ÖZET : 6762 sayılı TTK'nın 362/1. maddesine göre, yönetim
kurulu yıllık faaliyet raporunun, denetçi raporunun, safi kazancın nasıl
dağıtılacağına dair tekliflerin anonim şirket genel kurul toplantısından en az
15 gün önce şirketin merkez ve şubelerinde pay sahiplerinin emrine amade
bulundurulması gerekir. Bu madde hükmüne uyulmaması TTK'nın 381. maddesi
hükmüne göre iptal sebebidir. Anılan
maddeye göre, kanuna, ana sözleşmeye ve afaki iyi niyete aykırı genel kurul
kararlarının iptali için karar ile aykırılık arasında bir illiyet bağının
bulunması, kararın alınmasına sözkonusu aykırılığın neden olmuş olmasışart
değildir. Bu nedenle iptal davası açan davacı sadece kararın kanuna,
anasözleşmeye veya afaki iyi niyet kurallarına aykırılığını kanıtlamakla
yetinebilir. Ancak, davalışirketin de mevcut kanuna, ana sözleşmeye veya afaki
iyi niyete aykırılığın kararın alınmasını etkilemediğini kanıtlamak suretiyle
kararın iptalini önleyebilme yetkisi bulunmaktadır. Olayda, davacı ortağın bilgi alma hakkının
ihlali ile alınan kararlar arasında illiyet bağının bulunmasıhalinde ancak
alınan kararların iptali sözkonusu olabilir. Bu durumda, mahkemece, davalıya
alınan kararlarla davacının bilgi edinme hakkının ihlali arasında bir
nedensellik bulunmadığını kanıtlama imkanıtanınmadan kararın iptaline
hükmedilmesi doğru değildir. Ayrıca,
TTK'nın 374. maddesinde oy hakkının kullanılamayacağı iki hal
"mahrumiyet" başlığı altına öngörülmüştür. Anılan hükme göre, pay
sahiplerinden hiç biri, kendisi veya karı ve kocası yahut usul ve füru ile
şirket arasındaki şahsi bir işe veya davaya konu olan müzakerelerde oy
kullanamayacağı gibi, şirket işlerinin görülmesine her hangi bir suretle
katılmış olanlar yönetim kurulu üyelerinin ibrasına dair kararlarda oy
kullanamazlar. Yönetim Kurulu üyelerinin ibrası "şahsi bir iş" olarak
değerlendirilemeyeceğinden annenin yönetim kurulu üyelerinin ibrası konusunda
oy kullanması da yoksunluk hali olarak değerlendirilemez. Bu nedenle iptali
istenilen genel kurul toplantısının yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin
maddesinin iptaline karar verilmiş olması yanlıştır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir Asliye 4.
Ticaret Mahkemesi'nce verilen 17.11.2005 tarih ve 2003/588-2005/630 sayılı
kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak taraf vekilleri tarafından
istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 19.06.2007 gününde davalı avukatı
M.D. gelip, davacı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin
de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatı
dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süredarlığından ötürü işin
incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik
Hakimi Ahmet Susoy tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya
içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup
incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalışirket ortağı
olup, şirketin 2002 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısının 20.06.2003
tarihinde yapıldığını, gerek bu toplantının hazırlık işlemleri, gerekse
toplantıda alınan kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu, toplantıdan bir
gün önce şirket merkezine gidildiğinde TTK'nın 362. maddesi gereğince şirket
merkezinde toplantıdan en az 15 gün önceden hazır bulundurulması gereken
denetçi raporunun bulunmadığı, yönetim kurulu faaliyet raporunun ise imzasız
olduğunun görüldüğünü, hazır olan belgelerden suret talebinin ise yerine
getirilmediğini; bu hususun noter marifetiyle tespit ettirildiğini, TTK'nın
362. maddesi hükmüne aykırı davranılarak müvekkilinin bilgi alma hakkının ihlal
edildiğini, hazirun cetvelinin gerçek durumu yansıtmadığını, genel kurulda
müzakeresi yapılan bilançonun gerçeğe ve usule aykırı düzenlendiğini, bilançoda
sermaye yedekleri altında özel bir fona yer verildiği halde, bu fonun
maliyetinin ne olduğu, varlık nedeni ve fondaki paranın nerede
değerlendirildiğinin bilançodan anlaşılamadığını, şirket yönetim kurulu
üyelerinin şirkete sattığıtaşınmazların aradan 2 yıl geçtikten sonra alım
bedellerinin çok altında üçüncü kişilere satılabildiğini, oysa bilançoda
taşınmazların değerinin 2001 yılına göre ( 4.163.686.238.216 ) TL. olarak
gösterildiğini, gerçekte olmayan bu değer artışına pasifte bir karşılık
ayrılmadığını, şirketin kullanıldığı banka kredilerinde gereksiz yere fahiş artış
olduğunu, kar dağıtmayan şirketin sermayesinden fazla ortaklarından alacağının
olmasının şirketin yalnızca yönetim kurulu üyelerinin lehine çalıştırıldığını
gösterdiğini, bilançoda şüpheli ve diğer çeşitli alacaklar adı altında yer alan
rakamların ne olduğunun anlaşılamadığını, bilançoda esas sermayesinin
55.000.000.TL'sinin ödenmemiş gözüktüğü halde, TTK'nın 391. maddesine aykırı
olarak sermaye artışı yapılamayacağını, gerçeğe aykırı bilanço nedeniyle
yönetim kurulunun ibra edilemeyeceği gibi yönetim kurulu üyelerinin annesi olan
pay sahibinin yönetim kurulunun ibrasına ilişkin oylamada oy hakkının
bulunmadığını, gerçeğe aykırı bilanço nedeniyle bu bilançonun tasdiki yönünde
görüp belirten denetçinin ibrasına ilişkin kararında iptalinin gerektiğini, şirket
ortaklarının kazanılmış haklarının ihlali anlamına gelen ve objektif iyi niyet
kurallarına aykırı 2002 yılı karının dağıtılmaması yönündeki genel kurul
kararında iptalinin gerektiğini, anasözleşmenin 45. maddesinin tadiline ilişkin
alınan kararında iptalinin gerektiği, denetçi seçimi ve fona ücret ödenmesine
dair alınan kararın dahi şirket menfaatlerine aykırı olacağı, yönetim kurulu
üyeleri ve onların annesi olan hissedarın TTK'nın 334 ve 335. maddeler
gereğince yapılacak oylamada 374. madde gereğince oy kullanamayacağını ileri
sürerek, 20.06.2003 tarihli genel kurul toplantısında yasaya, anasözleşmeye ve
objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak alınan kararların iptaline karar
verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı iddialarının asılsız olduğu, muhalefet şerhi
bulunmayan konularda dava açılamayacağını, genel kurul toplantısına çağrının
usul ve yasaya uygun olarak yapıldığını, bilanço ve kar/zarar hesaplarının
gerçek durumu yansıttığını, açılan davanın haksız ve kötü niyetle açıldığını
iddia ederek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna
nazaran, İzmir 11. Noterliğince düzenlenen tutanakta, yönetim kurulu
raporlarının hazır fakat imzasız olduğu, denetçi raporunun ise şirkette
bulunmadığının ifade edildiği, kar dağıtımına ilişkin teklifinde olmadığı, bu
durumun TTK'nın 362.ve 325.maddeleri uyarınca bilgi alma hakkının engellenmesi
niteliğinde olduğu, yine nüfus kaydına göre yönetim kurulu üyelerinin ibrasına
ilişkin oylamada, yakın akraba olan annenin oy kullandığı, bu durumun TTK'nın
374. maddesine aykırılığı gündeme getirdiği, TTK'nın 361/3. maddesi uyarınca
verilen oyların karara etkili olduğu gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulü ile
genel kurul tutanağının bilanço ve kar/zarar hesabının kabulüne dair 4, yönetim
kurulu üyelerinin ve denetçinin ibrasına ilişkin 5, kar dağıtımına ilişkin 6,
sermaye artırımına ilişkin 7 nolu kararlarının bilgi alma hakkına aykırılık,
yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ve TTK'nın 334 ve 335. maddelerine göre
verilen işin kararının ise Necla A.'nın yönetim kurulu üyelerinin anneleri
olmaları nedeniyle TTK'nın 374. ve 361/3. maddeleri gereğince iptallerine,
diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1- Dava dosyası
içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan
delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön
bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin
kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun,
denetçi raporunun safi kazancın nasıl dağıtılacağına dair tekliflerin anonim
şirket genel kurul toplantısından en az 15 gün önce şirketin merkez ve
şubelerinde pay sahiplerinin emrine amade bulundurulmasını öngören TTK'nın
362/1. maddesi hükmüne riayet olunmaması, genel kurul kararının yok sayılmasına
veya butlanına neden olmayıp TTK'nın 381. maddesi hükmüne göre bir iptal sebebi
teşkil edebilir. Ortağın bilgi edinme
hakkının ihlali nedeniyle, genel kurul toplantısında yanlış bir kararın
alınmasısonucu doğmuş ise, diğer gerekçeler yanında bu bilgi alma hakkının
ihlali ile bağlantılı olarak da kararın iptali gündeme gelebilir. TTK'nın 381.
