31 Temmuz 2016 Pazar

ŞİRKET GENEL KURULUNUN İPTALİ İSTEMİNDE HUSUMET

ÖZET : Şirket genel kurulunun iptali isteminde husumetin şirkete yöneltilmesi gerekirken, şirketin temsilcisine yöneltilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 
DAVA : Taraflar arasındaki davanın İstanbul Asliye 5. Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 11.3.1998 tarih ve 96-307 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi A. O. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:  
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu, davalı şirketin 26.10.1995 günlü olağan genel kurul toplantısında bir kısım ortağıimzalarının sahte olduğunu, gerçek kişilerin katılımı ile yapılmadığını ileri sürerek genel kurulda alınan kararların iptaline karar verilmesini istemiştir.  Davalılar vekili, müvekkillerinden B.'a husumet yöneltilemeyeceğini imzaların da sahte olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. 
n
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre; 25.10.1995 tarihli genel kurulda tutanağındaki B., T., M. E. isimleri altındaki imzaların bu şahıslara ait olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 25.10.1995 tarihli genel kurul kararlarının iptaline karar verilmiştir. Kararı davalılar vekili temyiz etmiştir. 
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalılar vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 
2- Ancak; davacı, davalı şirketin genel kurulun iptalini istemiş olup, diğer davalı B. davalışirketin temsilcisidir. Genel kurulun iptali davasında husumet şirkete yöneltilebilir. O halde, davalı B. açısından davanın husumet yönünden reddi gerekir iken yazılışekilde B. hakkındaki davanın da kabulü doğru görülmemiş, hükmün belirtilen nedenlerle davalı B. yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı Burhan yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.1.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KAPALI FATURADA FATURA BEDELİNİN ÖDENDİĞİNİN İSPATI

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

- K A R A R -

Davacı vekili, müvekkilinin faturalara dayalı alacak için yaptığı icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, faturaların kapalı fatura olduğunu, müvekkilinin borçlu olmadığını savunarak, davanın reddine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, takibe konu faturaların kapalı fatura olup borcun ödendiğine karine teşkil ettiği, karinenin aksinin davalı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ve kötüniyet tazminatına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, irsaliyeli faturalara dayalı icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Fatura içerisine alt kısma atılan satıcı kaşe ve imzası faturayı kapalı fatura haline getirir. Kapalı fatura mal bedelinin ödendiğine karinedir. Takibe konu irsaliyeli faturaların üst kısmında davacı şirketin kaşesi ve imzası bulunmakta olup faturalar açık faturadır. Ayrıca dava konusu faturalar davalının ticari defterlerinde kayıtlıdır. Bu durumda ispat yükü faturalar nedeniyle borçlu olmadığını savunan davalıda olduğu halde yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 07/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

30 Temmuz 2016 Cumartesi

SMMM ve YMM ÜCRET TARİFESİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI DAİR TARİFE

MADDE 1 – 31/12/2015 tarihli ve 29579 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “2016 Yılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Asgari Ücret Tarifesi”nin eki “EK-1-B”de yer alan “TABLO III” bölümünün “1. KURULUŞ İŞLEMLERİ” başlıklı kısmı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 2 – Aynı Tarifenin eki “EK-3”te yer alan “2016 YILI YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK TASDİK İŞLEMLERİ ASGARİ ÜCRETLERİ” bölümünün “V YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER TARAFINDAN YAPILAN DİĞER İŞ VE İŞLEMLER” başlığı altındaki “1. KURULUŞ İŞLEMLERİ” kısmı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 3 – Bu Tarife yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 4 – Bu Tarife hükümlerini Maliye Bakanı yürütü

TAHSİLAT GENEL TEBLİĞİ (SERİ: B SIRA NO: 10)/Gelir İdaresi Başkanlığından

Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğde, Kültür ve Turizm Bakanlığından alınmış yatırım veya işletme belgesi bulunan konaklama tesislerinin yatırımcı veya işletmecisi olan gerçek ve tüzel kişilerin Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazları izinsiz kullanımlarından dolayı ödemeleri gereken ecrimisil borçlarından vergi dairelerine intikal etmiş olanların, 14/4/2016 tarihli ve 6704 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 15 inci maddesiyle 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna eklenen geçici 19 uncu maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında yapılandırılmasına dair usul ve esaslar belirlenmiştir.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 4706 sayılı Kanunun geçici 19 uncu maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 3 – (1) Bu Tebliğde yer alan;
a) Borçlu: Kültür ve Turizm Bakanlığından alınmış yatırım veya işletme belgesi bulunan konaklama tesislerinin yatırımcı veya işletmecisi olan gerçek ve tüzel kişileri,
b) Fıkra: 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 19 uncu maddesinin üçüncü fıkrasını,
c) Milli emlak birimleri: Ecrimisil alacağını tahakkuk ettiren ve Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün taşra birimleri olan milli emlak dairesi başkanlığını, milli emlak müdürlüğünü ve malmüdürlüğü milli emlak servisini,
ç) Turizm belgesi: Konaklama tesisi için Kültür ve Turizm Bakanlığından alınmış turizm yatırımı belgesi, turizm işletmesi belgesi veya kısmi turizm işletmesi belgesini,
ifade eder.
Kapsama giren borçlar
MADDE 4 – (1) Fıkra kapsamındaki borçluların ecrimisil borçlarını yapılandırarak ödeyebilmeleri için bu borcun;
a) 4706 sayılı Kanunun geçici 19 uncu maddesinin yürürlüğe girdiği 26/4/2016 tarihi itibarıyla (bu tarih dahil) vadesi geldiği halde ödenmemiş olması,
b) 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında takip ve tahsil edilmek üzere vergi dairelerine gönderilmiş olması,
gerekmektedir.
(2) Turizm belgesi olmayanlardan aranılan ecrimisil alacaklarının fıkra kapsamında yapılandırılması mümkün bulunmamaktadır.
(3) Borçlular, vergi dairelerine takip için intikal etmiş olan tüm ecrimisil borçları için fıkra hükmünden yararlanmak üzere başvuruda bulunabilirler.
Başvuru süresi ve şekli
MADDE 5 – (1) Fıkra kapsamında ecrimisil borçlarının yapılandırılarak ödenebilmesi için 4706 sayılı Kanunun geçici 19 uncu maddesinin yürürlüğe girdiği 26/4/2016 tarihini takip eden dördüncü ayın sonu olan 31/8/2016 tarihi mesai saati bitimine kadar bağlı bulunulan vergi dairesine bu Tebliğ ekinde yer alan başvuru dilekçesiyle başvurulması gerekmektedir. Başvuru dilekçesine turizm belgesinin noter tasdikli bir örneği eklenir. Bizzat yapılan başvurularda turizm belgesinin aslının ibrazı koşuluyla noter tasdiki bulunmayan örnek de kabul edilecektir. Vergi dairesince örneğin aslına uygunluğu kontrol edildikten sonra belge aslı iade edilir.
(2) Borçluların birden fazla vergi dairesine olan ecrimisil borçları için her bir vergi dairesine ayrı ayrıbaşvurmaları gerekmektedir.
(3) Borçlular, bağlı bulundukları vergi dairesine doğrudan ya da posta yoluyla şahsen veya kanuni temsilcileri aracılığıyla başvurabilirler. Tüzel kişiler ya da tüzel kişiliği haiz olmayan teşekküller için fıkradan yararlanma başvuruları bunlar adına kanuni temsilcileri tarafından yapılacaktır.
(4) Başvuru dilekçesinin taahhütlü posta veya APS ile gönderilmesi halinde postaya verildiği tarih; adi posta ile gönderilmesi halinde ise vergi dairesinin kayıtlarına intikal ettiği tarih başvuru tarihi olarak dikkate alınacaktır. Posta yoluyla yapılacak başvurularda turizm belgesinin noter tasdikli örneğinin başvuru dilekçesi ile birlikte gönderilmesi gerekmektedir.
(5) Borçluların, fıkra kapsamına giren ecrimisil borçlarının tamamının veya bir kısmının yapılandırılmasını talep etmeleri mümkün bulunmaktadır.
(6) Başvuru dilekçesinin alınması üzerine vergi dairelerince, borçlunun fıkra hükmünden yararlanıp yararlanamayacağını tespit ve varsa ihtilafı sona erdirmek üzere başvuru dilekçesi ve eklerinin birer örneği ile ecrimisilborçlarının dönem, vade ve tutarını gösteren bir yazıyla milli emlak birimlerine aktarılarak;
a) Fıkradan yararlanmak isteyenin fıkra kapsamında turizm belgesine sahip olup olmadığı,
b) Ecrimisil ihbarnamesine veya ecrimisil düzeltme ihbarnamesine karşı dava açılıp açılmadığı veya kanun yollarına başvurulup başvurulmadığı,
hususlarının tespiti ve ihtilafın varlığı halinde feragatin sağlanması istenilecektir.
İhtilaflı ecrimisil alacakları
MADDE 6 – (1) Fıkrada, “… Bu fıkra hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların fıkrada belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları şarttır…” hükmü yer almaktadır.
(2) Ecrimisil alacaklarının ecrimisil ihbarnamesi veya ecrimisil düzeltme ihbarnamesi ile borçlusuna tebliğ edilmesi üzerine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında idare mahkemelerinde dava açılması mümkündür. İhbarnamelere dava açılmış olması, 2577 sayılı Kanunun 27 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince idari işlemin yürütmesini kendiliğinden durdurmadığından ve maddenin ikinci fıkrası kapsamında da mahkemece yürütmenin durdurulmasına karar verilmediği müddetçe, bu alacakların takip edilmesi gerekmektedir.
(3) Ecrimisil alacakları, ödeme süresi içerisinde ödenmediği takdirde 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilmek üzere vergi dairesine bildirilmektedir. Bu alacakların takip ve tahsiliyle ilgili olarak vergi dairelerince yapılan işlemler de idari yargı mercilerinde dava konusu yapılabilmektedir.
(4) Fıkradan yararlanmak isteyenlerin dava açmamaları, dava açmış olmaları halinde davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları, başvurmuşlarsa vazgeçmeleri şart olduğundan; borçluların gerek ihbarnamelere gerekse takip işlemlerine karşı açmış oldukları davalardan ve/veya kanun yollarından kayıtsız ve şartsız feragat etmeleri gerekmektedir.
(5) Fıkradan yararlanmak isteyen borçluların ihbarnamelere veya takip işlemlerine açmış oldukları davalardan ve/veya kanun yollarından feragat ettiklerine ilişkin dilekçeyi ilgili mahkemesine vermeleri ve feragatlerine ilişkin belgeyi ilgisine göre milli emlak birimlerine veya vergi dairelerine ibraz etmeleri gerekmektedir.
(6) İhbarnamelere karşı açılmış olan davalardan ve/veya kanun yollarından feragat edilmesi, davacının talebinden vazgeçmesi sonucunu doğurduğundan, borçlular ihbarnamelerde belirtilen tutar üzerinden fıkradan yararlanabileceklerdir.
Milli emlak birimlerince yapılacak işlemler
MADDE 7 – (1) Milli emlak birimleri vergi dairelerinden gelen bilgi ve belgeler üzerine fıkradan yararlanmak için başvuruda bulunan kişilerin, fıkra kapsamında turizm belgesine sahip olup olmadığını tespit edecektir.
(2) Başvuruda bulunan kişilerin fıkra kapsamında turizm belgesine sahip olmadığının tespit edilmesi halinde bu husus ilgili vergi dairesine onbeş gün içerisinde bildirilecektir.
(3) Fıkradan yararlanmak için başvuruda bulunan kişilerin, fıkra kapsamında turizm belgesine sahip olması durumunda;
a) Ecrimisil borçlarına ilişkin ihbarnamelere dava açılıp açılmadığı ile kanun yollarına başvurulup başvurulmadığı tespit edilecek, ihbarnamelere dava açılmış veya kanun yollarına başvurulmuş olması durumunda borçluyla irtibata geçilmesi ve onbeş gün içerisinde feragatte bulunulması sağlanarak yapılan işlemlerin sonuçları,
b) Borçlunun ihbarnamelere dava açmadığının veya kanun yollarına başvurmadığının tespiti halinde fıkra kapsamına giren ecrimisil borçlarına ilişkin bilgiler,
onbeş gün içerisinde vergi dairesine bildirilecektir.
Milli emlak birimlerinden alınan bilgiler üzerine vergi dairelerince yapılacak işlemler
MADDE 8 – (1) Milli emlak birimlerince fıkradan yararlanmak isteyenin fıkra kapsamında;
a) Turizm belgesine sahip olmadığının bildirilmesi halinde fıkradan yararlanamayacağının,
b) Turizm belgesine sahip olduğu halde bu ecrimisil borçlarına ilişkin ihbarnamelere açılan davalardan ya da başvurulan kanun yollarından feragat edilmediğinin bildirilmesi durumunda, feragat edilmeyen ihtilaflara konu ecrimisilborçları için fıkradan yararlanamayacağının,
bildirilmesi üzerine, durum vergi dairesince başvurana bildirilerek başvurusu reddedilecektir.
(2) Milli emlak birimlerince fıkradan yararlanmak isteyenin, fıkra kapsamında turizm belgesine sahip olduğu ve varsa bu ecrimisil borçlarına ilişkin ihtilafıyla ilgili feragatte bulunduğunun bildirilmesi üzerine, yapılandırmaya konu edilecek ecrimisil alacaklarına ilişkin vergi dairesinin takip işlemlerinin mahkemeler nezdinde ihtilafa konu edilip edilmediğinin tespit edilmesi ve bu yönde bir tespitin bulunması halinde borçlu ile irtibata geçilerek onbeş gün içerisinde bu ihtilaflarından feragatte bulunması ve feragate ilişkin belgenin vergi dairesine ibrazı istenecektir. Borçlunun, vergi dairesinin takip işlemlerine ilişkin ihtilaflarından feragat etmemesi durumunda vergi dairesince feragat edilmeyen ihtilaflara konu ecrimisil borçları için fıkradan yararlanamayacağı hususu kendisine bildirilecektir.
Yapılandırılacak borcun tespiti ve ödenmesi
MADDE 9 – (1) Fıkra kapsamında, 26/4/2016 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ecrimisilborçları ile bu tarihe kadar (bu tarih hariç) hesaplanacak gecikme zamları yapılandırılacaktır.
(2) Hesaplanan tutarların toplamının Eylül/2017, Eylül/2018 ve Eylül/2019 aylarında olmak üzere üç eşit taksitte ödenmesi gerekmektedir.
(3) Taksitlere, 26/4/2016 tarihinden taksit ödeme sürelerinin sonuna kadar herhangi bir zam ve faiz uygulanmayacaktır.
Örnek 1- Borçlu, 19/3/2014 vadeli 150.000,00 TL tutarında ecrimisil borcu için fıkra hükmünden yararlanmak üzere vergi dairesine başvurmuştur.
Ecrimisil borcunun vade tarihi olan 19/3/2014 tarihinden 26/4/2016 tarihine kadar (bu tarih hariç) bu borç için hesaplanan gecikme zammı tutarı 52.920,30 TL’dir (Örneklerdeki gecikme zammı hesaplamalarında aylık %1,40 oranı esas alınmıştır.).
Ecrimisil ile gecikme zammının toplamı olan 202.920,30 TL üçe bölünmek suretiyle ödenecek taksit tutarı bulunacaktır.
Borçlunun ödeyeceği taksit tutarları ve vadeleri aşağıdaki gibidir.


Süresinde ödenmeyen taksitler
MADDE 10 – (1) Taksitlerin süresinde ödenmemiş veya eksik ödenmiş olması, sonraki taksitlerin fıkra kapsamında ödenmesine engel değildir.
(2) Süresinde ödenmeyen ya da eksik ödenen taksit tutarları, her bir taksidin vade tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar (bu tarih dahil) geçen süre için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte, bu Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilecektir.
Örnek 2- Örnek 1’deki 30/9/2017 vadeli 67.640,10 TL tutarındaki birinci taksidin 13/2/2018 tarihinde ödendiği varsayıldığında, borçludan taksidin vade tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar (bu tarih dahil) geçen süre için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanan 4.198,49 TL tutarındaki gecikme zammı ile birlikte toplam 71.838,59 TL’nin tahsil edilmesi gerekmektedir.
Örnek 3- Örnek 1’deki 30/9/2018 vadeli 67.640,10 TL tutarındaki ikinci taksidin 20.000,00 TL’lik kısmı süresinde ödenmiştir. Kalan taksit tutarının 10/4/2019 tarihinde ödendiği varsayıldığında, borçludan taksidin vade tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar (bu tarih dahil) geçen süre için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanan 4.224,25 TL tutarındaki gecikme zammı ile birlikte toplam 51.864,35 TL’nin tahsil edilmesi gerekmektedir.
Diğer hususlar
MADDE 11 – (1) Fıkra kapsamına 26/4/2016 tarihi itibarıyla (bu tarih dahil) vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ecrimisil alacakları girmektedir. Bu nedenle, başvuru süresinin son günü olan 31/8/2016 tarihine kadar milli emlak birimleri tarafından takip için vergi dairelerine bildirilen ve vadesi 26/4/2016 tarihinden önce olan (bu tarih dahil)ecrimisil alacakları da fıkra kapsamında yapılandırılabilecektir.
(2) Fıkra kapsamındaki alacaklara ilişkin olarak 26/4/2016 tarihinden önce yapılmış olan tahsilatlar red ve iade edilmeyecektir.
(3) Borçluların fıkradan yararlanabilmesi için ödeme emirlerine ilişkin ihtilaflarından feragat etmeleri yasal şart olduğundan, feragatte bulunan borçlulardan 6183 sayılı Kanunun 58 inci maddesi kapsamında %10 oranındaki haksız çıkma zammı talep edilmeyecektir.
(4) Fıkradan yararlanan borçluların mal varlığına tatbik edilmiş olan hacizler, bu malların bölünebilir nitelikte olması ve haczin devam edeceği malların amme alacağını karşılayacak değerde olması halinde, ödemeler nispetinde kaldırılacaktır.
(5) Fıkradan, turizm belgesi bulunan borçluların yararlanabileceği düzenlendiğinden, fıkra kapsamına girenecrimisil borçlarından dolayı haklarında 6183 sayılı Kanunda yer alan sorumluluk düzenlemeleri nedeniyle takibat yapılan mirasçılar, kefiller, şirket ortakları ve kanuni temsilciler gibi amme borçlusu sayılan kişilerin, sorumlu oldukları tutarlar için fıkra hükmünden yararlanmaları mümkün bulunmamaktadır.
Yürürlük
MADDE 12 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 13 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.



GENEL KURULDA ALINAN TÜM KARARLARIN İPTAL TALEBİ

ÖZET : TTK'nun 381. maddesi uyarınca ana sözleşme değişikliği ile ilgili genel kurul kararının iptaline ilişkin davada, genel kurulda alınan kararların tümünün değil, sadece ana sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin kararın iptali istendiği halde, mahkemece HUMK'nun 74. maddesine aykırı olarak, talep aşılmak suretiyle genel kurulda alınan tüm kararların iptaline karar verilmesi yasaya aykırıdır. 
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Konya Asliye 2. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 20.01.2002 tarih ve 2002-164 - 2002-56 sayılı kararın kanun yararına bozulmasına Adalet Bakanlığı'nın yazısıüzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmiş olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: 

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin ortağı bulunduğu davalı anonim şirketin 06.07.2002 tarihli genel kurul toplantısında ana sözleşmenin 6. maddesinin değiştirilmesine karar verildiğini, dava dışı bir ortağa bu suretle imtiyaz tanındığını oysa, böyle bir kararın ancak oybirliği ile alınabileceği ve bu kararın müvekkilinin taahhütlerini arttırıcı mahiyette olduğunu ileri sürerek, bu hususta alınan genel kurul kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.  Davalı vekili, davayı kabul ettiklerini belirtmiştir.  Mahkemece, davalı vekilinin kabul beyanına göre davanın kabulüyle, genel kurul kararının iptaline karar verilmiştir. Kesinleşmiş bu karar aleyhine Adalet Bakanlığı'nın yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması talebinde bulunulmuştur.  1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve kabul yetkisini içeren vekaletnamenin duruşmadan sonra ibraz edilmiş ve bu şekilde daha önce yapılmış usulü işlemlere icazet verilmiş bulunmasına göre, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer itirazların reddi gerekmiştir.  2- Ancak, dava TTK'nun 381. maddesi uyarınca açılmış bulunan ana sözleşme değişikliği ile ilgili genel kurul kararının iptaline ilişkin olup, yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı taraf genel kurulda alınan kararların tümünün değil, sadece ana sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin kararının iptalini istediği halde, mahkemece HUMK'nun 74. maddesine aykırı olarak, talep aşılmak suretiyle genel kurulda alınan tüm kararların iptaline karar verilmesi yasaya aykırı bulunduğundan, bu yöne ilişkin kanun yararına bozma isteğinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.  SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın HUMK'nun 427-6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, kararın bir örneğinin aynı maddenin son fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere Adalet Bakanlığı'na gönderilmesine, 28.01.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

29 Temmuz 2016 Cuma

GENEL KURUL KARARININ TESCİLİ İÇİN YAPILAN RED KARARININ İPTALİNİN İSTENMESİ

KONU:Genel Kurul Kararının Tescili için Yapılan Başvurunun Davalı Memurlukça ToplantıNisabının Oluşmadığı Yolundaki Haksız Gerekçeyle Yapılan Red Kararının İptalinin İstenmesi
ÖZET : Çoğunluk kararı ile yönetilme ilkesine ters düşmemek kaydı ile yetersayının altında bir toplantıyetersayısının anasözleşme ile düzenlenmesi mümkündür. Anasözleşme ile tanınan yetkinin yapılacak ilk genel kurul toplantısına kadar geçerli olduğu belirtilmiştir. Davacı şirketin genel kurulunda yeniden yönetim kuruluna seçilmiş ve yönetim kurulu kararı ile de, yeniden şirketi temsil ve ilzamla yetkili kılınmış olmakla artık, bu kişinin sözkonusu yetkisini anasözleşmeden aldığından söz edilemez. 

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Nevşehir Asliye 2.Hukuk Mahkemesince verilen 30.01.2001 tarih ve 2000-389 2001-27 sayılı kararın ....ca incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
 KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirketin yedi kişilik yönetim kurulunun dört üye ile toplanarak oybirliği ile aldığı 08.12.2000 tarih ve 11 nolu kararının tescili için yapılan başvurunun davalımemurlukça toplantı nisabının oluşmadığı yolundaki haksız gerekçeyle reddedildiğini ileri sürerek, redde ilişkin 18.12.2000 gün ve 1497 sayılı kararın iptali ile, anılan yönetim kurulu kararının tescilini talep ve dava etmiştir.  Davalı temsilcileri, bakanlık uyarısı gözetilerek, TTK.nun 330 ncu maddesinde öngörülen nisap sağlanmadan toplanan yönetim kurulunca alınan kararın tescili isteminin reddedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.  Davacışirket ortaklarından .... A.Ş vekili, davalı yanında davaya müdahil olarak davanın reddini istemiştir.  Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, davacışirket anasözleşmesi ile temsil ve ilzam yetkisi verilen .....nun bu yetkisinin kaldırılarak yerine .....a yetki verilmesinin geçerli olmadığı, böyle bir tasarrufun genel kurulca yapılabileceği, yönetim kurulu kararındaki diğer hususların tescil edilmemesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davacışirket yönetim kurulunun 08.12.2000 tarih ve 11 sayılı kararının ......nun imza yetkisinin iptaline ilişkin kısmı dışında kalan hususların davalımemurlukça tesciline karar verilmiştir.  Kararı, taraflar vekilleri temyiz etmiştir.  1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.  2-Davacı vekilinin temyizine gelince; mahkemece, davacışirket yönetim kurulunun 08.12.2000 tarihli kararı ile yönetim kurulu üyelerinden birinin temsil yetkisine son verilmesinin adı geçenin anılan göreve anasözleşme ile şirketin kuruluşunda getirildiği, bu durumda yönetim kurul üyeliğine ancak genel kurulca son verilebileceği gerekçe gösterilerek, ....nun şirketi temsil ve ilzam konusundaki imza yetkisinin iptali kararının tescil edilmemesinin yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.  Davalı memurlukça, anılan yönetim kurulu kararının bu yöne ilişkin ( b ) bendi ayrı olarak değerlendirmeye tabi tutularak, özel aykırılık taşıdığı sapanmış değildir. Kararın tamamı yedi kişilik yönetim kurulunun dört üye ile toplanarak karar almasının TTK.nun 330-1 nci maddesinde öngörülentoplantı yetersayısına dayalı olmadığı ve yok hükmünde olduğu gerekçesiyle tescil edilmemiştir. Oysa, aynı mahkemenin bir diğer kararı ile ilgili olarak Dairemizin 05.04.2001 tarih ve 2001-2366-3127 sayılıonama ilamının gerekçesinde ayrıntılıca açıklandığı üzere, çoğunluk kararı ile yönetilme ilkesine ters düşmemek kaydı ile TTK.nun 320-1 nci maddesindeki yetersayının altında bir toplantı yetersayısının anasözleşme ile düzenlenmesi mümkündür. Nitekim, ilgili yönetim kurulu kararı da toplam üyelerin çoğunluğu tarafından Anasözleşmenin 8-5 nci maddesindeki yetersayı sağlanarak alınmıştır. Bu durumda, davalının tescil etmeme gerekçesi yerinde değildir.  Ancak, yönetim kurulu kararının imza yetkisinin iptaline ilişkin ( b ) bendini anasözleşme değişikliğini sonuçladığı gerekçesi yerinde değildir. Çünkü, Anasözleşmenin 8-son maddesi ile tanınan bu yetkinin yapılacak ilk genel kurul toplantısına kadar geçerli olduğu belirtilmiştir. Davacışirketin, 19.09.1999 tarihli genel kurulunda ........................ yeniden yönetim kuruluna seçilmiş ve aynı tarihli yönetim kurulu kararı ile de, yeniden şirketi temsil ve ilzamla yetkili kılınmış olmakla artık, bu kişinin sözkonusu yetkisini anasözleşmeden aldığından söz edilemez. Bu durum karşısında mahkemece, yönetim kurulu kararının bir anasözleşme değişikliği anlamına gelmediği gözetilerek, Sicil Memurluğunca tesciline engel oluşturan bir aykırılığı taşıyıp taşımadığı tartışılarak karara bağlanması gerekirken, yanılgıya dayalıbiçimde kararın bu yönünün tescili isteminin reddinin yerinde olduğu yolunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir. 

SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte yazılı nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle, kararın davacı yararına BOZULMASINA, 3.240.000.- lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19.04.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi

28 Temmuz 2016 Perşembe

ARSA DEVRİ KARŞILIĞI İNŞAAT YAPTIRAN KONUT YAPI KOOP.VERGİSEL YÜKÜMLÜLÜKLERİ

İlgi özelge talep formunuzda; ….. Vergi Dairesi Müdürlüğünün ….. vergi numaralı mükellefi olduğunuzu ve kooperatifiniz üyelerine birer konut verilmesi karşılığında kooperatifinize ait muhtelif arsaların yüklenici firmaya devredildiği belirtilerek;
-Söz konusu devir işleminin kurumlar vergisi muafiyetinizi etkileyip etkilemeyeceği ile yapılan işlemin ortak dışı işlem sayılması halinde, iki tam yıl süre ile kooperatifiniz aktifinde kayıtlı bulunan arsaların devir işleminde, Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan istisnadan yararlanıp yararlanılamayacağı,
-Yüklenici firmanın inşaatına başladığı ve kat irtifakı kurduğu parseller ile henüz inşaatına başlamadığı arsaların ve arsa karşılığı yüklenici firma tarafından kooperatifinize teslim edilecek konutların, katma değer vergisi karşısındaki durumu ile fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği ve düzenlenmesi halinde matrahının ve oranının ne olacağı,
-İki yıldan fazla süredir aktifinizde kayıtlı bulunan arsaların, konut karşılığı yükleniciye devir işleminin, Katma Değer Vergisi Kanununun 17/4-r maddesi uyarınca istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği,
-Yüklenici firma tarafından kooperatifinize teslim edilecek konutların üyelerinize tesliminde uygulanacak KDV oranın ne olacağı,
-Yüklenici firmaya devredilecek arsaların, 2004 yılından itibaren kooperatifinizin aktifinde kayıtlı olduğu dikkate alındığında, söz konusu arsaların değerlemeye tabi tutulup tutulamayacağı,
hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmiştir.
KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13′üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançlarının % 75′lik kısmı maddede belirtilen şartlar çerçevesinde kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur.
Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.
Öte yandan, menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.
1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “5.6.2.3.4.1. Kooperatiflerin durumu” başlıklı bölümünde, istisnadan yararlanmak için gereken diğer şartların yanında istisna edilen kazancın özel bir fon hesabında tutulması ve hiçbir şekilde ortaklara dağıtılmayarak kooperatif amaçları doğrultusunda kullanılması şartıyla yapı kooperatiflerinin de bu istisnadan yararlanabilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir.
Ancak, aynı Tebliğin “5.6.2.4.1. Taşınmazlar ile iştirak hisselerinin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası ve kamulaştırılması” başlıklı bölümünde ise, istisna uygulanabilmesi için taşınmazlar ile iştirak hisselerinin satılması ve bu işlemden bir kazanç elde edilerek, satan kurumun mali yapısında bir iyileşmenin olması gerekmektedir. Bu nedenle, söz konusu aktif kalemlerin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası gibi işlemler istisna kapsamına girmeyeceği vurgulanmıştır.
Özelge talep formunuzun ekinde yer alan “Düzenleme Şeklinde Arsa veya Kat Karşılığı İnşaat ve Satış Vaadi Sözleşmesi”nden, Ankara İli ……. İlçesi ……. Mahallesinde kooperatifinize ait bulunan ….. Ada 1 parselde 68 adet çok katlı ve 27 adet villa tipi konut, ….. Ada 1 Parsel (…./1-…./2-…../2)’de 100 adet çok katlı ve 40 adet villa tipi 150 m2′nin üzerindeki konutun yüklenici tarafından kooperatifinize yapılacağı, yapılacak konutlar karşılığında kooperatifiniz tarafından ……. Ada 1 parsel, …… Ada 4 parsel, ….. Ada 1 parsel, ….. Ada 2 parsel, ….. Ada 2 parsel ve ….. Ada 1 parsellerin yüklenici firmaya devredileceği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, söz konusu işin kat karşılığı inşaat işi olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Buna göre, kooperatifinize ait taşınmazlardan ……../1 ve ……/1 parselde yer alan arsalar üzerine müteahhit firma tarafından yapılacak konutların karşılığı olarak diğer parsellerdeki arsalarınızın müteahhide devredilecek olması, ortak dışı işlem sayılacak ve ortak dışı işlemin gerçekleştiği (kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yapıldığı) tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinizin tesis edilmesi gerekecektir.
Öte yandan, kooperatifiniz adına inşa edilecek konutların karşılığı olarak arsaların müteahhite devredilmesi ve söz konusu devirlerin taşınmaz ticareti kapsamında değerlendirilecek olması nedeniyle, Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesinde yer alan istisna hükmünden yararlanmanız mümkün değildir.
KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:
Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;
-1/1 maddesinde; Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu,
-4/2 maddesinde; bir hizmetin karşılığının bir mal teslimi veya diğer bir hizmet olması halinde bunların her birinin ayrı işlem olduğu ve hizmet veya teslim hükümlerine göre ayrı ayrı vergiye tabi tutulacağı,
-10 uncu maddesinin (a) bendinde, vergiyi doğuran olayın, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılması ile (b) bendinde ise, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi halinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi ile vuku bulduğu,
-17/4-r maddesinde, kurumların aktifinde veya belediyeler ile İl Özel İdarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin KDV den müstesna olduğu, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimlerinin istisna kapsamı dışında olduğu,
-27 nci maddesinde; bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde matrahın işlemin mahiyetine göre emsal bedeli veya emsal ücreti olduğu,
– geçici 28 inci maddesinde, 03/07/2009 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı almış olan konut yapı kooperatiflerinin üyelerine yapmış olduğu konut teslimlerinin KDV den istisna olduğu,
hüküm altına alınmıştır.
KDV oranları, KDV Kanununun 28 inci maddesinin Bakanlar Kuruluna verdiği yetkiye istinaden yayımlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Karar eki (I) sayılı listede yer alan mal ve hizmetler için %1, (II) sayılı listede yer alan mal ve hizmetler için %8, listelerde yer almayan vergiye tabi işlemler için %18 olarak tespit edilmiştir.
Söz konusu Karar eki (I) sayılı listenin 11 inci sırasında yer alan “Net alanı 150 m²’ye kadar olan konut teslimi” ile 12 nci sırasında yer alan “Konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri” %1 oranında; net alanı 150 m² yi aşan konutlar ile arsa, arazi ve işyeri teslimi %18 oranında KDV’ye tabi bulunmaktadır.
Öte yandan, KDV Kanununun geçici 15 inci maddesine göre 29/7/1998 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı alınmış olan inşaatlara ilişkin olarak konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri KDV den müstesnadır.
29/7/1998 tarihinden sonra bina inşaat ruhsatı almış olan konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerinde ise 2007/13033 sayılı Kararname eki (I) sayılı listenin 12 inci sırası uyarınca % 1 oranında KDV uygulanmaktadır.
Konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerindeki KDV uygulaması 49, 66 ve 106 seri no.lu KDV Genel Tebliğleri ile 60 No.lu KDV Sirkülerinde açıklanmıştır.
Konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerinde istisna veya indirimli KDV oranı uygulanabilmesi için;
-Kooperatifin konut yapı kooperatifi statüsünde olması,
-İşin konut yapı kooperatifine yapılması,
-Yapılan işin inşaat işi olması ve taahhüde dayanması
şartlarının yanı sıra inşaatın yapıldığı arsanın tapu sicilinde inşaat taahhüt hizmetini alan kooperatif tüzel kişiliği veya kooperatifin bağlı olduğu üst birlik adına tescil edilmiş ve inşaat yapı ruhsatının konut yapı kooperatifi adına olması gerekmektedir.
Buna göre;
-Özelge talep formunuzun ekinde yer alan Sözleşmenin incelenmesinden söz konusu işin kat karşılığı inşaat işi olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp, arsa teslimi karşılığında inşaat taahhüt hizmeti temini olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla 30/4/2010 tarihinde inşaat ruhsatını alan ve 60 No.lu KDV Sirkülerindeki şartları taşıyan Kooperatifinize, müteahhit tarafından yapılan inşaat taahhüt işleri %1 oranında KDV ye tabi olacaktır.
– Kooperatifinizin aktifinde kayıtlı bazı arsaların temin ettiğiniz inşaat taahhüt hizmeti karşılığı müteahhit firmaya devri, arsaların Kooperatifiniz tarafından ticaretinin yapılması nedeniyle KDV Kanununun 17/4-r maddesindeki istisna kapsamında değerlendirilmeyecek, emsal bedeli üzerinden %18 oranında KDV ye tabi tutulacaktır.
-Kooperatifinize ait inşaat yapı ruhsatının 03/07/2009 tarihinden sonra alınmış olması sebebiyle, üyelere yapılacak konut teslimleri istisna kapsamında olmayacağından ruhsatın alındığı 30/4/2010 tarihinden itibaren Kooperatifiniz adına KDV mükellefiyeti tesis ettirilmesi gerekmekte olup Kooperatifinizin üyelerine yapacağı 150 m² nin altındaki konutların tesliminde %1 oranında, 150 m² nin üzerindeki konutların tesliminde ise %18 oranında KDV hesaplanması gerekmektedir.
VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:
Vergi Usul Kanununun Mükerrer 298 inci maddesi, 5024 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile 01/01/2004 tarihinden geçerli olmak üzere değiştirilerek “Enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerleme oranı” başlığı altında yeniden düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme ile mali tabloların enflasyonun etkisinden arındırılması ve böylece vergileme üzerindeki enflasyondan kaynaklanan olumsuzlukların giderilmesi amaçlanmış olup, 31/12/2003 tarihli mali tabloların düzeltme işlemine ilişkin hükümlere ise aynı Kanuna eklenen Geçici 25 inci maddede yer verilmiştir.
Aynı Kanunun Mükerrer 298 inci maddesinde; “A) Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.
1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100′den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10′dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer…” hükmüne yer verilmiştir.
Geçici 25 inci maddenin (j) bendinde; 2004 yılı hesap döneminden itibaren ilk defa bilanço esasına geçen mükelleflerin bu maddede yer alan esaslara göre düzeltme yapacakları hüküm altına alınmış olup, bu hükmün kapsamına enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde kazançlarını bilanço esasına göre tespit etmesine rağmen gelir veya kurumlar vergisinden muaf olmaları nedeniyle düzeltme yapmayan mükellefler de girmektedir.
Kanunun 229 uncu maddesinde faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu, 231 inci maddesinin 5 inci fıkrasında faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, 262 nci maddesinde maliyet bedelinin, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin arttırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade ettiği, 269 uncu maddesinde, iktisadi işletmelere dahil bulunan gayrimenkullerin maliyet bedeliyle değerleneceği ve 270 inci maddesinde de gayrimenkullerde maliyet bedeline, satın alma bedelinden başka noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye giderleri ile Emlak Alım ve Özel Tüketim Vergilerini maliyet bedeline ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükelleflerin serbest oldukları hükümleri yer almaktadır.
Aynı Kanunun 267 nci maddesinde; “Emsal bedeli, gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir.
Emsal bedeli sıra ile aşağıdaki esaslara göre tayin olunur:
Birinci sıra: (Ortalama fiyat esası) aynı cins ve nevideki mallardan sıra ile değerlemenin yapılacağı ayda veya bir evvelki veya bir daha evvelki aylarda satış yapılmışsa, emsal bedeli bu satışların miktar ve tutarına göre mükellef tarafından çıkarılacak olan “Ortalama satış fiyatı” ile hesaplanır. Bu esasın uygulanması için, aylık satış miktarının, emsal bedeli tayin olunacak her bir malın miktarına nazaran %25′ten az olmaması şarttır.
İkinci sıra: (Maliyet bedeli esası) Emsal bedeli belli edilecek malın, maliyet bedeli bilinir veya çıkarılması mümkün olursa, bu takdirde mükellef bu maliyet bedeline, toptan satışlar için %5, perakende satışlar için %10 ilave etmek suretiyle emsal bedelini bizzat belli eder.
Üçüncü sıra: (Takdir esası) Yukarıda yazılı esaslara göre belli edilemeyen emsal bedelleri ilgililerin müracaatı üzerine takdir komisyonunca takdir yolu ile belli edilir. Takdirler, maliyet bedeli ve piyasa kıymetleri araştırılmak ve kullanılmış eşya için ayrıca yıpranma dereceleri nazara alınmak suretiyle yapılır. Takdir edilen bedellere mükelleflerin vergi mahkemesinde dava açma hakkı mahfuzdur. Ancak, dava açılması verginin tahakkuk ve tahsilini durdurmaz.
Emsal bedelinin mükellef tarafından bizzat hesaplandığı hallerde, bu hesaplara ait kayıt ve cetveller ispat edici kağıtlar olarak muhafaza edilir.
Yukarıdaki esaslarla mukayyet olmaksızın kaza mercilerinin re’sen biçtikleri değerler ile zirai kazanç ölçülerini tespit eden kararnamelerde yer alan unsurlar emsal bedeli yerine geçer.
Ücretle yapılan imalatta ücretin gerçek miktarının bilinmemesi veya doğru olarak tayin edilememesi hallerinde tespit edilecek emsal ücret de aynı esaslara göre tayin olunur.“
hükmü bulunmaktadır.
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre;
-Kooperatifinizin bilançosunda yer alan arsaların maliyet bedeli ile değerlenmesi ve kurumlar vergisi mükellefiyetinizin gerekmesi halinde, mükellefiyet tesis tarihi itibariyle düzenlenecek bilançonun Vergi Usul Kanununun geçici 25 inci maddesine göre, şartların oluşması halinde de aynı Kanunun mükerrer 298 inci maddesine göre enflasyon düzeltmesine tabi tutulması,
-Kooperatifiniz ile yüklenici firma arasında düzenlenen sözleşme kapsamında, yüklenici firmaya teslim edilen arsalar, kooperatifinize yapılan bağımsız birimlerin karşılığını teşkil ettiğinden, söz konusu arsalar için kooperatifinize teslim edilecek bağımsız birimlerin emsal bedeli üzerinden tarafınızca fatura düzenlenmesi,
-İnşaat sözleşmesi kapsamında, yüklenici firma tarafından kooperatifinize yapılan daireler için, söz konusu dairelerin teslim edilmesinden (inşaatın tamamlanarak mülkiyetin alıcıya geçmesinden veya tescilden önce dairelerin alıcıların kullanımına terk edilmesinden) itibaren yedi gün içerisinde kooperatifiniz adına emsal bedel üzerinden fatura düzenlenmesi
gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.

İŞLETME ADINA KESİLEN FATURA İÇİN ORTAĞIN KREDİ KARTI KULLANILABİLİRMİ ?

İlgide kayıtlı dilekçenizde;
-Vergi Dairesi Müdürlüğünün vergi numaralı mükellefi olarak ev aletleri satışı ve doğalgaz tesisatı montajı alanlarında faaliyet gösterdiğiniz, kredi kartı kullanımında;
-Fatura kesilen kişinin adına, başka bir şahsın kredi kartıyla ödeme yapılıp yapılmayacağı,
-Firmanız adına kesilen fatura karşılığında firmanız ortağının kredi kartının kullanılıp kullanılmayacağı,
-Firmanızın yaptığı tesisat için malzemelerin müşteriye irsaliye ile gönderilerek yedi gün içinde faturaya dönüştürüldüğü, kredi kartının kullanıldığı gün fatura kesme mecburiyetinin bulunup bulunmadığı, fatura ile kredi kartı slip tarihinin farklı olup olmayacağı,
-Müşterinizin iki ay önce faturası kesilen ve bir kısmını ödediği faturanın kalan kısmının ileriki bir tarihte kredi kartı ile ödenip ödenmeyeceği hususlarında tereddüte düşüldüğü belirtilerek konu hakkında görüş verilmesi istenilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesinde; “ Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” hükmü yer almaktadır.
Anılan Kanunun 231’ inci maddesinin beş numaralı bendinde ise; “ Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” hükmü bulunmaktadır.
Kredi kartlarının genel işleyiş sisteminde, bankalar tarafından üye işyerlerine sözleşme karşılığı verilen pos ve imprenter cihazları, kredi kartı sahiplerinin üye işyerlerinden nakit kullanmaksızın mal ve hizmet alımını sağlamakta, bunun karşılığı olarak da üye işyerlerince kredi kartı hamillerine imprenter cihazları ile düzenlenen satış belgesi ve ödeme kaydedici cihazlar ile düzenlenen perakende satış vesikaları verilmektedir. İmprenter cihazları ile düzenlenen satış belgelerinde, alıcının (kredi kartı sahibinin) adı, soyadı, kart numarası gibi kredi kartı bilgilerinin yanı sıra alıcının bizzat imzasının yer alması zorunlu olup, bu belgeler, ödeme karşılığında bir mal tesliminin veya hizmet ifasının bulunduğunu tevsik etmektedir. Öte yandan bankalar ile üye işyerleri arasında yapılan sözleşmeler gereği, söz konusu satış belgeleri ibraz edilmeksizin, banka tarafından işyerine herhangi bir ödeme yapılması söz konusu değildir.
Ayrıca, bankalar tarafından kurulan ve ortak kararların uygulanması için yol gösterici mahiyette bir kuruluş olan Bankalararası Kart Merkezi A.Ş tarafından belirlenen ve bu bankaları bağlayıcı nitelikte olan ortak hükümlerde; kart hamiline tahsis edilen kredi kartlarının (bankalar ile aralarında üye işyeri sözleşmesi olan) üye işyerlerindeki pos/imprinter cihazlarında sadece alış veriş amaçlı olarak kullanılabileceği ve üye işyeri ortak ve çalışanlarının nakit kredi sağlamak amacıyla kredi kartlarını üye işyerlerindeki pos/imprinter cihazlarında kullanmalarının kurallara aykırı bir uygulama olduğu ile bankaların bu şekilde amaç dışı bir kullanımı saptamaları durumunda ise, üye işyeri sözleşmelerini iptal etmeleri gerektiği, düzenlemelerine yer verilmiştir. Bankalar ile üye işyerleri arasında yapılan üye işyeri sözleşmeleri ile de “kredi kartlarının, üye işyeri ortak ve çalışanları veya üçüncü kişiler tarafından mal veya hizmet alımı dışındaki amaçlarla, üye işyerlerindeki pos/imprinter cihazlarında kullanımı” yasaklanmış bulunmaktadır.
Kredi kartlarının üye iş yerlerindeki pos/imprinter cihazlarında kullanımı sonucu düzenlenen ve üzerinde “…………. Tutarında mal veya hizmeti teslim aldım “ ibaresinin yer aldığı satış belgelerinin (slip-alışveriş belgesi) kredi kartı hamilleri tarafından imzalanması, üye iş yerlerince bu belgelerde yazılı tutar kadar malın teslim edildiğini veya hizmetin ifa edildiğini gösterdiğinden, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesiyle düzenlenen, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde ki teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabii olacağı, hükmüne istinaden teslim edilen malın veya yapılan hizmetin, katma değer vergisine tabi olması gerekmektedir. Eğer üye iş yerleri tarafından satış belgelerinde gözüken durumun aksi , yani kredi kartlarının herhangi bir mal/hizmet teslimi/ifası olmadan üye işyerine veya kredi kartı hamillerine nakit temin etmek amacıyla işyerlerindeki pos/imprinter cihazlarında kullandırıldığı iddia ediliyorsa, bu iddianın; iktisadi,ticari ve teknik icaplara uymaması ve olayın özelliğine göre de normal ve mutat olmayan bir durum olması nedeniyle 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 3. maddesine göre iddia eden tarafından ispatlanması gerekmektedir.
Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda;
-Kredi kartları, kredi kartı sahiplerinin üye işyerlerinden nakit kullanmaksızın mal ve hizmet alımını sağlamak amacıyla verilmiş olması nedeniyle, şirketiniz tarafından mal teslimi ve hizmet ifası karşılığında düzenlenen fatura tutarının, kredi kartı (gerek şahsınıza, gerekse de başkasına ait kartla ) kullanarak tahsil edilmesi durumunda yeni bir mal teslimi ve hizmet ifası olarak kabul edilerek slip tutarı kadar tekrar fatura düzenlenmesi gerekmektedir.
-Şirketinize yapılan mal teslimi ve hizmet ifaları sonucunda firmanız adına düzenlenen fatura tutarına ilişkin ödemenin, şirket ortaklarının şahsi kredi kartlarının kullanılması suretiyle yapılması durumunda yeni bir mal teslimi ve hizmet ifası olarak kabul edilerek slip tutarı kadar şahsınıza tekrar fatura düzenlenmesi gerekmektedir.
-Firmanız tarafından müşteriye gönderilen malzemeler için sevk irsaliyesinin düzenlenmesi, sevk irsaliyesinin düzenlenme tarihinden itibaren yedi gün içerisinde faturaya dönüştürülmesi gerekmekte olup, fatura düzenlenme tarihinden sonraki bir tarihte kredi kartı ile bedelin ödenmesi durumunda slip tutarı kadar tekrar fatura düzenleneceğinden fatura tarihi ile kredi kartı slip tarihinin farklı olmaması gerekmektedir.
-Firmanızın yaptığı mal teslimi ve hizmet ifaları karşılığında faturası önceden düzenlenen ve bedelin bir kısmı ödenmiş olan faturanın kalan kısmının daha sonra müşterilerinize ait kredi kartlarından tahsil edilmesi durumunda yapılan bu işlemin yeni bir mal teslimi veya hizmet ifası olarak kabul edilerek pos/imprinter cihazlarından alınan (slip) veya alış veriş tutanağında yazılı miktar kadar 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229 ve müteakip maddelerinde yazılı belgelerin düzenlenmesi gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.

ANONİM ŞİRKET DE GENEL KURULUN ÇAĞRISIZ TOPLANMASI

ÖZET : Genel kurul toplantısı çağrısız olarak yapılmış olsa dahi, bütün pay sahiplerinin ve payların temsil edilmesinin denetlenmesi bakımından dahi hamiline hisse senetlerinin şirkete tevdi edilmesi zorunlu olup, artık ortaklara geri iade edildiğinin kanıt yükü şirkete aittir. Rehin işleminin, davacının da imzasının bulunduğu karar ile yönetim kurulu kararı haline getirildiği nazara alındığında, artık rehin işleminin şirket lehine yapıldığının kabulü gerekir ise de, rehin protokolünde yer alan, ihracat tahahhüdünü yerine getirmez ise, rehinli hisse senetlerinin devredileceği yani mülkiyetin geçeceği yönündeki hüküm, Lex Commissoria yasağına aykırı ve hükümsüzdür. 

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir Asliye 2.Ticaret Mahkemesince verilen 15.3.2001 tarih ve 1998-1428-2001-261 sayılı kararın ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı ... ve ... İnci Ağaç A.Ş. dışındaki taraf vekilleri tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 27.11.2001 günde davacıavukatı... ile davalılardan .. avukatı ..., ...Ağaç San. TAŞ. avukatı .. A.Ş. avukatı .. gelip diğer davalılar ve avukatları tebligata ragmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi .............tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:  KARAR : Davacılar vekili, müvekkillerinin ... Ağaç San. ve Tic. A.Ş.nin ortakları olduğunu, bu şirketin 18.4.1996 tarihli olağan genel kuruluna katılabilmek için davacı Tolganın sahibi olduğu 16.190.000 hisseyi, diğer davacı ...ın ise 9.000 hisseyi şirketin idareci ve yetkilileri olan davalılara teslim ettiklerini, ancak, davalıların toplantı sonrası bu payları iade etmediklerini ileri sürerek, muarazanın önlenmesine, davacı paylarının teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.  Birleşen 1996-550 Esas sayılı davada davacı Samim Ugar aynı iddiaları tekrarlayarak, İnci ............. San. A.Ş.ne ait hamiline yazılı 100 hisse senedinin teslimini talep ve dava etmiştir.  Davalılar vekili bu davalara karşı cevabında, şirket sermayesinin 36 milyar liraya çıkarılması ile Samim Ugarın 12.590.100, Tolganın 3.600.000, ....ın ise 9000 pay sahibi olduklarını, Samimin 8.1.1996 tarihinde tüm paylarını teslim alıp bilahare 12.000.000 payını kullandığı 310.000 USD. Kredinin teminatı olarak şirkete rehnettiğini, bilahare 100 payı üstünde bırakarak sahibi olduğu diğer payları üzerindeki takyidatlar ile oğlu olan diğer davacı ...ya devrettiğini, daha sonra rehnedilen senetlerin alınan temellük kararıgereğince .... Motorlu Araçlar A.Ş.ne satılıp devredildiğini, Tolganın başlangıçta sahip olduğu 3.600.000 adet pay ile ...ın 9000 payınışirketten baştan beri hiç teslim almadıklarını, genel kurul toplantısının çağrısız yapılmış olup, pay senetlerinin teslimine lüzum olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen 1997-1088 Esas sayılı davada davacı ... vekili, müvekkiline ait 19-20-21-22-23 nolu hisse senetleri üzerinde davalıların haksız muaraza yaratıp tedbir kararı aldıklarını ileri sürerek, muarazanın önlenmesini talep ve dava etmiştir.  Davalı .... ve .... vekili, hisse senetlerinin mahkeme kararı ile teslimine karar verilmiş olup, kesin hüküm bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.  Diğer davalı .........Ağaç San. A.Ş. vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini savunmuştur.  Birleşen 1998-1918 Esas sayılı davada davacılar ..., ..., .. vekili, aynı iddiaları tekrarlayarak, Dairemizin önceki bozma kararına uyulduktan sonra, davalışirkete de husumet yöneltmiştir.  Davalı .......... Motorlu Araçlar A.Ş. vekili cevabında, yapılan satış işleminde bir usulsüzlük bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.  Mahkemece iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporlarına nazaran, davacı Tolgaya ait 3.600.000 adet ve ..a ait 9000 adet hissenin şirkette olduğunun kabul edildiği, yine, 1.800.000 adet hisse senedinin ...e ait olduğunun tartışmasız olduğu ancak, 12.590.000 hisse senedi ....a ait iken, 12.000.000 adedini şirketteki ihracat taahhütleri nedeniyle şirkete rehnettiği, bilahare ...in hisse senetlerini diğer davacı Tolgaya devrettiği, bu durumda 18.4.1996 tarihli toplantıya girerken Tolganın sahibi olduğu 16.190.000 adet hisse senedinden ( 12.000.000 ) adedinin rehinli olduğu, TTK.nun 360.maddesine göre genel kurula katılan ortağın hamiline payları veya vesikalarınışirkete tevdiye zorunlu olup, bu itibarla tüm ortaklar toplantıya katıldıklarına göre, sahibi oldukları hisse senetlerini şirkete tevdi edildiğinin kabulü gerektiği, 12.000.000 hisse senedinin şirkete rehin ve davacıların taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle TTK.nun 329-5 istisnai hükmü gereğince yapılan temellük ve diğer davalı ..... Ağaç A.Ş.ne satılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı, netice itibariyle, gerek şirketten hiç alınmayan ve gerek sonraki devir nedeniyle davacı Tolganın 4.190.000 adet, ....ın 9000 adet, ...in 100 adet ve ....in 19-23 nolu hisse senetlerinin sahibi oldukları, genel kurul toplantısı için şirkete tevdi edilip geri alınmadığı gerekçesi ile, 1998-1428 E. sayılı davada davanın kısmen kabulüne, hamiline 4.190.000 adet hissenin davacı Tolgaya, 9000 adet hamiline hissenin ....a iadesine, 1996-550 Esas sayılı davanın kabulü ile 100 adet payın davacı....e iadesine, 1997-1088 Esas sayılı davanın kabulü ile 19-20-21-22-23 nolu hisse senetlerinin davacı......e ait olduğunun tespitine, 1998-1918 sayılı davanın ise reddine karar verilmiştir.  Karar, davacı .... ve davalı ....... Ağaç A.Ş. dışındaki taraf vekillerince temyiz edilmiştir.  1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ...... Ağaç San. A.Ş.nin 18.4.1996 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul toplantısı TTK.nun 370 nci maddesi gereğince ve çağrısız olarak yapılmış olsa dahi, bütün pay sahiplerinin ve payların temsil edilmesinin denetlenmesi bakımından dahi TTK.nun 360 ıncı maddesi gereğince hamiline hisse senetlerinin şirkete tevdi edilmesinin zorunlu olup, artık ortaklara geri iade edildiğinin kanıt yükünün şirkete ait olması ve bu yönde bir delil ibraz edilememiş olması karşısında, davalılar Cevdet İnci ve Burhan İlhan vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.  2-Davacılar Tolga, ..... vekilinin temyiz itirazlarına gelince; tarihsiz Protokol başlıklı belge ile davacı ... tarafından 12.000.000 pay ile ilgili gerçekleştirilen rehin işleminin, yine bu davacının da imzasının bulunduğu 10.1.1996 tarih ve 19 nolu karar ile yönetim kurulu kararı haline getirildiği nazara alındığında, artık rehin işleminin şirket lehine yapıldığının kabulü gerekir ise de, rehin protokolünün 3.maddesinde yer alan, ..... ihracat tahahhüdünü yerine getirmez ise, rehinli hisse senetlerinin .....ye devredileceği yani mülkiyetin Cevdet İnciye geçeceği yönündeki hüküm, Roma Hukukundan beri gelen ve MK.nun 863.maddesinde de ifadesini bulan Lex Commissoria yasağına aykırı ve hükümsüzdür. Her ne kadar mahkemece, TTK.nun 329 ncu maddesinin istisnai hüküm getiren 5, 1, 3 üncü bentleri gereğince şirketin kendi hisselerini temellük edebileceği kabul edilmiş ise de, maddede belirtilen 1. ve 3 üncü betlerin somut olaya uygulanması mümkün olmadığı gibi, 5 inci bentte getirilen istisna Lex Commissorie yasağınıbertaraf edici nitelikte değildir. İster Cevdet İnci yönünden olsun, isterse şirket yönünden olsun taahhüt yerine getirilmez ise hisse senetlerinin mülkiyetinin rehin alana devredilebileceği yönündeki sözleşmehüküm ifade etmeyecektir. Bu durumda, mürtehin ( rehin alan ) ancak İİK.nun 145 ve müteakip maddeleri gereğince rehnin paraya çevrilmesi prosüdürünü başlatabilecektir.  Öte yandan, .... Ağaç A.Ş.nin yönetim kurulu 30.5.1996 tarihli toplantısında önce......ın yönetim kurulu üyeliğine son vermiş ve aynı toplantıda rehinli hisse senetlerinin temellüküne karar verildikten sonra müteakip toplantılarda elden çıkarılmasına ve diğer davalı ..... A.Ş.ne satılmasına karar, verilip bu satışgerçekleştirilmiştir. Oysa, yönetim kurulunun, davacı .....ın yönetim kurulu üyeliğine son verilmesine ilişkin kararıİzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 1996-582 Esas sayılı davasında iptal edilmiştir. Bu durumda artık, yönetim kurulunun bundan sonraki toplantı ve kararlarının yasal nisap ile alındığısöylenemeyeceği gibi, satış işleminin yapıldığı ..... A.Ş. yönetim kurulu ile İnci Ağaç A.Ş. yönetim kurulu arasındaki organik bağ da nazara alındığında, ....... A.Ş.nin iyiniyetli olduğu da kabul edilemez.  O halde mahkemece, davacıların 12.000.000 adet rehinli pay ile ilgili iddia ve taleplerinin bu ilkeler çerçevesinde incelenip değerlendirilmesi gerekirken, yazılışekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. 

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte yazılı nedenlerle davalılar ..... ve ..... vekillerinin temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davacılar ..... yararına BOZULMASINA, taktir edilen 100.000.000 lira vekillik ücretinin davalılardan tahsili ile bu davacılara verilmesine, aşağıda yazılıbakiye 20.250.000 lira temyiz ilam harcının temyiz eden davalılar Cevdet İnci Burhan İlhandan alınmasına,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacılara iadesine, 29.11.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KESİN MİZAN GÖNDERME ZORUNLULUĞU KALDIRILDI

ÖZET:472 sıra No’lu VUK Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflere elektronik ortamda yıllık kesin mizan gönderme zorunluluğu getiren 403 No’lu VUK Genel Tebliği ile yürürlükten kaldırıldı.
Yürürlükten kaldırılan Tebliğ ile bilanço esasına tabi gelir vergisi mükelleflerinin gelir vergisi beyannamesi ekinde yer alan “Performans Derecelendirme Bildirimi” ve kurumlar vergisi beyannamesinin ekinde yer alan “Mali Bilgiler” bölümleri beyanname ekinden çıkartılmıştı.

Maliye Bakanlığı’nca bilanço esasına tabi mükelleflere 2010 yılı ve takip eden dönemler için elektronik ortamda kesin mizan bildirimi verme zorunluluğu getirilmiştir. Bu zorunluluğa ilişkin usul ve esaslar da, 19.1.2011 tarihli ve 27820 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 403 seri No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile mükelleflere 2010 yılı ve takip eden dönemler için elektronik ortamda kesin mizan bildirimi verme zorunluluğu getirilmişti.
Tebliğe göre göre bildirim verme yükümlülüğü getirilen gelir vergisi mükellefleri bildirimlerini 1 Mart -31 Mart tarihleri arasında, kurumlar vergisi mükellefleri ise bildirimlerini 1 Nisan – 30 Nisan tarihleri arasında elektronik ortamda vermeleri gerekmekteydi.
Tebliğin yayımlanması ile birlikte bilanço esasına tabi gelir vergisi mükelleflerinin gelir vergisi beyannamesi ekinde yer alan “Performans Derecelendirme Bildirimi” ve kurumlar vergisi beyannamesinin ekinde yer alan “Mali Bilgiler” bölümleri beyanname ekinden çıkartılmıştı.
Söz konusu Tebliğ, 27 Temmuz 2016 tarihli ve 29783 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 472 sıra No’lu Tebliğ ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Buna göre söz konusu VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO: 403)’NİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASINA DAİR TEBLİĞ (SIRA NO: 472) No’lu Tebliğ ile kesin mizan bildirimi verme zorunluluğu kaldırılmıştır.
403 ve 472 sıra No’lu VUK Genel Tebliğleri ekte verilmiştir.

Saygılarımızla…


27 Temmuz 2016 ÇARŞAMBA
Resmî Gazete
Sayı : 29783
TEBLİĞ
Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:
VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO: 403)’NİN YÜRÜRLÜKTEN
KALDIRILMASINA DAİR TEBLİĞ
(SIRA NO: 472)
MADDE 1 – 19/1/2011 tarihli ve 27820 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 403) yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.



19 Ocak 2011 ÇARŞAMBA
Resmî Gazete
Sayı : 27820
TEBLİĞ
Maliye Bakanlığından :
VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ
(SIRA NO: 403)
1. Giriş:
Bakanlığımız, bilgi ve iletişim teknolojilerinde son yıllarda yaşanan gelişmelere bağlı olarak, mükelleflerden elektronik ortamda bazı beyanname, bildirim ve formlar almaktadır. Bu suretle işlemlerin hızlı ve etkin bir şekilde yürütülerek kaliteli hizmet sunulması ve mükelleflerin vergisel uyumlarının artırılması amaçlanmaktadır.
Bu çerçevede, Bakanlığımızca yürütülen çalışmaların geliştirilmesi amacı ile bilanço esasına göre defter tutan mükellefler tarafından 2010 yılı ve müteakip dönemler için elektronik ortamda bildirilecek olan “Kesin Mizan Bildirimi”nin gönderilmesinde uygulanacak usul ve esaslar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.
2. Yetki:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun1 (V.U.K) “Bilgi Verme” başlığını taşıyan 148 inci maddesinde “Kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzelkişiler, Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 149 uncu maddesinde ise “Kamu idare ve müesseseleri (Kamu hizmeti ifa eden kurum ve kuruluşlar dahil) ile gerçek ve tüzelkişiler vergilendirmeye ilişkin olaylarla ilgili olarak Maliye ve Gümrük Bakanlığı ve vergi dairesince kendilerinden yazı ile istenecek bilgileri belli fasılalarla ve devamlı olarak yazı ile vermeye mecburdurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Söz konusu Kanunun 5228 sayılı Kanunun2 8 inci maddesiyle değişik mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendine göre Maliye Bakanlığı; "Bu Kanunun 149 uncu maddesine göre devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan istenilen bilgiler ile vergi beyannameleri ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları konulmak suretiyle İnternet de dâhil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesi, beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim ve bilgilerin aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluğu beyanname, bildirim veya bilgi çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya" yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
V.U.K’nun yukarıda belirtilen maddeleri ile Bakanlığımıza verilen yetkiye dayanılarak, bilanço esasına tabi mükelleflere 2010 yılı ve takip eden dönemler için elektronik ortamda kesin mizan bildirimi verme zorunluluğu getirilmiştir.
Bildirim zorunluluğu getirilen mükelleflerin kapsamı, bildirimin şekli, dönemi ve zamanı, gönderilmesi ve diğer hususlara ilişkin açıklamalara tebliğin izleyen bölümlerinde yer verilmiştir.
3. Bildirim Verme Zorunluluğu Getirilen Mükellefler:
3.1. Bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükellefleri elektronik ortamda kesin mizan bildirimi vermek zorundadırlar.
3.2. Ancak bilanço esasına göre defter tutmakla beraber faaliyet konuları itibariyle farklı muhasebe tekniğini kullanmak durumunda bulunan;
a. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun3 2 nci maddesinde sayılan mükellefler,
b. 226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu4 hükümlerine göre faaliyette bulunan finansal kiralama ve faktoring şirketleri,
c. 30.09.1983 tarih ve 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname5 kapsamında yer alan Finansman Şirketleri,
d. 5684 sayılı Sigortacılık Kanununa6 göre kurulan ve faaliyette bulunan sigorta şirketleri,
e. Sermaye Piyasası mevzuatı gereği faaliyette bulunan Menkul Kıymet Yatırım Fonları, Yatırım Ortaklıkları ve Aracı Kurumlar,
f. 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu7 kapsamındaki Emeklilik Yatırım Fonları ile Emeklilik Şirketleri,
“Kesin Mizan Bildirimi” verme yükümlülüğüne tabi değildirler.
3.3. Gelir ve kurumlar vergisinden muaf olanlar kesin mizan bildirimi vermeyeceklerdir.
4. Bildirimin Şekli:
4.1. Elektronik ortamda gönderilecek kesin mizanların bu Tebliğ ekinde yer alan “Kesin Mizan Bildirim Formatı”na ve aşağıda yapılan açıklamalara uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir.
42. Tebliğin üçüncü bölümünde kesin mizan bildirimi verme zorunluluğu getirilen ve 2 Sıra Numaralı Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği8 doğrultusunda serbest olarak açılan üçlü kod defteri kebir hesaplarını kullanan mükelleflerin kesin mizan bildirimlerini bu Tebliğ ekinde yer alan standart formata uygun olarak elektronik ortamda göndermeleri gerekmektedir. Bu mükelleflerin bildirimlerini kesin mizan standart formatına uygun şekilde göndermeleri için serbest olarak açtıkları üçlü kod defteri kebir hesaplarını, hesap planında yer aldığı hesap grubunun altında düzenlenen “Diğer ……. Hesabı” bulunması halinde bu hesaba aktarmaları, bu hesabın bulunmaması halinde ise aynı hesap grubunun altında uygun olan başka bir hesaba aktarmaları gerekmektedir. Mükellefler bu aktarma işlemini muhasebe kayıtları yapmadan sadece kesin mizan düzenlerken dikkate alacaklardır.
4.3. “Tekli” ya da “ikili” kod defteri kebir hesap gruplarının hiçbirine kesin mizan bildiriminde yer verilmeyecektir.
4.4. Kullanılmayan hesaplar bildirimde boş bırakılacak sıfır yazılmayacaktır.
5. Bildirimin Dönemi ve Verilme Zamanı:
5.1. Bildirim verme yükümlülüğü getirilen gelir vergisi mükellefleri bildirimlerini 1 Mart -31 Mart tarihleri arasında, kurumlar vergisi mükellefleri ise bildirimlerini 1 Nisan – 30 Nisan tarihleri arasında elektronik ortamda vereceklerdir.
Özel hesap dönemine tabi olan mükellefler bildirimlerini kendi gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinin verilme süresi içinde vermek zorundadırlar.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu9 hükümlerine göre tasfiyeye girmiş kurumların her bağımsız tasfiye dönemine ait kesin mizan bildirimleri, bu kurumların tasfiye memurlarınca tasfiye beyannamesinin verilme süresi içinde verilecektir.
Birleşme halinde, münfesih kurum veya kurumlara ait bildirimler bu kurumların fesih oldukları tarihteki kanuni temsilcileri tarafından birleşme beyannamesinin verilme süresi içinde verilir.
Devir halinde ise, münfesih kurumun o dönemdeki faaliyetlerine ilişkin bildirimler, münfesih kurumun unvanı ve vergi kimlik numarası yazılmak suretiyle devir alan kurum tarafından münfesih kurumun son bağlı olduğu vergi dairesine devir beyannamesini verme süresi içinde verilecektir.
Kurumlar Vergisi Kanununun 19 uncu maddesi uyarınca gerçekleştirilen tam bölünmelerde, münfesih kurumun bölünmenin gerçekleştiği dönemdeki faaliyetlerine ilişkin bildirim, münfesih kurumun varlıklarını devralan kurumlardan müteselsil sorumluluk kapsamında herhangi biri tarafından bölünme işlemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresi içinde yapılacaktır.
Mükellefiyetin sona ermesi halinde bildirimler, mükellefin en son bağlı bulunduğu vergi dairesine kanunlarında yazılı beyanname verme süresi içinde verilecektir.
5.2. Bildirimlerin elektronik ortamda verilmesinde, bildirimlerin verilmiş sayılabilmesi için onaylama işleminin yapılması şarttır. Onaylama işlemi en geç, bildirimlerin verilmesi gereken ayın son günü saat 24.00’e kadar tamamlanmalıdır.
5.3. Bildirimlerin elektronik ortamda gönderilmesi zorunlu olduğundan vergi daireleri kâğıt ortamında verilen (elden veya posta ile) bildirimleri hiçbir şekilde kabul etmeyecektir.
6. Bildirimlerin Elektronik Ortamda Gönderilmesine İlişkin Esaslar:
6.1. Elektronik ortamdaki bildirimler, kullanıcı kodu, parola ve şifre almış mükelleflerce yerine getiriliyor ise, bildirimi düzenleyen kısmına mükellefe ilişkin bilgiler, bildirimdeki yeminli mali müşavir kısmına ise, varsa yeminli mali müşavire ilişkin bilgiler yazılacaktır.
6.2. Bildirimlerin elektronik ortamda gönderilmesi işlemi yeminli mali müşavirlerce gerçekleştirilecek ise bildirimi düzenleyen kısmına varsa serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavire ait bilgiler yazılacak; mükellefin serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşaviri bulunmaması halinde, bu kısma, mükellefe ait bilgiler yazılacaktır. Bildirimi gönderen kısmına ise bildirimi elektronik ortamda gönderen yeminli mali müşavirlerin bilgileri yazılacaktır.
6.3. Bildirimlerin elektronik ortamda gönderilmesi işlemi, serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir tarafından gerçekleştirilecek ise, bildirimi düzenleyen kısmına serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavirin bilgileri, yeminli mali müşavir kısmına ise varsa yeminli mali müşavirlere ait bilgiler yazılacaktır.
7. Düzeltme İşlemleri:
7.1. Elektronik ortamda bildirimlerin onaylanmasından sonra, hatalı verildiği anlaşılan bildirimler için düzeltme bildirimi verilmesi gerekmektedir. Düzeltme bildiriminin elektronik ortamda, kesin mizan bildiriminin verilme süresinden sonra verilmesi durumunda 213 sayılı V.U.K.’nun mükerrer 355 inci maddesinin düzeltme bildirimlerine ilişkin hükümleri dikkate alınarak işlem yapılacaktır.
7.2. Düzeltme işleminde ilk bildirim tamamen iptal edilmekte ve ikinci defa verilen bildirim geçerli kabul edilmektedir. Bu sebeple, düzeltme yapması gereken mükelleflerin, yeni bildirimi, daha önce bildirimde bulunulmamış gibi tüm bilgileri içerecek şekilde doldurmaları gerekmektedir.
8. Diğer Hususlar ve Cezai Yaptırım
8.1. Bildirimlerin verileceği tarihten önce bağlı oldukları vergi dairesi değişen mükellefler bildirimlerini, halen bağlı oldukları vergi dairesinin mükellefi olarak göndereceklerdir.
2010 yılı içerisinde faaliyetlerini terk eden mükellefler ise 2010 yılında faaliyette bulundukları döneme ilişkin bildirimlerini en son bağlı oldukları vergi dairesine elektronik ortamda göndereceklerdir.
8.2. Bildirimlerini elektronik ortamda belirlenen süre içinde vermeyen veya eksik ya da yanıltıcı bildirimde bulunan mükellefler hakkında V.U.K’nun mükerrer 355 inci maddesi hükmü uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilecektir.
8.3. Bu tebliğin yayımlanması ile birlikte bilanço esasına tabi gelir vergisi mükelleflerinin gelir vergisi beyannamesi ekinde yer alan “Performans Derecelendirme Bildirimi” ve kurumlar vergisi beyannamesinin ekinde yer alan “Mali Bilgiler” bölümleri beyanname ekinden çıkartılmıştır.
Tebliğ olunur.

——————————
1 10.01.1961 Tarih ve 10703 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanmıştır
2 31.07.2004 Tarih ve 25539 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanmıştır
3 01.11.2005 Tarih ve 25893 Mükerrer Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanmıştır
4 28.07.1985 Tarih ve 18795 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanmıştır
5 06.10.1983 Tarih ve 18183 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanmıştır
6 14.06.2007 Tarih ve 26552 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanmıştır
7 07.04.2001 Tarih ve 24366 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanmıştır
8 16.12.1993 Tarih ve 21790 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanmıştır
9 21.06.2006 Tarih ve 26205 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanmıştır

Ek: Kesin Mizan Bildirim Formatı