15 Şubat 2018 Perşembe

ÇEKİN ÜZERİNDEKİ TUTARIN RAKAMLA VE YAZIYLA FARKLI OLMASI SAHTECİLİK SUÇUNU OLUŞTURUR MU?


Sanık A...'un resmi belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı TCK’nun 210/1, 204/1 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.02.2008 gün ve 582-40 sayılı hükmün sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 14.02.2013 gün ve 18583-2725 sayı ile;

“Alınan ilk ekspertiz raporunda, söz konusu çekteki YENİ kelimesinin Ö... isimli kişinin eli ürünü olduğunun belirtildiği, Ö... isimli kişinin de, bu kelimeyi kendisinin yazıp yazmadığını hatırlamadığını söylediği, alınan Adli Tıp Kurumu raporu, söz konusu kelimenin 3. bir kişi tarafından farklı bir kalemle yazıldığını tespit etmekle beraber, kelimedeki harf sayısının eksik olması nedeniyle Ö...'a veya sanığa ait olup olmadığını tespit edemeyeceğini belirttiği, mahkeme kararında ise, bu kelimenin 3. bir kişi tarafından farklı bir kalemle atıldığını, daha önceki ciro silsilesinde çekin 650 YTL olarak tedavül gördüğünün sabit olduğunu, hatta bu şekilde dolaşımda olduğuna dair dosya içerisinde çekin fotokopisinin de bulunduğunu, gerçekte ticari kapasitesi yüksek olmadığı anlaşılan sanığın sahte çeki kullanarak üzerine yüklenen suçu işlediğini belirttiği, bu nedenle alınan Adli Tıp Kurumu raporu ile mahkeme gerekçesi arasında esasta bir çelişki bulunmadığı, sanığın da aşamalarda değişmeyen ifadelerinde, bu çekin 650.000 YTL olduğunda ısrar ettiği ve aralarındaki hukuki ilişkiye istinaden düzenlendiğini belirttiği dikkate alınarak, bir şekilde sahte olarak hazırlanan çeki kendisi bizzat düzenlemese bile TCK'nın 204. maddesi kapsamında kullandığı ve menfaat temin etmeye çalıştığının kesin olarak anlaşılması karşısında sanık tarafından suçun işlendiği sabit olmakla mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamış ve bu nedenle bozma isteyen tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir" açıklamasıyla onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 30.12.2014 gün ve 379750 sayı ile;

“Sanığın gerçekte 650 YTL bedelli olan çeki Altıyüzellibin YTL olarak icraya koyup tahsil etmeye çalışması nedeniyle dolandırıcılığa teşebbüs suçunu işlediği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak, sanığa atfedilen sahtecilik suçunun, çek üzerine 'YENİ' kelimesini eklemesi veya ekletmesi şeklindeki eyleminin gereksiz olması nedeniyle oluşmadığı kanatindeyiz. Gözden kaçırılan husus, suça konu çekin ilk düzenlendiği anda yazı ile yazılan bedel kısmında 'altıyüzellibin ytl' yazılı olduğudur. Yazı ile yazılan kısmın yanında yeni Türk Lirasının kısaltması olan 'ytl' yazması nedeniyle ayrıca 'YENİ' kelimesinin eklenmesine gerek yoktur. Sanığın ilk olarak çeki bankaya ibrazında banka tarafından yazı ile yazılan bedel kısmına itibar edilerek işlem yapılması gerekirdi. Nitekim çekin bir başka şubeye ibrazında, sonradan eklenen veya eklettirilen ve kim tarafından eklendiği belirlenemeyen 'YENİ' kelimesinin yanında bir paraf olmadan banka işlem yapmıştır.

Suça konu çek üzerinde sanığın yaptığı veya yaptırdığı eklemenin, çekin zorunlu unsurlarında herhangi bir değişiklik meydana getirmemesi ve bu eklemenin gereksiz olması nedeniyle sahtecilik suçu oluşmamıştır ” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 29.0.2015 gün ve 6-1590 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI


Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet hükmü temyiz incelemesinde onanarak kesinleşmiş; hakaret ve tehdit suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz talebi ise miktar yönünden kesinlik sebebiyle reddedilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının tespitine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Katılana ait şahsi çek yaprağının katılanın oğluna ait şirkette muhasebeci olarak çalışan tanık Ö... tarafından bedele ilişkin rakam kısmının "650.00 YTL", yazı kısmının ise “Altıyüzellibin YTL” şeklinde doldurulup katılana imzalatılarak şirketin reklam borcuna karşılık tanık M...’a verildiği, tanık M..’ın da bu çeki cirolamaksızın 650 YTL.'lik yakıt borcuna karşılık işyerinin bulunduğu iş merkezinin yöneticisi tanık R...’e teslim ettiği, tanık R...’in de çeki cirolamaksızın iş merkezinin yakıtını temin ettiği tanık V...’a, yakıt borcuna karşılık olmak üzere 650 YTL bedelle verdiği, tanık V...’un ise bu çeki cirolayarak araç alım-satımı nedeniyle 6000 YTL borçlu olduğu sanığa 5.350 YTL. nakit paranın yanında teslim ettiği, sanığın ise çekin matbu kısmında yer alan “Türk Lirası ödeyiniz” ibaresinin başına kendisi ya da üçüncü bir kişi tarafından “yeni” kelimesi eklendikten sonra çeki, 650.000 YTL. bedelli olduğundan bahisle bankaya ibraz edip çekin arkasına "karşılıksızdır" şerhi yazdırdıktan sonra tahsil için icra dairesine verdiği, durumun anlaşılması üzerine katılanın şikayetçi olduğu,

