Özet
".DAVACININ ORTAĞI OLDUĞU ŞİRKETİN ORTAKLIK YAPISI VE ŞİRKET ADINA, KURUM HASILATININ BİR KISMININ GİZLENDİĞİNDEN BAHİSLE YAPILAN TARHİYATIN KESİNLEŞMİŞ OLMASI DİKKATE ALINDIĞINDA, MENKUL SERMAYE İRADININ NAKDEN VE HESABEN ELDE EDİLMEDİĞİNİ KANITLAMA YÜKÜNÜN MÜKELLEFE DÜŞECEĞİ HAKKINDA.
İçtihat Metni
... Anonim Şirketi'nin 1997 yılına ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucu bulunan matrah farkı nedeniyle şirketin ortağı olan davacının bu farktan payına düşen menkul sermaye iradını beyan etmemesi neden gösterilerek adına 1998 takvim yılı için re'sen ağır kusur cezalı gelir vergisi salınmış ve fon payı hesaplanmıştır.
Bursa Vergi Mahkemesinin 17.6.2003 gün ve E:2002/1274, K:2003/2356 sayılı kararıyla; menkul sermaye iradının beyanının, iradı sağlayanlar tarafından, iradın hak sahibine ödenmesine bağlı olduğu, elde etmenin, hukuki ve ekonomik tasarruf imkanının doğduğu anda gerçekleşeceği, hukuki tasarrufun gelir sahibinin talepte bulunma hakkını, ekonomik tasarrufun ise gelirin sahibinin emrine amade kılınmasını ifade ettiği, anonim şirket genel kurulunun ya da genel kurulun verdiği yetkiye dayanılarak yönetim kurulunun 1997 yılı kazancından kâr payı dağıtımı yaptığı yolunda hukuken kabul edilebilir tespitlerle menkul sermaye iradı elde ettiği saptanmayan davacı adına yapılan tarhiyatta yasaya uygunluk görülmediği gerekçesiyle cezalı tarhiyatı kaldırmıştır.
Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesinin 15.12.2004 gün ve E:2003/1959, K:2004/3194 sayılı kararıyla; davacının ... Anonim Şirketi'nin sermayesinin %99'una sahip olduğu ve diğer beş ortağın sahip oldukları hisse senetleri toplamının, şirketin sermayesinin sadece %1'ini temsil ettiği, şirketin 1997 vergilendirme döneminde, aktifinde kayıtlı fabrika binasını yaklaşık 7 trilyon liraya sattığı; ancak, hasılatını, kurum hasılatının ve bu satıştan sağlanan kârı da, kurum kazancının dışında bıraktığının saptandığı ve bu nedenle salınan kurumlar vergisine karşı açılan davanın reddedildiği, bu durumda anonim şirketin kayıt ve beyan dışı bıraktığı kurum kazancının şirket tüzel kişiliği tarafından tasarruf edildiğini kanıtlama yükünün davacıya düştüğü, davacının hisse senetlerinin ve sermayesinin neredeyse tamamına yakınına sahip olduğu anonim şirketin kayıtlarında, kurum kazancının ve dağıtılabilir kâr payının aynı düzeyde yükselmesi sonucu yaratacak olan satış hasılatından doğan ve gizlenen kurum kazancının, hesaben ödenmiş olduğunun kabulünü gerektiren muamele aranmasının gereksiz olduğu, bu tür bir kazancın dağıtılabilir hale gelmesi için dağıtım kararı alınmayacağının da açık olduğu, öte yandan, şirket adına yapılan tarhiyata karşı açılan davanın reddine ilişkin karar, Dairenin 15.12.2004 gün ve E:2004/2094 ve K:2004/3193 sayılı kararıyla bozulduğundan, bozma kararı üzerine verilecek kararın sonucu da dikkate alınarak yeniden karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan Bursa Vergi Mahkemesi 12.6.2006 günlü ve E:2006/926, K:2006/1002 sayılı kararıyla tarhiyatın kaldırılması yolundaki kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş, vergi inceleme raporuna dayalı tarhiyatta yasal düzenlemeye aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti :Savunmada bulunulmamıştır.
Danıştay Tetkik Hakimi Gülsen BÎŞKİN'in Düşüncesi:Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Nurten KAR AÇ AY'in Düşüncesi:Danıştay Üçüncü Dairesinin 15.12.2006 gün ve K:2004/3194 sayılı bozma kararında yer alan esaslar doğrultusunda temyiz isteminin kabulü ile temyize konu ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MÎLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
... Anonim Şirketinin %99 hisseli ortağı olan ve menkul sermaye iradı dolayısıyla vergi mükellefiyet kaydı bulunmayan davacı adına, sözü edilen anonim şirketin 1997 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak, 1998 yılı için re'sen salınan, ağır kusur cezalı gelir vergisi ile hesaplanan fon payını kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı, vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmektedir.
... Anonim Şirketi adına kurum kazancını gizlemesi nedeniyle salınan cezalı kurumlar vergisine karşı açılan davanın reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararına yönelik yükümlü temyiz istemi, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 30.3.2007 günlü ve E:2006/345, K:2007/118 sayılı kararıyla reddedildiğinden, anonim şirketin 1997 yılında fabrika binası ile arazisinin satışından sağlanan kârı, kurum kazancı içinde beyan etmediği hususu karara bağlanmış durumdadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3 üncü maddesinin (B) bendinde yer alan, vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, iktisadi, ticari ve teknik raporlara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat yükünün, bu iddiayı ileri süren tarafa ait olacağı yolundaki kural gereğince, kurumun hesap ve işlemlerinin, kurum kazancının doğru olarak saptandığını gösterecek şekilde düzenlendiği hallerde, bu kazanan dağıtıldığını kanıtlama yükü vergi dairesine ait olmakla birlikte, davacı şirketin, fabrika binası ve arazisinin satışına ilişkin faturayı kayıtlarına yansıtmayarak kurum kazancını gizlediği olayda, kayıt dışı bırakılan bu kazancın dağıtılmayarak şirket tüzel kişiliği bünyesinde tutulduğunu kanıtlama yükünün vergi dairesine değil, davacıya düştüğü açıktır.
Bu durumda, davacıdan kurum tarafından kâr dağıtımı yapılmadığı yolundaki iddiasını kanıtlaması istendikten ve sunulan kanıtlar incelendikten sonra karar verilmesi gerekirken, bu hususlar araştırılmadan verilen, menkul sermaye iradının nakden veya hesaben ödendiği kanıtlanmadıkça vergiyi doğuran olayın gerçekleşmiş sayılamayacağı, yolundaki vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Bursa Vergi Mahkemesinin 12.6.2006 günlü ve E:2006/926, K:2006/1002 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda hüküm altına alınacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 30.3.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar vergi mahkemesi ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında istemin kabulünü gerektirecek nitelikte görülmediğinden, temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.
".DAVACININ ORTAĞI OLDUĞU ŞİRKETİN ORTAKLIK YAPISI VE ŞİRKET ADINA, KURUM HASILATININ BİR KISMININ GİZLENDİĞİNDEN BAHİSLE YAPILAN TARHİYATIN KESİNLEŞMİŞ OLMASI DİKKATE ALINDIĞINDA, MENKUL SERMAYE İRADININ NAKDEN VE HESABEN ELDE EDİLMEDİĞİNİ KANITLAMA YÜKÜNÜN MÜKELLEFE DÜŞECEĞİ HAKKINDA.
İçtihat Metni
... Anonim Şirketi'nin 1997 yılına ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucu bulunan matrah farkı nedeniyle şirketin ortağı olan davacının bu farktan payına düşen menkul sermaye iradını beyan etmemesi neden gösterilerek adına 1998 takvim yılı için re'sen ağır kusur cezalı gelir vergisi salınmış ve fon payı hesaplanmıştır.
Bursa Vergi Mahkemesinin 17.6.2003 gün ve E:2002/1274, K:2003/2356 sayılı kararıyla; menkul sermaye iradının beyanının, iradı sağlayanlar tarafından, iradın hak sahibine ödenmesine bağlı olduğu, elde etmenin, hukuki ve ekonomik tasarruf imkanının doğduğu anda gerçekleşeceği, hukuki tasarrufun gelir sahibinin talepte bulunma hakkını, ekonomik tasarrufun ise gelirin sahibinin emrine amade kılınmasını ifade ettiği, anonim şirket genel kurulunun ya da genel kurulun verdiği yetkiye dayanılarak yönetim kurulunun 1997 yılı kazancından kâr payı dağıtımı yaptığı yolunda hukuken kabul edilebilir tespitlerle menkul sermaye iradı elde ettiği saptanmayan davacı adına yapılan tarhiyatta yasaya uygunluk görülmediği gerekçesiyle cezalı tarhiyatı kaldırmıştır.
Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesinin 15.12.2004 gün ve E:2003/1959, K:2004/3194 sayılı kararıyla; davacının ... Anonim Şirketi'nin sermayesinin %99'una sahip olduğu ve diğer beş ortağın sahip oldukları hisse senetleri toplamının, şirketin sermayesinin sadece %1'ini temsil ettiği, şirketin 1997 vergilendirme döneminde, aktifinde kayıtlı fabrika binasını yaklaşık 7 trilyon liraya sattığı; ancak, hasılatını, kurum hasılatının ve bu satıştan sağlanan kârı da, kurum kazancının dışında bıraktığının saptandığı ve bu nedenle salınan kurumlar vergisine karşı açılan davanın reddedildiği, bu durumda anonim şirketin kayıt ve beyan dışı bıraktığı kurum kazancının şirket tüzel kişiliği tarafından tasarruf edildiğini kanıtlama yükünün davacıya düştüğü, davacının hisse senetlerinin ve sermayesinin neredeyse tamamına yakınına sahip olduğu anonim şirketin kayıtlarında, kurum kazancının ve dağıtılabilir kâr payının aynı düzeyde yükselmesi sonucu yaratacak olan satış hasılatından doğan ve gizlenen kurum kazancının, hesaben ödenmiş olduğunun kabulünü gerektiren muamele aranmasının gereksiz olduğu, bu tür bir kazancın dağıtılabilir hale gelmesi için dağıtım kararı alınmayacağının da açık olduğu, öte yandan, şirket adına yapılan tarhiyata karşı açılan davanın reddine ilişkin karar, Dairenin 15.12.2004 gün ve E:2004/2094 ve K:2004/3193 sayılı kararıyla bozulduğundan, bozma kararı üzerine verilecek kararın sonucu da dikkate alınarak yeniden karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan Bursa Vergi Mahkemesi 12.6.2006 günlü ve E:2006/926, K:2006/1002 sayılı kararıyla tarhiyatın kaldırılması yolundaki kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş, vergi inceleme raporuna dayalı tarhiyatta yasal düzenlemeye aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti :Savunmada bulunulmamıştır.
Danıştay Tetkik Hakimi Gülsen BÎŞKİN'in Düşüncesi:Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Nurten KAR AÇ AY'in Düşüncesi:Danıştay Üçüncü Dairesinin 15.12.2006 gün ve K:2004/3194 sayılı bozma kararında yer alan esaslar doğrultusunda temyiz isteminin kabulü ile temyize konu ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MÎLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
... Anonim Şirketinin %99 hisseli ortağı olan ve menkul sermaye iradı dolayısıyla vergi mükellefiyet kaydı bulunmayan davacı adına, sözü edilen anonim şirketin 1997 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak, 1998 yılı için re'sen salınan, ağır kusur cezalı gelir vergisi ile hesaplanan fon payını kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı, vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmektedir.
... Anonim Şirketi adına kurum kazancını gizlemesi nedeniyle salınan cezalı kurumlar vergisine karşı açılan davanın reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararına yönelik yükümlü temyiz istemi, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 30.3.2007 günlü ve E:2006/345, K:2007/118 sayılı kararıyla reddedildiğinden, anonim şirketin 1997 yılında fabrika binası ile arazisinin satışından sağlanan kârı, kurum kazancı içinde beyan etmediği hususu karara bağlanmış durumdadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3 üncü maddesinin (B) bendinde yer alan, vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, iktisadi, ticari ve teknik raporlara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat yükünün, bu iddiayı ileri süren tarafa ait olacağı yolundaki kural gereğince, kurumun hesap ve işlemlerinin, kurum kazancının doğru olarak saptandığını gösterecek şekilde düzenlendiği hallerde, bu kazanan dağıtıldığını kanıtlama yükü vergi dairesine ait olmakla birlikte, davacı şirketin, fabrika binası ve arazisinin satışına ilişkin faturayı kayıtlarına yansıtmayarak kurum kazancını gizlediği olayda, kayıt dışı bırakılan bu kazancın dağıtılmayarak şirket tüzel kişiliği bünyesinde tutulduğunu kanıtlama yükünün vergi dairesine değil, davacıya düştüğü açıktır.
Bu durumda, davacıdan kurum tarafından kâr dağıtımı yapılmadığı yolundaki iddiasını kanıtlaması istendikten ve sunulan kanıtlar incelendikten sonra karar verilmesi gerekirken, bu hususlar araştırılmadan verilen, menkul sermaye iradının nakden veya hesaben ödendiği kanıtlanmadıkça vergiyi doğuran olayın gerçekleşmiş sayılamayacağı, yolundaki vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Bursa Vergi Mahkemesinin 12.6.2006 günlü ve E:2006/926, K:2006/1002 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda hüküm altına alınacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 30.3.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar vergi mahkemesi ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında istemin kabulünü gerektirecek nitelikte görülmediğinden, temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.
(DANIŞTAY Vergi
Dava Daireleri Kur. 2006/348 E.N , 2007/119 K.N.)