maddesinde kanuna, ana sözleşmeye ve afaki iyi niyete aykırıgenel kurul
kararlarının iptali için karar ile aykırılık arasında bir illiyet bağının
bulunması, yani kararın alınmasına sözkonusu aykırılığın neden olmuş olmasını
açıkça şart koşmamıştır. Kanun koyucu iptal edilebilir karar ile kanuna,
anasözleşmeye veya afaki iyi niyete aykırılık arasında bir illiyet bağının
varlığını açıkça kabul etmektedir. Bu nedenle iptal davası açan davacı sadece
kararın kanuna, anasözleşmeye veya afaki iyi niyet kurallarına aykırılığını
kanıtlamakla yetinebilir, ayrıca bu aykırılığın iptali dava edilen kararın
alınmasına neden olduğunu da kanıtlamak zorunda değildir. Buna karşılık,
davalışirketin mevcut kanuna, ana sözleşmeye veya afaki iyi niyete aykırılığın
kararın alınmasınıetkilemediğini kanıtlamak suretiyle kararın iptalini
önleyebilme yetkisine sahip olduğunun da kabul edilmesi gerekir ( Prof. Dr.
Erdoğan Moroğlu, TTK'ya göre Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının
Hükümsüzlüğü, İstanbul-2001, sayfa 181. ). Açıklanmaya çalışıldığı üzere, davacı
ortağın bilgi alma hakkının ihlali nedeniyle genel kurul toplantısında yanlış
bir kararın alınmış olması, diğer bir anlatımla bilgi vermeme ile alınan
kararlar arasında illiyet bağının bulunması halinde ancak alınan kararların
iptali sözkonusu olabilir. Bu durumda, mahkemece, davalıya alınan kararlarla
davacının bilgi edinme hakkının ihlali arasında bir nedensellik bulunmadığını
kanıtlama imkanı tanınmadan, yazılışekilde salt bilgi edinme hakkının
ihlalinden bahisle, bilanço ve kar/zarar hesabının kabulüne dair ( 4 ), denetçi
ve yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin ( 5 ), karın dağıtılmamasına
ilişkin ( 6 ) ve nihayet sermaye artırımına ilişkin ( 7 ). gündem maddelerinin
iptaline karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. 3- TTK'nın 374. maddesinde oy hakkının
kullanılamayacağı iki hal "mahrumiyet" başlığı altına öngörülmüştür.
Anılan hükme göre, pay sahiplerinden hiç biri, kendisi veya karı ve kocası
yahut usul ve füru ile şirket arasındaki şahsi bir işe veya davaya konu olan
müzakerelerde oy kullanamayacağı gibi, şirket işlerinin görülmesine her hangi
bir suretle katılmış olanlar yönetim kurulu üyelerinin ibrasına dair kararlarda
oy kullanamazlar. Somut olayda yönetim
kurulu üyelerinin ibrasını sağlayan oyların sahibi N.A.'nın şirket işlerinin
görülmesine herhangi bir surette katıldığı iddia edilmiş değildir. O halde yasa
hükmünün 2. fıkrasının bu davada tartışılmasına gerek bulunmamaktır. Birinci
fıkradaki yoksunluk halinin gerçekleşmesi için ise, gündem maddesinin, pay
sahibi veya eşi veya usul ve füru ile şirket arasındaki şahsi bir işe yahut
davaya dair olması icap eder. Yönetim Kurulu üyelerinin ibrasının "şahsi
bir iş" olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından, anılan yasa hükmünün
annenin yönetim kurulu üyelerinin ibrası konusunda oy hakkından yoksunluk hali
olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir. O halde mahkemece, iptali
istenilen genel kurul toplantısının yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin
( 5 ) maddesinin ayrıca bu nedenle dahi iptaline karar verilmiş olması yanlış
olmuş ve kararın açıklanan nedenle davalı yararına bozulmasına karar vermek
gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( l ) nolu bentte açıklanan nedenlerle
davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 )
ve ( 3 ) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü
ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir edilen 500.00YTL duruşma
vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı
bakiye 0.90 YTL. temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği
temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 19.07.2007
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder