bildirmeleri hususunda gerekli hassasiyeti göstermelerini önemle rica ederiz.

4 Kasım 2017 Cumartesi

FESİH TARİHİ ÜZERİNDEN 1 AY GEÇMEDEN ARABULUCU ÖNÜNDE YAPILAN UZLAŞMA GEÇERSİZDİR

DAVA : Davacı, arabulucu ve taraflar arasında düzenlenen arabuluculuk tutanağına icra edilebilirlik şerhi verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Taraflar arasındaki uyuşmazlık arabulucu ve taraflar arasında düzenlenen arabulucu tutanağına mahkemece icra edilebilirlik şerhinin verilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta davacı şirket vekili davalı işçi ile işçi alacaklarının belirlenmesi ve ödenmesine ilişkin arabulucu nezaretinde anlaşmaya varıldığını, bu konuda 04.02.2016 tarihli tutanağın düzenlendiğini belirterek bu belgeye icra edilebilirlik şerhi verilmesini talep etmiştir.
Davalı işçi ise davacı işverence işten çıkarıldığını, çıkış esnasında muhasebeci gelecek ve evrakları hazırlayacak diyerek 7-8 saat bekletildiğini, sonra daha önce görmediği bir şahsın gelip bir masa etrafına oturup işten çıkışı ile ilgili belgeleri imzalattıklarını, arabulucunun kendisiyle hiç konuşmadığı gibi kendisine bir soru sormadığını imzalatılan belgeyi okumasına müsaade edilmediğini, bir örneğinin kendisine verilmediğini, bankaya yatan kısım dışındaki bedelin 2 gün sonra elden ödeneceği söylenmesine rağmen ödenmediğini, sözleşmeyi kabul etmediğini beyan etmiştir.
Mahkemece bu beyan nedeniyle arabuluculuk tutağının kanuna uygun düzenlenmediğinin iddia edildiği, taraflar arasında bu konuda ihtilaf olduğu bu nedenle arabuluculuk icra edilebilirlik şerhinin verilmesinin uygun bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine verilmiştir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18. maddesine göre; 

“(1) Arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır.
(2) Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, asıl uyuşmazlık hakkındaki görev ve yetki kurallarına göre belirlenecek olan mahkemeden talep edilebilir. Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır.
(3) İcra edilebilirlik şerhinin verilmesi, çekişmesiz yargı işidir ve buna ilişkin inceleme dosya üzerinden de yapılabilir. Ancak arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda inceleme duruşmalı olarak yapılır. Bu incelemenin kapsamı anlaşmanın içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı hususlarıyla sınırlıdır. Anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi verilmesi için mahkemeye yapılacak olan başvuru ile bunun üzerine verilecek kararlara karşı ilgili tarafından istinaf yoluna gidilmesi hâlinde, maktu harç alınır. Taraflar anlaşma belgesini icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir resmî işlemde kullanmak isterlerse, damga vergisi de maktu olarak alınır.”
Anılan yasal düzenleme karşısında arabuluculuk süreci sonunda düzenlenen anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi verilip verilmeyeceğine ilişkin inceleme anlaşma içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı hususlarıyla sınırlıdır.
Ancak dosyada mevcut arabulucu nezaretinde düzenlenen anlaşma belgesinin iş sözleşmesinin 03.02.2016 tarihinde sonlanması üzerine aynı gün arabulucu ile birlikte görüşüldüğü ve bir gün sonra 04.02.2016 tarihinde düzenlendiğinin belirtildiği,
Tutanakta içeriğinden arabuluculuğa kimin hangi tarihte başvurduğu, anlaşmanın nerede ve ne şekilde sağlandığı konularının belirtilmediği, ikinci maddesinde kıdem ve ihbar tazminatları toplamından oluşan 11.668,82 TL. ödeme dışında işveren nezdindeki kıdem, ihbar, fazla çalışma, genel tatil hafta tatili, yıllık izin prim, ikramiye, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları dahil olmak üzere hiçbir hak ve alacağı kalmadığı kalmış olsa bile bu miktarın dışındaki alacaklardan feragat ettiğini, işvereni her şekilde ibra ettiğini kabul ettiği yönünde ibare bulunduğu anlaşılmaktadır.
6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 1. maddesinin ikinci fıkrasında 

“Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır. 

Şu kadar ki, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir.” hükmü düzenlenmiştir.

 Diğer taraftan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinin ikinci fıkrasında “…ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.” düzenlemesine yer verilmiştir. 

6098 sayılı TBK.’un bu düzenlemesi emredici niteliktedir. Bu düzenleme nedeni ile işveren ve işçi arasında, işçilik alacakları konusundaki uyuşmazlığa ilişkin arabuluculuk tutanağının düzenlendiği tarih ve ibra beyanının içeriği dikkate alındığında, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda uyuşmazlık konusu olmadan ve işçinin başvurusu bulunmadan ibra niteliğinde arabuluculuk tutanağı düzenlemişlerdir. Alınan bu ibra niteliğindeki tutanak, tarih ve içeriği itibari ile arabuluculuğa ve niteliği itibari ile de cebri icraya elverişli değildir. Açıklanan nedenlerle dosyada bulunan anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhinin de verilemeyeceği anlaşıldığından, davalının temyiz itirazlarının reddiyle sonucu itibariyle doğru olan yerel mahkeme kararın bu gerekçeyle ONANMASINA, 08.12.2016 günü oybirliği ile karar verildi.

(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Esas No:2016/25300 Karar No:2016/21744)



BAĞIMSIZ DENETÇİLER İÇİN SÜREKLİ EĞİTİM TEBLİĞİ



BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; bağımsız denetçilerin etik kurallara uygun ve yüksek kalitede bağımsız denetim hizmeti sunabilmeleri amacıyla mesleki bilgi ve becerilerinin ihtiyaç duyulan seviyede tutulmasına ve geliştirilmesine yönelik usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ; bağımsız denetçilere yönelik sürekli eğitime ilişkin usul ve esasları kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin 25 inci ve 49 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde kullanılan terimler, Bağımsız Denetim Yönetmeliğinde tanımlanan anlamları ile kullanılmıştır. Ayrıca, bu Tebliğde yer alan;
a) Akademik çalışmalar: Eğitim konularında yapılmış olan lisansüstü eğitim, kitap yazımı, makale yazımı gibi çalışmaları,
b) Başkanlık: Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Başkanlığını,
c) Diğer eğitim faaliyetleri: Eğitim konularında düzenlenen kongre, konferans, panel, seminer, sempozyum, çalıştay gibi faaliyetlere katılımı,
ç) Eğitim: Sürekli eğitimi,
d) Eğitim ve Yetkilendirme Bilgi Sistemi (EYBİS): Kurum tarafından elektronik ortamda oluşturulan, denetçi ve denetim kuruluşlarının yetkilendirme ve resmi sicil işlemlerinin yürütüldüğü, uygulamalı mesleki eğitimlere ilişkin her türlü bilginin alındığı, kayıt, tescil ve ilan edilmesi gereken içeriklerin düzenli bir şekilde depolandığı veri tabanlarından oluşan bilgi işlem sistemini,
e) Etik kurallar: 21/5/2015 tarihli ve 29362 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Bağımsız Denetçiler İçin Etik Kurallar”ı,
f) İşbaşı eğitimi: Denetçiler tarafından fiilen yürütülen bağımsız denetim faaliyetlerini,
g) Komisyon: Kurum Başkanının onayıyla oluşturulan itiraz komisyonunu,
ğ) Kredi: Eğitim faaliyetleri sonucunda elde edilecek ve eğitim yükümlülüğünün tamamlanmasında kullanılacak değerleme ölçütünü,
h) Sicil: Bağımsız Denetçi Resmi Sicilini,
ı) Sürekli eğitim: Bağımsız denetçilerin etik kurallara uygun ve yüksek kalitede hizmet sunabilmeleri için gerekli olan mesleki bilgi ve becerilerinin yeterli seviyede tutulması ve geliştirilmesi amacıyla Kurumca belirlenen esaslar çerçevesinde yürütülen eğitimi,
i) Uzaktan eğitim: Eğitimin veya eğitim materyallerinin iletişim teknolojileri aracılığıyla eğitim alan kişilere ulaştırıldığı, belirli bir program dahilinde yürütülen eğitimleri,
j) Yönetmelik: Bağımsız Denetim Yönetmeliğini,
k) Yüz yüze eğitim: Eğitim alanların, eğitim süresince ders ve uygulamalara devam etme zorunluluğu bulunan, derslik veya bu amaçla kullanılabilecek bir mekanda, belirli bir program dahilinde yürütülen eğitimleri,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Eğitim Yükümlülüğü ile Eğitime İlişkin Esaslar
Eğitim yükümlülüğü
MADDE 5 – (1) Denetçiler, 3 yıllık dönem içerisinde; en az 60 kredisi temel mesleki konulardan olmak üzere, 120 kredi karşılığı eğitimi tamamlamak zorundadır.
(2) 3 yıllık dönemde “Etik Kurallar” konusundan en az 5 kredi karşılığı eğitimin tamamlanması gerekir.
(3) Denetçiler, temel mesleki konulardan her yıl en az 20 kredi karşılığı eğitimi tamamlamak zorundadır.
(4) 3 yıllık dönem içerisinde 120 kredinin en çok 60 kredisi destekleyici konulardan elde edilen kredilerle sağlanabilir.
(5) 120 kredinin sağlanıp sağlanmadığına ilişkin değerlendirme her yıl, eğitime tabi olunan önceki 2 yıl da dahil edilerek yapılır.
(6) Faaliyet izninin askıya alınması veya denetim faaliyetinin durdurulması hallerinde de sürekli eğitim yükümlülüğü devam eder.
Eğitim yükümlülüğünün başlangıcı
MADDE 6 – (1) Eğitim yükümlülüğü denetçinin sicile tescil edildiği tarihi izleyen ikinci takvim yılının başından itibaren başlar. Ancak yetkilendirildiği tarihi takip eden takvim yılı sonuna kadar sicile kaydedilmeyenlerin eğitim yükümlülüğü yetkilendirildiği tarih esas alınarak hesap edilir. Buna göre; denetçi geçmiş yıllara ilişkin eğitim açığını tamamlamadıkça sicile faal olarak kaydedilmez. Eğitim açığı yetkilendirildiği yılı takip eden beşinci ve sonraki takvim yıllarında tescil edilenler için 120 kredi olarak dikkate alınır. Eğitim açığının hesaplanmasında 13 üncü maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendindeki usul uygulanır.
Eğitim konuları
MADDE 7 – (1) Eğitim konuları, temel mesleki konular ve destekleyici konulardan teşekkül eder.
(2) Temel mesleki konular; muhasebe, denetim, etik kurallar, finans ve kurumsal yönetim konularını kapsar. Finans; sermaye piyasası, bankacılık, sigortacılık, özel emeklilik ve finansal yönetim konularından oluşur.
(3) Destekleyici konular; mesleki gelişime katkı sağlayacak diğer konular ile kişisel gelişime katkı sağlayacak konuları kapsar. Başkanlık destekleyici konuları belirlemeye yetkilidir.
Eğitim yöntemleri
MADDE 8 – (1) Eğitim yöntemleri; yüz yüze eğitim, uzaktan eğitim, işbaşı eğitimi, akademik çalışmalar ve diğer eğitim faaliyetlerinden oluşur.
(2) Yüz yüze eğitim veya uzaktan eğitim Kurum tarafından doğrudan yürütülebileceği gibi üniversiteler, eğitim kuruluşları, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları tarafından da yürütülebilir. Ancak bu kurum ve kuruluşlar tarafından temel mesleki konularda yürütülen eğitimlerden, eğitim kredisi elde edilebilmesi için, eğitim programının eğitim gerçekleştirilmeden önce Kurum tarafından onaylanmış olması ve gerekli görüldüğünde uygulamanın gözetimi şarttır.
(3) İşbaşı eğitiminde, mevzuatı uyarınca denetim öngörülen alanlarda en az denetçi unvanı ile katılım sağlanan bağımsız denetim faaliyetleri dikkate alınır.
(4) Eğitim yöntemleri arasında sayılmamış olmakla birlikte mesleki gelişime doğrudan katkı sağladığı ileri sürülen faaliyetler, yapılacak başvuru sonucunda Başkanlık tarafından değerlendirilerek eğitim faaliyeti olarak kabul edilebilir.
Eğitim kredileri
MADDE 9 – (1) Destekleyici konulardan elde edilen krediler, temel mesleki konular için zorunlu tutulan asgari kredi hesabında dikkate alınmaz.
(2) Mesleki konulardan herhangi birinde önemli değişiklik yapılmış olması halinde, Kurum yıllık zorunlu kredi miktarının belirli bir kısmının bu konulardan elde edilmesini zorunlu tutabilir. Bu durumda zorunlu tutulacak konular ve kredileri Şubat ayı sonuna kadar uygun vasıtalarla ilan edilir.
(3) Yüz yüze ve uzaktan eğitimde her 50 dakikalık ders, bir kredi olarak kabul edilir. Eğitim konularında sürekli eğitim veya lisans ve lisansüstü eğitim kapsamında ders verenler bu faaliyetlerinden yıllık en fazla 30 kredi elde edebilirler.
(4) Eğitim kredisi elde etmek amacıyla “muhasebe standartları”, “denetim”, “sermaye piyasası, bankacılık, sigortacılık ve özel emeklilik mevzuatı” ile “kurumsal yönetim ilkeleri ve finansal yönetim” konularında Kurum tarafından düzenlenen bağımsız denetçilik sınavlarına katılmak mümkün olup, başarılı olunan her bir sınav konusu için 20 kredi elde edilir.
(5) İşbaşı eğitimi kapsamında, kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar nezdinde yürütülen her bir denetim için 3 kredi, diğer şirketler nezdinde yürütülen her bir denetim için 2 kredi elde edilir. Bu şekilde edinilen krediler destekleyici konulardan edinilmiş kredi olarak dikkate alınır. İşbaşı eğitimi ile elde edilen kredi 3 yıllık dönemde 20 krediyi geçemez.
(6) Akademik çalışmalar sonucunda elde edilecek krediler ile ilgili olarak;
a) Başarı ile tamamlanmış olması kaydıyla, eğitim konularında yapılan yüksek lisans eğitimi için 40 kredi, doktora eğitimi için 90 kredi elde edilir.
b) İçeriği Kurum tarafında uygun görülmesi kaydıyla; eğitim konularında yayımlanan her bir kitap için 60 krediye kadar kredi elde edilebilir. Çok yazarlı kitaplar için yazarlarının elde edeceği kredi miktarı o kitaptan elde edilecek toplam kredinin yazar sayısına bölünmesi suretiyle hesap edilir. Ancak çok yazarlı kitaplarda bölümlerin yazarları belirli ise bu kitaptan elde edilecek kredi yazdıkları bölümlerin kitap içindeki payına göre yazarlara bölüştürülür. Kitabın varsa editörü kitaptan elde edilen kredinin %15’ini müstahak olup kalan kredi yazarlara bölüştürülür.
c) Eğitim konularından; uluslararası indekslerde veya TÜBİTAK-ULAKBİM tarafından taranan hakemli dergilerde yayımlanan her bir makale için 5 kredi, diğer hakemli dergilerde yayımlanan her bir makale için 2 kredi, hakemsiz dergilerde yayımlanan her bir makale için bir kredi elde edilir. Çok yazarlı makalelerde yazarların elde edeceği kredi, makalenin müstahak olduğu kredinin yazar sayısına bölünmesi suretiyle hesap edilir.
(7) Diğer eğitim faaliyetleri ile elde edilecek krediler için;
a) Temel mesleki konularda düzenlenen kongre, konferans, panel, seminer, sempozyum, çalıştay gibi faaliyetlerin Kurum tarafından veya Kurum ile birlikte düzenlenmesi halinde bu faaliyetlerde konuşmacı olanlar 5 kredi, katılımcılar katıldıkları her bir gün için 2 kredi elde eder. Diğer kurum ve kuruluşların düzenlemiş oldukları bu faaliyetlerde konuşmacı olanlar 4 kredi, katılımcılar katıldıkları her bir gün için bir kredi elde ederler.
b) Destekleyici konularda düzenlenen kongre, konferans, panel, seminer, sempozyum, çalıştay gibi faaliyetlerde konuşmacı olanlar 4 kredi, katılımcılar katıldıkları her bir gün için bir kredi elde ederler.
c) Kurum tarafından oluşturulan “çalışma ve danışma komisyonlarına” katılım sağlanan her gün için komisyon temel mesleki konularda oluşturulmuş ise 5 kredi, destekleyici konularda oluşturulmuş ise 4 kredi elde edilir.
(8) Eğitim konuları ile ilgili olmak kaydıyla bir mesleğin veya faaliyetin icra edilmesi için ilgili mevzuatında lisans, sertifika, yetki belgesi gibi belge alma zorunluluğu bulunan ve bir eğitim ve/veya sınav sonucunda verilen her bir belge için 5 kredi elde edilir. Bu şekilde elde edilen krediler temel mesleki konulardan olması halinde yılda 10 krediyi geçemez.
(9) Yüz yüze ve uzaktan eğitimlerde her bir gün için en fazla 7 kredi elde edilebilir.
Eğitimin belgelendirilmesi ve bildirimi
MADDE 10 – (1) Eğitim faaliyetleri sonucunda kredi elde edilebilmesi için bildirim süresi içerisinde tevsik edici belge sunulması zorunludur.
(2) Destekleyici eğitim konularından “diğer eğitim faaliyetleri” kapsamındaki faaliyetlerin EYBİS vasıtasıyla beyan edilmesi yeterlidir. Ancak, Kurum tarafından talep edilmesi halinde tevsik edici bilgi ve belgelerin sunulması gerekir.
(3) Eğitim faaliyetlerinden bir takvim yılı içerisinde elde edilen krediler o takvim yılının kredi hesabında dikkate alınır. Ancak yüksek lisans ve doktora eğitimi ile kitap yazımından elde edilen krediler bölünerek edinildiği yılda ve takip eden iki yıl içinde kullanılabilir.
(4) Eğitim faaliyetine katılımı gösteren bilgi ve belgeler üçer aylık dönemler halinde üç aylık dönemi takip eden ayın 15’ine kadar EYBİS üzerinden Kuruma bildirilir.
(5) Verilen ek süreden sonra bildirimi yapılan faaliyetler için kredi elde edilemez.
Eğitimin değerlendirilmesi
MADDE 11 – (1) Eğitime ilişkin bildirimler, Eğitim ve Yetkilendirme Daire Başkanlığı tarafından değerlendirilir.
(2) Eğitim açığı tespit edilmesi halinde bu eksikliğin tamamlanması için ilgililere üç aydan fazla olmamak üzere ek süre verilebilir. Eğitim açığı olanlara ek süre verilmesi, cari yıla ait eğitim yükümlülüğünün süresini uzatmaz.
(3) Eğitime ilişkin bildirimlerin değerlendirilmesi sonucunda yapılan tebligata karşı tebellüğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Kuruma itiraz edilebilir.
İtiraz komisyonu
MADDE 12 – (1) İtiraz komisyonu, Kurum Başkanı tarafından görevlendirilen, bir başkan yardımcısının başkanlığında toplam üç üyeden oluşur. Başkan ayrıca, üç yedek üye belirler. Asıl üyelerin herhangi bir nedenle komisyona katılamamaları halinde yedek üyeler komisyona katılır.
(2) Komisyon, eğitim kapsamında yapılacak itirazları inceleyerek karara bağlar.
(3) Komisyon gerekli oldukça üye tam sayısı ile toplanır ve oy çokluğu ile karar alır.
(4) Komisyonun sekretarya hizmetleri, Eğitim ve Yetkilendirme Daire Başkanlığı tarafından yürütülür.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İdari Tedbirler ve Çeşitli Hükümler
İdari tedbirler
MADDE 13 – (1) Verilen ek süre içerisinde eğitim açığını tamamlamayan denetçilerin denetim faaliyetleri durdurulur ve bunlar sicilde gayri faal olarak gösterilir.
(2) Denetim faaliyetleri durdurulan denetçiler, bağımsız denetim faaliyetlerinde denetçi unvanı ile görev alamazlar. Gayri faal konumları devam ettiği sürece bunların refakatinde uygulamalı mesleki eğitim yapılamaz.
(3) Denetim faaliyetleri durdurulan denetçiler faal konuma gelebilmek için eğitim açığını tamamladığını gösteren belgelerle Kuruma başvurur. Bu kişiler için eğitim kredisinin değerlendirilmesinde;
a) Tedbirin kaldırılması talebinin, yılın ikinci yarısında yapılması halinde başvuru yapılan yılda elde edilmesi gereken kredi de dikkate alınır.
b) Tedbirin kaldırılması talebinin, tedbir kararının uygulandığı tarihi takip eden üçüncü takvim yılında veya sonrasında yapılması halinde eğitim yükümlülüğü 120 kredi olarak dikkate alınır.
(4) Talepleri nedeniyle sicilde gayri faal olarak gösterilen denetçilerden tekrar faal konuma gelebilmek için talepte bulunanların sürekli eğitim kredisinin değerlendirmesinde üçüncü fıkra hükümleri uygulanır.
(5) Geçmiş yıllara ilişkin eğitim açığının tamamlanmasında kullanılacak kredilerin hesabında, yetkilendirildiği tarihten öncesine ait olmamak kaydıyla, en fazla talep tarihinden önceki üç yılda alınan eğitimler dikkate alınır.
(6) Yönetmeliğin 25 inci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca eğitim yükümlülüğü getirilen kişilerin bu eğitim faaliyetlerinden elde ettikleri krediler, sürekli eğitim kredisi hesabında dikkate alınmaz.
Mücbir sebepler
MADDE 14 – (1) Yönetmeliğin 45 inci maddesinde belirtilen haller mücbir sebep sayılır.
(2) Mücbir sebepler nedeniyle eğitim yükümlülüklerini yerine getiremeyen denetçilere eğitim yükümlülüklerini yerine getirmeleri için Kurum tarafından, mücbir sebebin mahiyeti dikkate alınarak uygun bir süre verilir. Bu süre içerisinde eğitim yükümlülüklerini tamamlayan denetçiler için idari tedbir uygulanmaz.
(3) Mücbir sebep, meydana geldiği tarihi izleyen yirmi gün içinde Kuruma bildirilir. Bildirimin yapılmasının imkânsız olduğu hallerde bu süre imkânsızlığın fiilen ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye başlar.
Denetimi üstlenenlerin yükümlülüğü
MADDE 15 – (1) Denetimi üstlenenler denetim kadrosunda yer alan denetçilerin eğitim yükümlülüğünü yerine getirip getirmediklerini takip etmekle yükümlüdür. Denetim faaliyeti durdurulan denetçilerin denetim ekiplerinde yer almasından denetçi ile birlikte denetimi üstlenenler de sorumludur.
Müracaat, bildirim ve itirazda usul
MADDE 16 – (1) Bu Tebliğ kapsamında yapılacak müracaat, bildirim ve itirazlar elektronik ortamda ve 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde tanımlanan “Güvenli Elektronik İmza” kullanılarak yapılır.
(2) Haklı bir sebeple elektronik ortamda yapılamayan müracaat, bildirim ve itirazlar daha sonra elektronik ortama aktarılmak kaydıyla kâğıt ortamında yazılı olarak yapılabilir.
Tebliğde hüküm bulunmayan haller
MADDE 17 – (1) Bu Tebliğde hüküm bulunmayan hallerde Başkanlık görüşüne itibar edilir.
Mevcut denetçiler için eğitim yükümlülüğünün başlangıcı
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 1/1/2017 tarihinden önce sicile kaydedilmiş olan denetçilerin eğitim yükümlülüğü 1/1/2018 tarihinde başlar.
Yürürlük
MADDE 18 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 19 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Başkanı yürütür.