Katılanın soruşturma ve kovuşturma evrelerindeki benzer anlatımlarında çeki muhasebecisi olan tanık Ö...’ın düzenlediğini, kendisinin sadece imza attığını, çekin rakamla yazılan bedel kısmında "650 YTL" yazdığını, yazı ile yazılan bölüme ise dikkat etmediğini, sanığın çeki 650.000 YTL. olduğundan bahisle tahsile çalışması üzerine çekin silsilesini araştırdığını, tanık Vahap Karakuş’un çeki sanığa teslim etmeden aldığı surette “yeni” ibaresinin bulunmadığını fark ettiğini, bu ibareyi kendisinin veya tanık Ö...’ın yazmadığını, çekin sanığa ulaşana kadar hep 650 YTL. bedelli kabul edilip işlem gördüğünü beyan ettiği,

Sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerindeki benzer beyanlarında; tanık V...’un borcuna karşılık olmak üzere 650.000 YTL. bedelli, keşidecisi katılan olan çeki ciro ederek kendisine verdiğini, çekin üzerinde rakamla "650 YTL" yazdığını fark edip durumu sorduğunda kendisine yazı ile yazılan kısmın geçerli olacağını söylediğini, çeki tahsil için bankaya gittiğinde yeni Türk Lirasına geçiş sebebiyle çekin paraflanması gerektiğinin söylenmesi üzerine katılanın ofisine gittiğini ancak katılanın çeki paraflamadığını, çek üzerinde sahtecilik yapmadığını savunduğu,

Katılan tarafından sanığa karşı açılan borca itiraz davasında Malatya İcra Hukuk Mahkemesinin 29.03.2006 gün ve 2006/63-214 sayılı kararı ile alacak miktarının senette yazı ile "Altıyüzellibin YTL" şeklinde gösterilmesi nedeniyle "Türk Lirası ödeyiniz" ibaresinin önündeki “yeni” kelimesi paraflanmasa dahi çekin geçerliliğini koruyacağı, çekin yazı ve rakamla yazılan miktar bölümlerinde farklılık olması durumunda ise yazı ile yazılan kısmın esas alınacağı gerekçesiyle davanın reddedildiği, bu kararın ise Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 06.07.2006 gün ve 2006/11629-14824 sayılı kararı ile onandığı,

Anlaşılmaktadır.

5237 sayılı TCK'nun "Resmî belge hükmünde belgeler" başlıklı 210. maddesininin birinci fıkrası "(1) Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması hâlinde, resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır" şeklindedir.

Buna göre kambiyo senetlerinden olan çeklerde yapılan sahteciliklerde resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır. Burada söz konusu olan, sadece resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin cezanın uygulanması değildir. Resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin bütün olarak uygulanmasıdır.

Resmi belgede sahtecilik suçu ise 5237 sayılı TCK’nun 204. maddesinde;

“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.

Söz konusu suç, maddenin birinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup, resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkaları aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.

Maddenin ikinci fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise, suçun konusunu oluşturan resmi belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması halinde cezanın yarı oranında artırılması hüküm altına alınmıştır.

Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.

Uyuşmazlık konusunda isabetli bir sonuca ulaşmak için çekin hukuki niteliği ve yapısı da göz önünde tutulmalıdır.

Çek; gerek mülga 6752 sayılı, gerekse mer'i 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda poliçe ve bonodan sonra üçüncü bir kambiyo senedi türü olarak kabul edilmiştir. Çek, hukuki niteliği itibarıyla poliçe gibi bir havaledir. Bu havalenin çek olarak vasıflandırılması için, aynı zamanda banka üzerinden çekilmiş olması zorunludur. Bankada hesap bulundurmak mücerret çek keşide hakkını vermeyeceğinden, ayrıca önceden bu hesap üzerinde çek keşidesi suretiyle tasarruf edilebileceğinin de kararlaştırılmış olması gerekir. Genellikle "çek anlaşması" veya "çek sözleşmesi" olarak adlandırılan bu akit ile muhatap banka, keşideciye çek üzerine yazdığı miktarı ödemeyi vadederken, keşideci de muhatap bankanın ödediği meblağı kendisine tediyeyi taahhüt etmektedir. Böylece, muhatap banka meşru hamil veya cirantaya kendi mal varlığından ancak keşidecinin şahsında hukuki sonuç doğurmak üzere ödemede bulunma yetkisini elde etmektedir.

Bir senedin "çek" niteliğine haiz olabilmesi için taşıması gereken bazı zorunlu kanuni unsurlar bulunmaktadır.

Buna göre çek;
1- Senet metninde "çek" kelimesini ve eğer senet Türkçe'den başka bir dille yazılmış ise o dilde "çek" karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
2- Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi,
3- Ödeyecek kimsenin yani muhatabın ad ve soyadını ya da ticaret unvanını,
4- Ödeme yerini,
5- Keşide tarihini ve yerini,
6- Keşidecinin imzasını, ihtiva etmelidir.
Bu unsurlardan birini taşımayan bir senet çek sayılamayacaktır.

Çekin zorunlu unsurlarından biri olan ihtiva etmesi gereken kayıtsız şartsız meblağın sadece yazıyla veya sadece rakamla ifade edilmesi mümkündür. Ancak gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 730/2. maddesi delaletiyle 588/2. maddesi gerekse meri 6101 sayılı Türk Ticaret Kanununun 818/1-b maddesi delaletiyle 676/1. maddesi uyarınca meblağın hem rakam hem de yazı ile ifade edilmesi ve bu meblağlar arasında fark bulunması durumunda yazı ile gösterilen meblağ esas alınacaktır.

Öte yandan 31.01.2004 tarih ve 5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun
un 1. maddesiyle, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin para biriminin "Yeni Türk Lirası" olduğu; 3. maddesiyle, Kanunlarda ve diğer mevzuatta, idarî işlemlerde, yargı kararlarında, her türlü hukukî muamelelerde, kıymetli evrak ve hukukî sonuç doğuran diğer belgeler ile ödeme ve değişim araçlarında Türk Lirasına veya liraya yapılan atıfların belirlenen değişim oranında Yeni Türk Lirasına yapılmış sayılacağı; Geçici 1/3. maddesiyle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının görev alanlarına giren konularda düzenleme yapmaya yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır.

Bu kapsamda Türk Lirasına göre basılmış eski çek karnelerinin kullanımına ilişkin oluşan tereddütlerin giderilmesi amacıyla Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 01.01.2005 tarihinden sonra eski çek karnelerinin kullanımının mümkün olduğu ve eski çek karneleri üzerindeki "TL" ve "Türk Lirası ödeyiniz" ibarelerinin keşideci tarafından "YTL" ve "Yeni Türk Lirası ödeyiniz" şeklinde değiştirilip paraflanmak suretiyle kullanılabileceği görüşünün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirildiği, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının da ülke genelindeki banka şubelerine eski çek defterlerinin kullanımına ilişkin bu görüş doğrultusunda talimat verdiği bilinmektedir.

Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;

Katılana ait çek yaprağının rakam kısmının "650.00 YTL", yazı kısmının ise “Altıyüzellibin YTL” şeklinde doldurulup 650 YTL. bedelli olduğu kabul edilerek birçok kez hamil değiştirdiği, son hamil olan sanığın ise çekin matbu kısmında yer alan “Türk Lirası ödeyiniz” ibaresinin başına kendisi ya da üçüncü bir kişi tarafından “yeni” kelimesi eklendikten sonra çeki, 650.000 YTL. bedelli olduğundan bahisle bankaya ibraz edip çekin arkasına "karşılıksızdır" şerhi yazdırdıktan sonra tahsil için icra dairesine verdiği olayda; gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 730/2. maddesi delaletiyle 588/2. maddesi gerekse meri 6101 sayılı Türk Ticaret Kanununun 818/1-b maddesi delaletiyle 676/1. maddesi uyarınca 650.000 YTL bedelli olduğu kabul edilen çeke eklenen "yeni" ibaresinin çekin unsurlarına ve geçerliliğine bir tesirinin olmadığı, hukuki bir sonuç doğurmayan bu eklemenin sahtecilik olarak kabulünün mümkün bulunmadığı anlaşıldığından sanığın unsurları oluşmayan resmi belgede sahtecilik suçundan beraatine karar verilmesi gerekirken mahkumiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmü ile Özel Daire onama kararında isabet bulunmamaktadır.

Bu itibarla, eylemin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğuna dair mahkemece hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bu yönden mahkeme hükmünün bozulması, bu nedenle de yapılan itirazın kabulü ile dairenin onama kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı İTİRAZININ KABULÜNE,
2- Özel Daire onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Yerel mahkeme hükmünün sanığın eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Bozma kararı gereğince bu suçtan tutuklu bulunan sanığın TAHLİYESİNE,
5- Başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse derhal SALIVERİLMESİNE,
6- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.03.2016 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

(Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/15-240 E,2016/120 K.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder